أُصْلِي
4:30
نُصْلِيهِ
nuSlīhi
onu sokacağız
Fiil
İf’al Kalıbı
1. şahıs, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ عُدْوَانًا وَظُلْمًا فَسَوْفَ نُصْلِيهِ نَارًا ۚ وَكَانَ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرًا
Ve men yef’al zâlike udvânen ve zulmen fe sevfe nuslîhi nâra(nâren) ve kâne zâlike alallâhi yesîrâ(yesîran).
Kim düşmanlık ve zulümle intihar günahını işlerse onu ateşe sokacağız. Bu, Allah için çok da kolaydır.
|
أُصْلِي
4:56
نُصْلِيهِمْ
nuSlīhim
sokacağız
Fiil
İf’al Kalıbı
1. şahıs, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا سَوْفَ نُصْلِيهِمْ نَارًا كُلَّمَا نَضِجَتْ جُلُودُهُمْ بَدَّلْنَاهُمْ جُلُودًا غَيْرَهَا لِيَذُوقُوا الْعَذَابَ ۗ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَزِيزًا حَكِيمًا
İnnellezîne keferû bi âyâtinâ sevfe nuslîhim nâra(nâran), kullemâ nadicet culûduhum beddelnâhum culûden gayrehâ li yezûkûl azâb(azâbe) innallâhe kâne azîzen hakîmâ(hakîmen).
Ayetlerimizi inkâr edenleri yakında bir ateşe yaslayacağız. Derileri piştikçe, azabı tatsınlar diye, derilerini öncekinden başka derilerle değiştireceğiz. Allah Azîz ve Hakîm´dir.
|
أُصْلِي
4:115
وَنُصْلِهِ
ve nuSlihi
ve sokarız
Fiil
İf’al Kalıbı
1. şahıs, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدَىٰ وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبِيلِ الْمُؤْمِنِينَ نُوَلِّهِ مَا تَوَلَّىٰ وَنُصْلِهِ جَهَنَّمَ ۖ وَسَاءَتْ مَصِيرًا
Ve men yuşâkıkır resûle min ba’di mâ tebeyyene lehul hudâ ve yettebi’ gayre sebîlil mu’minîne nuvellıhî mâ tevellâ ve nuslihî cehennem(cehenneme) ve sâet masîrâ(masîran).
Erdirici kılavuzluk kendisine ayan-beyan geldikten sonra, resulden kopup müminlerin yolunun dışını izleyeni biz, yöneldiğiyle kaynaştırır, sonra da cehenneme sallarız. Ne kötü bir dönüş yeridir o!
|
أُصْلِي
74:26
سَأُصْلِيهِ
seuSlīhi
onu sokacağım
Fiil
İf’al Kalıbı
1. şahıs, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
سَأُصْلِيهِ سَقَرَ
Se uslîhi sekar(sekare).
Onu Sekar´a fırlatacağım.
|
تَصْطَلُ
27:7
تَصْطَلُونَ
teSTalūne
ısınırsınız
Fiil
İfti’al Kalıbı
2. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
إِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِأَهْلِهِ إِنِّي آنَسْتُ نَارًا سَآتِيكُمْ مِنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ آتِيكُمْ بِشِهَابٍ قَبَسٍ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ
İz kâle mûsâ li ehlihî innî ânestu nârâ(nâren), se âtîkum minhâ bi haberin ev âtîkum bi şihâbin kabesin leallekum tastalûn(tastalûne).
Hatırla o zamanı; Mûsa, ailesine şöyle demişti: "Ben bir ateş fark ettim. Ondan size bir haber getireceğim, yahut parlak bir kor getireceğim ki ateş yakıp ısınabilesiniz."
|
تَصْطَلُ
28:29
تَصْطَلُونَ
teSTalūne
ısınırsınız
Fiil
İfti’al Kalıbı
2. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
فَلَمَّا قَضَىٰ مُوسَى الْأَجَلَ وَسَارَ بِأَهْلِهِ آنَسَ مِنْ جَانِبِ الطُّورِ نَارًا قَالَ لِأَهْلِهِ امْكُثُوا إِنِّي آنَسْتُ نَارًا لَعَلِّي آتِيكُمْ مِنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ جَذْوَةٍ مِنَ النَّارِ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ
Fe lemmâ kadâ mûsel ecele ve sâre bi ehlihî ânese min cânibit tûri nârâ(nâren), kâle li ehlihimkusû innî ânestu nâren leallî âtîkum minhâ bi haberin ev cezvetin minen nâri leallekum testalûn(testalûne).
Mûsa süreyi bitirip ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafından bir ateş fark etti. Ailesine dedi ki: "Bekleyin, bir ateş fark ettim. Belki ondan size bir haber getiririm, belki bir ateş koru getiririm de ısınırsınız."
|
تَصْلِيَة
56:94
وَتَصْلِيَةُ
ve teSliyetu
ve atılma (vardır)
İsim
Tef’il Kalıbı
İsim Fiil
Dişil
Merfû` İsim
وَتَصْلِيَةُ جَحِيمٍ
Ve tasliyetu cahîm(cahîmin).
Ve cehenneme salıverilme var ona.
|
صَال
37:163
صَالِ
Sāli
girecek
İsim
Etken
Eril
Mecrûr İsim
إِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ الْجَحِيمِ
İllâ men huve sâlil cahîm(cahîmi).
Cehenneme salınacak olan müstesna.
|
صَالُوا
38:59
صَالُو
Sālū
gireceklerdir
İsim
Etken
Eril, Çoğul
Merfû` İsim
هَٰذَا فَوْجٌ مُقْتَحِمٌ مَعَكُمْ ۖ لَا مَرْحَبًا بِهِمْ ۚ إِنَّهُمْ صَالُو النَّارِ
Hâzâ fevcun muktehımun meakum, lâ merhaben bihim, innehum sâlûn nâr(nâri).
