KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


      
 
 

     2 : 260   

 Ayete Git

*** Açıklamalar için lütfen tıklayınız!
Kelime satırı sonundaki Arapça Kök harflere tıklayarak ilgili köke, kökün tespit edilebilmiş anlam yelpazesine ve o kökten türemiş tüm Kur'an kelimelerine ulaşabilirsiniz.


Türkçe okunuşlarda...
' : kesik ses
ā : uzun "a" sesi verir.
ū : uzun "u" sesi verir.
ǎ : Üstünlü Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "a" sesi verir.
ǐ : Esreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "i" sesi verir.
ǔ : Ötreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "u" sesi verir.
: Hı harfi. Boğazın biraz evvelinden hırıltılarak çıkarılır. Kalın, hırıltılı "ha" sesi verir.
: Se harfi. Dilin ucuna üst dişler hafif bastırılarak okunur. İnce ve peltek "se" sesi verir.
H : Ha harfi. Boğazın tam ortası sıkılarak çıkarılır. Kalın "ha" sesi verir.
S : Sad harfi. Dilin ucu ön alt dişlerin yarısına bastırılarak çıkar. Kalın "sa" sesi verir.
: Kaf harfi. Dilin sonunu damağa vurarak çıkarılır. Kalın "ka" sesi verir.
ƶ : Zal harfi. Dil ucuna üst dişler hafif bastırılarak çıkarılır. İnce ve peltek "ze" sesi verir.
T : Tı harfi. Dilin ucu üst dişlerin etlerine yakın yerden çıkar. Kalın "ta" sesi verir.
Z : Zı Harfi. Dil ucuna üst dişler hafifçe bastırarak okunur. Kalın "za" sesi verir.
D : Dad harfi. Dilin yan tarafını üst azı dişlere vurarak çıkarılır. Kalın "da" sesi verir.
Arapça OkunuşTürkçe OkunuşKelime MealiKökü
وَإِذْ ve iƶ ve bir zaman
قَالَ ḳāle demişti
إِبْرَاهِيمُ ibrāhīmu İbrahim
رَبِّ rabbi Rabbim
أَرِنِي erinī bana göster
كَيْفَ keyfe nasıl
تُحْيِي tuHyī dirilttiğini
الْمَوْتَىٰ l-mevtā ölüleri
قَالَ ḳāle (Allah) dedi
أَوَلَمْ evelem yoksa
تُؤْمِنْ tu'min inanmadın mı
قَالَ ḳāle (İbrahim) dedi ki
بَلَىٰ belā Hayır (inandım)
وَلَٰكِنْ velākin fakat
لِيَطْمَئِنَّ liyeTmeinne tatmin olması için
قَلْبِي ḳalbī kalbimin
قَالَ ḳāle dedi
فَخُذْ feḣuƶ o halde tut
أَرْبَعَةً erbeǎten dördünü
مِنَ mine -dan
الطَّيْرِ T-Tayri kuşlar-
فَصُرْهُنَّ fe Surhunne onları alıştır
إِلَيْكَ ileyke kendine
ثُمَّ ṧumme sonra
اجْعَلْ c’ǎl koy
عَلَىٰ ǎlā üzerine
كُلِّ kulli her
جَبَلٍ cebelin dağın
مِنْهُنَّ minhunne onlardan
جُزْءًا cuz'en bir parça
ثُمَّ ṧumme sonra
ادْعُهُنَّ d’ǔhunne onları (kendine) çağır
يَأْتِينَكَ ye’tīneke sana gelecekler
سَعْيًا seǎ’yen koşarak
وَاعْلَمْ veǎ’lem bil ki
أَنَّ enne şüphesiz
اللَّهَ llahe Allah
عَزِيزٌ ǎzīzun daima üstün
حَكِيمٌ Hakīmun hüküm ve hikmet sahibidir
 
Ayet Meali

Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke sa’yâ(sa’yen), va’lem ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun).



Elmalı Hamdi Yazır

Bir zamanlar İbrahim de: «Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!» demişti. Allah: «İnanmadın mı ki?» buyurdu. İbrahim: «İnandım, fakat kalbim iyice yatışsın diye istiyorum.» dedi. Allah buyurdu ki: «Öyle ise kuşlardan dördünü tut da onları kendine çevir, iyice tanıdıktan sonra (kesip) her dağın başına onlardan birer parça dağıt, sonra da onları çağır, koşa koşa sana gelecekler ve bil ki, Allah gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.»



Diyanet
İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Allah: Öyleyse dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir, buyurdu.



Ahmed Hulusi
Hani İbrahim de: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. Rabbi de: "İman etmedin mi?" demişti. (Ibrahim): "Ettim de, kalbimin mutmain olması için (fiilen görmek istedim)... " "Kuşlardan dört tür al, onları kendine alıştır, sonra onların her birini dört tepeye koy; sonra da onları kendine çağır. Sana koşarak (uçarak) gelsinler. Bil ki Allâh Aziyzdir, Hakiym`dir."



Yaşar Nuri Öztürk
Hani İbrahim de şöyle yakarmıştı: "Rabb´im, göster bana, nasıl diriltiyorsun ölüleri?" "İnanmadın mı?" diye sordu. "İnandım, dedi, ancak kalbimin tatmin olması için..." Allah dedi ki: "Kuşlardan dört tane al, onları kendine ısındır, alıştır. Sonra her dağın üstüne onlardan bir parça koy. Sonra da onları çağır. Koşarak sana geleceklerdir. Bil ki Allah Azîz´dir, Hakîm´dir.



Muhammed Esed
Hani İbrahim, "Ey Rabbim! Ölüye nasıl hayat verdiğini bana göster!" demişti. O da, "Yoksa inancın yok mu?" diye sormuştu. (İbrahim) cevap vermişti: "Hayır, ama (görmeme izin ver) ki kalbim tamamen mutmain olsun." "Öyleyse" demişti Allah, "Dört kuş al ve onlara sana itaat etmeyi öğret; sonra onları (etrafındaki) her tepeye ayrı ayrı sal; sonra da çağır: uçarak sana gelecekler. Bil ki Allah her şeye kadirdir, hikmet sahibidir."



Edip Yüksel
İbrahim, "Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster" demişti. "Yoksa onaylamıyor musun" dedi. "Elbette; ancak kalbimi güçlendirmesi için" dedi. "Dört kuş al ve onları iyice incele. Sonra her bir dağın üzerine onlardan bir parça yerleştir. Daha sonra onları çağır. Sana hemen gelecekler. Bilesin ki ALLAH Güçlüdür, Bilgedir" dedi.*



Mustafa İslamoğlu
Hani İbrahim demişti ki: "Rabbim, ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster!" O da, "Yoksa inanmadın mı?" diye sordu. Cevap verdi: "Hayır, fakat kalbim mutmain olsun diye." O da, "O halde dört kuş al ve onları kendine (itaate) alıştır; bunun ardından onları ayrı ayrı bir tepeye sal ve onları çağır; uçarak sana gelecekler: İyi bil ki Allah her işinde mükemmeldir, her hükmünde tam isabet edendir."



Hakkı Yılmaz
Bir zamanlar İbrâhîm de, “Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!” demişti. Allah, “İnanmadın mı ki?” dedi. İbrâhîm, “İnandım, fakat kalbim tüm soru işaretlerini gidererek rahata kavuşsun diye” dedi. Allah, “Hemen kuşlardan dördünü tut da onları kendine alıştır. Sonra her dağın üzerine onlardan bir parça bırak. Sonra da kuşları çağır, koşa koşa/ hızlıca sana gelecekler. Ve bil ki, Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır” dedi.