إِكْرَام
55:27
وَالْإِكْرَامِ
vel’ikrāmi
ve ikram
İsim
İf’al Kalıbı
İsim Fiil
Eril
Mecrûr İsim
وَيَبْقَىٰ وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ
Ve yebkâ vechu rabbike zûl celâli vel ikrâm(ikrâmi).
Sadece o bağış ve celal sahibi Rabbinin yüzü kalacaktır.
|
إِكْرَام
55:78
وَالْإِكْرَامِ
vel’ikrāmi
ve ikram
İsim
İf’al Kalıbı
İsim Fiil
Eril
Mecrûr İsim
تَبَارَكَ اسْمُ رَبِّكَ ذِي الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ
Tebârekesmu rabbike zîl celâli vel ikrâm(ikrâmi).
İkram ve kudret sahibi Rabbinin ismi öyle yüce ki...
|
أَكْرَم
96:3
الْأَكْرَمُ
l-ekramu
en büyük kerem sahibidir
Sıfat
Eril, Tekil
Merfû` İsim
اقْرَأْ وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ
Ikra’ ve rabbukel ekrem(ekremu).
Oku! Rabbin Ekrem´dir/en büyük cömertliğin sahibidir.
|
أَكْرَم
49:13
أَكْرَمَكُمْ
ekramekum
en üstün olanınız
İsim
Eril, Tekil
Mansûb İsim
يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَأُنْثَىٰ وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا ۚ إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
Yâ eyyuhen nâsu innâ halaknâkum min zekerin ve unsâ ve cealnâkum şuûben ve kabâile li teârefû, inne ekremekum indallâhi etkâkum, innallâhe alîmun habîr(habîrun).
Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, Allah katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınanınızdır. Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.
|
أَكْرَمَ
12:21
أَكْرِمِي
ekrimī
ona kıymet ver
Fiil
İf’al Kalıbı
2. şahıs, Dişil, Tekil
Emir Kipi
وَقَالَ الَّذِي اشْتَرَاهُ مِنْ مِصْرَ لِامْرَأَتِهِ أَكْرِمِي مَثْوَاهُ عَسَىٰ أَنْ يَنْفَعَنَا أَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَدًا ۚ وَكَذَٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي الْأَرْضِ وَلِنُعَلِّمَهُ مِنْ تَأْوِيلِ الْأَحَادِيثِ ۚ وَاللَّهُ غَالِبٌ عَلَىٰ أَمْرِهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Ve kâlellezîşterâhu min mısra limre’etihî ekrimî mesvâhu asâ en yenfeanâ ev nettehizehu veledâ(veleden), ve kezâlike mekkennâ li yûsufe fîl ardı ve li nuallimehu min te’vîlil ehâdîs(ehâdîsi), vallâhu gâlibun alâ emrihî ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemun(ya’lemune).
Onu satın alan Mısırlı, karısına şöyle dedi: "Ona iyi bak, kendisine güzel bir yer hazırla. Bize yararı dokunabilir. Belki de evlat ediniriz onu." İşte bu şekilde biz Yûsuf´a yeryüzünde imkân verip o toprağa yerleştirdik ki, ona olayların/haberlerin yorumunu öğretelim. Allah, kendi emrine Gâlib´dir/kendi emrine hükmeder. Ama insanların çokları bilmiyorlar.
|
أَكْرَمَ
89:15
أَكْرَمَنِ
ekrameni
bana ikram etti
Fiil
İf’al Kalıbı
3. şahıs, Eril, Tekil
Geçmiş Zaman
فَأَمَّا الْإِنْسَانُ إِذَا مَا ابْتَلَاهُ رَبُّهُ فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَنِ
Fe emmel insânu izâ mebtelâhu rabbuhu fe ekremehu ve na’amehu fe yekûlu rabbî ekremen(ekremeni).
