KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Şin-he-Be      ش ه ب 

to burn/scorch, become of a colour in which whiteness predominates over blackness. shihaab (pl. shuhub) - flaming fire, bright blaze/meteor, star, penetrating flame, shining star, brisk/sprightly, flame, brand, radiating or gleaming fire, shooting or falling star. shihaab al-herb - dauntless warrior, one who is penetrating sharp and energetic in war.

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 5 kez geçiyor.

Gövde(ler)

4 kez شِهَاب
1 kez شُهُب

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


شِهَاب
[HyperLink1] 15:18     شِهَابٌ     şihābun     bir alev
 
İsim         Eril    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

إِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُبِينٌ

İllâ menisterakas sem’a fe etbeahu şihâbun mubîn(mubînun).

Ancak kulak hırsızlığı eden olur; onun peşine de parlak bir ateş alevi düşer.
 


شِهَاب
[HyperLink1] 27:7     بِشِهَابٍ     bişihābin     bir ateş
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

إِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِأَهْلِهِ إِنِّي آنَسْتُ نَارًا سَآتِيكُمْ مِنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ آتِيكُمْ بِشِهَابٍ قَبَسٍ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ

İz kâle mûsâ li ehlihî innî ânestu nârâ(nâren), se âtîkum minhâ bi haberin ev âtîkum bi şihâbin kabesin leallekum tastalûn(tastalûne).

Hatırla o zamanı; Mûsa, ailesine şöyle demişti: "Ben bir ateş fark ettim. Ondan size bir haber getireceğim, yahut parlak bir kor getireceğim ki ateş yakıp ısınabilesiniz."
 


شِهَاب
[HyperLink1] 37:10     شِهَابٌ     şihābun     bir şihab (ışın)
 
İsim         Eril    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

إِلَّا مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاقِبٌ

İllâ men hatıfel hatfete fe etbeahu şihâbun sâkib(sâkibun).

Yüce konseyden bir söz çalıp çarpan olabilirse de onun peşine hemen delici, alevli bir yıldız takılır.
 


شِهَاب
[HyperLink1] 72:9     شِهَابًا     şihāben     bir ışın
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَأَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِ ۖ فَمَنْ يَسْتَمِعِ الْآنَ يَجِدْ لَهُ شِهَابًا رَصَدًا

Ve ennâ kunnâ nak’udu minhâ mekâıde lis sem’i fe men yestemiıl âne yecid lehu şihâben rasadâ(rasaden).

"Biz eskiden, onun, dinlemek için oturulan yerlerinde otururduk. Ama şu anda kim dinlemeye kalksa kendisini gözetleyen bir alev/ışık bulur."
 


شُهُب
[HyperLink1] 72:8     وَشُهُبًا     ve şuhuben     ve ışınlarla
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَأَنَّا لَمَسْنَا السَّمَاءَ فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَسًا شَدِيدًا وَشُهُبًا

Ve ennâ le mesnes semâe fe vecednâhâ muliet haresen şedîden ve şuhubâ(şuhuben).

"Biz göğe gerçekten dokunduk da onu titiz ve güçlü bekçilerle ve kayıp giden ışınlarla/alevlerle doldurulmuş bulduk."