KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


      
 
 

     12 : 68   

 Ayete Git

*** Açıklamalar için lütfen tıklayınız!
Kelime satırı sonundaki Arapça Kök harflere tıklayarak ilgili köke, kökün tespit edilebilmiş anlam yelpazesine ve o kökten türemiş tüm Kur'an kelimelerine ulaşabilirsiniz.


Türkçe okunuşlarda...
' : kesik ses
ā : uzun "a" sesi verir.
ū : uzun "u" sesi verir.
ǎ : Üstünlü Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "a" sesi verir.
ǐ : Esreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "i" sesi verir.
ǔ : Ötreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "u" sesi verir.
: Hı harfi. Boğazın biraz evvelinden hırıltılarak çıkarılır. Kalın, hırıltılı "ha" sesi verir.
: Se harfi. Dilin ucuna üst dişler hafif bastırılarak okunur. İnce ve peltek "se" sesi verir.
H : Ha harfi. Boğazın tam ortası sıkılarak çıkarılır. Kalın "ha" sesi verir.
S : Sad harfi. Dilin ucu ön alt dişlerin yarısına bastırılarak çıkar. Kalın "sa" sesi verir.
: Kaf harfi. Dilin sonunu damağa vurarak çıkarılır. Kalın "ka" sesi verir.
ƶ : Zal harfi. Dil ucuna üst dişler hafif bastırılarak çıkarılır. İnce ve peltek "ze" sesi verir.
T : Tı harfi. Dilin ucu üst dişlerin etlerine yakın yerden çıkar. Kalın "ta" sesi verir.
Z : Zı Harfi. Dil ucuna üst dişler hafifçe bastırarak okunur. Kalın "za" sesi verir.
D : Dad harfi. Dilin yan tarafını üst azı dişlere vurarak çıkarılır. Kalın "da" sesi verir.
Arapça OkunuşTürkçe OkunuşKelime MealiKökü
وَلَمَّا velemmā ne zaman ki
دَخَلُوا deḣalū girdiler
مِنْ min
حَيْثُ Hayṧu yerden
أَمَرَهُمْ emerahum emrettiği
أَبُوهُمْ ebūhum babalarının
مَا
كَانَ kāne idi
يُغْنِي yuğnī savamaz
عَنْهُمْ ǎnhum onlardan
مِنَ mine -tan (gelecek)
اللَّهِ llahi Allah
مِنْ min hiçbir
شَيْءٍ şey'in şeyi
إِلَّا illā ama sadece
حَاجَةً Hāceten bir dileği
فِي içindeki
نَفْسِ nefsi nefsi
يَعْقُوبَ yeǎ’ḳūbe Ya’kub’un
قَضَاهَا ḳaDāhā açığa çıkardı
وَإِنَّهُ ve innehu şüphesiz O
لَذُو leƶū sahibi idi
عِلْمٍ ǐlmin bilgi
لِمَا limā ötürü
عَلَّمْنَاهُ ǎllemnāhu ona öğrettiğimizden
وَلَٰكِنَّ velākinne fakat
أَكْثَرَ ekṧera çoğu
النَّاسِ n-nāsi insanların
لَا
يَعْلَمُونَ yeǎ’lemūne bilmezler
 
Ayet Meali

Ve lemmâ dehalû min haysu emerehum ebûhum, mâ kâne yugnî anhum minallâhi min şey’in illâ hâceten fî nefsi ya’kûbe kadâhâ, ve innehu le zû ilmin limâ allemnâhu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne).



Elmalı Hamdi Yazır

Ne zaman ki, şehre vardılar, o zaman babalarının kendilerine emrettiği şekilde girdiler. (Gerçi bu şekilde girmeleri) onlar hakında Allah´ın takdir ettiği hiçbir şeyi önleyemezdi, bu sadece Yakub´un içinden geçirdiği bir isteğin yerine getirilmesi oldu. Şüphesiz o, ilim sahibiydi, çünkü ona biz öğretmiştik. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.



Diyanet
Babalarının kendilerine emrettiği yerden (çeşitli kapılardan) girdiklerinde (onun emrini yerine getirdiler. Fakat bu tedbir) Allah´tan gelecek hiçbir şeyi onlardan savamazdı; ancak Ya´kub içindeki bir dileği açığa vurmuş oldu. Şüphesiz o, ilim sahibiydi, çünkü ona biz öğretmiştik. Fakat insanların çoğu bilmezler.



Ahmed Hulusi
Babalarının emrettiği şekilde ayrı kapılardan girmeleri, Allâh hükmünü değiştirecek değildi... Ne var ki bu, Yakup`un gönlünün duasıydı; onu açığa çıkardı... Muhakkak ki O, kendisine bizim talim etmemiz dolayısıyla ilim sahibiydi... Fakat insanların çoğunluğu (bu gerçekleri) bilmezler.



Yaşar Nuri Öztürk
Babalarının emrettiği yerlerden kente girdiklerinde, bu onlardan Allah´ın herhangi bir takdirini uzak tutmamıştı; sadece Yakub´un içindeki bir isteği gerçekleştirmişti. Yakub, bizim ona öğretmemizden dolayı bilgi sahibi idi. Ama halkın çoğu bunu bilmezdi.



Muhammed Esed
Ama onlar (Yusuf´un bulunduğu şehre) her ne kadar babalarının talimatına uygun olarak girdilerse de, bunun Allah´ın takdirine karşı onlara bir yararı olmadı; yalnızca, Yakub´un, (oğullarını korumak yönünde) duyduğu arzunun bir ifadesiydi bu. Çünkü, o kendisine öğrettiklerimiz sayesinde, (her zaman Allah´ın hükmünün geçerli olduğuna dair) yeterli bir bilgiye sahipti; ama insanların çoğu (bunu böyle) bilmezler.



Edip Yüksel
Babalarının kendilerine emrettiği yerlerden girdiler. Bu, onları ALLAH’ın hiçbir takdirinden kurtaramazdı; ancak Yakup onlardan bunu istemekte özel bir nedene sahipti. O, kendisine öğrettiğimiz belli bir bilgiye sahipti; fakat halkın çoğu bilmez.*



Mustafa İslamoğlu
Ve onlar her ne kadar babalarının kendilerine emrettiği gibi (şehre) girdilerse de, bunun Allah’tan gelecek olana karşı bir yararı olmadı. Ne ki bu, Yakub’un içinden geçeni dile getirme ihtiyacını duyduğu bir temenniden başka bir şey değildi. Ve gerçekte o, kendisine öğrettiğimiz üzre (Allah’ın hayata müdahil olduğunun) tam bilincindeydi; fakat insanların çoğu (bunu dahi) farketmezler.



Hakkı Yılmaz
Ve ne zaman ki şehre vardılar, o zaman babalarının kendilerine emrettiği şekilde girdiler. Bu, onlar hakkında Allah’tan hiçbir şeyi önleyemezdi, bu sadece Ya‘kûb’un içinden geçirdiği bir isteğin gerçekleşmesi oldu. Ve şüphesiz o, o’na öğrettiğimiz için bilgi sahibiydi. Velâkin insanların çoğu bilmezler.