أَلْفَ
2:170
أَلْفَيْنَا
elfeynā
biz bulduğumuz
Fiil
İf’al Kalıbı
1. şahıs, Çoğul
Geçmiş Zaman
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنْزَلَ اللَّهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا أَلْفَيْنَا عَلَيْهِ آبَاءَنَا ۗ أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ شَيْئًا وَلَا يَهْتَدُونَ
Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’kılûne şey’en ve lâ yehtedûn(yehtedûne).
Onlara, "Allah´ın indirdiğine uyun" dendiğinde: "Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." derler. Peki, ataları bir şeye akıl erdiremiyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler!...
|
أَلْفَ
12:25
وَأَلْفَيَا
ve elfeyā
ve rastladılar
Fiil
İf’al Kalıbı
3. şahıs, Eril, İkil
Geçmiş Zaman
وَاسْتَبَقَا الْبَابَ وَقَدَّتْ قَمِيصَهُ مِنْ دُبُرٍ وَأَلْفَيَا سَيِّدَهَا لَدَى الْبَابِ ۚ قَالَتْ مَا جَزَاءُ مَنْ أَرَادَ بِأَهْلِكَ سُوءًا إِلَّا أَنْ يُسْجَنَ أَوْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Vestebekâl bâbe ve kaddet kamîsahu min duburin ve elfeyâ seyyidehâ ledel bâb(bâbi), kâlet mâ cezâu men erâde bi ehlike sûen illâ en yuscene ev azâbun elîm(elîmun).
İkisi birden kapıya koştular. Kadın onun gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında kadının beyi ile yüzyüze geldiler. Kadın seslendi: "Senin ailene kötülük düşünenin cezası nedir; hapsedilmek mi, acıklı bir işkence mi?"
|
أَلْفَ
37:69
أَلْفَوْا
elfev
buldular
Fiil
İf’al Kalıbı
3. şahıs, Eril, Çoğul
Geçmiş Zaman
إِنَّهُمْ أَلْفَوْا آبَاءَهُمْ ضَالِّينَ
İnnehum elfev âbâehum dâllîne.
Çünkü onlar, babalarını sapıtmış kişiler halinde bulmalarına rağmen,
|