KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Şin-Ra-Ye      ش ر ي 

Satmak

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 25 kez geçiyor.

Gövde(ler)

4 kez شَرَ
21 kez ٱشْتَرَىٰ

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


شَرَ
[HyperLink1] 2:102     شَرَوْا     şerav     sattıkları
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

وَاتَّبَعُوا مَا تَتْلُو الشَّيَاطِينُ عَلَىٰ مُلْكِ سُلَيْمَانَ ۖ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمَانُ وَلَٰكِنَّ الشَّيَاطِينَ كَفَرُوا يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ وَمَا أُنْزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَ ۚ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ أَحَدٍ حَتَّىٰ يَقُولَا إِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلَا تَكْفُرْ ۖ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِهِ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِهِ ۚ وَمَا هُمْ بِضَارِّينَ بِهِ مِنْ أَحَدٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ ۚ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ ۚ وَلَقَدْ عَلِمُوا لَمَنِ اشْتَرَاهُ مَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ ۚ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْا بِهِ أَنْفُسَهُمْ ۚ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ

Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihrâ, ve mâ unzile alel melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcih(zevcihî), ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu fîl âhireti min halâkın, ve le bi’se mâ şerev bihî enfusehum lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne).

Süleyman´ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarına uydular. Halbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara büyüyü öğretiyorlardı. Ve Babil´de Hârût ve Mârût adlı iki melek üzerine indirileni öğretiyorlardı. Oysa ki o iki melek, "Biz bir imtihan aracıyız, sakın küfre sapma!" demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. İnsanlar onlardan erkekle eşinin arasını açacakları şeyi öğreniyorlardı. Ne var ki, onlar onunla Allah´ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu satın alanın âhırette hiç bir nasibi olmayacağını açıkça bilmişlerdir. Öz benliklerini sattıkları şey ne kötüdür! Bir bilebilselerdi...
 


شَرَ
[HyperLink1] 2:207     يَشْرِي     yeşrī     satar
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْرِي نَفْسَهُ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ رَءُوفٌ بِالْعِبَادِ

Ve minen nâsi men yeşrî nefsehubtigâe mardâtillâh(mardâtillâhi), vallâhu raûfun bil ıbâd(ıbâdi).

İnsanlardan öylesi de vardır ki, benliğini Allah´ın hoşnutluğunu elde etmeye satar. Allah, kullarına karşı Raûf´tur, çok şefkatlidir.
 


شَرَ
[HyperLink1] 4:74     يَشْرُونَ     yeşrūne     satan(lar)
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

فَلْيُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ الَّذِينَ يَشْرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالْآخِرَةِ ۚ وَمَنْ يُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيُقْتَلْ أَوْ يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا

Fel yukâtil fî sebîlillâhillezîne yeşrûnel hayâted dunyâ bil âhireh(âhireti) ve men yukâtil fî sebîlillâhi fe yuktel ev yaglib fe sevfe nu’tîhi ecren azîmâ(azîmen).

İğreti hayatı âhiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda çarpışsınlar. Allah yolunda çarpışıp da öldürülen yahut galip gelene biz, yakında, büyük bir ödül vereceğiz.
 


شَرَ
[HyperLink1] 12:20     وَشَرَوْهُ     ve şeravhu     ve onu sattılar
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

وَشَرَوْهُ بِثَمَنٍ بَخْسٍ دَرَاهِمَ مَعْدُودَةٍ وَكَانُوا فِيهِ مِنَ الزَّاهِدِينَ

Ve şerevhu bi semenin bahsin derâhime ma’dûdeh(ma’dûdetin), ve kânû fîhi minez zâhidîn(zâhidîne).

Onu basit bir karşılıkla, birkaç paraya sattılar. Ona fazla rağbet gösterenler değillerdi.
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 2:16     اشْتَرَوُا     şteravu     satın aldılar
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

أُولَٰئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدَىٰ فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ

Ulâikellezîneşterevûd dalâlete bil hudâ, fe mâ rabihat ticâretuhum ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).

