| *** Açıklamalar için lütfen tıklayınız! Kelime satırı sonundaki Arapça Kök harflere tıklayarak ilgili köke, kökün tespit edilebilmiş anlam yelpazesine ve o kökten türemiş tüm Kur'an kelimelerine ulaşabilirsiniz. Türkçe okunuşlarda... ' : kesik ses ā : uzun "a" sesi verir. ū : uzun "u" sesi verir. ǎ : Üstünlü Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "a" sesi verir. ǐ : Esreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "i" sesi verir. ǔ : Ötreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "u" sesi verir. ḣ : Hı harfi. Boğazın biraz evvelinden hırıltılarak çıkarılır. Kalın, hırıltılı "ha" sesi verir. ṧ : Se harfi. Dilin ucuna üst dişler hafif bastırılarak okunur. İnce ve peltek "se" sesi verir. H : Ha harfi. Boğazın tam ortası sıkılarak çıkarılır. Kalın "ha" sesi verir. S : Sad harfi. Dilin ucu ön alt dişlerin yarısına bastırılarak çıkar. Kalın "sa" sesi verir. ḳ : Kaf harfi. Dilin sonunu damağa vurarak çıkarılır. Kalın "ka" sesi verir. ƶ : Zal harfi. Dil ucuna üst dişler hafif bastırılarak çıkarılır. İnce ve peltek "ze" sesi verir. T : Tı harfi. Dilin ucu üst dişlerin etlerine yakın yerden çıkar. Kalın "ta" sesi verir. Z : Zı Harfi. Dil ucuna üst dişler hafifçe bastırarak okunur. Kalın "za" sesi verir. D : Dad harfi. Dilin yan tarafını üst azı dişlere vurarak çıkarılır. Kalın "da" sesi verir. |
Arapça Okunuş | Türkçe Okunuş | Kelime Meali | Kökü |
إِنَّا | innā | elbette biz | |
أَوْحَيْنَا | evHaynā | vahyettik | |
إِلَيْكَ | ileyke | sana da | |
كَمَا | kemā | gibi | |
أَوْحَيْنَا | evHaynā | vahyettiğimiz | |
إِلَىٰ | ilā | | |
نُوحٍ | nūHin | Nuh’a | |
وَالنَّبِيِّينَ | ve nnebiyyīne | ve peygamberlere | |
مِنْ | min | | |
بَعْدِهِ | beǎ’dihi | ondan sonraki | |
وَأَوْحَيْنَا | ve evHaynā | nitekim vahyetmiştik | |
إِلَىٰ | ilā | | |
إِبْرَاهِيمَ | ibrāhīme | İbrahim’e | |
وَإِسْمَاعِيلَ | ve ismāǐyle | ve İsma’il’e | |
وَإِسْحَاقَ | ve isHāḳa | ve İshak’a | |
وَيَعْقُوبَ | ve yeǎ’ḳūbe | ve Ya’kub’a | |
وَالْأَسْبَاطِ | vel’esbāTi | ve sıbtlara | |
وَعِيسَىٰ | ve ǐysā | ve Îsa’ya | |
وَأَيُّوبَ | ve eyyūbe | ve Eyyub’a | |
وَيُونُسَ | ve yūnuse | ve Yunus’a | |
وَهَارُونَ | ve hārūne | ve Harun’a | |
وَسُلَيْمَانَ | ve suleymāne | ve Süleyman’a | |
وَاتَيْنَا | ve āteynā | ve vermiştik | |
دَاوُودَ | dāvūde | Davud’a da | |
زَبُورًا | zebūran | Zebur’u | |
| | Ayet Meali |
İnnâ evhaynâ ileyke kemâ evhaynâ ilâ nûhin ven nebiyyîne min ba’dih(ba’dihî), ve evhaynâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâti ve îsâ ve eyyûbe ve yûnuse ve hârûne ve suleymân(suleymâne), ve âteynâ dâvûde zebûrâ(zebûran).
Elmalı Hamdi Yazır Muhakkak biz, Nuh´a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim´e, İsmail´e, İshak´a, Yakub´a, torunlarına, İsa´ya, Eyyûb´a, Yunus´a, Harun´a ve Süleyman´a da vahyettik. Davud´a da Zebur´u verdik.
Diyanet Biz Nuh´a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve (nitekim) İbrahim´e, İsmail´e, İshak´a, Yakub´a, esbâta (torunlara), İsa´ya, Eyyûb´e, Yunus´a, Harun´a ve Süleyman´a vahyettik. Davud´a da Zebûr´u verdik. Ahmed Hulusi Nuh`a ve ondan sonraki Nebilere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik... İbrahim`e, İsmail`e, İshak`a, Yakup`a, Esbat`a (torunlara), İsa`ya, Eyyub`e, Yunus`a, Harun`a ve Süleyman`a da vahyettik... Davud`a Zebur`u (hikmetler bilgisini) verdik. Yaşar Nuri Öztürk Biz, tıpkı Nûh´a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Biz İbrahim´e, İsmail´e, İshak´a, Yakub´a, torunlarına, İsa´ya, Eyyûb´e, Yûnus´a, Hârun´a, Süleyman´a da vahyettik. Dâvud´a da Zebur´u verdik. Muhammed Esed Bak, (ey Peygamber,) Biz Nuha ve ondan sonraki bütün peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik: tıpkı İbrahime, İsmaile, İshaka, Yakuba ve İsa, Eyyub, Yunus, Harun ve Süleyman dahil onların torunlarına vahyettiğimiz gibi; ve Davuda bir ilahi hikmet kitabı bağışladığımız gibi; Edip Yüksel Nuh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a ve soyuna, İsa’ya, Eyyup’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a da vahyetmiş, Davut’a da Zebur vermiştik. Mustafa İslamoğlu Biz Nuh’a ve ondan sonraki tüm peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik; yine İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, (ondan türeyen israiloğlu) boylarına, İsa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a, Süleyman’a da vahyettik; üstelik Davud’a da Zebur’u verdik; Hakkı Yılmaz (163-165)Şüphesiz Biz, Nûh’a ve O’ndan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrâhîm’e, İsmâîl’e, İshâk’a, Ya‘kûb’a, torunlarına, Îsâ’ya, Eyyûb’a, Yûnus’a, Hârûn’a ve Süleymân’a, daha önce kendilerini sana anlattığımız elçilere, kendilerini sana anlatmadığımız elçilere, elçilerden sonra insanların Allah’a karşı bir delilleri olmasın diye, müjdeciler ve uyarıcılar olarak vahyetmiştik. Dâvûd’a da Zebur’u verdik. Ve Allah, Mûsâ’ya söz söyledikçe söyledi/ onu yaraladıkça yaraladı, çok sıkıntı çektirdi. Ve Allah, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır. |
|
|
|