شِهَاب
15:18
شِهَابٌ
şihābun
bir alev
İsim
Eril
Merfû` İsim
Belirsiz
إِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُبِينٌ
İllâ menisterakas sem’a fe etbeahu şihâbun mubîn(mubînun).
Ancak kulak hırsızlığı eden olur; onun peşine de parlak bir ateş alevi düşer.
|
شِهَاب
27:7
بِشِهَابٍ
bişihābin
bir ateş
İsim
Eril
Mecrûr İsim
Belirsiz
إِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِأَهْلِهِ إِنِّي آنَسْتُ نَارًا سَآتِيكُمْ مِنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ آتِيكُمْ بِشِهَابٍ قَبَسٍ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ
İz kâle mûsâ li ehlihî innî ânestu nârâ(nâren), se âtîkum minhâ bi haberin ev âtîkum bi şihâbin kabesin leallekum tastalûn(tastalûne).
Hatırla o zamanı; Mûsa, ailesine şöyle demişti: "Ben bir ateş fark ettim. Ondan size bir haber getireceğim, yahut parlak bir kor getireceğim ki ateş yakıp ısınabilesiniz."
|
شِهَاب
37:10
شِهَابٌ
şihābun
bir şihab (ışın)
İsim
Eril
Merfû` İsim
Belirsiz
إِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ
İllâ men hatıfel hatfete fe etbeahu şihâbun sâkib(sâkibun).
Yüce konseyden bir söz çalıp çarpan olabilirse de onun peşine hemen delici, alevli bir yıldız takılır.
|
شِهَاب
72:9
شِهَابًا
şihāben
bir ışın
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
وَأَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِ ۖ فَمَنْ يَسْتَمِعِ الْآنَ يَجِدْ لَهُ شِهَابًا رَصَدًا
Ve ennâ kunnâ nak’udu minhâ mekâıde lis sem’i fe men yestemiıl âne yecid lehu şihâben rasadâ(rasaden).
"Biz eskiden, onun, dinlemek için oturulan yerlerinde otururduk. Ama şu anda kim dinlemeye kalksa kendisini gözetleyen bir alev/ışık bulur."
|
شُهُب
72:8
وَشُهُبًا
ve şuhuben
ve ışınlarla
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
وَأَنَّا لَمَسْنَا السَّمَاءَ فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَسًا شَدِيدًا وَشُهُبًا
Ve ennâ le mesnes semâe fe vecednâhâ muliet haresen şedîden ve şuhubâ(şuhuben).
"Biz göğe gerçekten dokunduk da onu titiz ve güçlü bekçilerle ve kayıp giden ışınlarla/alevlerle doldurulmuş bulduk."
|