İşte bunlar, doğruluk ve aydınlığı verip karanlık ve sapıklığı satın aldılar da ticaretleri hiç bir kazanç sağlamadı. Bir yol yordama girebilmiş de değillerdir.
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 2:41     تَشْتَرُوا     teşterū     ve satmayın
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       2. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَآمِنُوا بِمَا أَنْزَلْتُ مُصَدِّقًا لِمَا مَعَكُمْ وَلَا تَكُونُوا أَوَّلَ كَافِرٍ بِهِ ۖ وَلَا تَشْتَرُوا بِآيَاتِي ثَمَنًا قَلِيلًا وَإِيَّايَ فَاتَّقُونِ

Ve âminû bi mâ enzeltu musaddikan li mâ meakum ve lâ tekûnû evvele kâfirin bih(bîhî), ve lâ teşterû bi âyâtî semenen kalîlen ve iyyâye fettekûni.

Beraberinizdekini doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğuma inanın. Onu ilk inkar eden siz olmayın. Benim ayetlerimi az bir bedel karşılığı satmayın. Ve yalnız benden sakının.
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 2:79     لِيَشْتَرُوا     liyeşterū     satmak için
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِأَيْدِيهِمْ ثُمَّ يَقُولُونَ هَٰذَا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ لِيَشْتَرُوا بِهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۖ فَوَيْلٌ لَهُمْ مِمَّا كَتَبَتْ أَيْدِيهِمْ وَوَيْلٌ لَهُمْ مِمَّا يَكْسِبُونَ

Fe veylun lillezîne yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe yekûlûne hâzâ min indillâhi li yeşterû bihî semenen kalîlâ(kalîlen), fe veylun lehum mimmâ ketebet eydîhim ve veylun lehum mimmâ yeksibûn(yeksibûne).

Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap´ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, "İşte bu, Allah katındandır!" derler. Vay haline onların, ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların, kazanıp durdukları yüzünden!
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 2:86     اشْتَرَوُا     şteravu     satın alan
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

أُولَٰئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالْآخِرَةِ ۖ فَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ

Ulâikellezîneşteravul hayâted dunyâ bil âhireti, fe lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne).

İşte bunlar, âhıret karşılığında dünyayı satın alan kişilerdir. Azap, hafifletilmeyecektir onlardan. Hiç bir şekilde yardım da edilmeyecektir onlara.
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 2:90     اشْتَرَوْا     şterav     sattıkları şey
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

بِئْسَمَا اشْتَرَوْا بِهِ أَنْفُسَهُمْ أَنْ يَكْفُرُوا بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ بَغْيًا أَنْ يُنَزِّلَ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ ۖ فَبَاءُوا بِغَضَبٍ عَلَىٰ غَضَبٍ ۚ وَلِلْكَافِرِينَ عَذَابٌ مُهِينٌ

Bi’semeşterav bihî enfusehum en yekfurû bi mâ enzelallâhu bagyen en yunezzilallâhu min fadlihî alâ men yeşâu min ibâdih(ibâdihî), fe bâû bi gadabin alâ gadab(gadabin), ve lil kâfirîne azâbun muhîn(muhînun).

Allah´ın, kullarından dilediğine lütfunun eseri olarak indirdiğini zalimce kıskanarak, Allah´ın vahyettiğini inkar etmeleri uğruna öz benliklerini sattıkları şey ne çirkindir! Bu yüzdendir ki gazap üzerine gazaba çarpıldılar. Gerçeği örtenler için rezil edici bir azap vardır.
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 2:102     اشْتَرَاهُ     şterāhu     onu satın alan
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

وَاتَّبَعُوا مَا تَتْلُو الشَّيَاطِينُ عَلَىٰ مُلْكِ سُلَيْمَانَ ۖ وَمَا كَفَرَ سُلَيْمَانُ وَلَٰكِنَّ الشَّيَاطِينَ كَفَرُوا يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ وَمَا أُنْزِلَ عَلَى الْمَلَكَيْنِ بِبَابِلَ هَارُوتَ وَمَارُوتَ ۚ وَمَا يُعَلِّمَانِ مِنْ أَحَدٍ حَتَّىٰ يَقُولَا إِنَّمَا نَحْنُ فِتْنَةٌ فَلَا تَكْفُرْ ۖ فَيَتَعَلَّمُونَ مِنْهُمَا مَا يُفَرِّقُونَ بِهِ بَيْنَ الْمَرْءِ وَزَوْجِهِ ۚ وَمَا هُمْ بِضَارِّينَ بِهِ مِنْ أَحَدٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ ۚ وَيَتَعَلَّمُونَ مَا يَضُرُّهُمْ وَلَا يَنْفَعُهُمْ ۚ وَلَقَدْ عَلِمُوا لَمَنِ اشْتَرَاهُ مَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ ۚ وَلَبِئْسَ مَا شَرَوْا بِهِ أَنْفُسَهُمْ ۚ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ

Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihrâ, ve mâ unzile alel melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcih(zevcihî), ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu fîl âhireti min halâkın, ve le bi’se mâ şerev bihî enfusehum lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne).

Süleyman´ın mülk ve saltanatı konusunda onlar, şeytanların okuyup durduklarına uydular. Halbuki Süleyman küfre sapmamıştı. Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara büyüyü öğretiyorlardı. Ve Babil´de Hârût ve Mârût adlı iki melek üzerine indirileni öğretiyorlardı. Oysa ki o iki melek, "Biz bir imtihan aracıyız, sakın küfre sapma!" demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmiyorlardı. İnsanlar onlardan erkekle eşinin arasını açacakları şeyi öğreniyorlardı. Ne var ki, onlar onunla Allah´ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu satın alanın âhırette hiç bir nasibi olmayacağını açıkça bilmişlerdir. Öz benliklerini sattıkları şey ne kötüdür! Bir bilebilselerdi...
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 2:174     وَيَشْتَرُونَ     ve yeşterūne     ve satanlar
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ مِنَ الْكِتَابِ وَيَشْتَرُونَ بِهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۙ أُولَٰئِكَ مَا يَأْكُلُونَ فِي بُطُونِهِمْ إِلَّا النَّارَ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَا يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

İnnellezîne yektumûne mâ enzelallâhu minel kitâbî ve yeşterûne bihî semenen kalîlen, ulâike mâ ye’kulûne fî butûnihim illen nâre ve lâ yukellimuhumullâhu yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim, ve lehum azâbun elîm(elîmun).

Allah´ın Kitap´tan indirdiği şeyi gizleyip onu basit bir ücret karşılığı satanlar, karınlarında ateşten başka bir şey yemiş olmazlar, Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacaktır, onları arındırmayacaktır da... Onlar için korkunç bir azap vardır.
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 2:175     اشْتَرَوُا     şteravu     satın alan
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

أُولَٰئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدَىٰ وَالْعَذَابَ بِالْمَغْفِرَةِ ۚ فَمَا أَصْبَرَهُمْ عَلَى النَّارِ

Ulâikellezîneşteravud dalâlete bil hudâ vel azâbe bil magfireh(magfireti), fe mâ asberehum alen nâr(nâri).

İşte bunlar hidayeti satıp şaşkınlığı, affedilmeyi satıp azabı almışlardır. Ne kadar da dayanıklıdırlar ateşe!...
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 3:77     يَشْتَرُونَ     yeşterūne     satanlar
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

إِنَّ الَّذِينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللَّهِ وَأَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَلِيلًا أُولَٰئِكَ لَا خَلَاقَ لَهُمْ فِي الْآخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ وَلَا يَنْظُرُ إِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَا يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

İnnellezîne yeşterûne bi ahdillâhi ve eymânihim semenen kalîlen ulâike lâ halaka lehum fîl âhırati ve lâ yukellimuhumullâhu ve lâ yenzuru ileyhim yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim ve lehum azâbun elîm(elîmun).

Allah´a verdikleri sözü ve yeminlerini basit bir bedel karşılığı satanlar var ya, işte onlar için âhirette hiçbir nasip yoktur. Allah onlarla konuşmayacaktır, kıyamet günü onlara bakmayacaktır, onları temizleyip arıtmayacaktır. Onlar için korkunç bir azap vardır.
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 3:177     اشْتَرَوُا     şteravu     satın alan(lar)
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

إِنَّ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الْكُفْرَ بِالْإِيمَانِ لَنْ يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئًا وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

İnnellezîneşteravul kufra bil îmâni len yedurrûllâhe şey’â(şey’en), ve lehum azâbun elîm(elîmun).

