KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Ha-Lam-Mim      ح ل م 

To dream, have a vision. Attain to puberty. Experience an emission of seminal fluid (whether awake or in sleep), dream of copulation in sleep. To be forbearing or clement, to forgive and conceal offences, to be moderate/gentle/deliberate/leisurely in manner, patient.

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 21 kez geçiyor.

Gövde(ler)

6 kez حُلُم
15 kez حَلِيم

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


حُلُم
[HyperLink1] 12:44     أَحْلَامٍ     eHlāmin     düşler
 
İsim         Eril, Çoğul    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

قَالُوا أَضْغَاثُ أَحْلَامٍ ۖ وَمَا نَحْنُ بِتَأْوِيلِ الْأَحْلَامِ بِعَالِمِينَ

Kâlû adgâsu ahlâm(ahlâmin), ve mâ nahnu bi te’vîlil ahlâmi bi âlimîn(âlimîne).

Dediler ki: "Bunlar, demet demet hayallerden ibarettir. Biz, hayal ve kuruntuların yorumunu bilenler değiliz."
 


حُلُم
[HyperLink1] 12:44     الْأَحْلَامِ     l-eHlāmi     düşlerin
 
İsim         Eril, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

قَالُوا أَضْغَاثُ أَحْلَامٍ ۖ وَمَا نَحْنُ بِتَأْوِيلِ الْأَحْلَامِ بِعَالِمِينَ

Kâlû adgâsu ahlâm(ahlâmin), ve mâ nahnu bi te’vîlil ahlâmi bi âlimîn(âlimîne).

Dediler ki: "Bunlar, demet demet hayallerden ibarettir. Biz, hayal ve kuruntuların yorumunu bilenler değiliz."
 


حُلُم
[HyperLink1] 21:5     أَحْلَامٍ     eHlāmin     hayallerdir
 
İsim         Eril, Çoğul    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

بَلْ قَالُوا أَضْغَاثُ أَحْلَامٍ بَلِ افْتَرَاهُ بَلْ هُوَ شَاعِرٌ فَلْيَأْتِنَا بِآيَةٍ كَمَا أُرْسِلَ الْأَوَّلُونَ

Bel kâlû adgâsu ahlâmin belifterâhu bel huve şâır(şâırun), fel ye’tinâ bi âyetin kemâ ursilel evvelûn(evvelûne).

Şöyle de dediler: "Saçma sapan rüyalar bunlar! Belki de uydurduğu bir yalandır. Belki de bir şairdir o. Hadi bir mucize getirsin bize, öncekilere gönderildiği gibi..."
 


حُلُم
[HyperLink1] 24:58     الْحُلُمَ     l-Hulume     erginliğe
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِيَسْتَأْذِنْكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنْكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ ۚ مِنْ قَبْلِ صَلَاةِ الْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُمْ مِنَ الظَّهِيرَةِ وَمِنْ بَعْدِ صَلَاةِ الْعِشَاءِ ۚ ثَلَاثُ عَوْرَاتٍ لَكُمْ ۚ لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ ۚ طَوَّافُونَ عَلَيْكُمْ بَعْضُكُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ ۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Yâ eyyuhellezîne âmenû li yeste’zinkumullezîne meleket eymânukum vellezîne lem yeblugûl hulume minkum selâse merrât(merrâtin), min kabli salâtil fecri, ve hînetedaûne siyâbekum minez zahîrat(zahîrati), ve min ba’di salâtil ışâi, selâsu avrâtin lekum, leyse aleykum ve lâ aleyhim cunâhun ba’de hunn(hunne), tavvâfûne aleykum ba’dukum alâ ba’d(ba’dın), kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyât(âyâti), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).

Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlarla, ergenlik yaşına gelmemiş olanlarınız sizden üç durumda izin istesinler: Sabah namazından önce, öğlen vaktinde elbiselerinizi çıkardığınızda, akşam kılınan namazdan sonra... Kaygılanacağınız üç vakittir bunlar. Bunlar dışında size de onlara da bir günah yoktur. Aranızda dolaşırlar, birbirinize bakabilirsiniz. Allah, ayetleri size işte böyle açıklıyor. Allah Alîm´dir, Hakîm´dir.
 


