KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Ayn-Şin-Vav      ع ش و 

Görmezden gelmek

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 14 kez geçiyor.

Gövde(ler)

2 kez عِشَاء
10 kez عَشِىّ
1 kez عَشِيَّة
1 kez يَعْشُ

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


عِشَاء
[HyperLink1] 12:16     عِشَاءً     ǐşā'en     akşamleyin
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَجَاءُوا أَبَاهُمْ عِشَاءً يَبْكُونَ

Ve câû ebâhum işâen yebkûn(yebkûne).

Akşamdan sonra babalarına geldiler; ağlıyorlardı.
 


عِشَاء
[HyperLink1] 24:58     الْعِشَاءِ     l-ǐşā'i     yatsı
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِيَسْتَأْذِنْكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنْكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ ۚ مِنْ قَبْلِ صَلَاةِ الْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُمْ مِنَ الظَّهِيرَةِ وَمِنْ بَعْدِ صَلَاةِ الْعِشَاءِ ۚ ثَلَاثُ عَوْرَاتٍ لَكُمْ ۚ لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ ۚ طَوَّافُونَ عَلَيْكُمْ بَعْضُكُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ ۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Yâ eyyuhellezîne âmenû li yeste’zinkumullezîne meleket eymânukum vellezîne lem yeblugûl hulume minkum selâse merrât(merrâtin), min kabli salâtil fecri, ve hînetedaûne siyâbekum minez zahîrat(zahîrati), ve min ba’di salâtil ışâi, selâsu avrâtin lekum, leyse aleykum ve lâ aleyhim cunâhun ba’de hunn(hunne), tavvâfûne aleykum ba’dukum alâ ba’d(ba’dın), kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyât(âyâti), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).

Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlarla, ergenlik yaşına gelmemiş olanlarınız sizden üç durumda izin istesinler: Sabah namazından önce, öğlen vaktinde elbiselerinizi çıkardığınızda, akşam kılınan namazdan sonra... Kaygılanacağınız üç vakittir bunlar. Bunlar dışında size de onlara da bir günah yoktur. Aranızda dolaşırlar, birbirinize bakabilirsiniz. Allah, ayetleri size işte böyle açıklıyor. Allah Alîm´dir, Hakîm´dir.
 


عَشِىّ
[HyperLink1] 19:11     وَعَشِيًّا     ve ǎşiyyen     ve akşam
 
Zaman Zarfı         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

فَخَرَجَ عَلَىٰ قَوْمِهِ مِنَ الْمِحْرَابِ فَأَوْحَىٰ إِلَيْهِمْ أَنْ سَبِّحُوا بُكْرَةً وَعَشِيًّا

Fe harece alâ kavmihî minel mihrâbi fe evhâ ileyhim en sebbihû bukreten ve aşiyyâ(aşiyyen).

Bunun üzerine Zekeriyya, yakarış yerinden ayrılıp halkının karşısına geçti ve onlara "sabah akşam tespih edin" diye işaret verdi.
 


عَشِىّ
[HyperLink1] 19:62     وَعَشِيًّا     ve ǎşiyyen     ve akşam
 
Zaman Zarfı         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا إِلَّا سَلَامًا ۖ وَلَهُمْ رِزْقُهُمْ فِيهَا بُكْرَةً وَعَشِيًّا

Lâ yesmeûne fîhâ lagven illâ selâmâ(selâmen), ve lehum rızkuhum fîhâ bukreten ve aşiyyâ(aşiyyen).

Orada boş lakırdı değil, yalnızca "selam" işitirler. Orada kendilerinin sabah, akşam, rızıkları da hazırdır.
 


عَشِىّ
[HyperLink1] 3:41     بِالْعَشِيِّ     bil-ǎşiyyi     akşam
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

قَالَ رَبِّ اجْعَلْ لِي آيَةً ۖ قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ إِلَّا رَمْزًا ۗ وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَثِيرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ

Kâle rabbic’al lî âyeh(âyeten), kâle âyetuke ellâ tukellimen nâse selâsete eyyâmin illâ remzâ(remzan), vezkur rabbeke kesîran ve sebbih bil aşiyyi vel ibkâr(ibkâri).

Zekeriyya dedi: "Rabbim, bana bir belirti ver." Allah buyurdu: "Sana belirti şudur: "İnsanlarla üç gün, işaretleşme dışında konuşmayacaksın. Rabbini çok an. Akşam-sabah tespih et."
 


عَشِىّ
[HyperLink1] 6:52     وَالْعَشِيِّ     vel’ǎşiyyi     ve akşam
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَلَا تَطْرُدِ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ ۖ مَا عَلَيْكَ مِنْ حِسَابِهِمْ مِنْ شَيْءٍ وَمَا مِنْ حِسَابِكَ عَلَيْهِمْ مِنْ شَيْءٍ فَتَطْرُدَهُمْ فَتَكُونَ مِنَ الظَّالِمِينَ

Ve lâ tatrudillezîne yed’ûne rabbehum bil gadâti vel aşiyyi yurîdûne vecheh(vechehu), mâ aleyke min hısâbihim min şey’in ve mâ min hısâbike aleyhim min şey’in fe tatrudehum fe tekûne minez zâlimîn(zâlimîne).

