KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Ayn-Za-Za      ع ز ز 

güçlü, kuvvetli, nüfuzlu, iktidarlı, zorlu, sağlam, asil/onurlu/ihtişamlı, direndi/dirençli/karşı koydu, yenilmez, üstesinden gelmek (örneğin bir tartışmada), heyecanlandırmak, yenmek, saygın,kıymetli, şan, kibir, mükemmel, gururlu ve sert bir şekilde, yavuz (katı)

Türkçe’ye girmiş türevler : aziz, azize, izaz, izzet, taziz, muazzez

Ar ˁazīz عزيز [#ˁzz faˁīl sf.] güçlü, değerli ≈ Aram ˁazīz עזיז [#ˁz] güçlü ≈ İbr ˁaz עז güç, kuvvet

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 119 kez geçiyor.

Gövde(ler)

3 kez أَعَزّ
1 kez تُعِزُّ
1 kez عَزَّ
1 kez عِزّ
11 kez عِزَّة
1 kez عَزَّزْ
101 kez عَزِيز

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


أَعَزّ
[HyperLink1] 11:92     أَعَزُّ     eǎzzu     daha mı üstündür
 
İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

قَالَ يَا قَوْمِ أَرَهْطِي أَعَزُّ عَلَيْكُمْ مِنَ اللَّهِ وَاتَّخَذْتُمُوهُ وَرَاءَكُمْ ظِهْرِيًّا ۖ إِنَّ رَبِّي بِمَا تَعْمَلُونَ مُحِيطٌ

Kâle yâ kavmi e rahtî eazzu aleykum minallâh(minallâhi), vettehaztumûhu verâekum zıhriyyâ(zıhriyyen), inne rabbî bi mâ ta’melûne muhît(muhîtun).

Dedi: "Ey toplumum! Sizce kabilem Allah´tan daha mı güçlü ve onurlu! Allah´ı arkanıza atıp dışlanmış hale getirdiniz. Rabbim, yapıp ettiklerinizi çepeçevre kuşatmıştır."
 


أَعَزّ
[HyperLink1] 18:34     وَأَعَزُّ     ve eǎzzu     ve güçlüyüm
 
İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

وَكَانَ لَهُ ثَمَرٌ فَقَالَ لِصَاحِبِهِ وَهُوَ يُحَاوِرُهُ أَنَا أَكْثَرُ مِنْكَ مَالًا وَأَعَزُّ نَفَرًا

Ve kâne lehu semer(semerun), fe kâle li sâhıbihî ve huve yuhâviruhû ene ekseru minke mâlen ve eazzu neferâ(neferen).

Adamın başka bir geliri de vardı. Bu yüzden, arkadaşlarıyla konuştuğu bir sırada ona şöyle demişti: "Ben, malca senden zengin, insan unsuru bakımından da güçlü ve onurluyum."
 


أَعَزّ
[HyperLink1] 63:8     الْأَعَزُّ     l-eǎzzu     üstün olan
 
İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

يَقُولُونَ لَئِنْ رَجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ ۚ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَٰكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ

Yekûlûne le in reca’nâ ilel medîneti le yuhricennel eazzu min hel ezell(ezelle), ve lillâhil izzetu ve li resûlihî ve lil mû’minîne ve lâkinnel munâfikîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

Şöyle derler: "Eğer Medine´ye dönersek, yemin olsun ki, itibarlı ve baskın olan, ezik ve zayıf olanı oradan çıkaracaktır!" Güç ve itibar Allah´a, onun resulüne ve iman sahiplerine özgüdür. Ama münafıklar bunu bilmezler.
 


تُعِزُّ
[HyperLink1] 3:26     وَتُعِزُّ     ve tuǐzzu     ve yükseltirsin
 
Fiil  İf’al Kalıbı       2. şahıs, Eril, Tekil  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ ۖ بِيَدِكَ الْخَيْرُ ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Kulillâhumme mâlikel mulki tû’til mulke men teşâu ve tenziul mulke mimmen teşâ’(teşâu), ve tuizzu men teşâu ve tuzillu men teşâ’(teşâu, bi yedikel hayr(hayru), inneke alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).

Şöyle yakar: "Ey mülkün Mâlik´i, sahibi olan Allahım! Sen mülk ve saltanatı dilediğine verir, mülk ve saltanatı dilediğinden çekip alırsın. Dilediğini yüceltip aziz edersin, dilediğini alçaltıp zelil kılarsın. İmkân, mal ve nimet senin elindedir. Sen, herşeye kadirsin."
 


عَزَّ
[HyperLink1] 38:23     وَعَزَّنِي     ve ǎzzenī     ve bana ağır bastı
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

إِنَّ هَٰذَا أَخِي لَهُ تِسْعٌ وَتِسْعُونَ نَعْجَةً وَلِيَ نَعْجَةٌ وَاحِدَةٌ فَقَالَ أَكْفِلْنِيهَا وَعَزَّنِي فِي الْخِطَابِ

İnne hâzâ ahî lehu tis’un ve tis’ûne na’ceten ve liye na’cetun vâhidetun fe kâle ekfilnîhâ ve azzenî fîl hıtâb(hıtâbi).

"Şu benim kardeşimdir. Kendisinin doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Buna rağmen, onu da bana ver dedi ve tartışmada bana galip geldi."
 


عِزّ
[HyperLink1] 19:81     عِزًّا     ǐzzen     itibar
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لِيَكُونُوا لَهُمْ عِزًّا

Vettehazû min dûnillâhi âliheten li yekûnû lehum ızzâ(ızzen).

Kendilerine onur ve destek olsunlar diye Allah dışında ilahlar edindiler.
 


عِزَّة
[HyperLink1] 2:206     الْعِزَّةُ     l-ǐzzetu     gururu
 
İsim         Dişil    Merfû` İsim    
    

وَإِذَا قِيلَ لَهُ اتَّقِ اللَّهَ أَخَذَتْهُ الْعِزَّةُ بِالْإِثْمِ ۚ فَحَسْبُهُ جَهَنَّمُ ۚ وَلَبِئْسَ الْمِهَادُ

Ve izâ kîle lehuttekıllâhe ehazethul izzetu bil ismi fe hasbuhu cehennem(cehennemu), ve le bi’sel mihâd(mihâdu).

Ona, "Allah´tan kork" dendiğinde, gurur kendisini günaha götürür. Böylesine, cehennem yeter. Gerçekten ne kötü yataktır o.
 


عِزَّة
[HyperLink1] 4:139     الْعِزَّةَ     l-ǐzzete     şeref
 
İsim         Dişil    Mansûb İsim    
    

الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ ۚ أَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا

Ellezîne yettehızûnel kâfirîne evliyâe min dûnil mu’minîn(mu’minîne), e yebtegûne indehumul izzete fe innel izzete lillâhi cemîâ(cemîan).

Öyle kişiler ki onlar, müminleri bırakıp da küfre sapanları dostlar ediniyorlar. Onların yanında onur ve yücelik mi arıyorlar? Onur ve yüceliğin tümü Allah´ındır.
 


عِزَّة
[HyperLink1] 4:139     الْعِزَّةَ     l-ǐzzete     şeref
 
İsim         Dişil    Mansûb İsim    
    

الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ ۚ أَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا

Ellezîne yettehızûnel kâfirîne evliyâe min dûnil mu’minîn(mu’minîne), e yebtegûne indehumul izzete fe innel izzete lillâhi cemîâ(cemîan).

Öyle kişiler ki onlar, müminleri bırakıp da küfre sapanları dostlar ediniyorlar. Onların yanında onur ve yücelik mi arıyorlar? Onur ve yüceliğin tümü Allah´ındır.
 


عِزَّة
[HyperLink1] 10:65     الْعِزَّةَ     l-ǐzzete     yücelik
 
İsim         Dişil    Mansûb İsim    
    

وَلَا يَحْزُنْكَ قَوْلُهُمْ ۘ إِنَّ الْعِزَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا ۚ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Ve lâ yahzunke kavluhum, innel izzete lillâhi cemîâ(cemîan), huves semîul alîm(alîmu).

Onların sözü seni üzmesin. Tüm onur ve kudret Allah´ındır. O her şeyi işitir, her şeyi bilir.
 


عِزَّة
[HyperLink1] 26:44     بِعِزَّةِ     biǐzzeti     şerefine
 
İsim         Dişil    Mecrûr İsim    
    

فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ

Fe elkav hıbâlehum ve ısıyyehum ve kâlû bi izzeti fir’avne innâ le nahnul gâlibûn(gâlibûne).

