أَرَائِك
18:31
الْأَرَائِكِ
l-erāiki
koltuklar
İsim
Eril, Çoğul
Mecrûr İsim
أُولَٰئِكَ لَهُمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَيَلْبَسُونَ ثِيَابًا خُضْرًا مِنْ سُنْدُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ ۚ نِعْمَ الثَّوَابُ وَحَسُنَتْ مُرْتَفَقًا
Ulâike lehum cennâtu adnin tecrî min tahtihimul enharu yuhallevne fîhâ min esâvire min zehebin ve yelbesûne siyâben hudren min sundusin ve istebrekın muttekiîne fîhâ alel erâik(erâiki), ni´mes sevâb(sevâbu), ve hasunet murtefekâ(murtefekan).
Bunlar için, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekten yeşil giysiler giyip koltuklar üzerine kurulacaklar. O ne güzel karşılık, o ne güzel dayanak!
|
أَرَائِك
36:56
الْأَرَائِكِ
l-erāiki
koltuklar
İsim
Eril, Çoğul
Mecrûr İsim
هُمْ وَأَزْوَاجُهُمْ فِي ظِلَالٍ عَلَى الْأَرَائِكِ مُتَّكِئُونَ
Hum ve ezvâcuhum fî zılâlin alel erâiki muttekiûn(muttekiûne).
Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, koltuklar üzerinde yaslanmışlardır.
|
أَرَائِك
76:13
الْأَرَائِكِ
l-erāiki
divanlar
İsim
Eril, Çoğul
Mecrûr İsim
مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ ۖ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا
Muttekiîne fîhâ alel erâik(erâiki), lâ yeravne fîhâ şemsen ve lâ zemherîrâ(zemherîren).
Koltuklar üzerine yaslanarak otururlar orada. Ne bir güneş görürler orada ne de kavurucu bir soğuk...
|
أَرَائِك
83:23
الْأَرَائِكِ
l-erāiki
divanlar
İsim
Eril, Çoğul
Mecrûr İsim
عَلَى الْأَرَائِكِ يَنْظُرُونَ
Alel erâiki yenzurûn(yenzurûne).
Koltuklar üzerinde seyre dalarlar.
|
أَرَائِك
83:35
الْأَرَائِكِ
l-erāiki
divanlar
İsim
Eril, Çoğul
Mecrûr İsim
عَلَى الْأَرَائِكِ يَنْظُرُونَ
Alel erâiki yanzurûn(yanzurûne).
Koltuklar üzerinde seyrediyorlar.
|