أَشْفَقْ
33:72
وَأَشْفَقْنَ
ve eşfeḳne
ve korktular
Fiil
İf’al Kalıbı
3. şahıs, Dişil, Çoğul
Geçmiş Zaman
إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَنْ يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنْسَانُ ۖ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا
İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen).
Biz emâneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmekten kaçındılar, ondan ürktüler. İnsan ise çok zalim ve çok cahil olduğu halde onu yüklendi.
|
أَشْفَقْ
58:13
أَأَشْفَقْتُمْ
eeşfeḳtum
korktunuz mu?
Fiil
İf’al Kalıbı
2. şahıs, Eril, Çoğul
Geçmiş Zaman
أَأَشْفَقْتُمْ أَنْ تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَاتٍ ۚ فَإِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ ۚ وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
E eşfaktum en tukaddimû beyne yedey necvâkum sadekât(sadekâtin), fe iz lem tef’alû ve tâballâhu aleykum, fe ekîmûs salâte ve âtûz zekâte ve etîûllâhe ve resûleh(resûlehu), vallâhu habîrun bi mâ ta’melûn(ta’melûne).
Gizli konuşmanızdan önce, sadakalar vermekten ürperdiniz mi? Çünkü yapmadınız. Allah size tövbe nasip etti. Artık namazı kılın, zekâtı verin, Allah´a ve resulüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
|
شَّفَق
84:16
بِالشَّفَقِ
biş-şefeḳi
akşamın alaca karanlığına
İsim
Eril
Mecrûr İsim
فَلَا أُقْسِمُ بِالشَّفَقِ
Fe lâ uksimu biş şefak(şefakı).
İş, sandıkları gibi değil! Yemin ederim akşamın kızıllığına,
|
مُشْفِقُون
18:49
مُشْفِقِينَ
muşfiḳīne
korkarak
İsim
İf’al Kalıbı
Etken
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
وَوُضِعَ الْكِتَابُ فَتَرَى الْمُجْرِمِينَ مُشْفِقِينَ مِمَّا فِيهِ وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَالِ هَٰذَا الْكِتَابِ لَا يُغَادِرُ صَغِيرَةً وَلَا كَبِيرَةً إِلَّا أَحْصَاهَا ۚ وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِرًا ۗ وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ أَحَدًا
Ve vudıal kitâbu fe terel mucrimîne muşfikîne mimmâ fîhi ve yekûlûne yâ veyletenâ mâli hâzel kitâbi lâ yugâdiru sagîreten ve lâ kebîreten illâ ahsâhâ, ve vecedû mâ amilû hâdırâ(hâdıren), ve lâ yazlimu rabbuke ehadâ(ehaden).
Kitap ortaya konulmuştur. Günahkârların, onun içindekilerden korkup ürpererek şöyle dediklerini görürsün: "Vay başımıza! Ne biçim kitap bu! Ne küçük bırakmış ne büyük. Hepsini sayıp dökmüş!" Yapıp ettiklerini hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmiyor.
|
مُشْفِقُون
21:28
مُشْفِقُونَ
muşfiḳūne
titrerler
İsim
İf’al Kalıbı
Etken
Eril, Çoğul
Merfû` İsim
يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ارْتَضَىٰ وَهُمْ مِنْ خَشْيَتِهِ مُشْفِقُونَ
Ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum ve lâ yeşfeûne illâ li menirtedâ ve hum min haşyetihî muşfikûn(muşfikûne).
O, onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Onlar, O´nun hoşnutluk verdiklerinden başkasına da şefaat etmezler. Ve onlar O´nun korkusundan titrerler.
|
مُشْفِقُون
21:49
مُشْفِقُونَ
muşfiḳūne
titrerler
İsim
İf’al Kalıbı
Etken
Eril, Çoğul
Merfû` İsim
الَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ وَهُمْ مِنَ السَّاعَةِ مُشْفِقُونَ
Ellezîne yahşevne rabbehum bil gaybi ve hum mines sâati muşfikûn(muşfikûne).
O korunanlar ki, hiç görmeden Rablerinden korkarlar. Kıyamet saatinden de ürperirler onlar.
|
مُشْفِقُون
23:57
مُشْفِقُونَ
muşfiḳūne
titrerler
İsim
İf’al Kalıbı
Etken
Eril, Çoğul
Merfû` İsim
إِنَّ الَّذِينَ هُمْ مِنْ خَشْيَةِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَ
İnnellezîne hum min haşyeti rabbihim muşfikûn(muşfikûne).
Onlar ki, Rablerine saygıdan titrerler,
|
مُشْفِقُون
42:18
مُشْفِقُونَ
muşfiḳūne
korkarlar
İsim
İf’al Kalıbı
Etken
Eril, Çoğul
Merfû` İsim
يَسْتَعْجِلُ بِهَا الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِهَا ۖ وَالَّذِينَ آمَنُوا مُشْفِقُونَ مِنْهَا وَيَعْلَمُونَ أَنَّهَا الْحَقُّ ۗ أَلَا إِنَّ الَّذِينَ يُمَارُونَ فِي السَّاعَةِ لَفِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ
Yesta’cilu bihellezîne lâ yû’minûne bihâ, vellezîne âmenû muşfikûne minhâ ve ya’lemûne ennehel hakk(hakku), e lâ innellezîne yumârûne fîs sâati le fî dalâlin baîd(baîdin).
Ona inanmayanlar onun çabucak gelmesini isterler. İman ederlerse ondan ürperirler ve bilirler ki o haktır. Dikkat edin, kıyamet saati hakkında tartışıp duranlar, geri dönüşü olmayan bir sapıklığın tam içindedirler.
|
مُشْفِقُون
42:22
مُشْفِقِينَ
muşfiḳīne
korkudan titrediklerini
İsim
İf’al Kalıbı
Etken
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
تَرَى الظَّالِمِينَ مُشْفِقِينَ مِمَّا كَسَبُوا وَهُوَ وَاقِعٌ بِهِمْ ۗ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فِي رَوْضَاتِ الْجَنَّاتِ ۖ لَهُمْ مَا يَشَاءُونَ عِنْدَ رَبِّهِمْ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَبِيرُ
Terez zâlimîne muşfikîne mimmâ kesebû ve huve vâkıun bihim, vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti fî ravdâtil cennât(cennâti), lehum mâ yeşâûne inde rabbihim zâlike huvel fadlul kebîr(kebîru).
Kazandıkları, tepelerine inerken o zalimlerin korkudan titrediklerini göreceksin. İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlarsa cennetlerin bahçelerindedir. Rableri katında kendileri için, diledikleri herşey vardır. İşte budur o büyük lütuf.
|
مُشْفِقُون
52:26
مُشْفِقِينَ
muşfiḳīne
korku içinde
İsim
İf’al Kalıbı
Etken
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
قَالُوا إِنَّا كُنَّا قَبْلُ فِي أَهْلِنَا مُشْفِقِينَ
Kâlû innâ kunnâ kablu fî ehlinâ muşfikîn(muşfikîne).
"Daha önce biz, ailemiz içinde endişe ile ürperiyorduk."
|
مُشْفِقُون
70:27
مُشْفِقُونَ
muşfiḳūne
korkarlar
İsim
İf’al Kalıbı
Etken
Eril, Çoğul
Merfû` İsim
وَالَّذِينَ هُمْ مِنْ عَذَابِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَ
Vellezîne hum min azâbi rabbihim muşfikûn(muşfikûne).
Bunlar, yalnız Rablerinin azabından ürperirler.
|