İman karşılığında küfrü satın alanlar, Allah´a herhangi bir biçimde asla zarar veremezler. Korkunç bir azap vardır onlar için.
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 3:187     وَاشْتَرَوْا     veşterav     ve aldılar
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

وَإِذْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ وَلَا تَكْتُمُونَهُ فَنَبَذُوهُ وَرَاءَ ظُهُورِهِمْ وَاشْتَرَوْا بِهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۖ فَبِئْسَ مَا يَشْتَرُونَ

Ve iz ehazallâhu mîsâkallezîne ûtûl kitâbe le tubeyyinunnehu lin nâsi ve lâ tektumûneh(tektumûnehu), fe nebezûhu verâe zuhûrihim veşterav bihî semenen kalîlâ(kalîlen), fe bi’se mâ yeşterûn(yeşterûne).

Allah, kendilerine kitap verilenlerden şu yolda mîsak almıştı: "Onu insanlara mutlaka açık-seçik bildireceksiniz, onu saklamayacaksınız." Ama onlar Kitap´ı sırtlarının gerisine attılar, basit bir ücret karşılığı onu sattılar. Ne kötü şey satın alıyorlar!
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 3:187     يَشْتَرُونَ     yeşterūne     satın alıyorlar
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَإِذْ أَخَذَ اللَّهُ مِيثَاقَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ لَتُبَيِّنُنَّهُ لِلنَّاسِ وَلَا تَكْتُمُونَهُ فَنَبَذُوهُ وَرَاءَ ظُهُورِهِمْ وَاشْتَرَوْا بِهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۖ فَبِئْسَ مَا يَشْتَرُونَ

Ve iz ehazallâhu mîsâkallezîne ûtûl kitâbe le tubeyyinunnehu lin nâsi ve lâ tektumûneh(tektumûnehu), fe nebezûhu verâe zuhûrihim veşterav bihî semenen kalîlâ(kalîlen), fe bi’se mâ yeşterûn(yeşterûne).

Allah, kendilerine kitap verilenlerden şu yolda mîsak almıştı: "Onu insanlara mutlaka açık-seçik bildireceksiniz, onu saklamayacaksınız." Ama onlar Kitap´ı sırtlarının gerisine attılar, basit bir ücret karşılığı onu sattılar. Ne kötü şey satın alıyorlar!
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 3:199     يَشْتَرُونَ     yeşterūne     satmazlar
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَإِنَّ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَمَنْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْكُمْ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِمْ خَاشِعِينَ لِلَّهِ لَا يَشْتَرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۗ أُولَٰئِكَ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ

Ve inne min ehlil kitâbi le men yu’minu billâhi ve mâ unzile ileykum ve mâ unzile ileyhim hâşiîne lillâhi, lâ yeşterûne bi âyâtillâhi semenen kalîlâ(kalîlen), ulâike lehum ecruhum inde rabbihim innallâhe serîul hısâb(hısâbi).

Ehlikitap´tan öyleleri var ki, Allah´a, size indirilene ve kendilerine indirilene inanırlar. Allah karşısında ürperirler; Allah´ın ayetlerini basit bir ücret karşılığı satmazlar. İşte bunlar için Rableri katında kendilerine özgü ödüller vardır. Allah, hesabı, çabucak görüverir.
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 4:44     يَشْتَرُونَ     yeşterūne     satın alıyorlar
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ أُوتُوا نَصِيبًا مِنَ الْكِتَابِ يَشْتَرُونَ الضَّلَالَةَ وَيُرِيدُونَ أَنْ تَضِلُّوا السَّبِيلَ

E lem tere ilellezîne ûtû nasîben minel kitâbi yeşterûned dalâlete ve yurîdûne en tedıllus sebîl(sebîle).

