رَجَمْ
11:91
لَرَجَمْنَاكَ
leracemnāke
seni taşlardık
Fiil
1. şahıs, Çoğul
Geçmiş Zaman
قَالُوا يَا شُعَيْبُ مَا نَفْقَهُ كَثِيرًا مِمَّا تَقُولُ وَإِنَّا لَنَرَاكَ فِينَا ضَعِيفًا ۖ وَلَوْلَا رَهْطُكَ لَرَجَمْنَاكَ ۖ وَمَا أَنْتَ عَلَيْنَا بِعَزِيزٍ
Kâlû yâ Şuaybu mâ nefkahu kesîren mimmâ tekûlu ve innâ le nerâke fînâ daîfâ(daîfen), ve lev lâ rehtuke le recemnâke ve mâ ente aleynâ bi azîz(azîzin).
Dediler ki: "Ey Şuayb! Söylediklerinin birçoğunu anlamıyoruz. Ve biz seni aramızda zayıf bir adam olarak görüyoruz. Hani kabilen olmasa, kafanı taşla ezivereceğiz. Senin bize karşı hiçbir üstünlüğün yok."
|
رَجَمْ
18:20
يَرْجُمُوكُمْ
yercumūkum
taşlayarak öldürürler
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
إِنَّهُمْ إِنْ يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ يَرْجُمُوكُمْ أَوْ يُعِيدُوكُمْ فِي مِلَّتِهِمْ وَلَنْ تُفْلِحُوا إِذًا أَبَدًا
İnnehum in yazherû aleykum yercumûkum ev yuîdûkum fî milletihim ve len tuflihû izen ebedâ(ebeden).
"Çünkü onlar sizi ellerine geçirirlerse ya taşlayarak öldürürler yahut da sizi kendilerinin milletine döndürürler. O takdirde bir daha asla kurtulamazsınız."
|
رَجَمْ
19:46
لَأَرْجُمَنَّكَ
leercumenneke
andolsun seni taşlarım
Fiil
1. şahıs, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
قَالَ أَرَاغِبٌ أَنْتَ عَنْ آلِهَتِي يَا إِبْرَاهِيمُ ۖ لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ لَأَرْجُمَنَّكَ ۖ وَاهْجُرْنِي مَلِيًّا
: Kâle e râgıbun ente an âlihetî yâ ibrâhîm(ibrâhîmu), lein lem tentehi le ercumenneke vehcurnî meliyyâ(meliyyen).
Babası dedi: "Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun ey İbrahim! Eğer bu işe son vermezsen, vallahi seni taşlarım. Uzun bir süre uzak kal benden!"
|
رَجَمْ
36:18
لَنَرْجُمَنَّكُمْ
lenercumennekum
sizi mutlaka taşlarız
Fiil
1. şahıs, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
قَالُوا إِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْ ۖ لَئِنْ لَمْ تَنْتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُمْ مِنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ
Kâlû innâ tetayyernâ bi kum, le in lem tentehû le nercumennekum ve le yemessennekum minnâ azâbun elîm(elîmun).
Dediler: "Sizin yüzünüzden uğursuzlukla karşılaştık/biz sizi uğursuzluk sebebi saymaktayız. Eğer bu işe son vermezseniz, sizi mutlaka taşlayacağız. Ve bizden size acıklı bir azap kesinlikle dokunacaktır."
|
رَجَمْ
44:20
تَرْجُمُونِ
tercumūni
beni taşla(yıp öldür)menizden
Fiil
2. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
وَإِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُمْ أَنْ تَرْجُمُونِ
Ve innî uztu bi rabbî ve rabbikumen tercumûni.
"Ben, beni taşlamanızdan Rabbim ve Rabbinize sığındım."
|
رَجْم
18:22
رَجْمًا
racmen
taş atar gibi
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
سَيَقُولُونَ ثَلَاثَةٌ رَابِعُهُمْ كَلْبُهُمْ وَيَقُولُونَ خَمْسَةٌ سَادِسُهُمْ كَلْبُهُمْ رَجْمًا بِالْغَيْبِ ۖ وَيَقُولُونَ سَبْعَةٌ وَثَامِنُهُمْ كَلْبُهُمْ ۚ قُلْ رَبِّي أَعْلَمُ بِعِدَّتِهِمْ مَا يَعْلَمُهُمْ إِلَّا قَلِيلٌ ۗ فَلَا تُمَارِ فِيهِمْ إِلَّا مِرَاءً ظَاهِرًا وَلَا تَسْتَفْتِ فِيهِمْ مِنْهُمْ أَحَدًا
Se yekûlûne selâsetun râbiuhum kelbuhum, ve yekûlûne hamsetun sâdisuhum kelbuhum recmen bil gayb(gaybi), ve yekûlûne seb´atun ve sâminuhum kelbuhum, kul rabbî a´lemu bi ıddetihim mâ ya´lemuhum illâ kalîl(kalîlun), fe lâ tumâri fîhim illâ mirâen zâhirâ(zâhiren), ve lâ testefti fîhim minhum ehâdâ(ehâden).
