KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


      
 
 

     13 : 31   

 Ayete Git

*** Açıklamalar için lütfen tıklayınız!
Kelime satırı sonundaki Arapça Kök harflere tıklayarak ilgili köke, kökün tespit edilebilmiş anlam yelpazesine ve o kökten türemiş tüm Kur'an kelimelerine ulaşabilirsiniz.


Türkçe okunuşlarda...
' : kesik ses
ā : uzun "a" sesi verir.
ū : uzun "u" sesi verir.
ǎ : Üstünlü Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "a" sesi verir.
ǐ : Esreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "i" sesi verir.
ǔ : Ötreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "u" sesi verir.
: Hı harfi. Boğazın biraz evvelinden hırıltılarak çıkarılır. Kalın, hırıltılı "ha" sesi verir.
: Se harfi. Dilin ucuna üst dişler hafif bastırılarak okunur. İnce ve peltek "se" sesi verir.
H : Ha harfi. Boğazın tam ortası sıkılarak çıkarılır. Kalın "ha" sesi verir.
S : Sad harfi. Dilin ucu ön alt dişlerin yarısına bastırılarak çıkar. Kalın "sa" sesi verir.
: Kaf harfi. Dilin sonunu damağa vurarak çıkarılır. Kalın "ka" sesi verir.
ƶ : Zal harfi. Dil ucuna üst dişler hafif bastırılarak çıkarılır. İnce ve peltek "ze" sesi verir.
T : Tı harfi. Dilin ucu üst dişlerin etlerine yakın yerden çıkar. Kalın "ta" sesi verir.
Z : Zı Harfi. Dil ucuna üst dişler hafifçe bastırarak okunur. Kalın "za" sesi verir.
D : Dad harfi. Dilin yan tarafını üst azı dişlere vurarak çıkarılır. Kalın "da" sesi verir.
Arapça OkunuşTürkçe OkunuşKelime MealiKökü
وَلَوْ velev eğer olsaydı
أَنَّ enne
قُرْانًا ḳur’ānen bir Kur’an
سُيِّرَتْ suyyirat yürütüldüğü
بِهِ bihi kendisiyle
الْجِبَالُ l-cibālu dağların
أَوْ ev yahut
قُطِّعَتْ ḳuTTiǎt parçalandığı
بِهِ bihi kendisiyle
الْأَرْضُ l-erDu arzın
أَوْ ev yahut
كُلِّمَ kullime konuşturulduğu
بِهِ bihi kendisiyle
الْمَوْتَىٰ l-mevtā ölülerin
بَلْ bel hayır
لِلَّهِ lillahi Allah’a aittir
الْأَمْرُ l-emru işler
جَمِيعًا cemīǎn bütün
أَفَلَمْ efelem
يَيْأَسِ yeyesi hala anlamadılar mı?
الَّذِينَ elleƶīne kimseler
امَنُوا āmenū inanan(lar)
أَنْ en
لَوْ lev şayet
يَشَاءُ yeşā'u dileseydi
اللَّهُ llahu Allah
لَهَدَى lehedā hidayet verirdi
النَّاسَ n-nāse insanlara
جَمِيعًا cemīǎn bütün
وَلَا ve lā ve
يَزَالُ yezālu geri durmaz
الَّذِينَ elleƶīne kimselere
كَفَرُوا keferū inkar eden(lere)
تُصِيبُهُمْ tuSībuhum isabet etmesi
بِمَا bimā yüzünden
صَنَعُوا Saneǔ yaptıkları işler
قَارِعَةٌ ḳāriǎtun bir bela
أَوْ ev yahut
تَحُلُّ teHullu konar
قَرِيبًا ḳarīben yakınına
مِنْ min
دَارِهِمْ dārihim yurtlarının
حَتَّىٰ Hattā kadar
يَأْتِيَ ye’tiye gelinceye
وَعْدُ veǎ’du va’di
اللَّهِ llahi Allah’ın
إِنَّ inne şüphesiz
اللَّهَ llahe Allah
لَا
يُخْلِفُ yuḣlifu caymaz
الْمِيعَادَ l-mīǎāde sözünden
 
Ayet Meali

Ve lev enne kur’ânen suyyiret bihil cibâlu ev kuttıat bihil ardu ev kullime bihil mevtâ, bel lillâhil emru cemîâ(cemîan), e fe lem ye’yesillezîne âmenû en lev yeşâullâhu le heden nâse cemîâ(cemîan),ve lâ yezâlullezîne keferû tusîbuhum bi mâ sanaû kâriatun ev tehullu karîben min dârihim hattâ ye’tiye va’dullâh(va’dullâhi), innallâhe lâ yuhliful mîâd(mîâde).



Elmalı Hamdi Yazır

Bir Kur´ân ki, onunla dağlar yürütülse veya onunla yer parçalansa veya onunla ölüler konuşturulsa (o yine bu Kur´an olurdu). Fakat emir bütünüyle Allah´ındır. İman edenler, kâfirlerden ümit kesip daha anlamadılar mı ki, Allah dileseydi, elbette insanların hepsine toptan hidayet buyururdu. O küfürde direnenlerin kendi sanatlarıyla başlarına musibet inip duracak, ya da yurtlarının yakınına konacak. Nihayet Allah´ın vaadi gelecek. Muhakkak ki, Allah vaad ettiği zamanı şaşırmaz.