Kendilerine Kitap´tan bir nasip verilenlere baksana! Sapıklığı satın alıyorlar da istiyorlar ki, siz de yolu şaşırasınız.
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 5:44     تَشْتَرُوا     teşterū     ve satmayın
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       2. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

إِنَّا أَنْزَلْنَا التَّوْرَاةَ فِيهَا هُدًى وَنُورٌ ۚ يَحْكُمُ بِهَا النَّبِيُّونَ الَّذِينَ أَسْلَمُوا لِلَّذِينَ هَادُوا وَالرَّبَّانِيُّونَ وَالْأَحْبَارُ بِمَا اسْتُحْفِظُوا مِنْ كِتَابِ اللَّهِ وَكَانُوا عَلَيْهِ شُهَدَاءَ ۚ فَلَا تَخْشَوُا النَّاسَ وَاخْشَوْنِ وَلَا تَشْتَرُوا بِآيَاتِي ثَمَنًا قَلِيلًا ۚ وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ

İnnâ enzelnet tevrâte fîhâ huden ve nûr(nûrun), yahkumu bihen nebiyyûnellezîne eslemû lillezîne hâdû ver rabbâniyyûne vel ahbâru bimestuhfizû min kitâbillâhi ve kânû aleyhi şuhedâe, fe lâ tahşevûn nâse vahşevni ve lâ teşterû bi âyâtî semenen kalîlâ(kalîlen) ve men lem yahkum bimâ enzelallâhu fe ulâike humul kâfirûn(kâfirûne).

Biz indirdik Tevrat´ı, biz. İyiye ve güzele kılavuz var onda, ışık var. Allah´a teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hakemlik yaparlardı. Kendini Rabb´e adayanlarla ilim ve hikmette derinleşmiş olanlar da Allah´ın Kitabı´ndan korumakla görevli olduklarıyla hükmederlerdi. Zaten onlar Allah´ın Kitabı´na tanıklardı. Artık insanlardan korkmayın, benden korkun da ayetlerimi basit bir ücret karşılığı satmayın. Allah´ın indirdiği ile hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendileridir.
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 5:106     نَشْتَرِي     neşterī     satmayacağız
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا شَهَادَةُ بَيْنِكُمْ إِذَا حَضَرَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ حِينَ الْوَصِيَّةِ اثْنَانِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ أَوْ آخَرَانِ مِنْ غَيْرِكُمْ إِنْ أَنْتُمْ ضَرَبْتُمْ فِي الْأَرْضِ فَأَصَابَتْكُمْ مُصِيبَةُ الْمَوْتِ ۚ تَحْبِسُونَهُمَا مِنْ بَعْدِ الصَّلَاةِ فَيُقْسِمَانِ بِاللَّهِ إِنِ ارْتَبْتُمْ لَا نَشْتَرِي بِهِ ثَمَنًا وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَىٰ ۙ وَلَا نَكْتُمُ شَهَادَةَ اللَّهِ إِنَّا إِذًا لَمِنَ الْآثِمِينَ

Yâ eyyuhellezîne âmenû şehâdetu beynikum izâ hadara ehadekumul mevtu hînel vasiyyetisnâni zevâ adlin minkum ev âharâni min gayrikum in entum darabtum fîl ardı fe esâbetkum musîbetul mevt(mevti) tahbisûnehumâ min ba’dis salâti fe yuksîmâni billâhi in irtebtum lâ neşterî bihî semenen ve lev kâne zâ kurbâ ve lâ nektumu şehâdetallâhi innâ izen le minel âsimîn(âsimîne).

Ey iman edenler! Herhangi birinize ölüm gelip çattığında, vasiyet zamanı aranızdaki tanıklık şöyle olsun: Kendinizden adalet sahibi iki kişi yahut yolculuk etmekte iken ölüm musibeti başınıza geldiyse sizin dışınızdan iki kişi. Bunları namazdan sonra alıkoyarsınız; kuşkulanırsanız şöyle yemin ederler: "Vallahi, yakınlarımız da olsa yeminimizi hiçbir ücret karşılığı satmayacağız, Allah´ın tanıklığını saklamayacağız. Çünkü böyle yaparsak mutlaka günahkârlardan oluruz."
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 9:9     اشْتَرَوْا     İşterav     sattılar
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

اشْتَرَوْا بِآيَاتِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِهِ ۚ إِنَّهُمْ سَاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

İşterev bi âyâtillâhi semenen kalîlen fe saddû an sebîlih(sebîlihî),innehum sâe mâ kânû ya´melûn(ya´melûne).