"Üç kişiydiler, dördüncüleri köpekleriydi." diyecekler. Şunu da diyecekler: "Beş kişiydiler, altıncıları köpekleriydi." Gaybı taşlamaktır/bilinmeyen şey hakkında atıp tutmaktır bu. Şöyle de derler: "Yedi kişidirler, sekizincileri de köpekleridir." De ki: "Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında bilgisi olan, çok azdır." O halde, onlar hakkında yüzeysel bir tartışma dışında hiçbir çekişmeye girme. Onlar hakkında, konuşup duranlardan hiç kimseye bir şey sorma.
|
رُجُوم
67:5
رُجُومًا
rucūmen
taşlamalar
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطِينِ ۖ وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعِيرِ
Ve lekad zeyyennes semâed dunyâ bi mesâbîha ve cealnâhâ rucûmen liş şeyâtîni ve a’tednâ lehum azâbes saîr(saîri).
Yemin olsun ki, biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve onları şeytanlara ateş taneleri yaptık. O şeytanlar için çılgın ateş azabını da hazırladık.
|
رَجِيم
3:36
الرَّجِيمِ
r-racīmi
kovulmuş
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
فَلَمَّا وَضَعَتْهَا قَالَتْ رَبِّ إِنِّي وَضَعْتُهَا أُنْثَىٰ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْ وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالْأُنْثَىٰ ۖ وَإِنِّي سَمَّيْتُهَا مَرْيَمَ وَإِنِّي أُعِيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
Fe lemmâ vadaathâ kâlet rabbi innî vada’tuhâ unsâ vallâhu a’lemu bi mâ vadaat ve leysez zekeru kel unsâ, ve innî semmeytuhâ meryeme ve innî uîzuhâ bike ve zurriyyetehâ mineş şeytânir racîm(racîmi).
Onu doğurunca -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bildiği halde- şöyle dedi: "Rabbim, onu kız olarak doğurdum ve erkek, kız gibi değildir. Adını Meryem koydum onun. Onu ve soyunu, kovulmuş şeytandan sana sığındırıyorum."
|
رَجِيم
15:17
رَجِيمٍ
racīmin
recim (taşlanmış)
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
وَحَفِظْنَاهَا مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ رَجِيمٍ
Ve hafıznâhâ min kulli şeytânin recîm(recîmin).
Ve onu/onları, her kovulup taşlanmış şeytandan koruduk.
|
رَجِيم
16:98
الرَّجِيمِ
r-racīmi
kovulmuş
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
Fe izâ kare’tel kur’âne festeız billâhi mineş şeytânir racîm(racîmi).
Kur´an´ı okuduğun zaman, o kovulup taşlanmış şeytandan Allah´a sığın!
|
رَجِيم
81:25
رَجِيمٍ
racīmin
kovulmuş
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَجِيمٍ
Ve mâ huve bi kavli şeytânin recîm(recîmin).
Ve o, kovulmuş şeytanın sözü değildir.
|
رَجِيم
15:34
رَجِيمٌ
racīmun
kovuldun
İsim
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ
Kâle fahruc minhâ fe inneke recîm(recîmun).
Buyurdu: "Öyleyse çık oradan, çünkü kovuldun."
|
رَجِيم
38:77
رَجِيمٌ
racīmun
kovuldun
İsim
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ
Kâle fahruc minhâ fe inneke recîm(recîmun).
Buyurdu: "Hadi, çık oradan! Sen kovulmuş birisin."
|
مَرْجُومِين
26:116
الْمَرْجُومِينَ
l-mercūmīne
taşlananlar-
İsim
Edilgen
Eril, Çoğul
Mecrûr İsim
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُومِينَ
Kâlû le in lem tentehi yâ nûhule tekûnenne minel mercûmîn(mercûmîne).
Dediler: "Ey Nûh! Eğer bu işe son vermezsen, vallahi taşlananlardan olacaksın."
|