حُلُم
[HyperLink1] 24:59     الْحُلُمَ     l-Hulume     erginlik çağına
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَإِذَا بَلَغَ الْأَطْفَالُ مِنْكُمُ الْحُلُمَ فَلْيَسْتَأْذِنُوا كَمَا اسْتَأْذَنَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ

Ve izâ belegal etfâlu minkumul hulume felyeste´zinû kemeste´zenellezîne min kablihim, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtih(âyâtihî), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).

Çocuklarınız ergenlik çağına ulaştığında, kendilerinden öncekilerin izin istediği gibi izin istesinler. Allah size ayetleri işte böyle açıklıyor. Allah her şeyi bilir, hikmeti sınırsızdır.
 


حُلُم
[HyperLink1] 52:32     أَحْلَامُهُمْ     eHlāmuhum     akılları (mı?)
 
İsim         Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

أَمْ تَأْمُرُهُمْ أَحْلَامُهُمْ بِهَٰذَا ۚ أَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ

Em te’muruhum ahlâmuhum bi hâzâ em hum kavmun tâgûn (tâgûne).

Acaba bunu onlara hayalleri mi emrediyor yoksa bunlar azmış bir topluluk mu?
 


حَلِيم
[HyperLink1] 2:225     حَلِيمٌ     Halīmun     halimdir
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللَّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا كَسَبَتْ قُلُوبُكُمْ ۗ وَاللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ

Lâ yuâhızukumullâhu bil lagvi fî eymânikum ve lâkin yuâhızukum bi mâ kesebet kulûbukum vallâhu gafûrun halîm(halîmun).

Allah sizi, dil sürçmesi sonucu lağv olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz; ama O sizi kalplerinizin kazandığından hesaba çeker. Allah Gafûr´dur, çok affeder; Halîm´dir, çok yumuşak davranır.
 


حَلِيم
[HyperLink1] 2:235     حَلِيمٌ     Halīmun     halimdir
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا عَرَّضْتُمْ بِهِ مِنْ خِطْبَةِ النِّسَاءِ أَوْ أَكْنَنْتُمْ فِي أَنْفُسِكُمْ ۚ عَلِمَ اللَّهُ أَنَّكُمْ سَتَذْكُرُونَهُنَّ وَلَٰكِنْ لَا تُوَاعِدُوهُنَّ سِرًّا إِلَّا أَنْ تَقُولُوا قَوْلًا مَعْرُوفًا ۚ وَلَا تَعْزِمُوا عُقْدَةَ النِّكَاحِ حَتَّىٰ يَبْلُغَ الْكِتَابُ أَجَلَهُ ۚ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي أَنْفُسِكُمْ فَاحْذَرُوهُ ۚ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌ

Ve lâ cunâhe aleykum fîmâ arradtum bihî min hitbetin nisâi ev eknentum fî enfusikum, alimallâhu ennekum se tezkurûnehunne ve lâkin lâ tuvâıdûhunne sirran illâ en tekûlû kavlen ma’rûfâ(ma’rûfen), ve lâ ta’zimû ukdeten nikâhı hattâ yeblugal kitâbu eceleh(ecelehu), va’lemû ennallâhe ya’lemu mâ fî enfusikum fahzerûh(fahzerûhu), va’lemû ennallâhe gafûrun halîm(halîmun).

İddet bekleyen kadınlara evlenme isteğinizi dolaylı yoldan anlatmanızda veya böyle bir şeyi içinizde saklamanızda sizin için hiç bir günah yoktur. Allah bilmiştir ki, siz onları mutlaka anacaksınız, unutmayacaksınız. Bu sırada onlarla, örfün normal göreceği sözlerle konuşma dışında gizli bir buluşma için anlaşmayın. Ve zorunlu olan süre doluncaya kadar nikahı bağlamaya girişmeyin. Bilin ki Allah, benliklerinizin içindekini bilir. O´ndan sakının. Ve bilin ki Allah çok affedicidir, çok yumuşak davranışlıdır.
 


