أَعْتَدَتْ
4:18
أَعْتَدْنَا
eǎ’tednā
hazırlamışızdır
Fiil
İf’al Kalıbı
1. şahıs, Çoğul
Geçmiş Zaman
وَلَيْسَتِ التَّوْبَةُ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّئَاتِ حَتَّىٰ إِذَا حَضَرَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ إِنِّي تُبْتُ الْآنَ وَلَا الَّذِينَ يَمُوتُونَ وَهُمْ كُفَّارٌ ۚ أُولَٰئِكَ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا
Ve leysetit tevbetu lillezîne ya’melûnes seyyiât(seyyiâti), hattâ izâ hadara ehade humul mevtu kâle innî tubtul’âne ve lellezîne yemûtûne ve hum kuffâr(kuffârun), ulâike a’tednâ lehum azâben elîmâ(elîmen).
Yoksa, kötülükleri yapıp yapıp da her birine ölüm geldiğinde, "işte şimdi tövbe ettim" diyenler için tövbe yoktur. Küfre batmış olarak ölenlere de tövbe yoktur. Böylelerine biz korkunç bir azap hazırladık.
|
أَعْتَدَتْ
4:37
وَأَعْتَدْنَا
ve eǎ’tednā
(biz de) hazırlamışızdır
Fiil
İf’al Kalıbı
1. şahıs, Çoğul
Geçmiş Zaman
الَّذِينَ يَبْخَلُونَ وَيَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبُخْلِ وَيَكْتُمُونَ مَا آتَاهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ ۗ وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُهِينًا
Ellezîne yebhalûne ve ye’murûnen nâse bil buhli ve yektumûne mâ âtâhumullâhu min fadlıh(fadlıhî) ve a’tednâ lil kâfirîne azâben muhînâ(muhînen).
Böyleleri cimriliğe saparlar, insanlara cimriliği emrederler ve Allah´ın lütfundan kendilerine verdiği şeyi saklarlar. Nankörler için biz, rezil edici bir azap hazırladık.
|
أَعْتَدَتْ
4:151
وَأَعْتَدْنَا
ve eǎ’tednā
biz de hazırlamışızdır
Fiil
İf’al Kalıbı
1. şahıs, Çoğul
Geçmiş Zaman
أُولَٰئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّا ۚ وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُهِينًا
Ulâike humul kâfirûne hakkâ(hakkan), ve a’tednâ lil kâfirîne azâben muhînâ(muhînen).
İşte bunlar gerçek kafirlerdir. Ve biz, kâfirler için yere batırıcı bir azap hazırladık.
|
أَعْتَدَتْ
4:161
وَأَعْتَدْنَا
ve eǎ’tednā
ve hazırladık
Fiil
İf’al Kalıbı
1. şahıs, Çoğul
Geçmiş Zaman
وَأَخْذِهِمُ الرِّبَا وَقَدْ نُهُوا عَنْهُ وَأَكْلِهِمْ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ ۚ وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ مِنْهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا
Ve ahzihimur ribâ ve kad nuhû anhu ve eklihim emvâlen nâsi bil bâtıl(bâtılı) ve a’tednâ lil kâfirîne minhum azâben elîmâ(elîmen).
Ve ribayı almaları yüzünden -oysaki ondan yasaklanmışlardı- ve haksız yollarla insanların mallarını yemeleri yüzünden onların küfre sapanlarına korkunç bir azap hazırladık.
|
أَعْتَدَتْ
12:31
وَأَعْتَدَتْ
ve eǎ’tedet
ve hazırladı
Fiil
İf’al Kalıbı
3. şahıs, Dişil, Tekil
Geçmiş Zaman
فَلَمَّا سَمِعَتْ بِمَكْرِهِنَّ أَرْسَلَتْ إِلَيْهِنَّ وَأَعْتَدَتْ لَهُنَّ مُتَّكَأً وَآتَتْ كُلَّ وَاحِدَةٍ مِنْهُنَّ سِكِّينًا وَقَالَتِ اخْرُجْ عَلَيْهِنَّ ۖ فَلَمَّا رَأَيْنَهُ أَكْبَرْنَهُ وَقَطَّعْنَ أَيْدِيَهُنَّ وَقُلْنَ حَاشَ لِلَّهِ مَا هَٰذَا بَشَرًا إِنْ هَٰذَا إِلَّا مَلَكٌ كَرِيمٌ
Fe lemmâ semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a’tedet lehunne mutteke’en ve âtet kulle vâhidetin minhunne sikkînen ve kâletihruc aleyhinn(aleyhinne), fe lemmâ re’eynehû ekbernehu ve katta’ne eydiyehunne ve kulne hâşe lillâhi mâ hâzâ beşerâ(beşeren),in hâzâ illâ melekun kerîm(kerîmun).