Bunun üzerine onlar, iplerini ve değneklerini ortaya attılar ve dediler: "Firavun´un onur ve yüceliği aşkına biz, evet biz galip geleceğiz."
 


عِزَّة
[HyperLink1] 35:10     الْعِزَّةَ     l-ǐzzete     şeref
 
İsim         Dişil    Mansûb İsim    
    

مَنْ كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعًا ۚ إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ ۚ وَالَّذِينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّئَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ ۖ وَمَكْرُ أُولَٰئِكَ هُوَ يَبُورُ

Men kâne yurîdul izzete fe lillâhil izzetu cemîâ(cemîan), ileyhi yes’adul kelimut tayyibu vel amelus sâlihu yerfeuh(yerfeuhu), vellezîne yemkurûnes seyyiâti lehum azâbun şedîd(şedîdun), ve mekru ulâike huve yebûr(yebûru).

Onur ve yücelik isteyen bilsin ki, onur ve yüceliğin tümü Allah´adır. Temiz ve güzel kelime O´na yükselir; hayra ve barışa yönelik amel de o kelimeyi yüceltir. Kötülükleri kuranlara/kötülükleri tuzak yapanlara gelince, onlar için şiddetli bir azap vardır. Ve böylelerinin tuzağı tarumar olur.
 


عِزَّة
[HyperLink1] 35:10     الْعِزَّةُ     l-ǐzzetu     şeref
 
İsim         Dişil    Merfû` İsim    
    

مَنْ كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعًا ۚ إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ ۚ وَالَّذِينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّئَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ ۖ وَمَكْرُ أُولَٰئِكَ هُوَ يَبُورُ

Men kâne yurîdul izzete fe lillâhil izzetu cemîâ(cemîan), ileyhi yes’adul kelimut tayyibu vel amelus sâlihu yerfeuh(yerfeuhu), vellezîne yemkurûnes seyyiâti lehum azâbun şedîd(şedîdun), ve mekru ulâike huve yebûr(yebûru).

Onur ve yücelik isteyen bilsin ki, onur ve yüceliğin tümü Allah´adır. Temiz ve güzel kelime O´na yükselir; hayra ve barışa yönelik amel de o kelimeyi yüceltir. Kötülükleri kuranlara/kötülükleri tuzak yapanlara gelince, onlar için şiddetli bir azap vardır. Ve böylelerinin tuzağı tarumar olur.
 


عِزَّة
[HyperLink1] 37:180     الْعِزَّةِ     l-ǐzzeti     kudret ve şeref
 
İsim         Dişil    Mecrûr İsim    
    

سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ

Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yasifûn(yasifûne).

Senin Rabbinin, o ululuk ve kudretin Rabbinin şanı yücedir onların verdiği sıfatlardan...
 


عِزَّة
[HyperLink1] 38:2     عِزَّةٍ     ǐzzetin     bir gurur
 
İsim         Dişil    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي عِزَّةٍ وَشِقَاقٍ

Belillezîne keferû fî ızzetin ve şikâk(şikâkın).

İş hiç de onların sandığı gibi değil! O küfre sapanlar bir gurur, ayrılık ve bütünden kopuş içindedirler.
 


عِزَّة
[HyperLink1] 38:82     فَبِعِزَّتِكَ     febiǐzzetike     senin izzetine and olsun ki
 
İsim         Dişil    Mecrûr İsim    
    

قَالَ فَبِعِزَّتِكَ لَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ

Kâle fe bi izzetike le ugviyennehum ecmaîn(ecmaîne).

Dedi: "Kudret ve şerefine yemin olsun ki, onların tümünü azdıracağım."
 


عِزَّة
[HyperLink1] 63:8     الْعِزَّةُ     l-ǐzzetu     üstünlük
 
İsim         Dişil    Merfû` İsim    
    

يَقُولُونَ لَئِنْ رَجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ ۚ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَٰكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ

Yekûlûne le in reca’nâ ilel medîneti le yuhricennel eazzu min hel ezell(ezelle), ve lillâhil izzetu ve li resûlihî ve lil mû’minîne ve lâkinnel munâfikîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

Şöyle derler: "Eğer Medine´ye dönersek, yemin olsun ki, itibarlı ve baskın olan, ezik ve zayıf olanı oradan çıkaracaktır!" Güç ve itibar Allah´a, onun resulüne ve iman sahiplerine özgüdür. Ama münafıklar bunu bilmezler.
 


عَزَّزْ
[HyperLink1] 36:14     فَعَزَّزْنَا     feǎzzeznā     biz de destekledik
 
Fiil  Tef’il Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

إِذْ أَرْسَلْنَا إِلَيْهِمُ اثْنَيْنِ فَكَذَّبُوهُمَا فَعَزَّزْنَا بِثَالِثٍ فَقَالُوا إِنَّا إِلَيْكُمْ مُرْسَلُونَ

İz erselnâ ileyhimusneyni fe kezzebûhumâ fe azzeznâ bi sâlisin fe kâlû innâ ileykum murselûn(murselûne).

Hani, biz onlara iki kişi göndermiştik, onları yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz, üçüncü bir kişiyle destek vermiştik. Şöyle demişlerdi: "Biz, size gönderilen elçileriz!"
 


عَزِيز
[HyperLink1] 3:126     الْعَزِيزِ     l-ǎzīzi     daima galib
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim    
    

وَمَا جَعَلَهُ اللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ لَكُمْ وَلِتَطْمَئِنَّ قُلُوبُكُمْ بِهِ ۗ وَمَا النَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ

Ve mâ cealehullâhu illâ buşrâ lekum ve li tatmeinne kulûbukum bih(bihî), ve men nasru illâ min indillâhil azîzil hakîm(hakîmi).

Allah bunu size bir müjde olması ve onunla kalplerinizi yatıştırması dışında hiçbir şey yapmamıştır. Yardım, Azîz ve Hakîm olan Allah katından başka hiçbir yerden gelmez.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 5:54     أَعِزَّةٍ     eǐzzetin     onurlu ve şiddetlidirler
 
Sıfat         Eril, Çoğul    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللَّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَائِمٍ ۚ ذَٰلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ ۚ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Yâ eyyuhellezîne âmenû men yertedde minkum an dînihî fe sevfe ye’tîllâhu bi kavmin yuhıbbuhum ve yuhıbbûnehû ezilletin alâl mu’minîne eizzetin alâl kâfirîn(kâfirîne), yucâhidûne fî sebîlillâhi ve lâ yehâfûne levmete lâim(lâimin) zâlike fadlullâhi yu’tîhi men yeşâ(yeşâu) vallâhu vâsiun alîm(alîmun).

Ey inananlar! İçinizden kim dininden dönerse şunu bilsin: Allah, yakında, kendilerini sevdiği ve kendisini seven, müminlere karşı boynu bükük, kâfirlere karşı başı dik bir topluluk getirecektir. Bunlar Allah yolunda savaşırlar, hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah´ın, dilediğine yönelttiği bir lütuftur. Allah, yaratılışı ve yarattıklarını genişletir, her şeyi bilir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 9:40     عَزِيزٌ     ǎzīzun     daima üstündür
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

إِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللَّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لَا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا ۖ فَأَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَىٰ ۗ وَكَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

İlla tensurûhu fe kad nasarahullâhu iz ahrecehullezîne keferû sâniyesneyni iz humâ fîl gâri iz yekûlu li sâhibihî lâ tahzen innallâhe meanâ, fe enzelallâhu sekînetehu aleyhi ve eyyedehu bicunûdin lem terevhâ ve ceale kelimetellezîne keferûs suflâ, ve kelimetullâhi hiyel ulyâ vallâhu azîzun hakîm (hakîmun).

Eğer siz ona yardım etmezseniz bilin ki, Allah ona zaten yardım etmişti. Hani küfredenler onu iki kişinin ikincisi olarak yurdundan çıkardıklarında, mağarada bulundukları bir sırada arkadaşına şöyle diyordu: "Tasalanma, Allah bizimle." Bunun üzerine Allah ona sükûnet indirmiş ve kendisini sizin görmediğiniz ordularla desteklemişti de küfre sapanların sözünü sefil kılıp alçaltmıştı. Allah´ın sözü ise yüce olanın ta kendisidir. Allah Azîz´dir, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 9:71     عَزِيزٌ     ǎzīzun     daima üstündür
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ ۚ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ ۚ أُولَٰئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللَّهُ ۗ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Vel mu’minûne vel mu’minâtu ba’duhum evlîyâu ba’d(ba’din), ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munkeri ve yukîmûnas salâte ve yu’tûnez zekâte ve yutîûnallâhe ve resûleh(resûlehu), ulâike se yerhamuhumullâh(yerhamuhumullâhu), innallâhe azîzun hakîm(hakîmun).

Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyilik ve güzelliği belirlenene özendirirler, kötülük ve çirkinliği belirlenenden sakındırırlar. Namazı kılarlar, zekâtı verirler. Allah´a ve resulüne itaat ederler. Allah bunlara rahmet edecektir. Allah Azîz´dir, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 9:128     عَزِيزٌ     ǎzīzun     ağır gelen
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنِينَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ

Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz(azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raûfun rahîm(rahîmun).

Yemin olsun, içinizden size onurlu bir resul gelmiştir. Sizi rahatsız eden şey onu da üzer. Çok düşkündür size. Müminlere ise daha şefkatli, daha merhametlidir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 11:66     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     mutlak üstündür
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

فَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا نَجَّيْنَا صَالِحًا وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا وَمِنْ خِزْيِ يَوْمِئِذٍ ۗ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ

Fe lemmâ câe emrunâ necceynâ sâlihan vellezîne âmenû meahu bi rahmetin minnâ ve min hizyi yevmi iz(izin), inne rabbeke huvel kaviyyul azîz(azîzu).

Emrimiz gelince Sâlih´i ve onunla birlikte iman edenleri bizden bir rahmetle kurtardık. O günün rezilliğinden kurtardık. Senin Rabbin, evet O, Kavî´dir, Azîz´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 12:30     الْعَزِيزِ     l-ǎzīzi     Vezir’in
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim    
    

وَقَالَ نِسْوَةٌ فِي الْمَدِينَةِ امْرَأَتُ الْعَزِيزِ تُرَاوِدُ فَتَاهَا عَنْ نَفْسِهِ ۖ قَدْ شَغَفَهَا حُبًّا ۖ إِنَّا لَنَرَاهَا فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ

Ve kâle nisvetun fîl medînetimre’etul azîzi turâvidu fetâhâ an nefsih(nefsihî), kad şegafehâ hubbâ(hubben), innâ le nerâhâ fî dalâlin mubîn(mubînin).

Şehirde bazı kadınlar şöyle konuştular: "Azîz´in karısı genç uşağının nefsinden gönlünü eğlendirmek istemiş. Aşktan yüreğinin zarı delinmiş. Öyle anlıyoruz ki, kadın tam bir çılgınlığa düşmüş."
 


عَزِيز
[HyperLink1] 12:51     الْعَزِيزِ     l-ǎzīzi     Aziz’in
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim    
    

قَالَ مَا خَطْبُكُنَّ إِذْ رَاوَدْتُنَّ يُوسُفَ عَنْ نَفْسِهِ ۚ قُلْنَ حَاشَ لِلَّهِ مَا عَلِمْنَا عَلَيْهِ مِنْ سُوءٍ ۚ قَالَتِ امْرَأَتُ الْعَزِيزِ الْآنَ حَصْحَصَ الْحَقُّ أَنَا رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِهِ وَإِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ

Kâle mâ hatbukunne iz râvedtunne yûsufe an nefsih(nefsihî), kulne hâşe lillâhi mâ alimnâ aleyhi min sû’(sûin), kâletimre’etul azîzil âne hashasal hakku ene râvedtuhu an nefsihî ve innehu le mines sâdikîn(sâdikîne).

Kral dedi: "Yûsuf´un nefsinden murat almak istediğinizde, derdiniz ne idi?" Dediler ki: "Allah şahit, biz onun hiçbir kötülüğünü bilmiyoruz." Aziz´in karısı dedi ki: "İşte şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onunla gönül eğlendirmek istemiştim. O, özü sözü doğru insanlardandı."
 


عَزِيز
[HyperLink1] 14:1     الْعَزِيزِ     l-ǎzīzi     Aziz
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim    
    

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الر ۚ كِتَابٌ أَنْزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَىٰ صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ

Elif lâm râ kitâbun enzelnâhu ileyke li tuhricen nâse minez zulûmâti ilen nûri bi izni rabbihim ilâ sırâtıl azîzil hamîd(hamîdi).

Elif, Lâm, Râ. Bir kitaptır bu. Ki indirdik sana, çıkarasın diye insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan nura; Hamîd, Azîz olanın yoluna...
 


عَزِيز
[HyperLink1] 14:47     عَزِيزٌ     ǎzīzun     daima üstündür
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

فَلَا تَحْسَبَنَّ اللَّهَ مُخْلِفَ وَعْدِهِ رُسُلَهُ ۗ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ

Fe lâ tahsebennallâhe muhlife va’dihî rusuleh(rusulehu), innallâhe azîzun zuntikâm(zuntikâmin).

Sakın Allah´ı, resullerine verdiği söze ters düşer sanma. Allah Azîz´dir, intikam da alır.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 22:40     عَزِيزٌ     ǎzīzun     galibdir
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

الَّذِينَ أُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ بِغَيْرِ حَقٍّ إِلَّا أَنْ يَقُولُوا رَبُّنَا اللَّهُ ۗ وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَهُدِّمَتْ صَوَامِعُ وَبِيَعٌ وَصَلَوَاتٌ وَمَسَاجِدُ يُذْكَرُ فِيهَا اسْمُ اللَّهِ كَثِيرًا ۗ وَلَيَنْصُرَنَّ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ

Ellezîne uhricû min diyârihim bi gayri hakkın illâ en yekûlû rabbunallâh(rabbunallâhu), ve lev lâ def’ullâhin nâse ba’dahum bi ba’dın lehuddimet savâmıu ve biyaun ve salavâtun ve mesâcidu yuzkeru fîhesmullâhi kesîrâ(kesîran), ve le yansurennallâhu men yansuruh(yansuruhu), innallâhe le kaviyyun azîz(azîzun).

Onlar sırf, "Rabbimiz Allah´tır" dedikleri için yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah´ın, insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmesi olmasaydı, içlerinde Allah´ın adı çokça anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler her halde yerle bir edilirdi. Allah, kendisine yardım edene elbette yardım eder. Allah elbette Kavî, Azîz´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 22:74     عَزِيزٌ     ǎzīzun     üstündür
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ

Mâ kaderûllâhe hakka kadrih(kadrihî), innallâhe le kaviyyun azîz(azîzun).

Allah´ı, şanına yaraşır biçimde takdir edemediler. Allah elbette Kavî´dir, Azîz´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 27:9     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     güçlü
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

يَا مُوسَىٰ إِنَّهُ أَنَا اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Yâ mûsâ innehû enallâhul azîzul hakîm(hakîmu).

"Ey Mûsa! Kuşkun olmasın ki ben, Allah´ım; Azîz olan, Hakîm olanım..."
 


عَزِيز
[HyperLink1] 31:27     عَزِيزٌ     ǎzīzun     üstündür
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

وَلَوْ أَنَّمَا فِي الْأَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ أَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِهِ سَبْعَةُ أَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللَّهِ ۗ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Ve lev enne mâ fîl ardı min şeceretin aklâmun vel bahru yemudduhu min ba’dihî seb’atu ebhurin mâ nefidet kelimâtullâh(kelimâtullâhi), innellâhe azîzun hakîm(hakîmun).

Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, deniz de arkasında yedi deniz daha katılarak yardımcı olsa, Allah´ın kelimeleri tükenmez. Allah Azîz´dir, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 32:6     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     güçlü
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

ذَٰلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

Zâlike âlimul gaybi veş şehâdetil azîzur rahîm(rahîmu).

İşte budur Allah! Gaybı da görüneni de bilen O´dur. Azîz´dir o, Rahîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 33:25     عَزِيزًا     ǎzīzen     üstündür
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَرَدَّ اللَّهُ الَّذِينَ كَفَرُوا بِغَيْظِهِمْ لَمْ يَنَالُوا خَيْرًا ۚ وَكَفَى اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ الْقِتَالَ ۚ وَكَانَ اللَّهُ قَوِيًّا عَزِيزًا

Ve reddallâhullezîne keferû bi gayzıhim lem yenâlû hayrâ(hayran), ve kefallâhul mu’minînel kıtâl, ve kânallâhu kaviyyen azîzâ(azîzen).

Allah, küfre sapanları öfkeleriyle yüz geri etti; hiçbir hayra ulaşamadılar. Allah, çarpışma sırasında müminler için yeterli oldu. Allah Kavî´dir, Azîz´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 34:6     الْعَزِيزِ     l-ǎzīzi     mutlak galib
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim    
    

وَيَرَى الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ الَّذِي أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ هُوَ الْحَقَّ وَيَهْدِي إِلَىٰ صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ

Ve yerellezîne ûtûl ılmellezî unzile ileyke min rabbike huvel hakka ve yehdî ilâ sırâtıl azîzil hamîd(hamîdi).

Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana indirilenin, hakkın ta kendisi olduğunu, Hamîd ve Azîz olan Allah´ın yoluna kılavuzladığını görürler.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 34:27     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     galib
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

قُلْ أَرُونِيَ الَّذِينَ أَلْحَقْتُمْ بِهِ شُرَكَاءَ ۖ كَلَّا ۚ بَلْ هُوَ اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Kul erûniyellezîne elhaktum bihî şurekâe kellâ, bel huvallahul azîzul hakîm(hakîmu).

De ki: "Ortaklar olarak O´nun yanına koymaya kalktıklarınızı bana gösterin! Hayır, iş sandığınız gibi değil! O, Allah´tır; Azîz´dir, Hakîm´dir."
 


عَزِيز
[HyperLink1] 35:28     عَزِيزٌ     ǎzīzun     daima üstündür
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

وَمِنَ النَّاسِ وَالدَّوَابِّ وَالْأَنْعَامِ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ كَذَٰلِكَ ۗ إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ ۗ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ

Ve minen nâsi ved devâbbi vel en’âmi muhtelifun elvânuhu kezâlik(kezâlike), innemâ yahşâllâhe min ibâdihil ulemâu, innallâhe azîzun gafûr(gafûrun).

Aynı şekilde, insanlardan, hayvanlardan, davarlardan da çeşitli renklerde olanlar var. Kulları içinde Allah´tan ancak bilginler ürperir. Allah Azîz´dir, Gafûr´dur.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 36:5     الْعَزِيزِ     l-ǎzīzi     üstün olanın
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim    
    

تَنْزِيلَ الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ

Tenzîlel azîzir rahîm(rahîmi).

Azîz ve Rahîm´in indirdiği üzeresin.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 36:38     الْعَزِيزِ     l-ǎzīzi     üstün olanın
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim    
    

وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَهَا ۚ ذَٰلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ

Veş şemsu tecrî li mustekarrin lehâ, zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi).

Güneş, kendine özgü bir durak noktasına/bir durma zamanına doğru akıp gidiyor. Azîz, Alîm olanın takdiridir bu.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 38:9     الْعَزِيزِ     l-ǎzīzi     daima üstün olan
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim    
    

أَمْ عِنْدَهُمْ خَزَائِنُ رَحْمَةِ رَبِّكَ الْعَزِيزِ الْوَهَّابِ

Em indehum hazâinu rahmeti rabbikel azîzil vehhâb(vehhâbi).

Yoksa Azîz, Vahhâb olan Rabbinin rahmetinin hazineleri onların katında mı?
 


عَزِيز
[HyperLink1] 39:1     الْعَزِيزِ     l-ǎzīzi     aziz
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim    
    

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ

Tenzîlul kitâbi minallâhil azîzil hakîm(hakîmi).

Bu Kitap´ın indirilişi Aziz ve Hakim olan Allah´tandır.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 40:2     الْعَزِيزِ     l-ǎzīzi     aziz (daima galib)
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim    
    

تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ

Tenzîlul kitâbi minallâhil azîzil alîm(alîmi).

Bu kitabın indirilişi, Azîz ve Alîm olan Allah´tandır.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 41:41     عَزِيزٌ     ǎzīzun     aziz
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِالذِّكْرِ لَمَّا جَاءَهُمْ ۖ وَإِنَّهُ لَكِتَابٌ عَزِيزٌ

İnnellezîne keferû biz zikri lemmâ câehum, ve innehu le kitâbun azîz(azîzun).

Onlar, o zikiri/Kur´an´ı kendilerine geldiğinde inkâr ettiler. Halbuki o, eşsiz yücelikte bir Kitap´tır.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 42:3     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     aziz
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

كَذَٰلِكَ يُوحِي إِلَيْكَ وَإِلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكَ اللَّهُ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Kezâlike yûhî ileyke ve ilellezîne min kablikellâhul azîzul hakîm(hakîmu).

İşte böyle vahyeder sana ve senden öncekilere Azîz ve Hakîm olan Allah!
 


عَزِيز
[HyperLink1] 42:19     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     galiptir
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

اللَّهُ لَطِيفٌ بِعِبَادِهِ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ ۖ وَهُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ

Allâhu latîfun bi ibâdihî yerzuku men yeşâu, ve huvel kavîyyul azîz(azîzu).

Allah, kullarına çok lütufkârdır; dilediğini rızıklandırır. O´dur en güçlü, O´dur en yüce...
 


عَزِيز
[HyperLink1] 45:2     الْعَزِيزِ     l-ǎzīzi     üstün
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim    
    

تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ

Tenzîlul kitâbi minallâhil azîzil hakîm(hakîmi).

Azîz ve Hakîm olan Allah´tan Kitap´ın indirilişidir bu...
 


عَزِيز
[HyperLink1] 46:2     الْعَزِيزِ     l-ǎzīzi     aziz
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim    
    

تَنْزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ

Tenzîlul kitâbi minallâhil azîzil hakîm(hakîmi).

Hikmeti sınırsız, kudreti sonsuz Allah´tan, Kitap´ın indirilişidir bu...
 


عَزِيز
[HyperLink1] 48:3     عَزِيزًا     ǎzīzen     şanlı
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَيَنْصُرَكَ اللَّهُ نَصْرًا عَزِيزًا

Ve yansurekallâhu nasran azîzâ(azîzen).

Ve Allah sana onur ve kudret dolu bir yardımla destek verecektir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 48:7     عَزِيزًا     ǎzīzen     azizdir
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا

Ve lillâhi cunûdus semâvâti vel ard(ardı), ve kânallâhu azîzen hakîmâ(hakîmen).

Yalnız Allah´ındır göklerin ve yerin orduları. Azîz´dir Allah, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 48:19     عَزِيزًا     ǎzīzen     üstündür
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَمَغَانِمَ كَثِيرَةً يَأْخُذُونَهَا ۗ وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا

Ve megânime kesîreten ye’huzûnehâ, ve kânallâhu azîzen hakîmâ(hakîmen).

Alacakları birçok ganimetler de nasip etmiştir. Allah Azîz´dir, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 54:42     عَزِيزٍ     ǎzīzin     aziz olanın
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كُلِّهَا فَأَخَذْنَاهُمْ أَخْذَ عَزِيزٍ مُقْتَدِرٍ

Kezzebû bi âyâtinâ kullihâ fe ehaznâhum ahze azîzin muktedir(muktedirin).

Ayetlerimizin tümünü yalanladılar da biz de onları onurlu ve güçlü birine yaraşır bir yakalayışla yakaladık.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 57:25     عَزِيزٌ     ǎzīzun     daima üstündür
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَأَنْزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمِيزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ ۖ وَأَنْزَلْنَا الْحَدِيدَ فِيهِ بَأْسٌ شَدِيدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ وَرُسُلَهُ بِالْغَيْبِ ۚ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ

Lekad erselnâ rusulenâ bil beyyinâti ve enzelnâ meahumul kitâbe vel mîzâne li yekûmen nâsu bil kıst(kıstı), ve enzelnel hadîde fîhi be’sun şedîdun ve menâfiu lin nâsi ve li ya’lemallâhu men yensuruhu ve rusulehu bil gayb(gaybi), innellâhe kavîyyun azîz(azîzun).

Yemin olsun, biz, resullerimizi açık seçik delillerle gönderdik ve onlarla birlikte Kitap´ı ve ölçüyü de indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar/adaletle doğrulsunlar. Ve demiri de indirdik. Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok yarar vardır. Allah bu sayede, kendisine ve resullerine, gayba inanarak kimin yardım edeceğini bilecektir. Allah Kavî´dir, Azîz´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 58:21     عَزِيزٌ     ǎzīzun     galiptir
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

كَتَبَ اللَّهُ لَأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي ۚ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ

Keteballâhu le aglibenne ene ve rusulî, innallâhe kaviyyun azîz(azîzun).

Allah, "Ben ve resullerim mutlaka galip geleceğiz!" diye yazmıştır. Allah çok güçlüdür, Azîz´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 59:23     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     Azîz’dir (üstün galib)
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزِيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ ۚ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ

Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, elmelikul kuddûsus selâmul mû’minul muheyminul azîzul cebbârul mutekebbir(mutekebbiru), subhânallâhi ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).