İnsan böyledir; Rabbi kendisini deneyip de ona cömert davranır, nimet yağdırırsa: "Rabbim bana ikramda bulundu!" der.
|
أَكْرَمَ
89:15
فَأَكْرَمَهُ
fe ekramehu
ve ona ikramda bulunsa
Fiil
İf’al Kalıbı
3. şahıs, Eril, Tekil
Geçmiş Zaman
فَأَمَّا الْإِنْسَانُ إِذَا مَا ابْتَلَاهُ رَبُّهُ فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَنِ
Fe emmel insânu izâ mebtelâhu rabbuhu fe ekremehu ve na’amehu fe yekûlu rabbî ekremen(ekremeni).
İnsan böyledir; Rabbi kendisini deneyip de ona cömert davranır, nimet yağdırırsa: "Rabbim bana ikramda bulundu!" der.
|
أَكْرَمَ
89:17
تُكْرِمُونَ
tukrimūne
siz ikram etmiyorsunuz
Fiil
İf’al Kalıbı
2. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
كَلَّا ۖ بَلْ لَا تُكْرِمُونَ الْيَتِيمَ
Kellâ bel lâ tukrimûnel yetîm(yetîme).
Doğrusu şu ki, siz yetime ikramda bulunmuyorsunuz.
|
كَرَّمْ
17:62
كَرَّمْتَ
kerramte
üstün yaptığını
Fiil
Tef’il Kalıbı
2. şahıs, Eril, Tekil
Geçmiş Zaman
قَالَ أَرَأَيْتَكَ هَٰذَا الَّذِي كَرَّمْتَ عَلَيَّ لَئِنْ أَخَّرْتَنِ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ لَأَحْتَنِكَنَّ ذُرِّيَّتَهُ إِلَّا قَلِيلًا
Kâle e raeyteke hâzellezî kerremte aley(aleyye), le in ahharteni ilâ yevmil kıyâmeti le ahtenikenne zurriyyetehû illâ kalîlâ(kalîlen).
Yine dedi: "Şu benden üstün kıldığına bir baksana! Yemin olsun, eğer beni kıyamet gününe kadar ertelersen, onun soyunu, pek azı hariç, hükmüm altına alacağım."
|
كَرَّمْ
17:70
كَرَّمْنَا
kerramnā
biz çok ikram ettik
Fiil
Tef’il Kalıbı
1. şahıs, Çoğul
Geçmiş Zaman
وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَىٰ كَثِيرٍ مِمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلًا
Ve lekad kerremnâ benî âdeme ve hamelnâhum fîl berri vel bahri ve razaknâhum minet tayyibâti ve faddalnâhum alâ kesîrin mimmen halaknâ tafdîlâ(tafdîlen).
Yemin olsun, biz, âdemoğullarını onur ve üstünlükle donattık, onları karada ve denizde binitlerle yükledik. Onları, güzel ve temiz rızıklarla besledik. Ve onları, yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.
|
كَرِيم
4:31
كَرِيمًا
kerīmen
güzel
Sıfat
Eril, Tekil
Mansûb İsim
Belirsiz
إِنْ تَجْتَنِبُوا كَبَائِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُمْ مُدْخَلًا كَرِيمًا
İn tectenibû kebâira mâ tunhevne anhu nukeffir ankum seyyiâtikum ve nudhılkum mudhalen kerîmâ(kerîmen).
Eğer yasaklandığınız günahların büyüklerinden uzak kalırsanız, diğer kötülüklerinizi örteriz ve sizi nimet ve bereket dolu bir varış yerine ulaştırırız.
|
كَرِيم
8:4
كَرِيمٌ
kerīmun
tükenmez
Sıfat
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
أُولَٰئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا ۚ لَهُمْ دَرَجَاتٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ
Ulâike humul mu’minûne hakkâ(hakkan), lehum derecâtun inde rabbihim ve magfiretun ve rızkun kerîm(kerîmun).
