أَوَّاب
50:32
أَوَّابٍ
evvābin
(Allah’a) yüz tutan
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
هَٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ أَوَّابٍ حَفِيظٍ
Hâzâ mâ tûadûne li kulli evvâbin hafîz(hafîzin).
İşte size vaat edilen budur. Allah´a sürekli yönelen, korunması gerekeni koruyan herkese...
|
أَوَّاب
17:25
لِلْأَوَّابِينَ
lilevvābīne
tevbe edenleri
İsim
Eril, Çoğul
Mecrûr İsim
رَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا فِي نُفُوسِكُمْ ۚ إِنْ تَكُونُوا صَالِحِينَ فَإِنَّهُ كَانَ لِلْأَوَّابِينَ غَفُورًا
Rabbukum a’lemu bi mâ fî nufûsikum, in tekûnû sâlihîne fe innehu kâne lil evvâbîne gafûrâ(gafûren).
Benliklerinizin içindekini Rabbiniz daha iyi bilir. Eğer siz barışsever/iyi kişiler olursanız O, tövbeye sarılanları affeder.
|
أَوَّاب
38:17
أَوَّابٌ
evvābun
(bize) çok başvururdu
İsim
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
اصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَاذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُودَ ذَا الْأَيْدِ ۖ إِنَّهُ أَوَّابٌ
Isbır alâ mâ yekûlûne vezkur abdenâ dâvûde zel eyd(eydi), innehû evvâb(evvâbun).
Onların dediklerine sabret! O kuvvet sahibi kulumuz Davûd´u an! O, tespih nağmeleri döktüren bir kul idi.
|
أَوَّاب
38:19
أَوَّابٌ
evvābun
katılırdı
İsim
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
وَالطَّيْرَ مَحْشُورَةً ۖ كُلٌّ لَهُ أَوَّابٌ
Vet tayre mahşûreh(mahşûreten), kullun lehû evvâb(evvâbun).
Kuşlar da toplu halde onunla beraberdi. Hepsi, onun tespih nağmelerine katılırdı.
|
أَوَّاب
38:30
أَوَّابٌ
evvābun
(Allah’a) yönelirdi
İsim
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
وَوَهَبْنَا لِدَاوُودَ سُلَيْمَانَ ۚ نِعْمَ الْعَبْدُ ۖ إِنَّهُ أَوَّابٌ
Ve vehebnâ li dâvûde suleymân(suleymâne), ni’mel abd(abdu), innehû evvâb(evvâbun).
Davûd´a Süleyman´ı armağan ettik. Ne güzel kul! Hep Allah´a sığınır, yakarırdı.
|
أَوَّاب
38:44
أَوَّابٌ
evvābun
(bize) başvururdu
İsim
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
وَخُذْ بِيَدِكَ ضِغْثًا فَاضْرِبْ بِهِ وَلَا تَحْنَثْ ۗ إِنَّا وَجَدْنَاهُ صَابِرًا ۚ نِعْمَ الْعَبْدُ ۖ إِنَّهُ أَوَّابٌ
Ve huz bi yedike dıgsen fadrıb bihî ve lâ tahnes, innâ vecednâhu sâbira(sâbiren), ni’mel abd(abdu), innehû evvâb(evvâbun).
"Eline bir demet sap al da onunla vur ve yeminine ters düşmüş olma!" dedik. Biz onu sabırlı bulduk. Ne güzel kuldu o! Bize yönelen, yakaran biriydi o.
|
أَوِّبِ
34:10
أَوِّبِي
evvibī
tesbih edin
Fiil
Tef’il Kalıbı
2. şahıs, Dişil, Tekil
Emir Kipi
وَلَقَدْ آتَيْنَا دَاوُودَ مِنَّا فَضْلًا ۖ يَا جِبَالُ أَوِّبِي مَعَهُ وَالطَّيْرَ ۖ وَأَلَنَّا لَهُ الْحَدِيدَ
Ve lekad âteynâ dâvûde minnâ fadlâ(fadlen), yâ cibâlu evvibî meahu vet tayr(tayre), ve elennâ lehul hadîd(hadîde).
Yemin olsun, biz, Dâvud´a katımızdan bir lütufta bulunduk. "Ey dağlar, onunla birlikte tespih edin ve ey kuşlar siz de." dedik. Ve onun için demiri yumuşattık.
|
إِيَاب
88:25
إِيَابَهُمْ
iyābehum
dönüşleri
İsim
Eril
Mansûb İsim
إِنَّ إِلَيْنَا إِيَابَهُمْ
İnne ileynâ iyâbehum.