Öyle Allah ki O, ilah yok O´ndan gayrı! Melik, Kuddûs, Selâm, Mümin, Müheymin, Azîz, Cebbâr, Mütekebbir. Allah, onların ortak koşmalarından yücedir, arınmıştır.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 62:1     الْعَزِيزِ     l-ǎzīzi     aziz
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim    
    

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ

Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardıl melikil kuddûsil azîzil hakîm(hakîmi).

Göklerdekiler ve yerdekiler o Melik, o Kuddûs, o Azîz, o Hakîm Allah´ı tespih ediyor.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 85:8     الْعَزِيزِ     l-ǎzīzi     aziz
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim    
    

وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَنْ يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ

Ve mâ nekamû minhum illâ en yu’minû billâhil azîzil hamîd(hamîdi).

Onlardan sadece, Azîz ve Hamîd Allah´a iman ettikleri için öç alıyorlardı.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 2:129     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     Aziz olan
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

رَبَّنَا وَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ ۚ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Rabbenâ veb’as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete ve yuzekkîhim inneke entel azîzul hakîm(hakîmu).

"Rabb´imiz! İçlerinden onlara, senin ayetlerini okuyacak, kendilerine Kitap´ı ve hikmeti öğretecek, onları temizleyip arındıracak bir resul gönder. Sen, evet sen, Azîz´sin, tüm ululuk ve onurun sahibisin; Hakîm´sin, tüm hikmetlerin kaynağısın."
 


عَزِيز
[HyperLink1] 2:209     عَزِيزٌ     ǎzīzun     daima üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

فَإِنْ زَلَلْتُمْ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْكُمُ الْبَيِّنَاتُ فَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Fe in zeleltum min ba’di mâ câetkumul beyyinâtu fa’lemû ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun).

Size apaçık deliller geldikten sonra yine yan çizerseniz, şunu bilin ki Allah, tüm yüceliklerin, tüm hikmetlerin sahibidir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 2:220     عَزِيزٌ     ǎzīzun     daima üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ ۗ وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْيَتَامَىٰ ۖ قُلْ إِصْلَاحٌ لَهُمْ خَيْرٌ ۖ وَإِنْ تُخَالِطُوهُمْ فَإِخْوَانُكُمْ ۚ وَاللَّهُ يَعْلَمُ الْمُفْسِدَ مِنَ الْمُصْلِحِ ۚ وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَأَعْنَتَكُمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Fîd dunyâ vel âhirah(âhirati) ve yes’elûneke anil yetâmâ kul ıslâhun lehum hayr(hayrun) ve in tuhâlitûhum fe ıhvânukum vallâhu ya’lemul mufside minel muslih(muslihi) ve lev şâallâhu le a’netekum innallâhe azîzun hakîm(hakîmun).

Dünya ve âhıret hakkında... Sana yetimlerden de soruyorlar. De ki: "Onları, işe yarar hale getirmek kendileri için daha hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir." Allah, bozguncuyu barışseverden ayırmasını bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi zora sürerdi. Allah, tüm onurların sahibi, tüm hikmetlerin sahibidir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 2:228     عَزِيزٌ     ǎzīzun     azizdir
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

وَالْمُطَلَّقَاتُ يَتَرَبَّصْنَ بِأَنْفُسِهِنَّ ثَلَاثَةَ قُرُوءٍ ۚ وَلَا يَحِلُّ لَهُنَّ أَنْ يَكْتُمْنَ مَا خَلَقَ اللَّهُ فِي أَرْحَامِهِنَّ إِنْ كُنَّ يُؤْمِنَّ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ ۚ وَبُعُولَتُهُنَّ أَحَقُّ بِرَدِّهِنَّ فِي ذَٰلِكَ إِنْ أَرَادُوا إِصْلَاحًا ۚ وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذِي عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ ۚ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Vel mutallakâtu yeterabbasne bi enfusihinne selâsete kurûin, ve lâ yahıllu lehunne en yektumne mâ halakallâhu fî erhâmihinne in kunne yu’minne billâhi vel yevmil âhır(âhıri), ve buûletuhunne ehakku bi reddihinne fî zâlike in erâdû ıslâhâ(ıslâhan), ve lehunne mislullezî aleyhinne bil ma’rûf(ma’rûfi), ve lir ricâli aleyhinne dereceh(derecetun), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).

Boşanmış kadınlar kendi başlarına üç âdet ve temizlenme süresi beklerler. Eğer Allah´a ve âhıret gününe inanmakta iseler, Allah´ın onların rahimlerinde yarattığını saklamaları kendilerine helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde herhangi bir şekilde barışmak isterlerse eşlerini geri almaya herkesten daha çok hak sahibidirler. Kadınların, örfe uygun biçimde, sorumluluklarına benzer hakları da vardır. Erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah Azîz´dir, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 2:240     عَزِيزٌ     ǎzīzun     daima üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

وَالَّذِينَ يُتَوَفَّوْنَ مِنْكُمْ وَيَذَرُونَ أَزْوَاجًا وَصِيَّةً لِأَزْوَاجِهِمْ مَتَاعًا إِلَى الْحَوْلِ غَيْرَ إِخْرَاجٍ ۚ فَإِنْ خَرَجْنَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِي مَا فَعَلْنَ فِي أَنْفُسِهِنَّ مِنْ مَعْرُوفٍ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Vellezîne yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcâ(ezvâcen), vasıyyeten li ezvâcihim metâan ilel havli gayre ıhrâc(ıhrâcın), fe in harecne fe lâ cunâha aleykum fî mâ fealne fî enfusihinne min ma’rûf(ma’rûfin), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).

İçinizden ölüp de geriye eşler bırakan erkekler, eşlerinin evden çıkarılmaksızın bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkarlarsa, onların kendileri için yararlı gördüklerini yapmaları yüzünden size bir günah yoktur. Allah Azîz´dir, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 2:260     عَزِيزٌ     ǎzīzun     daima üstün
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ أَرِنِي كَيْفَ تُحْيِي الْمَوْتَىٰ ۖ قَالَ أَوَلَمْ تُؤْمِنْ ۖ قَالَ بَلَىٰ وَلَٰكِنْ لِيَطْمَئِنَّ قَلْبِي ۖ قَالَ فَخُذْ أَرْبَعَةً مِنَ الطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ إِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلَىٰ كُلِّ جَبَلٍ مِنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا ۚ وَاعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke sa’yâ(sa’yen), va’lem ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun).

Hani İbrahim de şöyle yakarmıştı: "Rabb´im, göster bana, nasıl diriltiyorsun ölüleri?" "İnanmadın mı?" diye sordu. "İnandım, dedi, ancak kalbimin tatmin olması için..." Allah dedi ki: "Kuşlardan dört tane al, onları kendine ısındır, alıştır. Sonra her dağın üstüne onlardan bir parça koy. Sonra da onları çağır. Koşarak sana geleceklerdir. Bil ki Allah Azîz´dir, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 3:4     عَزِيزٌ     ǎzīzun     daima üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

مِنْ قَبْلُ هُدًى لِلنَّاسِ وَأَنْزَلَ الْفُرْقَانَ ۗ إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ

Min kablu huden lin nâsi ve enzelel furkân(furkâne), innellezîne keferû bi âyâtillâhi lehum azâbun şedîd(şedîdun), vallâhu azîzun zuntikâm(zuntikâmin).

Daha önce insanlara bir yol gösterici olarak Furkan´ı da indirdi. Şu bir gerçek ki, Allah´ın ayetlerini örtüp inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Ve Allah hem Azîz´dir hem intikam alıcı...
 


عَزِيز
[HyperLink1] 3:6     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     azizdir
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

هُوَ الَّذِي يُصَوِّرُكُمْ فِي الْأَرْحَامِ كَيْفَ يَشَاءُ ۚ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Huvellezî yusavvirukum fîl erhâmi keyfe yeşâ’(yeşâu), lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Rahimlerde sizi dilediğince şekillendiren O´dur. İlâh yok O´ndan başka. Azîz´dir O, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 3:18     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     azizdir
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

شَهِدَ اللَّهُ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَالْمَلَائِكَةُ وَأُولُو الْعِلْمِ قَائِمًا بِالْقِسْطِ ۚ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Şehidallâhu ennehû lâ ilâhe illâ huve, vel melâiketu ve ulûl ilmi kâimen bil kıst(kıstı), lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Allah, kendisinden başka tanrı olmadığına tanıktır. Meleklerle ilim sahipleri de adalet ölçüsüne sarılarak tanıklık etmişlerdir ki, o Azîz ve Hakîm olandan başka hiçbir ilah yoktur.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 3:62     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     azizdir (kesin galib)
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْقَصَصُ الْحَقُّ ۚ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا اللَّهُ ۚ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

İnne hâzâ le huvel kasasul hakk(hakku), ve mâ min ilâhin illâllâh(illâllâhu), ve innellâhe le huvel azîzul hakîm(hakîmu).