حَلِيم
[HyperLink1] 2:263     حَلِيمٌ     Halīmun     halimdir
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

قَوْلٌ مَعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِنْ صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَا أَذًى ۗ وَاللَّهُ غَنِيٌّ حَلِيمٌ

Kavlun ma’rûfun ve magfiretun, hayrun min sadakatin yetbeuhâ ezâ(ezen), vallâhu ganiyyun halîm(halîmun).

Güzel, yapıcı bir söz, bir bağışlama, ardından bir eziyet gelen sadakadan daha üstündür. Allah Ganî´dir, cömertliğine sınır yoktur; Halîm´dir, hoşgörüsüne sınır yoktur.
 


حَلِيم
[HyperLink1] 3:155     حَلِيمٌ     Halīmun     halimdir
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

إِنَّ الَّذِينَ تَوَلَّوْا مِنْكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ إِنَّمَا اسْتَزَلَّهُمُ الشَّيْطَانُ بِبَعْضِ مَا كَسَبُوا ۖ وَلَقَدْ عَفَا اللَّهُ عَنْهُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌ

İnnellezîne tevellev minkum yevmel tekal cem’âni, inne mestezellehumuş şeytânu bi ba’di mâ kesebû, ve lekad afâllâhu anhum innallâhe gafûrun halîm(halîmun).

İki topluluğun karşılaştığı gün geri dönüp gidenleriniz var ya, yaptıkları bazı işler yüzünden şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti. Andolsun, Allah onları yine de affetti. Allah Gafûr´dur, Halîm´dir.
 


حَلِيم
[HyperLink1] 4:12     حَلِيمٌ     Halīmun     halimdir
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ أَزْوَاجُكُمْ إِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُنَّ وَلَدٌ ۚ فَإِنْ كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌ فَلَكُمُ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَ ۚ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِينَ بِهَا أَوْ دَيْنٍ ۚ وَلَهُنَّ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ إِنْ لَمْ يَكُنْ لَكُمْ وَلَدٌ ۚ فَإِنْ كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُمْ ۚ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَا أَوْ دَيْنٍ ۗ وَإِنْ كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلَالَةً أَوِ امْرَأَةٌ وَلَهُ أَخٌ أَوْ أُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ ۚ فَإِنْ كَانُوا أَكْثَرَ مِنْ ذَٰلِكَ فَهُمْ شُرَكَاءُ فِي الثُّلُثِ ۚ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصَىٰ بِهَا أَوْ دَيْنٍ غَيْرَ مُضَارٍّ ۚ وَصِيَّةً مِنَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَلِيمٌ

Ve lekum nısfu mâ tereke ezvâcukum in lem yekun lehunne veled(veledun), fe in kâne lehunne veledun fe lekumur rubuu mimmâ terekne min ba’di vasıyyetin yûsîne bihâ ev deyn(deynin) ve le hunner rubuu mimmâ terektum in lem yekun lekum veled(veledun) fe in kâne lekum veledun fe le hunnes sumunu mimmâ terektum min ba’di vasıyyetin tûsûne bihâ ev deyn(deynin) ve in kâne raculun yûresu kelâleten ev imraetun ve lehû ahun ev uhtun fe li kulli vâhidin min humâs sudus(sudusu), fe in kânû eksere min zâlike fe hum şurekâu fîs sulusi min ba’di vasiyyetin yûsâ bihâ ev deynin gayre mudârr(mudârrin), vasıyyeten minallâh(minallâhi) vallâhu alîmun halîm(halîmun).

Zevcelerinizin geriye bıraktığının yarısı sizindir, eğer onların çocuğu yoksa. Eğer onların çocuğu varsa, vasiyet ettikleri ve borçları ödendikten sonra geriye bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Eğer sizin çocuğunuz yoksa bıraktığınızın dörtte biri zevcelerinizindir. Eğer sizin çocuğunuz varsa bu durumda, yaptığınız vasiyet ve borcunuz ödendikten sonra geriye kalanın sekizde biri zevcelerinizindir. Eğer miras bırakan erkek veya kadının ana-babası ve çocuğu yok da erkek kardeşi veya kız kardeşi varsa, bu kardeşlerden herbirine altıda bir düşer. Kardeşler bundan fazla ise bu takdirde onlar, yapılmış bulunan vasiyet ve borç ödendikten sonra üçte bire ortaktırlar. Kimseye zarar verilmemelidir. Allah´tan bir öneridir bu. Allah Alîm´dir, Halîm´dir.
 