Gerçek anlamda müminler, işte bunlardır. Rableri katında dereceler, bağışlanma ve bol bir rızık var onlar için.
|
كَرِيم
8:74
كَرِيمٌ
kerīmun
bol
Sıfat
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
وَالَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالَّذِينَ آوَوْا وَنَصَرُوا أُولَٰئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا ۚ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ
Vellezîne âmenû ve hâcerû ve câhedû fî sebîlillâhi vellezîne âvev ve nasarû ulâike humul mu´minûne hakkâ(hakkân), lehum magfiretun ve rizkun kerîm(kerîmun).
O inanıp hicret edenler, Allah yolunda didinenler, o barındırıp yardımcı olanlar var ya, gerçek müminler işte onlardır! Bir bağışlanma var onlar için, bol bir rızık var.
|
كَرِيم
12:31
كَرِيمٌ
kerīmun
güzel
Sıfat
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
فَلَمَّا سَمِعَتْ بِمَكْرِهِنَّ أَرْسَلَتْ إِلَيْهِنَّ وَأَعْتَدَتْ لَهُنَّ مُتَّكَأً وَآتَتْ كُلَّ وَاحِدَةٍ مِنْهُنَّ سِكِّينًا وَقَالَتِ اخْرُجْ عَلَيْهِنَّ ۖ فَلَمَّا رَأَيْنَهُ أَكْبَرْنَهُ وَقَطَّعْنَ أَيْدِيَهُنَّ وَقُلْنَ حَاشَ لِلَّهِ مَا هَٰذَا بَشَرًا إِنْ هَٰذَا إِلَّا مَلَكٌ كَرِيمٌ
Fe lemmâ semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a’tedet lehunne mutteke’en ve âtet kulle vâhidetin minhunne sikkînen ve kâletihruc aleyhinn(aleyhinne), fe lemmâ re’eynehû ekbernehu ve katta’ne eydiyehunne ve kulne hâşe lillâhi mâ hâzâ beşerâ(beşeren),in hâzâ illâ melekun kerîm(kerîmun).
Kadın onların oyunlarını işitince, onlara haber gönderdi. Kendilerine, yaslanarak yiyebilecekleri bir sofra hazırladı ve her birine bir bıçak verdi. Yûsuf´a: "Karşılarına çık." dedi. Nihayet Yûsuf´u görünce onu öylesine yücelttiler ki, kendilerinin ellerini kestiler. Şöyle dediler: "Aman Allahım! Bu bir insan değil; asil bir melek bu!"
|
كَرِيم
17:23
كَرِيمًا
kerīmen
güzel
Sıfat
Eril, Tekil
Mansûb İsim
Belirsiz
وَقَضَىٰ رَبُّكَ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا ۚ إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَا أُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَرِيمًا
Ve kadâ rabbuke ellâ ta’budû illâ iyyâhu ve bil vâlideyni ihsânâ(ihsânen), immâ yebluganne indekel kibere ehaduhumâ ev kilâ humâ fe lâ tekul lehumâ uffin ve lâ tenher humâ ve kul lehumâ kavlen kerîmâ(kerîmen).
Rabbin şöyle hükmetti: O´ndan başkasına kulluk / ibadet etmeyin, anaya babaya çok iyi davranın: Onlardan birisi yahut her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına gelirse sakın onlara "Öf!" bile deme; onları azarlama, onlara tatlı, iltifatlı söz söyle.
|
كَرِيم
22:50
كَرِيمٌ
kerīmun
bol
Sıfat
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
فَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ
Fellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti lehum magfiretun ve rızkun kerîm(kerîmun).
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır.
|
كَرِيم
23:116
الْكَرِيمِ
l-kerīmi
Kerim
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ ۖ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرِيمِ
Fe teâlallâhul melikul hakk(hakku), lâ ilâhe illâ hû(huve), rabbul arşil kerîm(kerîmi).