Kadın onların oyunlarını işitince, onlara haber gönderdi. Kendilerine, yaslanarak yiyebilecekleri bir sofra hazırladı ve her birine bir bıçak verdi. Yûsuf´a: "Karşılarına çık." dedi. Nihayet Yûsuf´u görünce onu öylesine yücelttiler ki, kendilerinin ellerini kestiler. Şöyle dediler: "Aman Allahım! Bu bir insan değil; asil bir melek bu!"
|
أَعْتَدَتْ
17:10
أَعْتَدْنَا
eǎ’tednā
hazırlamışızdır
Fiil
İf’al Kalıbı
1. şahıs, Çoğul
Geçmiş Zaman
وَأَنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا
Ve ennellezîne lâ yu’minûne bil âhıreti a’tednâ lehum azâben elîmâ(elîmen).
Âhirete inanmayanlar var ya, onlar için biz korkunç bir azap hazırlamışızdır.
|
أَعْتَدَتْ
18:29
أَعْتَدْنَا
eǎ’tednā
hazırladık
Fiil
İf’al Kalıbı
1. şahıs, Çoğul
Geçmiş Zaman
وَقُلِ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ ۖ فَمَنْ شَاءَ فَلْيُؤْمِنْ وَمَنْ شَاءَ فَلْيَكْفُرْ ۚ إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلظَّالِمِينَ نَارًا أَحَاطَ بِهِمْ سُرَادِقُهَا ۚ وَإِنْ يَسْتَغِيثُوا يُغَاثُوا بِمَاءٍ كَالْمُهْلِ يَشْوِي الْوُجُوهَ ۚ بِئْسَ الشَّرَابُ وَسَاءَتْ مُرْتَفَقًا
Ve kulil hakku min rabbikum fe men şâe fel yu´min ve men şâe fel yekfur innâ a´tednâ liz zâlimîne nâren ehâta bihim surâdikuhâ, ve in yestegîsû yugâsû bi mâin kel muhli yeşvîl vucûh(vucûhe), bi´seş şerab(şerabu) ve sâet murtefekâ(murtefekan).
Ve de ki: "Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen inansın, dileyen inkâr etsin." Biz, zalimler için öyle bir ateş hazırladık ki, çadırı/duvarı/dumanı onları çepeçevre kuşatmıştır. Eğer yardım dileseler, erimiş maden gibi yüzleri pişiren bir su ile yardımlarına koşulur. O ne kötü içecek, o ne kötü sığınak/dayanak!
|
أَعْتَدَتْ
18:102
أَعْتَدْنَا
eǎ’tednā
hazırladık
Fiil
İf’al Kalıbı
1. şahıs, Çoğul
Geçmiş Zaman
أَفَحَسِبَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنْ يَتَّخِذُوا عِبَادِي مِنْ دُونِي أَوْلِيَاءَ ۚ إِنَّا أَعْتَدْنَا جَهَنَّمَ لِلْكَافِرِينَ نُزُلًا
E fe hasibellezîne keferû en yettehızû ibâdî min dûnî evliyâ’(evliyâe), innâ a’tednâ cehenneme lil kâfirîne nuzulâ(nuzulen).
Küfre sapanlar, beni bırakıp da kullarımı veliler edineceklerini mi sandılar. Biz cehennemi bir konuk evi olarak inkârcılar için hazırladık.
|
أَعْتَدَتْ
25:11
وَأَعْتَدْنَا
ve eǎ’tednā
ve biz hazırlamışızdır
Fiil
İf’al Kalıbı
1. şahıs, Çoğul
Geçmiş Zaman
بَلْ كَذَّبُوا بِالسَّاعَةِ ۖ وَأَعْتَدْنَا لِمَنْ كَذَّبَ بِالسَّاعَةِ سَعِيرًا
Bel kezzebû bis sâati ve a’tednâ li men kezzebe bis sâati saîrâ(saîren).