حَلِيم
[HyperLink1] 5:101     حَلِيمٌ     Halīmun     halimdir
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَسْأَلُوا عَنْ أَشْيَاءَ إِنْ تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْ وَإِنْ تَسْأَلُوا عَنْهَا حِينَ يُنَزَّلُ الْقُرْآنُ تُبْدَ لَكُمْ عَفَا اللَّهُ عَنْهَا ۗ وَاللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ

Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tes’elû an eşyâe in tubde lekum tesu’kum, ve in tes’elû anhâ hîne yunezzelul kur’ânu tubde lekum afâllâhu anhâ vallâhu gafûrun hâlîm(hâlîmun).

Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kur´an indirilmekte iken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onlardan vazgeçmiştir. Allah Gafûr´dur, Halîm´dir.
 


حَلِيم
[HyperLink1] 9:114     حَلِيمٌ     Halīmun     yumuşak huylu idi
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

وَمَا كَانَ اسْتِغْفَارُ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ إِلَّا عَنْ مَوْعِدَةٍ وَعَدَهَا إِيَّاهُ فَلَمَّا تَبَيَّنَ لَهُ أَنَّهُ عَدُوٌّ لِلَّهِ تَبَرَّأَ مِنْهُ ۚ إِنَّ إِبْرَاهِيمَ لَأَوَّاهٌ حَلِيمٌ

Ve mâ kânestigfâru ibrâhîme li ebîhi illâ an mev’ıdetin vaadehâ iyyâh(iyyâhu), fe lemmâ tebeyyene lehû ennehuaduvvun lillâhi teberre’e minh(minhu), inne ibrâhîme le evvâhun halîm(halîmun).

İbrahim´in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. Onun Allah düşmanı olduğu kendisi için açıklık kazanınca, ondan uzaklaştı. Şu bir gerçek ki, İbrahim başkaları için gamlanıp ah eden ince yürekli, yumuşak bir insandı/tam bir evvâhtı.
 


حَلِيم
[HyperLink1] 22:59     حَلِيمٌ     Halīmun     halimdir
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

لَيُدْخِلَنَّهُمْ مُدْخَلًا يَرْضَوْنَهُ ۗ وَإِنَّ اللَّهَ لَعَلِيمٌ حَلِيمٌ

Le yudhılennehum mudhalen yerdavneh(yerdavnehu), ve innallâhe le alîmun halîm(halîmun).

Onları, razı olacakları bir yere elbette sokacaktır. Allah elbette ki, Alîm´dir, Halîm´dir.
 


حَلِيم
[HyperLink1] 33:51     حَلِيمًا     Halīmen     halimdir
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

تُرْجِي مَنْ تَشَاءُ مِنْهُنَّ وَتُؤْوِي إِلَيْكَ مَنْ تَشَاءُ ۖ وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَ ۚ ذَٰلِكَ أَدْنَىٰ أَنْ تَقَرَّ أَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَا آتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّ ۚ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا فِي قُلُوبِكُمْ ۚ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَلِيمًا

Turcî men teşâu minhunne ve tu’vî ileyke men teşâu, ve menibtegayte mimmen azelte fe lâ cunâha aleyk(aleyke), zâlike ednâ en tekarre a’yunuhunne ve lâ yahzenne ve yerdayne bimâ âteytehunne kulluhunn(kulluhunne), vallâhu ya’lemu mâ fî kulûbikum ve kânallâhu alîmen halîmâ.

Onlardan dilediğini geriye bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. Bir süre için uzaklaştığın hanımlarından dilediğini yanına almanda bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanmasında, tasalanmalarında ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmasında bu daha uygun bir yoldur. Allah sizin kalplerinizde olanı bilir. Allah Alîm´dir, Halîm´dir.
 