Sabah akşam, yüzünü isteyerek Rablerine yalvarıp yakaranları kovma! Onların hesabından bir şey sana ait olmadığı gibi, senin hesabından bir şey de onlara ait değildir. O halde onları kovarsan zalimlerden olursun.
 


عَشِىّ
[HyperLink1] 18:28     وَالْعَشِيِّ     vel’ǎşiyyi     akşam
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ ۖ وَلَا تَعْدُ عَيْنَاكَ عَنْهُمْ تُرِيدُ زِينَةَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَلَا تُطِعْ مَنْ أَغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَنْ ذِكْرِنَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ وَكَانَ أَمْرُهُ فُرُطًا

Vasbır nefseke meallezîne yed´ûne rabbehum bil gadâti vel aşiyyi yurîdûne vechehu ve lâ ta´du aynâke anhum, turîdu zînetel hayâtid dunyâ ve lâ tutı´ men agfelnâ kalbehu an zikrinâ vettebea hevâhu ve kâne emruhu furutâ(furutan).

Benliğini, sabah akşam yüzünü isteyerek rablerine yalvaranlarla beraber tut. İğreti dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırıp uzaklaştırma. Ve sakın, kalbini bizim zikrimizden / Kur´anımızdan gafil koyduğumuz, boş arzularına uymuş kişiye boyun eğme. Böylesinin işi hep aşırılıktır.
 


عَشِىّ
[HyperLink1] 30:18     وَعَشِيًّا     ve ǎşiyyen     ve günün sonunda
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ

Ve lehul hamdu fîs semâvâti vel ardı ve aşiyyen ve hîne tuzhırûn(tuzhırûne).

Göklerde ve yerde hamt da O´na; gün sonunda da öğleye erdiğinizde de.
 


عَشِىّ
[HyperLink1] 38:18     بِالْعَشِيِّ     bil-ǎşiyyi     akşam
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

إِنَّا سَخَّرْنَا الْجِبَالَ مَعَهُ يُسَبِّحْنَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِشْرَاقِ

İnnâ sahharnel cibâle meahu yusebbıhne bil aşiyyi vel işrâk(işrâkı).

Dağları onunla birlikte buyruk altına almıştık: Akşam sabah birlikte tespih ederlerdi.
 


عَشِىّ
[HyperLink1] 38:31     بِالْعَشِيِّ     bil-ǎşiyyi     akşam üstü
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

إِذْ عُرِضَ عَلَيْهِ بِالْعَشِيِّ الصَّافِنَاتُ الْجِيَادُ

İz urıda aleyhi bil aşiyyis sâfinâtul ciyâd(ciyâdu).

Akşam üstü kendisine, üç ayak üzerine basıp bir ayağını tırnak üstüne diken safkan koşu atları sunulmuştu.
 


عَشِىّ
[HyperLink1] 40:46     وَعَشِيًّا     ve ǎşiyyen     ve akşam
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا ۖ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ أَدْخِلُوا آلَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ الْعَذَابِ

En nâru yu’radûne aleyhâ guduvven ve aşiyyâ(aşiyyen) ve yevme tekûmus sâah(sâatu), edhılû âle firavne eşeddel azâb(azâbi).

Sabah akşam, ateşe arz olunurlar. Kıyamet koptuğu gün de şöyle denir: "Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun!"
 


عَشِىّ
[HyperLink1] 40:55     بِالْعَشِيِّ     bil-ǎşiyyi     akşam
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ

Fasbir inne va’dallâhi hakkun vestagfir li zenbike ve sebbih bi hamdi rabbike bil aşiyyi vel ibkâr(ibkâri).

Öyleyse sabret! Kuşkun olmasın ki, Allah´ın vaadi haktır. Günahın için af dile. Akşam ve sabah, Rabbini överek tespih et!
 


عَشِيَّة
[HyperLink1] 79:46     عَشِيَّةً     ǎşiyyeten     bir akşamdan
 
İsim         Dişil    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا

Ke ennehum yevme yerevnehâ lem yelbesû illâ aşiyyeten ev duhâhâ.

Onu gördükleri gün onlar, dünyada sanki bir akşam veya onun kuşluk vaktinden başka kalmamışa dönerler.
 


يَعْشُ
[HyperLink1] 43:36     يَعْشُ     yeǎ’şu     yüz çevirirse
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَمَنْ يَعْشُ عَنْ ذِكْرِ الرَّحْمَٰنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَرِينٌ

Ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn(karînun).

Kim Rahman´ın Zikri´ni görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa biz ona bir şeytanı musallat ederiz de o ona can yoldaşı olur.