İşte, gerçek kıssanın ta kendisi budur. Allah´tan başka ilah yoktur. Ve Allah, elbette Azîz´dir, elbette Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 4:56     عَزِيزًا     ǎzīzen     daima üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا سَوْفَ نُصْلِيهِمْ نَارًا كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُودًا غَيْرَهَا لِيَذُوقُوا الْعَذَابَ ۗ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَزِيزًا حَكِيمًا

İnnellezîne keferû bi âyâtinâ sevfe nuslîhim nâra(nâran), kullemâ nadicet culûduhum beddelnâhum culûden gayrehâ li yezûkûl azâb(azâbe) innallâhe kâne azîzen hakîmâ(hakîmen).

Ayetlerimizi inkâr edenleri yakında bir ateşe yaslayacağız. Derileri piştikçe, azabı tatsınlar diye, derilerini öncekinden başka derilerle değiştireceğiz. Allah Azîz ve Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 4:158     عَزِيزًا     ǎzīzen     daima üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

بَلْ رَفَعَهُ اللَّهُ إِلَيْهِ ۚ وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا

Bel refeahullâhu ileyh(ileyhi). Ve kânallâhu azîzen hakîmâ(hakîmen).

Tam aksine, Allah onu kendisine yükseltti. Allah Azîz´dir, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 4:165     عَزِيزًا     ǎzīzen     üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

رُسُلًا مُبَشِّرِينَ وَمُنْذِرِينَ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللَّهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِ ۚ وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا حَكِيمًا

Rusulen mubeşşirîne ve munzirîne li ellâ yekûne lin nâsi alâllâhi huccetun ba’der rusul(rusuli), ve kânallâhu azîzen hakîmâ(hakîmen).

Müjdeleyici ve uyarıcı resuller gönderdik ki, elçiler geldikten sonra insanların Allah´a karşı kanıtı olmasın. Allah Azîz´dir, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 5:38     عَزِيزٌ     ǎzīzun     daima üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُوا أَيْدِيَهُمَا جَزَاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالًا مِنَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Ves sâriku ves sârikatu faktaû eydiyehumâ cezâen bimâ kesebâ nekâlen minallâh(minallâhi) vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).

Hırsızlık yapan erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah´tan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah Azîz´dir, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 5:95     عَزِيزٌ     ǎzīzun     daima galiptir
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَقْتُلُوا الصَّيْدَ وَأَنْتُمْ حُرُمٌ ۚ وَمَنْ قَتَلَهُ مِنْكُمْ مُتَعَمِّدًا فَجَزَاءٌ مِثْلُ مَا قَتَلَ مِنَ النَّعَمِ يَحْكُمُ بِهِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ هَدْيًا بَالِغَ الْكَعْبَةِ أَوْ كَفَّارَةٌ طَعَامُ مَسَاكِينَ أَوْ عَدْلُ ذَٰلِكَ صِيَامًا لِيَذُوقَ وَبَالَ أَمْرِهِ ۗ عَفَا اللَّهُ عَمَّا سَلَفَ ۚ وَمَنْ عَادَ فَيَنْتَقِمُ اللَّهُ مِنْهُ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ

Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ taktulûs sayde ve entum hûrûm(hûrûmun) ve men katelehu minkum muteammiden fe cezâun mislu mâ katele min en neami yahkumu bihî zevâ adlin minkum hedyen bâligal ka’beti ev keffâratun taâmu mesâkîne ev adlu zâlike siyâmen li yezûka vebâle emrih(emrihî) afâllâhu amma selef(selefe) ve men âde fe yentakimullâhu minh(minhu) vallâhu azîzun zûntikâm(zûntikâmin).

Ey iman sahipleri! İhramda olduğunuz zaman av öldürmeyin. Sizden kim kasten onu öldürürse cezası şudur: Öldürdüğü hayvana denk deve-sığır, davar cinsinden, Kâbe´ye varacak kurbanlık bir hediye ki, içinizden adalet sahibi iki kişi belirleyecektir. Yahut yoksullara yedirme şeklinde bir keffâret, yahut buna denk oruç. Taki yaptığının vebalini tatsın. Allah, geçmişi affetmiştir. Kim bir daha yaparsa, Allah ondan öc alacaktır. Allah çok güçlüdür, öc alıcıdır.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 5:118     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     daima üstünsün
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

إِنْ تُعَذِّبْهُمْ فَإِنَّهُمْ عِبَادُكَ ۖ وَإِنْ تَغْفِرْ لَهُمْ فَإِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

İn tuazzibhum fe innehum ibâduk(ibâduke), ve in tagfir lehum fe inneke entel azîzul hakîm(hakîmu).

"Onlara azap edersen, onlar senin kullarındır. Ama onları bağışlarsan hiç kuşkusuz, sen tüm gücün sahibi, tüm hikmetlerin sahibisin."
 


عَزِيز
[HyperLink1] 6:96     الْعَزِيزِ     l-ǎzīzi     o üstün
 
İsim         Eril, Tekil    Mecrûr İsim    
    

فَالِقُ الْإِصْبَاحِ وَجَعَلَ اللَّيْلَ سَكَنًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ حُسْبَانًا ۚ ذَٰلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ

Fâlikul ısbâh(ısbâhı), ve cealel leyle sekenen veş şemse vel kamere husbânâ(husbânen), zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi).

Şafağı yarıp sabahı ortaya çıkaran/Fâlık O´dur! Geceyi dinlenme zamanı yaptı; Güneş´i ve Ay´ı hesap aracı. İşte budur ölçülendirmesi o Azîz´in, o Alîm´in!
 


عَزِيز
[HyperLink1] 8:10     عَزِيزٌ     ǎzīzun     daima üstün
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

وَمَا جَعَلَهُ اللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ وَلِتَطْمَئِنَّ بِهِ قُلُوبُكُمْ ۚ وَمَا النَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Ve mâ cealehullâhu illâ buşrâ ve li tatmainne bihî kulûbukum ve men nasru illâ min indillâh(indillâhi), innallâhe azîzun hakîm(hakîmun).

Allah bunu, sadece bir müjde olsun ve o sayede kalpleriniz huzur ve rahatlık bulsun diye yaptı. Yardım yalnız ve yalnız Allah katındandır. Hiç şüphesiz Allah Azîz´dir, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 8:49     عَزِيزٌ     ǎzīzun     daima galibtir
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

إِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ غَرَّ هَٰؤُلَاءِ دِينُهُمْ ۗ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ فَإِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

İz yekûlul munâfikûne vellezîne fî kulûbihim maradun garrehâulâi dînuhum, ve men yetevekkel alallâhi fe innallâhe azîzun hakîm(hakîmun).

İkiyüzlülerle kalplerinde hastalık olanlar şöyle diyorlardı: "Bunları, dinleri aldatmış." Oysa Allah´a güvenip dayanan bilir ki, Allah Azîz ve Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 8:63     عَزِيزٌ     ǎzīzun     daima üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

وَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ ۚ لَوْ أَنْفَقْتَ مَا فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا مَا أَلَّفْتَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ أَلَّفَ بَيْنَهُمْ ۚ إِنَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Ve ellefe beyne kulûbihim, lev enfakte mâ fîl ardı cemîan mâ ellefte beyne kulûbihim ve lâkinnallâhe ellefe beynehum, innehu azîzun hakîm(hakîmun).

Onların kalplerini kaynaştıran da O´dur. Sen, yeryüzündeki herşeyi bağışlasaydın, onların kalplerini yine de kaynaştıramazdın; ama Allah onları birbirine ısıtıp yaklaştırmıştır. O´dur Azîz ve Hakîm.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 8:67     عَزِيزٌ     ǎzīzun     daima üstün
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

مَا كَانَ لِنَبِيٍّ أَنْ يَكُونَ لَهُ أَسْرَىٰ حَتَّىٰ يُثْخِنَ فِي الْأَرْضِ ۚ تُرِيدُونَ عَرَضَ الدُّنْيَا وَاللَّهُ يُرِيدُ الْآخِرَةَ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Mâ kâne li nebiyyin en yekûne lehû esrâ hattâ yushıne fîl ard(ardı), turîdûne aradad dunyâ, vallâhu yurîdul ahıreh(ahırete), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).