Yücelerden yücedir, o hak padişah olan Allah! İlah yok O´ndan başka. O şanlı arşın Rabbidir O!
|
كَرِيم
24:26
كَرِيمٌ
kerīmun
cömertçe
Sıfat
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
الْخَبِيثَاتُ لِلْخَبِيثِينَ وَالْخَبِيثُونَ لِلْخَبِيثَاتِ ۖ وَالطَّيِّبَاتُ لِلطَّيِّبِينَ وَالطَّيِّبُونَ لِلطَّيِّبَاتِ ۚ أُولَٰئِكَ مُبَرَّءُونَ مِمَّا يَقُولُونَ ۖ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ
El habîsâtu lil habîsîne vel habîsûne lil habîsât(habîsâti), vet tayyibâtu lit tayyibîne vet tayyibûne lit tayyibât(tayyibâti), ulâike muberraûne mimmâ yekûlûn(yekûlûne), lehum magfiretun ve rızkun kerîm(kerîmun).
Murdar karılar murdar erkeklere, murdar erkekler de murdar karılara... Temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara... Bunlar, ötekilerin söylediklerinden arınmışlardır. Bunlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır.
|
كَرِيم
26:7
كَرِيمٍ
kerīmin
güzel
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الْأَرْضِ كَمْ أَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ
E ve lem yerev ilel ardı kem enbetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîm(kerîmin).
Bakmadılar mı yere, neler fışkırtmışız onda cömert ve bereketli her çiftten.
|
كَرِيم
26:58
كَرِيمٍ
kerīmin
o güzel
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
Ve kunûzin ve makâmin kerîm(kerîmin).
Hazinelerinden, mutlu kutlu yerlerinden ettik.
|
كَرِيم
27:29
كَرِيمٌ
kerīmun
çok önemli
Sıfat
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
قَالَتْ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ إِنِّي أُلْقِيَ إِلَيَّ كِتَابٌ كَرِيمٌ
Kâlet yâ eyyuhel meleu innî ulkıye ileyye kitâbun kerîm(kerîmun).
Melike dedi ki: "Ey ileri gelenler, bana önemli bir mektup bırakıldı."
|
كَرِيم
27:40
كَرِيمٌ
kerīmun
kerimdir
Sıfat
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
قَالَ الَّذِي عِنْدَهُ عِلْمٌ مِنَ الْكِتَابِ أَنَا آتِيكَ بِهِ قَبْلَ أَنْ يَرْتَدَّ إِلَيْكَ طَرْفُكَ ۚ فَلَمَّا رَآهُ مُسْتَقِرًّا عِنْدَهُ قَالَ هَٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّي لِيَبْلُوَنِي أَأَشْكُرُ أَمْ أَكْفُرُ ۖ وَمَنْ شَكَرَ فَإِنَّمَا يَشْكُرُ لِنَفْسِهِ ۖ وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ رَبِّي غَنِيٌّ كَرِيمٌ
Kâlellezî indehu ilmun minel kitâbi ene âtîke bihî kable en yertedde ileyke tarfuk(tarfuke), fe lemmâ reâhu mustekırran indehu kâle hâzâ min fadlı rabbî, li yebluvenî e eşkur em ekfur(ekfuru), ve men şekere fe innemâ yeşkuru li nefsih(nefsihî) ve men kefere fe inne rabbî ganiyyun kerîm(kerîmun).
Kendinde Kitap´tan bir ilim olan kişi de şöyle dedi: "Ben onu sana, gözünü açıp yumuncaya kadar getiririm." Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu: "Rabbimin lütfundandır bu. Şükür mü edeceğim, nankörlük mü diye beni denemek istiyor. Esasında, şükreden, kendisi lehine şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Rabbim Ganî´dir, cömerttir."
|
كَرِيم
31:10
كَرِيمٍ
kerīmin
güzel (bitkiler)
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
خَلَقَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ۖ وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ وَبَثَّ فِيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ ۚ وَأَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ
Halakas semâvâti bi gayri amedin terevnehâ ve elkâ fîl ardı revâsiye en temîde bikum ve besse fîhâ min kulli dâbbeh(dâbbetin), ve enzelnâ mines semâi mâen fe enbetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîm(kerîmin).
