KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


      
 
 

     9 : 8   

 Ayete Git

*** Açıklamalar için lütfen tıklayınız!
Kelime satırı sonundaki Arapça Kök harflere tıklayarak ilgili köke, kökün tespit edilebilmiş anlam yelpazesine ve o kökten türemiş tüm Kur'an kelimelerine ulaşabilirsiniz.


Türkçe okunuşlarda...
' : kesik ses
ā : uzun "a" sesi verir.
ū : uzun "u" sesi verir.
ǎ : Üstünlü Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "a" sesi verir.
ǐ : Esreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "i" sesi verir.
ǔ : Ötreli Ayn harfi. Boğazın ortası hafif sıkılarak çıkarılır. Kalın "u" sesi verir.
: Hı harfi. Boğazın biraz evvelinden hırıltılarak çıkarılır. Kalın, hırıltılı "ha" sesi verir.
: Se harfi. Dilin ucuna üst dişler hafif bastırılarak okunur. İnce ve peltek "se" sesi verir.
H : Ha harfi. Boğazın tam ortası sıkılarak çıkarılır. Kalın "ha" sesi verir.
S : Sad harfi. Dilin ucu ön alt dişlerin yarısına bastırılarak çıkar. Kalın "sa" sesi verir.
: Kaf harfi. Dilin sonunu damağa vurarak çıkarılır. Kalın "ka" sesi verir.
ƶ : Zal harfi. Dil ucuna üst dişler hafif bastırılarak çıkarılır. İnce ve peltek "ze" sesi verir.
T : Tı harfi. Dilin ucu üst dişlerin etlerine yakın yerden çıkar. Kalın "ta" sesi verir.
Z : Zı Harfi. Dil ucuna üst dişler hafifçe bastırarak okunur. Kalın "za" sesi verir.
D : Dad harfi. Dilin yan tarafını üst azı dişlere vurarak çıkarılır. Kalın "da" sesi verir.
Arapça OkunuşTürkçe OkunuşKelime MealiKökü
كَيْفَ keyfe nasıl?
وَإِنْ vein eğer
يَظْهَرُوا yeZherū onlar galib gelselerdi
عَلَيْكُمْ ǎleykum size
لَا ne
يَرْقُبُوا yerḳubū gözetirlerdi
فِيكُمْ fīkum sizin hakkınızda
إِلًّا illen bir yakınlık
وَلَا ve lā ne de
ذِمَّةً ƶimmeten bir andlaşma
يُرْضُونَكُمْ yurDūnekum sizi razı ederler
بِأَفْوَاهِهِمْ biefvāhihim ağızlarıyla
وَتَأْبَىٰ vete’bā fakat (sizi) istemez
قُلُوبُهُمْ ḳulūbuhum kalbleri
وَأَكْثَرُهُمْ ve ekṧeruhum ve çokları da
فَاسِقُونَ fāsiḳūne yoldan çıkmışlardır
 
Ayet Meali

Keyfe ve in yazherû aleykum lâ yerkubû fîkum illen ve lâ zimmeh (zimmeten), yurdûnekum bi efvâhihim ve te´bâ kulûbuhum, ve ekseruhum fâsikûn(fâsikûne).



Elmalı Hamdi Yazır

Onlarla nasıl sözleşme olabilir ki, sizin aleyhinize ellerine bir fırsat geçse, hakkınızda ne bir antlaşma gözetirler, ne de bir yemin. Dil ucuyla sizi hoşnud etmeye çalışırlar, fakat kalbleri o kadarına da razı olmaz. Zaten onların çoğu fasıktırlar.



Diyanet
Nasıl olabilir ki! Onlar size galip gelselerdi, sizin hakkınızda ne ahit, ne de antlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, halbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu yoldan çıkmışlardır.



Ahmed Hulusi
(Onlarla antlaşma mı) nasıl? Eğer, size üstünlük sağlasalardı sizin hakkınızda ne yemin gözetirlerdi ne de zimmet (sözleşme sorumluluğu)! Lafla sizi razı ederler, ama kalpleri kaçınır! Onların çoğunluğu bozuk inançlıdır!



Yaşar Nuri Öztürk
Onların ahdine nasıl güvenilebilir! Eğer üzerinizde egemenlik kurarlarsa, sizinle ilgili ne bir antlaşmaya saygı duyarlar ne de bir yemine. Ağızlarıyla size hoşnutluk sunarlar, fakat kalpleri inat eder durur. Ve onların çoğu gerçeğe uzak düşmüş sapıklardır.



Muhammed Esed
(Başka) nasıl (olabilirdi ki?) Eğer (düşmanlarınız) size üstün gelselerdi (size karşı) ne bir sorumluluk ne de bir koruma yükümlülüğü taşıyacaklardı. Onlar size dilleriyle yaranmaya çalışıyorlar, ama kalpleriyle kötülüğünüzü istiyorlar; zaten onların çoğu fasık kimselerdir.



Edip Yüksel
Nasıl olabilir ki? Size üstün gelselerdi ne bir akrabalık ilişkisini gözetirlerdi, ne de bir anlaşmayı… Ağızlarıyla sizi pasifleştirecek hoş sözler söylerler, fakat kalpleri tersini ister. Çokları yoldan çıkmıştır.



Mustafa İslamoğlu
(Düşmanlarınızın) size galip gelmeleri halinde, size karşı ne bağlayıcı bir yükümlülük ne de anlaşmadan doğan bir sorumluluk üstlenmemişken, (başka) nasıl olabilirdi ki? Sözleriyle sizi hoş tutmaya çalışırken, yürekleri onları yalanlamaktadır; zira onların çoğu (fıtratın gösterdiği) yoldan çıkmış kimselerdir.



Hakkı Yılmaz
(8-10)Nasıl olabilir ki? Ve eğer onlar, size üstünlük sağlarlarsa, sizin hakkınızda bir yemin ve antlaşma gözetmezler. Ağızlarıyla sizi hoşnut etmeye çalışırlar, kalpleri ise dayatır. Ve onların çoğu hak yoldan çıkmış kimselerdir: Onlar, Allah’ın âyetlerini çok az bir bedelle sattılar da Allah’ın yolundan alıkoydular. Şüphesiz onlar, yapmış oldukları kötü olanlardır. Onlar, herhangi bir mü’min hakkında yemin ve antlaşma gözetmezler. Ve işte bunlar, sınırı aşanların ta kendileridir.