Hiçbir peygamber için, yeryüzünde ağır basmadıkça, esirlere sahip olmak uygun değildir. Siz şu iğreti dünyanın nimetini istiyorsunuz; Allah ise âhireti istiyor. Allah Azîz´dir, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 11:91     بِعَزِيزٍ     biǎzīzin     bir üstünlüğün
 
İsim         Eril, Tekil    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

قَالُوا يَا شُعَيْبُ مَا نَفْقَهُ كَثِيرًا مِمَّا تَقُولُ وَإِنَّا لَنَرَاكَ فِينَا ضَعِيفًا ۖ وَلَوْلَا رَهْطُكَ لَرَجَمْنَاكَ ۖ وَمَا أَنْتَ عَلَيْنَا بِعَزِيزٍ

Kâlû yâ Şuaybu mâ nefkahu kesîren mimmâ tekûlu ve innâ le nerâke fînâ daîfâ(daîfen), ve lev lâ rehtuke le recemnâke ve mâ ente aleynâ bi azîz(azîzin).

Dediler ki: "Ey Şuayb! Söylediklerinin birçoğunu anlamıyoruz. Ve biz seni aramızda zayıf bir adam olarak görüyoruz. Hani kabilen olmasa, kafanı taşla ezivereceğiz. Senin bize karşı hiçbir üstünlüğün yok."
 


عَزِيز
[HyperLink1] 12:78     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     vezir
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

قَالُوا يَا أَيُّهَا الْعَزِيزُ إِنَّ لَهُ أَبًا شَيْخًا كَبِيرًا فَخُذْ أَحَدَنَا مَكَانَهُ ۖ إِنَّا نَرَاكَ مِنَ الْمُحْسِنِينَ

Kâlû yâ eyyuhel azîzu inne lehû eben şeyhan kebîren fe huz ehadenâ mekâneh(mekânehu), innâ nerâke minel muhsinîn(muhsinîne).

Kardeşler dediler ki: "Ey vezir! Bunun ihtiyar bir babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy. Senin iyilikseverlerden olduğuna inanıyoruz."
 


عَزِيز
[HyperLink1] 12:88     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     vezir
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

فَلَمَّا دَخَلُوا عَلَيْهِ قَالُوا يَا أَيُّهَا الْعَزِيزُ مَسَّنَا وَأَهْلَنَا الضُّرُّ وَجِئْنَا بِبِضَاعَةٍ مُزْجَاةٍ فَأَوْفِ لَنَا الْكَيْلَ وَتَصَدَّقْ عَلَيْنَا ۖ إِنَّ اللَّهَ يَجْزِي الْمُتَصَدِّقِينَ

Fe lemmâ dehalû aleyhi kâlû yâ eyyuhel azîzu messenâ ve ehlened durru ve ci’nâ bi bidâatin muzcâtin fe evfi lenel keyle ve tesaddak aleynâ, innallâhe yeczîl mutesaddikîn(mutesaddikîne).

Tekrar Yûsuf´un yanına girdiklerinde şöyle dediler: "Ey Vezir! Bize de ailemize de zorluk dokundu. Önemsiz bir sermaye ile geldik. Sen bize tam ölçü zahire ver, bize sadaka vermiş ol. Allah, karşılıksız verenleri ödüllendirir."
 


عَزِيز
[HyperLink1] 14:4     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     azizdir
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ إِلَّا بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ ۖ فَيُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azîz´dir, Hakîm´dir O!
 


عَزِيز
[HyperLink1] 14:20     بِعَزِيزٍ     biǎzīzin     güç
 
İsim         Eril, Tekil    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

وَمَا ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ

Ve mâ zâlike alallâhi bi azîz(azîzin).

Bu, Allah´a hiç de zor gelmez.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 16:60     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     azizdir
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

لِلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ مَثَلُ السَّوْءِ ۖ وَلِلَّهِ الْمَثَلُ الْأَعْلَىٰ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Lillezîne lâ yu’minûne bil âhıreti meselus sev’(sev’i), ve lillâhil meselul â’lâ, ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Âhirete inanmayanlar için kötülük örneği var. En yüce örnekse Allah içindir. O´dur Azîz, O´dur Hakîm.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 26:9     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîme).

Ve hiç kuşku yok, senin Rabbin gerçekten mutlak Azîz, mutlak Rahîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 26:68     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     üstün olan
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).

Ve şüphesiz, senin Rabbindir O mutlak Azîz, mutlak Rahîm.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 26:104     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     üstün olan
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).

Ve kuşkusuz senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 26:122     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     üstün olan
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).

Kuşkusuz, senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 26:140     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     üstün olan
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).

Kuşkusuz, senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 26:159     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     üstün olan
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).

Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 26:175     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     üstün olan
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).

Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm...
 


عَزِيز
[HyperLink1] 26:191     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     üstün olan
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

Ve inne rabbeke le huvel azîzur rahîm(rahîmu).

Ve senin Rabbin mutlak Azîz, mutlak Rahîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 26:217     الْعَزِيزِ     l-ǎzīzi     galib olan
 
İsim         Eril, Tekil    Mecrûr İsim    
    

وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ

Ve tevekkel alel azîzir rahîm(rahîmi).

O Azîz, o Rahîm olana güvenip dayan.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 27:34     أَعِزَّةَ     eǐzzete     şereflilerini
 
İsim         Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

قَالَتْ إِنَّ الْمُلُوكَ إِذَا دَخَلُوا قَرْيَةً أَفْسَدُوهَا وَجَعَلُوا أَعِزَّةَ أَهْلِهَا أَذِلَّةً ۖ وَكَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ

Kâlet innel mulûke izâ dehalû karyeten efsedûhâ ve cealû eizzete ehlihâ ezilleh(ezilleten), ve kezâlike yef’alûn(yef’alûne).

Melike dedi: "Şu bir gerçek ki krallar bir kente/bir memlekete girdiler mi, orada bozgun çıkarırlar; oranın onurlu insanlarını zelil, sefil ederler. İşte böyle yaparlar."
 


عَزِيز
[HyperLink1] 27:78     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     azizdir
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِي بَيْنَهُمْ بِحُكْمِهِ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْعَلِيمُ

İnne rabbeke yakdî beynehum bi hukmihî, ve huvel azîzul alîm(alîmu).

Rabbin, o İsrailoğulları arasında hükmünü verip gereğini yapacaktır. Azîz´dir, Alîm´dir O.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 29:26     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     Azizdir
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

فَآمَنَ لَهُ لُوطٌ ۘ وَقَالَ إِنِّي مُهَاجِرٌ إِلَىٰ رَبِّي ۖ إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Fe âmene lehu lût (lûtun) ve kâle innî muhâcirun ilâ rabbî, innehu huvel azîzul hakîm(hakîmu).

O´na Lût iman etti. Ve dedi: "Ben Rabbime hicret edeceğim. Kuşkusuz, O, mutlak Azîz, mutlak Hakîm´dir."
 


عَزِيز
[HyperLink1] 29:42     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ مِنْ شَيْءٍ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

İnnallâhe ya’lemu mâ yed’ûne min dûnihî min şey’(şey’in), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Allah, onların, kendisinden başka ne gibi bir şeye yalvardıklarını / kulluk ettiklerini bilir. O´dur Azîz, O´dur Hakîm.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 30:5     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     galiptir
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

بِنَصْرِ اللَّهِ ۚ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ ۖ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

Bi nasrillâh(nasrillâhi), yansuru men yeşâ’(yeşâu), ve huvel azîzur rahîm(rahîmu).

Allah´ın yardımıyla. Dilediğine yardım eder O! Azîz´dir, Rahîm´dir O.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 30:27     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

وَهُوَ الَّذِي يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ وَهُوَ أَهْوَنُ عَلَيْهِ ۚ وَلَهُ الْمَثَلُ الْأَعْلَىٰ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Ve huvellezî yebdeul halka summe yuîduhu, ve huve ehvenu aleyh(aleyhi), ve lehul meselul a’lâ fîs semâvâti vel ard(ardı), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Yaratmaya ilk başlayan/yaratılanları ilk yaratan O´dur. Sonra onları çevirip yeniden yaratacaktır. Bu O´nun için çok da kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce örnekler/en yüce sıfatlar O´nundur. O´dur Azîz, O´dur Hakîm...
 


