تَضَرَّعُ
6:43
تَضَرَّعُوا
teDerraǔ
yalvarsalardı
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Geçmiş Zaman
فَلَوْلَا إِذْ جَاءَهُمْ بَأْسُنَا تَضَرَّعُوا وَلَٰكِنْ قَسَتْ قُلُوبُهُمْ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Fe lev lâ iz câehum be’sunâ tedarraû ve lâkin kaset kulûbuhum ve zeyyene lehumuş şeytânu mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Zorluğumuz kendilerine gelip çattığında bir sığınabilselerdi! Ne yazık ki kalpleri katılaştı; şeytan, yapmakta olduklarını onlara süslü-püslü gösterdi.
|
تَضَرُّع
6:63
تَضَرُّعًا
teDerruǎn
gizli olarak
İsim
Tefa’ul Kalıbı
İsim Fiil
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
قُلْ مَنْ يُنَجِّيكُمْ مِنْ ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ تَدْعُونَهُ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً لَئِنْ أَنْجَانَا مِنْ هَٰذِهِ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ
Kul men yuneccîkum min zulumâtil berri vel bahri ted’ûnehu tedarruan ve hufyeh(hufyeten), le in encânâ min hâzihî le nekûnenne mineş şâkirîn(şâkirîne).
Şunu sor: "Bizi bu durumdan kurtarırsa andolsun şükredenlerden olacağız´ diye boyun büküp ürpererek O´na yakardığınızda, karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarıyor?"
|
تَضَرُّع
7:55
تَضَرُّعًا
teDerruǎn
yalvararak
İsim
Tefa’ul Kalıbı
İsim Fiil
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
ادْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً ۚ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ
Ud´û rabbekum tedarruan ve hufyeh(hufyeten), innehu lâ yuhıbbul mu´tedîn(mu´tedîne).
Rabbinize; boyun bükerek, gizlice/ürpererek yakarın. O, haddi aşanları/azmışları sevmez.
|
تَضَرُّع
7:205
تَضَرُّعًا
teDerruǎn
yalvararak
İsim
Tefa’ul Kalıbı
İsim Fiil
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
وَاذْكُرْ رَبَّكَ فِي نَفْسِكَ تَضَرُّعًا وَخِيفَةً وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ وَلَا تَكُنْ مِنَ الْغَافِلِينَ
Vezkur rabbeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel cehri minel kavli bil guduvvi vel âsâli ve lâ tekun minel gâfilîn(gâfilîne).
Rabbini, öz benliğinin içinde yalvarıp ürpererek, bağırtılı olmayan bir sesle sabah-akşam zikret. Sakın gafillerden olma.
|
ضَرِيع
88:6
ضَرِيعٍ
Derīǐn
kuru diken-
İsim
Eril
Mecrûr İsim
Belirsiz
لَيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ إِلَّا مِنْ ضَرِيعٍ
Leyse lehum taâmun illâ min darî’(darîın).
Yırtıcı bir dikenden başka yemek yoktur onlar için.
|
يَتَضَرَّعُ
6:42
يَتَضَرَّعُونَ
yeteDerraǔne
yalvarırlar diye
Fiil
Tefa’ul Kalıbı
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا إِلَىٰ أُمَمٍ مِنْ قَبْلِكَ فَأَخَذْنَاهُمْ بِالْبَأْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ لَعَلَّهُمْ يَتَضَرَّعُونَ
Ve lekad erselnâ ilâ umemin min kablike fe ehaznâhum bil be’sâi ved darrâi leallehum yetedarraûn(yetedarraûne).
Andolsun ki, senden önce de ümmetlere elçiler göndermiştik. O ümmetleri, bize yaklaşıp sığınsınlar diye zorluklar ve darlıklarla yakalamıştık.
|
يَتَضَرَّعُ
7:94
يَضَّرَّعُونَ
yeDDerraǔne
yalvarıp yakarsınlar
Fiil
Tefa’ul Kalıbı
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
وَمَا أَرْسَلْنَا فِي قَرْيَةٍ مِنْ نَبِيٍّ إِلَّا أَخَذْنَا أَهْلَهَا بِالْبَأْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ لَعَلَّهُمْ يَضَّرَّعُونَ
Ve mâ erselnâ fî karyetin min nebiyyin illâ ehaznâ ehlehâ bil be’sâi ved darrâi leallehum yaddarraûn(yaddarraûne).
Biz bir ülkeye bir peygamber gönderdiğimizde, onun halkını zorluk ve darlıkla mutlaka sıktık ki, sığınıp yakarsınlar.
|
يَتَضَرَّعُ
23:76
يَتَضَرَّعُونَ
yeteDerraǔne
O’na yalvarmıyorlar
Fiil
Tefa’ul Kalıbı
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
وَلَقَدْ أَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ
Ve lekad ehaznâhum bil azâbi fe mestekânû li rabbihim ve mâ yetedarreûn(yetedarreûne).
Yemin olsun, biz onları azapla yakaladık. Ama yine de Rablerine boyun eğmediler. Sığınıp yakarmıyorlar.
|