Gökleri direksiz, desteksiz yarattı; görüyorsunuz onları. Ve yeryüzüne, sizi çalkalayıp sendeletmesin diye ağırlıklar, dayanaklar bıraktı ve orada her çeşit hayvanı yaydı. Gökten bir su indirdik de orada her türlü cömert ve bereketli çifti filizlendirdik.
|
كَرِيم
33:31
كَرِيمًا
kerīmen
bol
Sıfat
Eril, Tekil
Mansûb İsim
Belirsiz
وَمَنْ يَقْنُتْ مِنْكُنَّ لِلَّهِ وَرَسُولِهِ وَتَعْمَلْ صَالِحًا نُؤْتِهَا أَجْرَهَا مَرَّتَيْنِ وَأَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقًا كَرِيمًا
Ve men yaknut min kunne lillâhi ve resûlihi ve ta’mel sâlihan nu’tihâ ecrehâ merreteyni ve a’tednâ lehâ rızkan kerîmâ(kerîmen).
Sizden kim, Allah´a ve resulüne itaat eder, iyilik yaparsa, ona da ücretini iki kat olarak veririz. Kendisi için bol ve bereketli bir rızık da hazırlamışızdır.
|
كَرِيم
33:44
كَرِيمًا
kerīmen
güzel
Sıfat
Eril, Tekil
Mansûb İsim
Belirsiz
تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌ ۚ وَأَعَدَّ لَهُمْ أَجْرًا كَرِيمًا
Tehiyyetuhum yevme yelkavnehu selâm(selâmun), ve eadde lehum ecren kerîmâ(kerîmen).
Kendisine kavuştukları gün onların esenlik dilekleri şöyledir: "Selam!" O, onlar için seçkin ve bereketli bir ödül hazırlamıştır.
|
كَرِيم
34:4
كَرِيمٌ
kerīmun
güzel
Sıfat
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
لِيَجْزِيَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ۚ أُولَٰئِكَ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ
Li yecziyellezîne âmenû ve amilûs sâlihât(sâlihâti), ulâike lehum magfiretun ve rızkun kerîm(kerîmun).
Ki Allah, iman edip hayra ve barışa yönelik işler sergileyenleri ödüllendirsin. İşte bunlar için bir bağışlanma ve kutlu, bereketli bir rızık vardır."
|
كَرِيم
36:11
كَرِيمٍ
kerīmin
güzel
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
إِنَّمَا تُنْذِرُ مَنِ اتَّبَعَ الذِّكْرَ وَخَشِيَ الرَّحْمَٰنَ بِالْغَيْبِ ۖ فَبَشِّرْهُ بِمَغْفِرَةٍ وَأَجْرٍ كَرِيمٍ
İnnemâ tunziru menittebeaz zikre ve haşiyer rahmâne bil gayb(gaybi), fe beşşirhu bi magfiretin ve ecrin kerîm(kerîmin).
Sen ancak o zikire/Kur´an´a uyan ve görmediği halde Rahman´dan korkan kimseyi uyarırsın. Böylesini, bir bağışlanma ve seçkin bir ödülle müjdele!
|
كَرِيم
44:17
كَرِيمٌ
kerīmun
değerli
Sıfat
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَاءَهُمْ رَسُولٌ كَرِيمٌ
Ve lekad fetennâ kablehum kavme fir’avne ve câehum resûlun kerîm(kerîmun).
Kudretimize yemin olsun ki, onlardan önce Firavun´un kavmini de ince bir imtihana çektik de, asil ve onurlu bir resul geldi onlara.
|
كَرِيم
44:26
كَرِيمٍ
kerīmin
güzel
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
Ve zurûin ve makâmin kerîm(kerîmin).
