عَاتِيَة
69:6
عَاتِيَةٍ
ǎātiyetin
azgın
Sıfat
Etken
Dişil
Mecrûr İsim
Belirsiz
وَأَمَّا عَادٌ فَأُهْلِكُوا بِرِيحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍ
Ve emmâ âdun fe uhlikû bi rîhın sarsarin âtiyeh(âtîyetin).
Âd ise gürleyen sesle gelen rüzgârlı bir fırtınayla mahvedildi.
|
عَتَ
7:77
وَعَتَوْا
ve ǎtev
ve dışına çıktılar
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Geçmiş Zaman
فَعَقَرُوا النَّاقَةَ وَعَتَوْا عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ وَقَالُوا يَا صَالِحُ ائْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِنْ كُنْتَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ
Fe akarûn nâkate ve atev an emri rabbihim ve kâlû yâ sâlihu´tinâ bimâ teidunâ in kunte minel murselîn(murselîne).
Bu arada dişi deveyi boğazladılar. Ve Rablerinin emrinden dışarı çıkıp şöyle dediler: "Ey Salih! Eğer Allah tarafından gönderilenlerdensen, bizi tehdit ettiğin şeyi önümüze getiriver."
|
عَتَ
7:166
عَتَوْا
ǎtev
vazgeçmediler
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Geçmiş Zaman
فَلَمَّا عَتَوْا عَنْ مَا نُهُوا عَنْهُ قُلْنَا لَهُمْ كُونُوا قِرَدَةً خَاسِئِينَ
Fe lemmâ atev an mâ nuhû anhu kulnâ lehum kûnû kıredeten hâsiîn(hâsiîne).
Ne zaman ki, yasaklandıkları şeylerden ötürü öfkelenip başka aşırılıklar yapmaya başladılar, onlara şöyle dedik: "Aşağılık, maskara maymunlar olun!"
|
عَتَ
25:21
وَعَتَوْا
ve ǎtev
ve haddi aştılar
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Geçmiş Zaman
وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْنَا الْمَلَائِكَةُ أَوْ نَرَىٰ رَبَّنَا ۗ لَقَدِ اسْتَكْبَرُوا فِي أَنْفُسِهِمْ وَعَتَوْا عُتُوًّا كَبِيرًا
Ve kâlellezîne lâ yercûne likâenâ lev lâ unzile aleynel melâiketu ev nerâ rabbenâ, lekad istekberû fî enfusihim ve atev utuvven kebîrâ(kebîren).
Bize kavuşmayı ummayanlar dediler ki: "Üstümüze melekler inse, yahut Rabbimizi görsek olmaz mı?" Yemin olsun ki, kendi benliklerinde büyüklük kuruntusuna düştüler ve korkunç bir biçimde azdılar.
|
عَتَ
51:44
فَعَتَوْا
feǎtev
başkaldırdılar
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Geçmiş Zaman
فَعَتَوْا عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ فَأَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنْظُرُونَ
Fe atev an emri rabbihim fe ehazethumus sâikatu ve hum yanzurûn(yanzurûne).
Daha sonra onlar, Rablerinin emrine kafa tuttular da gözleri baka baka yıldırım kendilerini yakaladı.
|
عَتَ
65:8
عَتَتْ
ǎtet
baş kaldırdı
Fiil
3. şahıs, Dişil, Tekil
Geçmiş Zaman
وَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ عَتَتْ عَنْ أَمْرِ رَبِّهَا وَرُسُلِهِ فَحَاسَبْنَاهَا حِسَابًا شَدِيدًا وَعَذَّبْنَاهَا عَذَابًا نُكْرًا
Ve keeyyin min karyetin atet an emri rabbihâ ve rusulihî fe hâsebnâhâ hisâben şedîden ve azzebnâhâ azâben nukrâ(nukren).
Nice kentler vardı ki, azgınlık edip Rabbinin ve onun resullerinin emrinden çıktılar da biz onları çok zorlu bir hesaba çektik ve onlara, görülmemiş bir azapla azap ettik.
|
عُتُوّ
25:21
عُتُوًّا
ǔtuvven
bir azgınlıkla
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْنَا الْمَلَائِكَةُ أَوْ نَرَىٰ رَبَّنَا ۗ لَقَدِ اسْتَكْبَرُوا فِي أَنْفُسِهِمْ وَعَتَوْا عُتُوًّا كَبِيرًا
Ve kâlellezîne lâ yercûne likâenâ lev lâ unzile aleynel melâiketu ev nerâ rabbenâ, lekad istekberû fî enfusihim ve atev utuvven kebîrâ(kebîren).
Bize kavuşmayı ummayanlar dediler ki: "Üstümüze melekler inse, yahut Rabbimizi görsek olmaz mı?" Yemin olsun ki, kendi benliklerinde büyüklük kuruntusuna düştüler ve korkunç bir biçimde azdılar.
|
عُتُوّ
67:21
عُتُوٍّ
ǔtuvvin
azgınlık
İsim
Eril
Mecrûr İsim
Belirsiz
أَمَّنْ هَٰذَا الَّذِي يَرْزُقُكُمْ إِنْ أَمْسَكَ رِزْقَهُ ۚ بَلْ لَجُّوا فِي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ
Emmen hâzellezî yerzukukum in emseke rızkah(rızkahu), bel leccû fî utuvvin ve nufûr(nufûrın).
Peki, O, rızkını tutarsa kim var sizi rızıklandıracak? Hayır, bir azgınlık ve nefret içinde inat etmekteler.
|
عِتِيّ
19:8
عِتِيًّا
ǐtiyyen
son sınırına
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
قَالَ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَكَانَتِ امْرَأَتِي عَاقِرًا وَقَدْ بَلَغْتُ مِنَ الْكِبَرِ عِتِيًّا
Kâle rabbî ennâ yekûnu lî gulâmun ve kânetimreetî âkıran ve kad belagtu minel kiberi ıtiyyâ(ıtiyyen).
Dedi: "Rabbim, benim için oğul nasıl söz konusu olur? Karım, doğurganlığını yitirmiştir, bense yaşlılığın gerçekten en ileri basamağına ulaştım."
|
عِتِيّ
19:69
عِتِيًّا
ǐtiyyen
isyan edeni
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
ثُمَّ لَنَنْزِعَنَّ مِنْ كُلِّ شِيعَةٍ أَيُّهُمْ أَشَدُّ عَلَى الرَّحْمَٰنِ عِتِيًّا
Summe le nenzianne min kulli şîatin eyyuhum eşeddu aler rahmâni ıtiyyâ(ıtiyyen).
Sonra her gruptan, Rahman´a karşı kafa tutmada daha şiddetli davrananlar kimlerse, onları ayıracağız.
|