Hiç kuşkusuz, onların dönüşleri bizedir.
|
مَ َٔاب
3:14
الْمَابِ
l-mābi
varılacak yer
İsim
Eril
Mecrûr İsim
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاءِ وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ۗ ذَٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَاللَّهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَآبِ
Zuyyine lin nâsi hubbuş şehevâti minen nisâi vel benîne vel kanâtîril mukantarati minez zehebi vel fıddati vel haylil musevvemeti vel en’âmi vel hars(harsi), zâlike metâul hayâtid dunyâ, vallâhu indehu HUSNUL MEÂB(meâbi).
Kadınlara, oğullara, altın ve gümüşten oluşturulmuş yığınlara, salma atlara, davarlara ve ekinlere tutkunlukların sevgisi, insanlar için süslenip püslenmiştir. Tüm bunlar geçici-iğreti hayatın nimetidir. Allah´a gelince, varılacak yerin en güzeli onun yanındadır.
|
مَ َٔاب
13:29
مَابٍ
mābin
gelecek
İsim
Eril
Mecrûr İsim
Belirsiz
الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ طُوبَىٰ لَهُمْ وَحُسْنُ مَآبٍ
Ellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti tûbâ lehum ve husnu meâb(meâbin).
İman edip hak ve barış uğruna iyi işler yapanlara mutluluk ve müjde var, güzel bir gelecek var.
|
مَ َٔاب
13:36
مَابِ
mābi
dönüşüm
İsim
Eril
Mecrûr İsim
وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَفْرَحُونَ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ ۖ وَمِنَ الْأَحْزَابِ مَنْ يُنْكِرُ بَعْضَهُ ۚ قُلْ إِنَّمَا أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللَّهَ وَلَا أُشْرِكَ بِهِ ۚ إِلَيْهِ أَدْعُو وَإِلَيْهِ مَآبِ
Vellezîne âteynâhumul kitâbe yefrehûne bimâ unzile ileyke ve minel ahzâbi men yunkiru ba’dah(ba’dahu), kul innemâ umirtu en a’budallâhe ve lâ uşrike bih(bihî), ileyhi ed’û ve ileyhi meâb(meâbi).
Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilenle ferahlarlar. Ama hiziplerden bazıları onun bir kısmını inkâr ederler. De ki: "Bana, yalnız Allah´a kulluk etmem, O´na ortak koşmamam emredildi. Ben O´na yakarır, O´na davet ederim. Dönüşüm de O´nadır."
|
مَ َٔاب
38:25
مَابٍ
mābin
bir geleceği
İsim
Eril
Mecrûr İsim
Belirsiz
فَغَفَرْنَا لَهُ ذَٰلِكَ ۖ وَإِنَّ لَهُ عِنْدَنَا لَزُلْفَىٰ وَحُسْنَ مَآبٍ
Fe gafernâ lehu zâlik(zâlike), ve inne lehu indenâ le zulfâ ve husne meâb(meâbin).
Biz de ondan o günahı affettik. Katımızdan onun için bir yakınlık ve güzel bir gelecek var.
|
مَ َٔاب
38:40
مَابٍ
mābin
bir gelecek
İsim
Eril
Mecrûr İsim
Belirsiz
وَإِنَّ لَهُ عِنْدَنَا لَزُلْفَىٰ وَحُسْنَ مَآبٍ
Ve inne lehu ındenâ le zulfâ ve husne meâb(meâbin).
Ve gerçekten, katımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir geleceği vardı.
|
مَ َٔاب
38:49
مَابٍ
mābin
bir gelecek
İsim
Eril
Mecrûr İsim
Belirsiz
هَٰذَا ذِكْرٌ ۚ وَإِنَّ لِلْمُتَّقِينَ لَحُسْنَ مَآبٍ
Hâzâ zikr(zikrun), ve inne lil muttekîne le husne meâb(meâbin).
Bir hatırlatmadır bu! Korunup sakınanlar için elbette güzel bir gelecek vardır.
|
مَ َٔاب
38:55
مَابٍ
mābin
bir gelecek
İsim
Eril
Mecrûr İsim
Belirsiz
هَٰذَا ۚ وَإِنَّ لِلطَّاغِينَ لَشَرَّ مَآبٍ
Hâzâ, ve inne lit tâgıyne le şerre meâb(meâbin).
Bu, budur! Azgınlara da kötü bir gelecek vardır elbette!
|
مَ َٔاب
78:22
مَابًا
māben
varacağı yerdir
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
لِلطَّاغِينَ مَآبًا
Lit tâgîne meâbâ(meâben).
Azgınlar için bir barınak.
|
مَ َٔاب
78:39
مَابًا
māben
bir yol
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ ۖ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ مَآبًا
Zâlikel yevmul hakk(hakku), femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).
İşte budur hak olan gün! Artık dileyen, Rabbine varacak bir yol tutsun!
|