Diyanet
Eğer okunan bir Kitapla dağlar yürütülseydi veya onunla yer parçalansaydı, yahut onunla ölüler konuşturulsaydı (o Kitap yine bu Kur´an olacaktı). Fakat bütün işler Allah´a aittir. İman edenler hâla bilmediler mi ki, Allah dileseydi bütün insanları hidayete erdirirdi? Allah´ın vâdi gelinceye kadar inkâr edenlere, yaptıklarından dolayı ya ansızın büyük bir belâ gelmeye devam edecek veya o belâ evlerinin yakınına inecek. Allah, vâdinden asla dönmez.



Ahmed Hulusi
Eğer ki, kendisi (okunarak) dağların yürütüldüğü yahut arzın parça parça edildiği veya kendisiyle ölülerin konuşturulduğu bir Kur`ân olsaydı bu (gene iman etmezlerdi)! Hayır, Hüküm tümüyle Allâh`ındır! İman edenler açıkça bilmediler mi, eğer Allâh dileseydi elbette insanların hepsini hakikate erdirirdi! Hakikat bilgisini inkâr edenlere gelince, kendi eserleri dolayısıyla; kendilerine veya yurtlarının yakınına bir musîbet isâbet etmekten geri kalmaz... Tâ ki Allâh vaadi gelinceye kadar... Muhakkak ki Allâh vaadinden dönmez!



Yaşar Nuri Öztürk
Kendisiyle, dağların yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur´an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah´ındır. İman edenler hâlâ ümidi kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette insanlara tümden hidayet verirdi. O küfre sapanlara gelince, sanayi olarak ürettiklerinin sonucu halinde başlarına gülle, tokmak türünden belalar inmeye devam edecek yahut o belalar onların yurtlarının yakınına konacak. Ta, Allah´ın vaadi gelinceye değin. Allah, vaadine asla ters düşmez.



Muhammed Esed
(Onlar) kendisiyle dağların yürütüldüğü, yeryüzünün yarılıp açıldığı, ölülerin konuşturulduğu (ilahi) bir metin (dinlemiş olsalardı ona da inanmazlardı)! Oysa, olacak olan her şeye karar verme gücü yalnızca Allah´a aittir. Peki, inananlar hala anlamadılar mı ki, eğer Allah öyle olmasını dileseydi bütün insanlığı doğru yola yöneltirdi? Fakat, o hakkı inkara şartlanmış olanlara gelince, işledikleri kötülüklerden ötürü, böylelerinin başlarına her an beklenmedik bir felaket çullanmaktan ya da yurtlarının yanına / yakınına inmekten geri kalmaz, ta ki Allah´ın verdiği söz yerine gelinceye kadar; gerçek şu ki, Allah verdiği sözü yerine getirmekten asla geri durmaz!



Edip Yüksel
Kendisiyle dağlar yürütülen, yahut yeryüzü parçalanan, yahut ölüler dirilten bir Kuran olsaydı bile (onlar yine onaylamazdı). Tüm işler ALLAH’ın kontrolündedir. Gerçeği onaylayanlar hâlâ anlamadılar mı ki ALLAH dileseydi tüm insanları doğruya ulaştırırdı. İnkâr edenler, ALLAH’ın sözü yerine gelinceye kadar yaptıklarına karşılık olarak ya başlarına ya da yakınlarına konacak bir felakete uğrayıp duracaklardır. ALLAH sözünden dönmez.



Mustafa İslamoğlu
Eğer bu kendisi sebebiyle dağların yürütüldüğü, yerlerin paramparça edildiği, ölülerin konuşturulduğu bir hitab olsaydı, (yine de inanmazlardı). Bilakis, iş ve oluş tümüyle Allah’ın yasasına bağlıdır: Peki mü’minler, ’Allah isteseydi bütün insanları hidayete erdirirdi’ gerçeğini anlayıp da (herkesi mü’min yapma) sevdasından vazgeçmediler mi? Ama inkarda ısrar edenlere gelince: Yapıp ettikleri onların başından felaketi eksik etmeyecektir; ya da yurtlarının yanı başına ansızın konuverecektir, ta ki Allah’ın verdiği söz yerini bulsun: Çünkü Allah sözünden asla caymaz.



Hakkı Yılmaz
(27,28,29,31)Yine o kâfirler; Allah’ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan o kimseler: “Ona Rabbinden bir alâmet/gösterge indirilmeli değil miydi, eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur’ân olsaydı…” diyorlar. De ki: “Şüphesiz Allah, dilediğini şaşırtır ve gönülden bağlanan kimseleri; inanan ve kalpleri Allah’ı anmakla zihnindeki tüm soru işaretlerini gidererek rahata kavuşmuş kişileri Kendisine kılavuzlar.” Gözünüzü açın! Kalpler, yalnız ve yalnız Allah’ı anmakla; zihnindeki tüm soru işaretlerini gidermekle rahata kavuşur. İman etmiş ve düzeltmeye yönelik işler yapmış kimseler; tuba; güzellikler, müjdeler ve güzel dönüş yeri sadece onlar içindir. Aslında emrin tümü Allah’ındır. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki eğer Allah dilemiş olsaydı, kesinlikle insanların tümüne kılavuzluk ederdi. İnkâr eden kimseler, Allah’ın vaadi gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez/miadını şaşırmaz.*(Sonraki 13:30)