Nice ekinler, nice seçkin makamlar.
|
كَرِيم
44:49
الْكَرِيمُ
l-kerīmu
şerefliydin
Sıfat
Eril, Tekil
Merfû` İsim
ذُقْ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْكَرِيمُ
Zuk, inneke entel azîzul kerîm(kerîmu).
"Tat bakalım! Hani sen onurluydun, seçkindin."
|
كَرِيم
56:77
كَرِيمٌ
kerīmun
değerli
Sıfat
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ
İnnehu le kur’ânun kerîm(kerîmun).
O, kesinlikle şerefli bir Kur´an´dır.
|
كَرِيم
57:11
كَرِيمٌ
kerīmun
değerli
Sıfat
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
مَنْ ذَا الَّذِي يُقْرِضُ اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضَاعِفَهُ لَهُ وَلَهُ أَجْرٌ كَرِيمٌ
Men zellezî yukridullâhe kardan hasenen fe yudâifehu lehu ve lehû ecrun kerîm(kerîmun).
Allah´a kim güzel bir borç verecek ki, O onun verdiğini kat kat artırsın. Böyle birisi için onur verici bir ödül de vardır.
|
كَرِيم
57:18
كَرِيمٌ
kerīmun
değerli
Sıfat
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
إِنَّ الْمُصَّدِّقِينَ وَالْمُصَّدِّقَاتِ وَأَقْرَضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعَفُ لَهُمْ وَلَهُمْ أَجْرٌ كَرِيمٌ
İnnel mussaddikîne vel mussaddikâti ve akradûllâhe kardan hasenen yudâafu lehum ve lehum ecrun kerîm(kerîmun).
Şu bir gerçek: Sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, bir de Allah´a güzelce borç verenler için karşılıklar kat kat yapılır. Onlar için, onur verici bir ödül de vardır.
|
كَرِيم
69:40
كَرِيمٍ
kerīmin
değerli
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ
İnnehu le kavlu resûlun kerîmin.
Ki o, çok soylu bir elçinin sözüdür.
|
كَرِيم
80:16
كِرَامٍ
kirāmin
değerli
Sıfat
Dişil, Çoğul
Mecrûr İsim
Belirsiz
كِرَامٍ بَرَرَةٍ
Kirâmin berarah(beraratin).
Ak pak, mübarek yazıcıların.
|
كَرِيم
81:19
كَرِيمٍ
kerīmin
değerli
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ
İnnehu le kavlu resûlin kerîm(kerîmin).
Ki o, çok değerli bir elçinin sözüdür.
|
كَرِيم
82:6
الْكَرِيمِ
l-kerīmi
engin kerem sahibi
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
يَا أَيُّهَا الْإِنْسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الْكَرِيمِ
Yâ eyyuhel insânu mâ garreke bi rabbikel kerîm(kerîmi).
Ey insan! O sonsuz cömertliğin sahibi Kerîm Rabbine karşı seni aldatıp gururlu kılan nedir?!
|
كَرِيم
82:11
كِرَامًا
kirāmen
değerli
Sıfat
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
Belirsiz
كِرَامًا كَاتِبِينَ
Kirâmen kâtibîn(kâtibîne).
Çok değerli yazıcılar,
|
كَرِيم
25:72
كِرَامًا
kirāmen
vekar ile
İsim
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
Belirsiz
وَالَّذِينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَ وَإِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا
Vellezîne lâ yeşhedûnez zûra ve izâ merrû bil lagvi merrû kirâmâ(kirâmen).
Onlar yalana tanıklık etmezler/yalan söze kulak vermezler. Boş lakırdıya rastladıklarında soylu bir tavırla geçip giderler.
|
كَرِيم
56:44
كَرِيمٍ
kerīmin
faydası
İsim
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
لَا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ
Lâ bâridin ve lâ kerîm(kerîmin).
