حَمِيم
22:19
الْحَمِيمُ
l-Hamīmu
kaynar su
Sıfat
Eril, Tekil
Merfû` İsim
هَٰذَانِ خَصْمَانِ اخْتَصَمُوا فِي رَبِّهِمْ ۖ فَالَّذِينَ كَفَرُوا قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِنْ نَارٍ يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُءُوسِهِمُ الْحَمِيمُ
Hâzâni hasmânihtesamû fî rabbihim fellezîne keferû kuttıat lehum siyâbun min nâr(nârin), yusabbu min fevkı ruûsihumul hamîm(hamîmu).
İşte şu iki hasım, Rableri hakkında çekişip durmuşlardır. Sonuçta küfre sapanlar için ateşten giysiler biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülmektedir.
|
حَمِيم
26:101
حَمِيمٍ
Hamīmin
sıcak
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ
Ve lâ sadîkın hamîm(hamîmin).
Ne sıcak, samimi bir dostumuz."
|
حَمِيم
41:34
حَمِيمٌ
Hamīmun
sıcak
Sıfat
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ ۚ ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ
Ve lâ testevîl hasenetu ve les seyyieh(seyyietu), idfa’ billetî hiye ahsenu fe izellezî beyneke ve beynehu adâvetun ke ennehu veliyyun hamîm(hamîmun).
Güzellikle çirkinlik/iyilikle kötülük bir olmaz! Kötülüğü, en güzel tavırla sav! O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sımsıcak bir dost gibi oluvermiştir.
|
حَمِيم
44:46
الْحَمِيمِ
l-Hamīmi
sıcak suyun
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
كَغَلْيِ الْحَمِيمِ
Ke galyil hamîm(hamîmi).
Sıcak suyun kaynaması gibi...
|
حَمِيم
44:48
الْحَمِيمِ
l-Hamīmi
kaynar su
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِهِ مِنْ عَذَابِ الْحَمِيمِ
Summe subbû fevka re’sihî min azâbil hamîm(hamîmi).
"Sonra başının üstüne, kaynar su azabından dökün!"
|
حَمِيم
47:15
حَمِيمًا
Hamīmen
sıcak
Sıfat
Eril, Tekil
Mansûb İsim
Belirsiz
مَثَلُ الْجَنَّةِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ ۖ فِيهَا أَنْهَارٌ مِنْ مَاءٍ غَيْرِ آسِنٍ وَأَنْهَارٌ مِنْ لَبَنٍ لَمْ يَتَغَيَّرْ طَعْمُهُ وَأَنْهَارٌ مِنْ خَمْرٍ لَذَّةٍ لِلشَّارِبِينَ وَأَنْهَارٌ مِنْ عَسَلٍ مُصَفًّى ۖ وَلَهُمْ فِيهَا مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ وَمَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ ۖ كَمَنْ هُوَ خَالِدٌ فِي النَّارِ وَسُقُوا مَاءً حَمِيمًا فَقَطَّعَ أَمْعَاءَهُمْ
Meselul cennetilletî vuidel muttekûn(muttekûne), fîhâ enhârun min mâin gayri âsin(âsinin), ve enhârun min lebenin lem yetegayyer ta’muh(ta’muhu), ve enhârun min hamrin lezzetin liş şâribîn(şâribîne), ve enhârun min aselin musaffâ(musaffen), ve lehum fîhâ min kullis semerâti ve magfiretun min rabbihim, ke men huve hâlidun fîn nâri ve sukû mâen hamîmen fe kattaa em’âehum.
Sakınanlara vaat olunan cennetin durumu şöyledir: Orada, bozulmayan sudan ırmaklar; tadı bozulmayan sütten nehirler, içenlere lezzet sunan bir şaraptan nehirler, süzme bir baldan oluşan nehirler var. Ve orada kendileri için her türlü meyvenin yanında, Rablerinden bir de bağışlanma var. Bu nimetler içindeki ile, sürekli ateşte olup da içirildiği sıcak su tarafından bağırsakları parçalanan kimse aynı olur mu?
|
حَمِيم
6:70
حَمِيمٍ
Hamīmin
kaynar su-
İsim
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
وَذَرِ الَّذِينَ اتَّخَذُوا دِينَهُمْ لَعِبًا وَلَهْوًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا ۚ وَذَكِّرْ بِهِ أَنْ تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْ لَيْسَ لَهَا مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلِيٌّ وَلَا شَفِيعٌ وَإِنْ تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لَا يُؤْخَذْ مِنْهَا ۗ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ أُبْسِلُوا بِمَا كَسَبُوا ۖ لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ
Ve zerillezînettehazû dînehum leiben ve lehven ve garrethumul hayâtud dunyâ ve zekkir bihî en tubsele nefsun bimâ kesebet, leyse lehâ min dûnillâhi veliyyun ve lâ şefî’(şefîun), ve in ta’dil kulle adlin lâ yu’haz minhâ, ulâikellezîne ubsilû bimâ kesebû, lehum şarâbun min hamîmin ve azâbun elîmun bimâ kânû yekfurûn(yekfurûne).
Dinlerini oyun ve eğlence haline getirmiş, dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak da o Kur´an ile şunu hatırlat: Bir kişi, kendi elinin üretip kazandığına teslim edilirse onun, Allah dışında ne bir dostu kalır ne de şefaatçısı. Her türlü fidyeyi verse de ondan kabul edilmez. İşte bunlar, kazandıklarına teslim edilmişlerdir. Nankörlük ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve korkunç bir azap vardır.
|
حَمِيم
10:4
حَمِيمٍ
Hamīmin
kaynar su-
İsim
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
إِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا ۖ وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا ۚ إِنَّهُ يَبْدَأُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُ لِيَجْزِيَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ بِالْقِسْطِ ۚ وَالَّذِينَ كَفَرُوا لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ
İleyhi merciukum cemîâ(cemîan), va´dallâhi hakkâ(hakkan), innehu yebdeul halka summe yuîduhu li yecziyellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti bil kıst(kıstı), vellezîne keferû lehum şerâbun min hamîmin ve azâbun elîmun bimâ kânû yekfurûn(yekfurûne).