Allah´ın ayetlerini nasıl basit bir ücret karşılığı sattılar da Allah´ın yolundan alıkoydular. Gerçekten ne fena şeylerdir onların yapmakta oldukları.
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 9:111     اشْتَرَىٰ     şterā     satın almıştır
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

إِنَّ اللَّهَ اشْتَرَىٰ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنْفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ بِأَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ ۚ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ ۖ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرَاةِ وَالْإِنْجِيلِ وَالْقُرْآنِ ۚ وَمَنْ أَوْفَىٰ بِعَهْدِهِ مِنَ اللَّهِ ۚ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُمْ بِهِ ۚ وَذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

İnnallâheşterâ minel mu’minîne enfusehum ve emvâlehum bi enne lehumul cenneh(cennete), yukâtilûne fî sebîlillâhi fe yaktulûne ve yuktelûne va’den aleyhi hakkan fît tevrâti vel incîli vel kur’ân(kur’âni), ve men evfâ bi ahdihî minallâhi, festebşirû bi bey’ıkumullezî bâya’tum bih (bihî), ve zâlike huvel fevzul azîm(azîmu).

Allah, müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır. Allah yolunda çarpışırlar da öldürürler, öldürülürler. Allah´ın; Tevrat´ta, İncil´de ve Kur´an´da kendi üzerine hak olarak yazdığı bir vaattır bu. Ahdine, Allah´tan daha vefalı kim var? Perçinlediğiniz bu antlaşmanızdan ötürü müjdeler olsun size. İşte budur o büyük başarının ta kendisi.
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 12:21     اشْتَرَاهُ     şterāhu     onu satın alan
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

وَقَالَ الَّذِي اشْتَرَاهُ مِنْ مِصْرَ لِامْرَأَتِهِ أَكْرِمِي مَثْوَاهُ عَسَىٰ أَنْ يَنْفَعَنَا أَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَدًا ۚ وَكَذَٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي الْأَرْضِ وَلِنُعَلِّمَهُ مِنْ تَأْوِيلِ الْأَحَادِيثِ ۚ وَاللَّهُ غَالِبٌ عَلَىٰ أَمْرِهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

Ve kâlellezîşterâhu min mısra limre’etihî ekrimî mesvâhu asâ en yenfeanâ ev nettehizehu veledâ(veleden), ve kezâlike mekkennâ li yûsufe fîl ardı ve li nuallimehu min te’vîlil ehâdîs(ehâdîsi), vallâhu gâlibun alâ emrihî ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemun(ya’lemune).

Onu satın alan Mısırlı, karısına şöyle dedi: "Ona iyi bak, kendisine güzel bir yer hazırla. Bize yararı dokunabilir. Belki de evlat ediniriz onu." İşte bu şekilde biz Yûsuf´a yeryüzünde imkân verip o toprağa yerleştirdik ki, ona olayların/haberlerin yorumunu öğretelim. Allah, kendi emrine Gâlib´dir/kendi emrine hükmeder. Ama insanların çokları bilmiyorlar.
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 16:95     تَشْتَرُوا     teşterū     satmayın
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       2. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَلَا تَشْتَرُوا بِعَهْدِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۚ إِنَّمَا عِنْدَ اللَّهِ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ

Ve lâ teşterû bi ahdillâhi semenen kalîlâ(kalîlen), innemâ indallâhi huve hayrun lekum in kuntum ta’lemûn(ta’lemûne).

Allah´a verdiğiniz sözü basit bir ücret karşılığı satmayın. Eğer bilirseniz, Allah katında olan, sizin için daha hayırlıdır.
 


ٱشْتَرَىٰ
[HyperLink1] 31:6     يَشْتَرِي     yeşterī     satın alır
 
Fiil  İfti’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Tekil  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْتَرِي لَهْوَ الْحَدِيثِ لِيُضِلَّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّخِذَهَا هُزُوًا ۚ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُهِينٌ

Ve minen nâsi men yeşterî lehvel hadîsi li yudılle an sebîlillâhi bi gayri ilmin ve yettehızehâ huzuvâ(huzuven), ulâike lehum azâbun muhîn(muhînun).

İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah yolundan bilgisizce saptırmak için hadis/laf eğlencesi satın alır ve onu alay konusu edinir. İşte böylelerine rezil edici bir azap vardır.