Ne serindir ne de cömert.
|
مُّكَرَّمَة
80:13
مُكَرَّمَةٍ
mukerrametin
değer verilen
Sıfat
Tef’il Kalıbı
Edilgen
Dişil, Çoğul
Mecrûr İsim
Belirsiz
فِي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ
Fî suhufin mukerrameh(mukerrametin).
Kutsanan bereketli sayfalardadır o.
|
مُّكْرِم
22:18
مُكْرِمٍ
mukrimin
değer veren
İsim
İf’al Kalıbı
Etken
Eril
Mecrûr İsim
Belirsiz
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَسْجُدُ لَهُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَابُّ وَكَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ ۖ وَكَثِيرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُ ۗ وَمَنْ يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُكْرِمٍ ۚ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ ۩
E lem tera ennallâhe yescudu lehu men fis semâvâti ve men fîl ardı veş şemsu vel kameru ven nucûmu vel cibâlu veş şeceru ved devabbu ve kesîrun minen nâs(nâsi), ve kesîrun hakka aleyhil azâb(azâbu), ve men yuhinillâhu fe mâ lehu min mukrim(mukrimin), innallâhe yef’alu mâ yeşâ’(yeşâu).(SECDE ÂYETİ)
Görmedin mi göklerdeki kimseler, yerdeki kimseler, Güneş, Ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu hep Allah´a secde ediyor. Birçoğunun da üzerine azap hak olmuştur. Allah´ın hakir kıldığına ikramda bulunan olmaz. Allah, dilediğini yapar.
|
مُّكْرَمُون
51:24
الْمُكْرَمِينَ
l-mukramīne
ağırlanan
Sıfat
İf’al Kalıbı
Edilgen
Eril, Çoğul
Mecrûr İsim
هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ الْمُكْرَمِينَ
Hel etâke hadîsu dayfi ibrâhîmel mukremîn(mukremîne).
Geldi mi sana İbrahim´in ikram edilen konuklarının haberi?
|
مُّكْرَمُون
21:26
مُكْرَمُونَ
mukramūne
değerli
İsim
İf’al Kalıbı
Edilgen
Eril, Çoğul
Merfû` İsim
وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَٰنُ وَلَدًا ۗ سُبْحَانَهُ ۚ بَلْ عِبَادٌ مُكْرَمُونَ
Ve kâlûttehazer rahmânu veleden subhâneh(subhânehu), bel ıbâdun mukremûn(mukremûne).
"Rahman çocuk edindi" dediler. Hâşâ, bundan arınmıştır O! Onlar, lütuflandırılmış kullardır.
|
مُّكْرَمُون
36:27
الْمُكْرَمِينَ
l-mukramīne
ağırlananlar-
İsim
İf’al Kalıbı
Edilgen
Eril, Çoğul
Mecrûr İsim
بِمَا غَفَرَ لِي رَبِّي وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُكْرَمِينَ
Bimâ gafere lî rabbî ve cealenî minel mukremîn(mukremîne).
Ki Rabbim beni affetti; beni, ikram edilenlerden kıldı."
|
مُّكْرَمُون
37:42
مُكْرَمُونَ
mukramūne
ağırlanırlar
İsim
İf’al Kalıbı
Edilgen
Eril, Çoğul
Merfû` İsim
فَوَاكِهُ ۖ وَهُمْ مُكْرَمُونَ
Fevâkih(fevâkihu), ve hum mukremûn(mukremûne).
Çeşit çeşit meyveler vardır. İkramla karşılanan kişilerdir onlar.
|
مُّكْرَمُون
70:35
مُكْرَمُونَ
mukramūne
ağırlanırlar
İsim
İf’al Kalıbı
Edilgen
Eril, Çoğul
Merfû` İsim
أُولَٰئِكَ فِي جَنَّاتٍ مُكْرَمُونَ
Ulâike fî cennâtin mukremûn(mukremûne).
İşte bunlar cennetlerde ikram göreceklerdir.
|