Allah´tan hak bir vaat olarak hepinizin dönüşü yalnız O´nadır. Yaratılışı başlatır, sonra yarattıklarını varlık alanına ardarda çıkarır ki, iman edip hayra ve barışa yönelik amelleri yerli yerince sergileyenleri ödüllendirsin. Küfre dalanlara gelince, onlar için, nankörlük edip gerçeği örtmeleri yüzünden, kaynar sudan bir içki ve acıklı bir azap öngörülmüştür.
|
حَمِيم
37:67
حَمِيمٍ
Hamīmin
kaynar su-
İsim
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
ثُمَّ إِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًا مِنْ حَمِيمٍ
Summe inne lehum aleyhâ le şevben min hamîm(hamîmin).
Sonra onların, o yedikleri üzerine kaynar su karıştırılmış bir içecekleri vardır.
|
حَمِيم
38:57
حَمِيمٌ
Hamīmun
kaynar
İsim
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
هَٰذَا فَلْيَذُوقُوهُ حَمِيمٌ وَغَسَّاقٌ
Hâzâ fel yezûkûhu hamiymun ve gassâk(gassâkun).
İşte burada! Hadi, tatsınlar onu: Kaynar su, kokuşmuş irin.
|
حَمِيم
40:18
حَمِيمٍ
Hamīmin
dostu
İsim
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
وَأَنْذِرْهُمْ يَوْمَ الْآزِفَةِ إِذِ الْقُلُوبُ لَدَى الْحَنَاجِرِ كَاظِمِينَ ۚ مَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ حَمِيمٍ وَلَا شَفِيعٍ يُطَاعُ
Ve enzirhum yevmel âzifeti izil kulûbu ledel hanâciri kâzımîn(kâzımîne), mâ liz zâlimîne min hamîmin ve lâ şefîin yutâu.
Onları, yaklaşan felaket günü hakkında uyar! Yürekler gırtlaklara dayanmıştır; habire yutkunurlar. Zalimlerin ne bir dostu vardır ne de sözü dinlenir bir şefaatçıları.
|
حَمِيم
40:72
الْحَمِيمِ
l-Hamīmi
kaynar su
İsim
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
فِي الْحَمِيمِ ثُمَّ فِي النَّارِ يُسْجَرُونَ
Fîl hamîmi summe fîn nâri yuscerûn(yuscerûne).
Kaynar suyun içine. Sonra da ateşte yakılacaklar.
|
حَمِيم
55:44
حَمِيمٍ
Hamīmin
kaynar su
İsim
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
يَطُوفُونَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ حَمِيمٍ آنٍ
Yetûfûne beynehâ ve beyne hamîmin ân(ânin).
Onlar, onunla kaynar su arasında dolaşırlar.
|
حَمِيم
56:42
وَحَمِيمٍ
ve Hamīmin
ve kaynar su
İsim
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
فِي سَمُومٍ وَحَمِيمٍ
Fî semûmin ve hamîm(hamîmin).
İliklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,
|
حَمِيم
56:54
الْحَمِيمِ
l-Hamīmi
kaynar su-
İsim
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَمِيمِ
Fe şâribûne aleyhi minel hamîm(hamîmi).
Üzerine içecekler kaynar sudan,
|
حَمِيم
56:93
حَمِيمٍ
Hamīmin
kaynar su-
İsim
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
فَنُزُلٌ مِنْ حَمِيمٍ
Fe nuzulun min hamîm(hamîmin).
Kaynar sudan bir ziyafet,
|
حَمِيم
69:35
حَمِيمٌ
Hamīmun
candan bir dost
İsim
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
فَلَيْسَ لَهُ الْيَوْمَ هَاهُنَا حَمِيمٌ
Fe leyse lehul yevme hâhunâ hamîm(hamîmun).
"Bugün onun için burada bir sıcak dost yoktur."
|
حَمِيم
70:10
حَمِيمٌ
Hamīmun
dost
İsim
Eril, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
وَلَا يَسْأَلُ حَمِيمٌ حَمِيمًا
Ve lâ yes’elu hamîmun hamîmâ(hamîmen).
En yakın dostlar birbirlerinin halini sormaz/bir dost bir dostundan bir şey isteyemez.
|
حَمِيم
70:10
حَمِيمًا
Hamīmen
dostun halini
İsim
Eril, Tekil
Mansûb İsim
Belirsiz
وَلَا يَسْأَلُ حَمِيمٌ حَمِيمًا
Ve lâ yes’elu hamîmun hamîmâ(hamîmen).
En yakın dostlar birbirlerinin halini sormaz/bir dost bir dostundan bir şey isteyemez.
|
حَمِيم
78:25
حَمِيمًا
Hamīmen
kaynar su
İsim
Eril, Tekil
Mansûb İsim
Belirsiz
إِلَّا حَمِيمًا وَغَسَّاقًا
İllâ hamîmen ve gassâkâ(gassâkan).
Sadece kaynar su, atık su,
|
يَحْمُوم
56:43
يَحْمُومٍ
yeHmūmin
kara duman-
İsim
Eril
Mecrûr İsim
Belirsiz
وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍ
Ve zıllin min yahmûm(yahmûmin).
Simsiyah bir gölge altındadırlar.
|