أَشْقَى
87:11
الْأَشْقَى
l-eşḳā
bahtsız olan
İsim
Eril, Tekil
Merfû` İsim
وَيَتَجَنَّبُهَا الْأَشْقَى
Ve yetecennebuhel eşkâ.
İçi kararmış bedbaht ise ondan kaçınacaktır.
|
أَشْقَى
91:12
أَشْقَاهَا
eşḳāhā
en haydutları
İsim
Eril
Merfû` İsim
إِذِ انْبَعَثَ أَشْقَاهَا
İzin baase eşkâhâ.
En haydutları ortaya fırladığı zaman,
|
أَشْقَى
92:15
الْأَشْقَى
l-eşḳā
haydut olandan
İsim
Eril, Tekil
Merfû` İsim
لَا يَصْلَاهَا إِلَّا الْأَشْقَى
Lâ yaslâhâ illel eşkâ.
Şiddete çok düşkün bedbahttan başkası girmez ona.
|
شَقُ
11:106
شَقُوا
şeḳū
bedbaht olan(lar)
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Geçmiş Zaman
فَأَمَّا الَّذِينَ شَقُوا فَفِي النَّارِ لَهُمْ فِيهَا زَفِيرٌ وَشَهِيقٌ
Fe emmellezîne şekû fe fîn nâri lehum fîhâ zefîrun ve şehîk(şehîkun).
Bahtsızlığa düşenler ateş içindedir. Çok ıstıraplı bir soluyuş ve hıçkırışları vardır orada.
|
شَقُ
20:2
لِتَشْقَىٰ
liteşḳā
güçlük çekesin diye
Fiil
2. şahıs, Eril, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
مَا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لِتَشْقَىٰ
Mâ enzelnâ aleykel kur’âne li teşkâ.
Biz bu Kur´an´ı sana, zahmet çekesin, bedbaht olasın diye indirmedik;
|
شَقُ
20:117
فَتَشْقَىٰ
feteşḳā
sonra yorulursun
Fiil
2. şahıs, Eril, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
فَقُلْنَا يَا آدَمُ إِنَّ هَٰذَا عَدُوٌّ لَكَ وَلِزَوْجِكَ فَلَا يُخْرِجَنَّكُمَا مِنَ الْجَنَّةِ فَتَشْقَىٰ
Fe kulnâ yâ âdemu inne hâzâ aduvvun leke ve li zevcike fe lâ yuhricennekumâ minel cenneti fe teşkâ.
Bunun üzerine biz şöyle demiştik: "Ey Âdem! Şu, senin de eşinin de düşmanıdır, dikkat et de sizi cennetten çıkarmasın; sonra bedbaht olursun."
|
شَقُ
20:123
يَشْقَىٰ
yeşḳā
bir sıkıntı
Fiil
3. şahıs, Eril, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
قَالَ اهْبِطَا مِنْهَا جَمِيعًا ۖ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ ۖ فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِنِّي هُدًى فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَىٰ
Kâlehbitâ minhâ cemîan ba’dukum li ba’dın aduvv(aduvvun), fe immâ ye’tiyennekum minnî huden fe menittebea hudâye fe lâ yadıllu ve lâ yeşkâ.
Allah dedi: "İkiniz birlikte inin oradan! Birbirinize düşmansınız. Benden size bir hidayet geldiğinde, benim o hidayetime uyan artık ne sapar ne de bedbaht olur."
|
شِقْوَت
23:106
شِقْوَتُنَا
şiḳvetunā
bahtsızlığımız
İsim
Dişil
Merfû` İsim
قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْمًا ضَالِّينَ
Kâlû rabbenâ galebet aleynâ şıkvetunâ ve kunnâ kavmen dâllîn(dâllîne).
Derler ki: "Rabbimiz, bahtsızlığımız bize baskın çıktı. Sapıp gitmiş bir topluluk olduk biz."
|
شَقِيّ
19:32
شَقِيًّا
şeḳiyyen
baş kaldıran
Sıfat
Eril, Tekil
Mansûb İsim
Belirsiz
وَبَرًّا بِوَالِدَتِي وَلَمْ يَجْعَلْنِي جَبَّارًا شَقِيًّا
Ve berren bi vâlidetî ve lem yec’alnî cebbâren şakıyyâ(şakıyyen).
"Anneme iyilik etmemi önerdi. Beni zorba bir eşkıya yapmadı."
|
شَقِيّ
19:48
شَقِيًّا
şeḳiyyen
bahtsız
Sıfat
Eril, Tekil
Mansûb İsim
Belirsiz
وَأَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَأَدْعُو رَبِّي عَسَىٰ أَلَّا أَكُونَ بِدُعَاءِ رَبِّي شَقِيًّا
Ve a’tezilukum ve mâ ted’ûne min dûnillâhi ve ed’û rabbî, asâ ellâ ekûne bi duâi rabbî şakıyyâ(şakıyyen).
"Sizden de Allah dışındaki yakardıklarınızdan da ayrılıyorum; Rabbime dua edeceğim. Umarım, Rabbime yakarışımla bahtsızlığa düşmem."
|
شَقِيّ
11:105
شَقِيٌّ
şeḳiyyun
bedbahtttır
İsim
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
يَوْمَ يَأْتِ لَا تَكَلَّمُ نَفْسٌ إِلَّا بِإِذْنِهِ ۚ فَمِنْهُمْ شَقِيٌّ وَسَعِيدٌ
Yevme ye’ti lâ tekellemu nefsun illâ bi iznih(iznihî), fe minhum şakıyyun ve saîd(saîdun).
O geldiği gün hiçbir benlik, O´nun izni olmadan söz söyleyemez. Onların bir kısmı bahtsız, bir kısmı mutludur.
|
شَقِيّ
19:4
شَقِيًّا
şeḳiyyen
bahtsız
İsim
Eril, Tekil
Mansûb İsim
Belirsiz
قَالَ رَبِّ إِنِّي وَهَنَ الْعَظْمُ مِنِّي وَاشْتَعَلَ الرَّأْسُ شَيْبًا وَلَمْ أَكُنْ بِدُعَائِكَ رَبِّ شَقِيًّا
Kâle rabbî innî ve henel azmu minnî veştealer re’su şeyben ve lem ekun bi duâike rabbî şakıyyâ(şakıyyen).
Şöyle demişti: "Rabbim, işte karşındayım. Kemik gevşedi bende. İhtiyarlıktan başım beyaz alevle tutuştu. Sana yakarma konusunda ise Rabbim, hiç bedbaht olmadım."
|