حَلِيم
[HyperLink1] 37:101     حَلِيمٍ     Halīmin     halim
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَلِيمٍ

Fe beşşernâhu bi gulâmin halîm(halîmin).

Bunun üzerine biz, İbrahim´e yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik.
 


حَلِيم
[HyperLink1] 64:17     حَلِيمٌ     Halīmun     halimdir
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

إِنْ تُقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعِفْهُ لَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ۚ وَاللَّهُ شَكُورٌ حَلِيمٌ

İn tukridûllâhe kardan hasenen yudâıfhu lekum ve yagfir lekum, vallâhu şekûrun halîm(halîmun).

Eğer Allah´a gönül hoşluğuyla bir şey borç verirseniz O, onu sizin için katlayarak artırır ve sizin hatalarınızı bağışlar. Allah Şekûr´dur, şükredenlere karşılık verir; Halîm´dir, yumuşak ve merhametli davranır.
 


حَلِيم
[HyperLink1] 11:75     لَحَلِيمٌ     leHalīmun     çok yumuşak huylu idi
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

إِنَّ إِبْرَاهِيمَ لَحَلِيمٌ أَوَّاهٌ مُنِيبٌ

İnne ibrâhîme le halîmun evvâhun munîb(munîbun).

İbrahim, gerçekten yufka yürekli bir insandı; herkes için ah eder, içini çekerdi, yalvarıp yakarırdı.
 


حَلِيم
[HyperLink1] 11:87     الْحَلِيمُ     l-Halīmu     yufka yürekli
 
İsim         Eril, Tekil    Merfû` İsim    
    

قَالُوا يَا شُعَيْبُ أَصَلَاتُكَ تَأْمُرُكَ أَنْ نَتْرُكَ مَا يَعْبُدُ آبَاؤُنَا أَوْ أَنْ نَفْعَلَ فِي أَمْوَالِنَا مَا نَشَاءُ ۖ إِنَّكَ لَأَنْتَ الْحَلِيمُ الرَّشِيدُ

Kâlû yâ şuaybu e salâtuke te’muruke en netruke mâ ya’budu âbâunâ ev en nef’ale fî emvâlinâ mâ neşâ’(neşâu), inneke le entel halîmur reşîd(reşîdu).

Dediler ki: "Ey Şuayb! Namazın mı emrediyor sana, atalarımızın tapar olduğunu terk etmemizi yahut mallarımızda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi? Esasında sen; gerçekten yumuşak huylu, olgun bir insansın."
 


حَلِيم
[HyperLink1] 17:44     حَلِيمًا     Halīmen     halimdir
 
İsim         Eril, Tekil    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمَاوَاتُ السَّبْعُ وَالْأَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ ۚ وَإِنْ مِنْ شَيْءٍ إِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ وَلَٰكِنْ لَا تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ ۗ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا

Tusebbihu lehus semâvâtus seb’u vel ardu ve men fîhinn(fîhinne), ve in min şey’in illâ yusebbihu bi hamdihî ve lâkin lâ tefkahûne tesbîhahum, innehu kâne halîmen gafûrâ(gafûren).

Yedi gök, yerküre ve bunların içindekiler O´nu tespih ederler. Hiçbir şey yoktur ki, O´nu överek tespih etmesin; fakat siz onların tespihlerini fark edemezsiniz. O Halîm´dir, Gafûr´dur.
 


حَلِيم
[HyperLink1] 35:41     حَلِيمًا     Halīmen     halimdir
 
İsim         Eril, Tekil    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

إِنَّ اللَّهَ يُمْسِكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ أَنْ تَزُولَا ۚ وَلَئِنْ زَالَتَا إِنْ أَمْسَكَهُمَا مِنْ أَحَدٍ مِنْ بَعْدِهِ ۚ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا

İnnallâhe yumsikus semâvâti vel arda en tezûlâ, ve le in zâletâ in emsekehumâ min ehadin min ba’dih(ba’dihî), innehu kâne halîmen gafûrâ(gafûran).

Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler diye tutuyor. Yemin olsun, eğer çöküp giderlerse, O´ndan başka hiç kimse onları tutamaz. Halîm´dir O, Gafûr´dur.