KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Dad-Ra-Ayn      ض ر ع 

to humiliate, abase, object, humble, lower one's self, humility/submissiveness. Dry, bitter, thorny herbage.

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 8 kez geçiyor.

Gövde(ler)

1 kez تَضَرَّعُ
3 kez تَضَرُّع
1 kez ضَرِيع
3 kez يَتَضَرَّعُ

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


تَضَرَّعُ
[HyperLink1] 6:43     تَضَرَّعُوا     teDerraǔ     yalvarsalardı
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

فَلَوْلَا إِذْ جَاءَهُمْ بَأْسُنَا تَضَرَّعُوا وَلَٰكِنْ قَسَتْ قُلُوبُهُمْ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Fe lev lâ iz câehum be’sunâ tedarraû ve lâkin kaset kulûbuhum ve zeyyene lehumuş şeytânu mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).

Zorluğumuz kendilerine gelip çattığında bir sığınabilselerdi! Ne yazık ki kalpleri katılaştı; şeytan, yapmakta olduklarını onlara süslü-püslü gösterdi.
 


تَضَرُّع
[HyperLink1] 6:63     تَضَرُّعًا     teDerruǎn     gizli olarak
 
İsim  Tefa’ul Kalıbı     İsim Fiil  Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

قُلْ مَنْ يُنَجِّيكُمْ مِنْ ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ تَدْعُونَهُ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً لَئِنْ أَنْجَانَا مِنْ هَٰذِهِ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ

Kul men yuneccîkum min zulumâtil berri vel bahri ted’ûnehu tedarruan ve hufyeh(hufyeten), le in encânâ min hâzihî le nekûnenne mineş şâkirîn(şâkirîne).

Şunu sor: "Bizi bu durumdan kurtarırsa andolsun şükredenlerden olacağız´ diye boyun büküp ürpererek O´na yakardığınızda, karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarıyor?"
 


تَضَرُّع
[HyperLink1] 7:55     تَضَرُّعًا     teDerruǎn     yalvararak
 
İsim  Tefa’ul Kalıbı     İsim Fiil  Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

ادْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً ۚ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ

Ud´û rabbekum tedarruan ve hufyeh(hufyeten), innehu lâ yuhıbbul mu´tedîn(mu´tedîne).

Rabbinize; boyun bükerek, gizlice/ürpererek yakarın. O, haddi aşanları/azmışları sevmez.
 


تَضَرُّع
[HyperLink1] 7:205     تَضَرُّعًا     teDerruǎn     yalvararak
 
İsim  Tefa’ul Kalıbı     İsim Fiil  Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَاذْكُرْ رَبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعًا وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ وَلَا تَكُنْ مِنَ الْغَافِلِينَ

Vezkur rabbeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel cehri minel kavli bil guduvvi vel âsâli ve lâ tekun minel gâfilîn(gâfilîne).

Rabbini, öz benliğinin içinde yalvarıp ürpererek, bağırtılı olmayan bir sesle sabah-akşam zikret. Sakın gafillerden olma.
 


ضَرِيع
[HyperLink1] 88:6     ضَرِيعٍ     Derīǐn     kuru diken-
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

لَيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ إِلَّا مِنْ ضَرِيعٍ

Leyse lehum taâmun illâ min darî’(darîın).

Yırtıcı bir dikenden başka yemek yoktur onlar için.
 


يَتَضَرَّعُ
[HyperLink1] 6:42     يَتَضَرَّعُونَ     yeteDerraǔne     yalvarırlar diye
 
Fiil  Tefa’ul Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَىٰ أُمَمٍ مِنْ قَبْلِكَ فَأَخَذْنَاهُمْ بِالْبَأْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ لَعَلَّهُمْ يَتَضَرَّعُونَ

Ve lekad erselnâ ilâ umemin min kablike fe ehaznâhum bil be’sâi ved darrâi leallehum yetedarraûn(yetedarraûne).

Andolsun ki, senden önce de ümmetlere elçiler göndermiştik. O ümmetleri, bize yaklaşıp sığınsınlar diye zorluklar ve darlıklarla yakalamıştık.
 


يَتَضَرَّعُ
[HyperLink1] 7:94     يَضَّرَّعُونَ     yeDDerraǔne     yalvarıp yakarsınlar
 
Fiil  Tefa’ul Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَمَا أَرْسَلْنَا فِي قَرْيَةٍ مِنْ نَبِيٍّ إِلَّا أَخَذْنَا أَهْلَهَا بِالْبَأْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ لَعَلَّهُمْ يَضَّرَّعُونَ

Ve mâ erselnâ fî karyetin min nebiyyin illâ ehaznâ ehlehâ bil be’sâi ved darrâi leallehum yaddarraûn(yaddarraûne).

Biz bir ülkeye bir peygamber gönderdiğimizde, onun halkını zorluk ve darlıkla mutlaka sıktık ki, sığınıp yakarsınlar.
 


يَتَضَرَّعُ
[HyperLink1] 23:76     يَتَضَرَّعُونَ     yeteDerraǔne     O’na yalvarmıyorlar
 
Fiil  Tefa’ul Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَلَقَدْ أَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ

Ve lekad ehaznâhum bil azâbi fe mestekânû li rabbihim ve mâ yetedarreûn(yetedarreûne).

Yemin olsun, biz onları azapla yakaladık. Ama yine de Rablerine boyun eğmediler. Sığınıp yakarmıyorlar.