İş onların söyledikleri gibi değil. Onlar o kıyamet saatini yalanladılar. Ve biz, kıyamet saatini yalanlayanlara alevli bir ateş hazırlamışızdır.
|
أَعْتَدَتْ
25:37
وَأَعْتَدْنَا
ve eǎ’tednā
ve hazırladık
Fiil
İf’al Kalıbı
1. şahıs, Çoğul
Geçmiş Zaman
وَقَوْمَ نُوحٍ لَمَّا كَذَّبُوا الرُّسُلَ أَغْرَقْنَاهُمْ وَجَعَلْنَاهُمْ لِلنَّاسِ آيَةً ۖ وَأَعْتَدْنَا لِلظَّالِمِينَ عَذَابًا أَلِيمًا
Ve kavme nûhın lemmâ kezzebûr rusule agraknâhum ve cealnâhum lin nâsi âyeh(âyeten), ve a’tednâ liz zâlimîne azâben elîmâ(elîmen).
Ve Nûh kavmi... Resulleri yalanladıklarında hepsini boğup, insanlara bir ibret yaptık. Zalimler için acıklı bir azap hazırladık.
|
أَعْتَدَتْ
33:31
وَأَعْتَدْنَا
ve eǎ’tednā
ve hazırlamışızdır
Fiil
İf’al Kalıbı
1. şahıs, Çoğul
Geçmiş Zaman
وَمَنْ يَقْنُتْ مِنْكُنَّ لِلَّهِ وَرَسُولِهِ وَتَعْمَلْ صَالِحًا نُؤْتِهَا أَجْرَهَا مَرَّتَيْنِ وَأَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقًا كَرِيمًا
Ve men yaknut min kunne lillâhi ve resûlihi ve ta’mel sâlihan nu’tihâ ecrehâ merreteyni ve a’tednâ lehâ rızkan kerîmâ(kerîmen).
Sizden kim, Allah´a ve resulüne itaat eder, iyilik yaparsa, ona da ücretini iki kat olarak veririz. Kendisi için bol ve bereketli bir rızık da hazırlamışızdır.
|
أَعْتَدَتْ
48:13
أَعْتَدْنَا
eǎ’tednā
hazırlamışızdır
Fiil
İf’al Kalıbı
1. şahıs, Çoğul
Geçmiş Zaman
وَمَنْ لَمْ يُؤْمِنْ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ فَإِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَعِيرًا
Ve men lem yû’min billâhi ve resûlihî fe innâ a’tednâ lil kâfirîne saîrâ(saîren).
Kim Allah´a ve resulüne iman etmezse bilsin ki biz, inkârcılar için alevli bir ateş hazırladık.
|
أَعْتَدَتْ
67:5
وَأَعْتَدْنَا
ve eǎ’tednā
ve hazırladık
Fiil
İf’al Kalıbı
1. şahıs, Çoğul
Geçmiş Zaman
وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطِينِ ۖ وَأَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّعِيرِ
Ve lekad zeyyennes semâed dunyâ bi mesâbîha ve cealnâhâ rucûmen liş şeyâtîni ve a’tednâ lehum azâbes saîr(saîri).
Yemin olsun ki, biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve onları şeytanlara ateş taneleri yaptık. O şeytanlar için çılgın ateş azabını da hazırladık.
|
أَعْتَدَتْ
76:4
أَعْتَدْنَا
eǎ’tednā
hazırlamışızdır
Fiil
İf’al Kalıbı
1. şahıs, Çoğul
Geçmiş Zaman
إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَلَاسِلَ وَأَغْلَالًا وَسَعِيرًا
İnnâ a’tednâ lil kâfirîne selâsile ve ağlâlen ve seîrâ(seîren).
Biz, nankörler için zincirler, bukağılar ve kızgın bir ateş hazırladık.
|
عَتِيد
50:18
عَتِيدٌ
ǎtīdun
hazır bulunan
Sıfat
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ
Mâ yelfızu min kavlin illâ ledeyhi rakîbun atîdun.
Bir söz sarfetmeye dursun, yanındaki gözcü hemen zaptediverir.
|
عَتِيد
50:23
عَتِيدٌ
ǎtīdun
hazır
İsim
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
وَقَالَ قَرِينُهُ هَٰذَا مَا لَدَيَّ عَتِيدٌ
Ve kâle karînuhu hâzâ mâ ledeyye atîd(atîdun).
Yoldaşı şöyle der: "İşte yanımdaki, hazır!"
|