عَزِيز
[HyperLink1] 31:9     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

خَالِدِينَ فِيهَا ۖ وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Hâlidîne fîhâ, va’dallâhi hakkâ(hakkan), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Sürekli kalacaklardır orada. Allah´ın hak vaadidir bu. Azîz´dir, Hakîm´dir O.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 35:2     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

مَا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا ۖ وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِهِ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Mâ yeftehillâhu lin nâsi min rahmetin fe lâ mumsike lehâ, ve mâ yumsik fe lâ mursile lehu min ba’dih(ba’dihî), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Allah´ın insanlar için açıp yaydığı rahmeti hiç kimse tutup kısamaz. Onun tutup kıstığını ise O´ndan sonra salıp açacak yoktur. Azîz´dir O, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 35:17     بِعَزِيزٍ     biǎzīzin     zorlu
 
İsim         Eril, Tekil    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

وَمَا ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ بِعَزِيزٍ

Ve mâ zâlike alâllâhi bi azîz(azîzin).

Ve bu, Allah´a hiç de güç gelmez.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 38:66     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     daima üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الْعَزِيزُ الْغَفَّارُ

Rabbus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumel azîzul gaffâr(gaffâru).

"Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Rabbi´dir O. Azîz ve Gaffâr..."
 


عَزِيز
[HyperLink1] 39:5     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     azizdir
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ ۖ يُكَوِّرُ اللَّيْلَ عَلَى النَّهَارِ وَيُكَوِّرُ النَّهَارَ عَلَى اللَّيْلِ ۖ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ ۖ كُلٌّ يَجْرِي لِأَجَلٍ مُسَمًّى ۗ أَلَا هُوَ الْعَزِيزُ الْغَفَّارُ

Halakas semâvâti vel arda bil hakk(hakkı), yukevvirul leyle alen nehâri ve yukevvirun nehâre alel leyli ve sehhareş şemse vel kamer(kamere), kullun yecrî li ecelin musemmâ(musemmen), e lâ huvel azîzul gaffâr(gaffâru).

Gökleri ve yeri hak olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üstüne çekip örtüyor; gündüzü de gecenin üstüne sarıp dürüyor. Güneş´i ve Ay´ı bir buyruğa boyun eğdirmiştir. Hepsi, belirlenmiş bir süreye kadar akıp gider. Gözünüzü açın; Aziz´dir O, Gaffar´dır.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 39:37     بِعَزِيزٍ     biǎzīzin     aziz
 
İsim         Eril, Tekil    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

وَمَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُضِلٍّ ۗ أَلَيْسَ اللَّهُ بِعَزِيزٍ ذِي انْتِقَامٍ

Ve men yehdillâhu fe mâ lehu min mudıll(mudıllin), e leysallâhu bi azîzin zîntikâm(zîntikâmin).

Allah´ın kılavuzluk ettiğini ise saptıran olamaz. Allah Aziz ve intikam alıcı değil mi?
 


عَزِيز
[HyperLink1] 40:8     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     üstün olan
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدْتَهُمْ وَمَنْ صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ ۚ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Rabbenâ ve edhilhum cennâti adninilletî vaadtehum ve men salaha min âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyyâtihim inneke entel azîzul hakîm(hakîmu).

"Ey Rabbimiz, onları kendilerine vaat etmiş olduğun Adn cennetlerine koy! Atalarından, eşlerinden, zürriyetlerinden barışa yönelenleri de. Azîz ve Hakîm olan, hiç kuşkusuz sensin, sen!"
 


عَزِيز
[HyperLink1] 40:42     الْعَزِيزِ     l-ǎzīzi     aziz olana
 
İsim         Eril, Tekil    Mecrûr İsim    
    

تَدْعُونَنِي لِأَكْفُرَ بِاللَّهِ وَأُشْرِكَ بِهِ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ وَأَنَا أَدْعُوكُمْ إِلَى الْعَزِيزِ الْغَفَّارِ

Ted’ûnenî li ekfure billâhi ve uşrike bihî mâ leyse lî bihî ilmun ve ene ed’ûkum ilel azîzil gaffâr(gaffâri).

"Siz beni, Allah´a nankörlük etmeye ve hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyi O´na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Bense sizi o Azîz ve Gaffâr olana davet ediyorum."
 


عَزِيز
[HyperLink1] 41:12     الْعَزِيزِ     l-ǎzīzi     güçlü olanın
 
İsim         Eril, Tekil    Mecrûr İsim    
    

فَقَضَاهُنَّ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ فِي يَوْمَيْنِ وَأَوْحَىٰ فِي كُلِّ سَمَاءٍ أَمْرَهَا ۚ وَزَيَّنَّا السَّمَاءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَحِفْظًا ۚ ذَٰلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ

Fe kadâhunne seb’a semâvâtin fî yevmeyni ve evhâ fî kulli semâin emrehâ ve zeyyennes semâed dunyâ bi mesâbîha ve hıfzâ(hıfzen), zâlike takdîrul azîzil alîm(alîmi).

Böylece onları, iki günde yedi gök halinde takdir edip her göğe kendi iş ve oluşunu vahyetti. Ve biz, arza en yakın göğü kandillerle ve bir korumayla donattık. İşler bunlar Azîz ve Alîm olanın takdiridir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 43:9     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     çok üstün olan
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ الْعَزِيزُ الْعَلِيمُ

Ve le in seeltehum men halakas semâvâti vel arda le yekûlunne halakahunnel azîzul alîm(alîmu).

Yemin olsun, eğer onlara, "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, kesinlikle şöyle diyeceklerdir: "Onları, Azîz ve Alîm olan yarattı!"
 


عَزِيز
[HyperLink1] 44:42     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

إِلَّا مَنْ رَحِمَ اللَّهُ ۚ إِنَّهُ هُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

İllâ men rahimallâh(rahimallâhu), innehu huvel azîzur rahîm(rahîmu).

Allah´ın rahmet ettiği kimse müstesna. Allah Azîz´dir, Rahîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 44:49     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     üstündün
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

ذُقْ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْكَرِيمُ

Zuk, inneke entel azîzul kerîm(kerîmu).

"Tat bakalım! Hani sen onurluydun, seçkindin."
 


عَزِيز
[HyperLink1] 45:37     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     azizdir
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

وَلَهُ الْكِبْرِيَاءُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Ve lehul kibriyâu fîs semâvâti vel ard(ardı), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Göklerde ve yerde ululuk/büyüklük O´nundur! Azîz´dir O, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 57:1     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     azizdir
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Sebbeha lillâhi mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Göklerde ve yerdeki her şey Allah´ı tespih etmektedir. Azîz´dir O, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 59:1     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۖ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Sebbeha lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah´ı tespih etmiştir. Azîz´dir O, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 59:24     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     Azîz’dir (mutlak galip)
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ ۖ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَىٰ ۚ يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Huvallâhul hâlikul bâriûl musavviru lehul esmâul husnâ, yusebbihu lehu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı) ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Allah´tır O! Haalik, Bâri´, Musavvir´dir O! En güzel isimler/Esmâül Hüsna O´nundur. Göklerde ne var, yerde ne varsa O´nu tespih eder. Azîz´dir O, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 60:5     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     yegane galib
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلَّذِينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا ۖ إِنَّكَ أَنْتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Rabbenâ lâ tec’alnâ fitneten lillezîne keferû, vagfir lenâ rabbenâ, inneke entel azîzul hakîm(hakîmu).

"Ey Rabbimiz! Bizi, küfre sapanlar için bir fitne/imtihan aracı yapma! Bağışla bizi ey Rabbimiz! Sen, yalnız sen sonsuz kudretin, sonsuz hikmetin sahibisin."
 


عَزِيز
[HyperLink1] 61:1     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ سَبَّحَ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۖ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Sebbeha lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), ve huvel âzîzul hakîm(hakîmu).

Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah´ı tespih etmiştir. Azîz´dir O, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 62:3     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     azizdir
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

وَآخَرِينَ مِنْهُمْ لَمَّا يَلْحَقُوا بِهِمْ ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Ve âharîne minhum lemmâ yelhakû bi him, ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).

O resulü, ümmîlerden olup da henüz onlara katılmamış bulunan başka kimselere de gönderdi. O´dur Azîz, O´dur Hakîm.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 64:18     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     azizdir
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Âlimul gaybi veş şehâdetil azîzul hakîm(hakîmu).

Görünmeyen ve görünen âlemleri bilendir O; Azîz´dir, Hakîm´dir.
 


عَزِيز
[HyperLink1] 67:2     الْعَزِيزُ     l-ǎzīzu     üstündür
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

الَّذِي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيَاةَ لِيَبْلُوَكُمْ أَيُّكُمْ أَحْسَنُ عَمَلًا ۚ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْغَفُورُ

Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ(amelen), ve huvel azî zul gafûr(gafûru).

Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O´dur. Azîz´dir O, Gafûr´dur.