أَضْحَكَ
53:43
أَضْحَكَ
eDHake
güldüren
Fiil
İf’al Kalıbı
3. şahıs, Eril, Tekil
Geçmiş Zaman
وَأَنَّهُ هُوَ أَضْحَكَ وَأَبْكَىٰ
Ve ennehu huve adhake ve ebkâ.
Hiç kuşkusuz, güldüren de O´dur, ağlatan da...
|
ضَاحِك
27:19
ضَاحِكًا
DāHiken
gülümseyerek
İsim
Etken
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًا مِنْ قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَىٰ وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ
Fe tebesseme dâhıken min kavlihâ ve kâle rabbi evzı’nî en eşkure ni’metekelletî en’amte aleyye ve alâ vâlideyye ve en a’mele salihan terdâhu ve edhılnî bi rahmetike fî ibâdikes sâlihîn(sâlihîne).
Bunun üzerine Süleyman, karıncanın sözüne güldü ve dedi: "Rabbim, bana ve ebeveynime lütfettiğin nimetine şükretmeme, hoşnut olacağın hayırlı ve barışçıl bir iş yapmama imkân ver. Ve rahmetinle beni iyilik ve barışı seven kullarının arasına sok."
|
ضَاحِكَة
80:39
ضَاحِكَةٌ
DāHiketun
güleçtir
İsim
Etken
Dişil
Merfû` İsim
Belirsiz
ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌ
Dâhıketun mustebşirah(mustebşiratun).
Gülen, müjdelerle parıldayan.
|
ضَحِكَتْ
9:82
فَلْيَضْحَكُوا
felyeDHakū
artık gülsünler
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
فَلْيَضْحَكُوا قَلِيلًا وَلْيَبْكُوا كَثِيرًا جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Fel yadhakû kalîlen vel yebkû kesîrâ(kesîren), cezâen bi mâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
Kazanır oldukları yüzünden artık az gülsünler, çok ağlasınlar.
|
ضَحِكَتْ
11:71
فَضَحِكَتْ
fe DeHiket
ve bunun üzerine güldü
Fiil
3. şahıs, Dişil, Tekil
Geçmiş Zaman
وَامْرَأَتُهُ قَائِمَةٌ فَضَحِكَتْ فَبَشَّرْنَاهَا بِإِسْحَاقَ وَمِنْ وَرَاءِ إِسْحَاقَ يَعْقُوبَ
Vemreetuhu kâimetun fe dahıket fe beşşernâhâ bi ishâka ve min verâi ishâka ya´kûb(ya´kûbe).
Orada dikilmekte olan karısı güldü. Bunun üzerine ona İshak´ı müjdeledik, İshak´ın arkasından da Yakub´u.
|
ضَحِكَتْ
23:110
تَضْحَكُونَ
teDHakūne
daima gülüyordunuz
Fiil
2. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيًّا حَتَّىٰ أَنْسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنْتُمْ مِنْهُمْ تَضْحَكُونَ
Fettehaztumûhum sıhriyyen hattâ ensevkum zikrî ve kuntum minhum tadhakûn(tadhakûne).
Siz onları alaya aldınız. Öyle ki, zikrimi/Kur´anımı size unutturdular. Siz onlara hep gülüyordunuz.
|
ضَحِكَتْ
43:47
يَضْحَكُونَ
yeDHakūne
(alay edip) gülmeğe başladılar
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
فَلَمَّا جَاءَهُمْ بِآيَاتِنَا إِذَا هُمْ مِنْهَا يَضْحَكُونَ
Fe lemmâ câehum bi âyâtinâ izâhum minhâ yadhakûn(yadhakûne).
Mûsa onlara ayetlerimizi getirdiğinde onlar bu ayetlere gülüyorlardı.
|
ضَحِكَتْ
53:60
وَتَضْحَكُونَ
ve teDHakūne
ve gülüyorsunuz
Fiil
2. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَ
Ve tedhakûne ve lâ tebkûn(tebkûne).
Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz.
|
ضَحِكَتْ
83:29
يَضْحَكُونَ
yeDHakūne
gülüyor(lar)
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
إِنَّ الَّذِينَ أَجْرَمُوا كَانُوا مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا يَضْحَكُونَ
İnnellezîne ecremû kânû minellezîne âmenû yadhakûn(yadhakûne).
Şu bir gerçek ki, suça batmış olanlar, iman sahiplerine gülerlerdi.
|
ضَحِكَتْ
83:34
يَضْحَكُونَ
yeDHakūne
gülerler
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
فَالْيَوْمَ الَّذِينَ آمَنُوا مِنَ الْكُفَّارِ يَضْحَكُونَ
Felyevmellezîne âmenû minel kuffârı yadhakûn(yadhakûne).
İşte bugün, iman sahipleri, küfre batmışlara gülüyorlar.
|