ثُبُور
25:13
ثُبُورًا
ṧubūran
helâki
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
وَإِذَا أُلْقُوا مِنْهَا مَكَانًا ضَيِّقًا مُقَرَّنِينَ دَعَوْا هُنَالِكَ ثُبُورًا
Ve izâ ulkû minhâ mekânen dayyıkan mukarrenîne deav hunâlike subûrâ(subûran).
Elleri boyunlarına bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıklarında, orada haykırırlar: "Nerdesin ey ölüm!"
|
ثُبُور
25:14
ثُبُورًا
ṧubūran
helâki
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا
Lâ ted’ûl yevme subûran vâhıden ved’û subûran kesîrâ(kesîren).
Bugün bir ölüm çağırmayın, birçok ölümü davet edin.
|
ثُبُور
25:14
ثُبُورًا
ṧubūran
helâki
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا
Lâ ted’ûl yevme subûran vâhıden ved’û subûran kesîrâ(kesîren).
Bugün bir ölüm çağırmayın, birçok ölümü davet edin.
|
ثُبُور
84:11
ثُبُورًا
ṧubūran
ölümü
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
فَسَوْفَ يَدْعُو ثُبُورًا
Fe sevfe yed’û subûrâ(subûren).
Bir ölüm çağıracak,
|
مَثْبُور
17:102
مَثْبُورًا
meṧbūran
mahvolmuş
İsim
Edilgen
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
قَالَ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا أَنْزَلَ هَٰؤُلَاءِ إِلَّا رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ بَصَائِرَ وَإِنِّي لَأَظُنُّكَ يَا فِرْعَوْنُ مَثْبُورًا
Kâle lekad alimte mâ enzele hâulâi illâ rabbus semâvâti vel ardı basâir(basâire), ve innî le ezunnuke yâ fir’avnu mesbûrâ(mesbûran).
Mûsa dedi: "Yemin olsun, sen bilmektesin ki, bunları, basîretle görülebilecek ibretler halinde/basîretler olarak o, göklerin ve yerin Rabbinden başkası indirmedi. Vallahi ben de seni mahvolmuş görüyorum, ey Firavun!"
|