سِلْسِلَة
40:71
وَالسَّلَاسِلُ
ve sselāsilu
ve zincirler
İsim
Eril, Çoğul
Merfû` İsim
إِذِ الْأَغْلَالُ فِي أَعْنَاقِهِمْ وَالسَّلَاسِلُ يُسْحَبُونَ
İzil aglâlu fî a’nâkıhim ves selâsil(selâsilu), yushabûn(yushabûne).
O zaman, boyunlarında bukağılar, zincirler, sürüklenecekler,
|
سِلْسِلَة
69:32
سِلْسِلَةٍ
silsiletin
zincire
İsim
Dişil
Mecrûr İsim
Belirsiz
ثُمَّ فِي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعًا فَاسْلُكُوهُ
Summe fî silsiletin zer’uhâ seb’ûne zirâan feslukûh(feslukûhu).
"Sonra, boyu yetmiş arşın olan bir zincirde yollayın onu!"
|
سِلْسِلَة
76:4
سَلَاسِلَ
selāsile
zincirler
İsim
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَلَاسِلَ وَأَغْلَالًا وَسَعِيرًا
İnnâ a’tednâ lil kâfirîne selâsile ve ağlâlen ve seîrâ(seîren).
Biz, nankörler için zincirler, bukağılar ve kızgın bir ateş hazırladık.
|