Şöyle denilir: "İşte sizinle birlikte direnişe geçen bir grup. ´Merhaba´ yok onlara! Onlar ateşe salınıyorlar."
|
صَالُوا
83:16
لَصَالُو
leSālū
elbette gireceklerdir
İsim
Etken
Eril, Çoğul
Merfû` İsim
ثُمَّ إِنَّهُمْ لَصَالُو الْجَحِيمِ
Summe innehum le sâlul cahîm(cahîmi).
Sonra onlar mutlaka cehenneme dalacaklardır.
|
صَلُّ
69:31
صَلُّوهُ
Sallūhu
sallayın onu
Fiil
Tef’il Kalıbı
2. şahıs, Eril, Çoğul
Emir Kipi
ثُمَّ الْجَحِيمَ صَلُّوهُ
Summel cahîme sallûh(sallûhu).
"Sonra cehenneme sallayın onu!"
|
صِلِيّ
19:70
صِلِيًّا
Siliyyen
girmeğe
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
ثُمَّ لَنَحْنُ أَعْلَمُ بِالَّذِينَ هُمْ أَوْلَىٰ بِهَا صِلِيًّا
Summe le nahnu a’lemu billezîne hum evlâ bihâ sıliyyâ(sıliyyen).
Elbette ki biz, oraya girmeye daha layık olanların kimler olduğunu herkesten iyi biliriz.
|
يَصْلَى
4:10
وَسَيَصْلَوْنَ
ve seyeSlevne
ve gireceklerdir
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
إِنَّ الَّذِينَ يَأْكُلُونَ أَمْوَالَ الْيَتَامَىٰ ظُلْمًا إِنَّمَا يَأْكُلُونَ فِي بُطُونِهِمْ نَارًا ۖ وَسَيَصْلَوْنَ سَعِيرًا
İnnellezîne ye’kulûne emvâlel yetâmâ zulmen innemâ ye’kulûne fî butûnihim nârâ(nâran) ve seyaslevne seîrâ(seîran).
Şunda kuşkunuz olmasın ki, zulme başvurarak yetimlerin mallarını yiyenler karınlarına doldurmak üzere bir ateş yemekten başka bir şey yapmazlar. Ve onlar yakın bir zamanda, korkunç acılar veren bir azaba dalacaklardır.
|
يَصْلَى
14:29
يَصْلَوْنَهَا
yeSlevnehā
yaslanacakları
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا ۖ وَبِئْسَ الْقَرَارُ
Cehennem(cehenneme), yaslevnehâ, ve bi’sel karâr(karâru).
Yaslanacakları cehenneme kondurdular. Ne kötü bir duruş yeridir o!
|
يَصْلَى
17:18
يَصْلَاهَا
yeSlāhā
oraya girer
Fiil
3. şahıs, Eril, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
مَنْ كَانَ يُرِيدُ الْعَاجِلَةَ عَجَّلْنَا لَهُ فِيهَا مَا نَشَاءُ لِمَنْ نُرِيدُ ثُمَّ جَعَلْنَا لَهُ جَهَنَّمَ يَصْلَاهَا مَذْمُومًا مَدْحُورًا
Men kâne yurîdul âcilete accelnâ lehu fîhâ mâ neşâu li men nurîdu summe cealnâ lehu cehennem(cehenneme), yaslâhâ mezmûmen medhûrâ(medhûren).
Peşin isteyene dünyada peşin veririz: Dilediğimize dilediğimiz kadar. Sonra da ona cehennemi veririz; yaslanır ona, kınanmış ve kovulmuş olarak.
|
يَصْلَى
36:64
اصْلَوْهَا
İSlevhā
oraya girin
Fiil
2. şahıs, Eril, Çoğul
Emir Kipi
اصْلَوْهَا الْيَوْمَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ
Islevhel yevme bimâ kuntum tekfurûn(tekfurûne).
İnkâr edip durmanız yüzünden dalın oraya bugün!
|
يَصْلَى
38:56
يَصْلَوْنَهَا
yeSlevnehā
oraya girerler
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا فَبِئْسَ الْمِهَادُ
Cehennem(cehenneme), yaslevnehâ, fe bi’sel mihâd(mihâdu).
İçine dalacakları cehennem! Ne kötü döşektir o!
|
يَصْلَى
52:16
اصْلَوْهَا
İSlevhā
girin ona
Fiil
2. şahıs, Eril, Çoğul
Emir Kipi
اصْلَوْهَا فَاصْبِرُوا أَوْ لَا تَصْبِرُوا سَوَاءٌ عَلَيْكُمْ ۖ إِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Islevhâ fasbirû ev lâ tasbirû sevâun aleykum, innemâ tuczevne mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
"Dalın ona! Artık ister sabredin ister sabretmeyin. Sizin için hepsi birdir. Siz ancak yapıp ettiğiniz şeylerin karşılığıyla yüzyüze geleceksiniz."
|
يَصْلَى
58:8
يَصْلَوْنَهَا
yeSlevnehā
oraya gireceklerdir
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ نُهُوا عَنِ النَّجْوَىٰ ثُمَّ يَعُودُونَ لِمَا نُهُوا عَنْهُ وَيَتَنَاجَوْنَ بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ وَإِذَا جَاءُوكَ حَيَّوْكَ بِمَا لَمْ يُحَيِّكَ بِهِ اللَّهُ وَيَقُولُونَ فِي أَنْفُسِهِمْ لَوْلَا يُعَذِّبُنَا اللَّهُ بِمَا نَقُولُ ۚ حَسْبُهُمْ جَهَنَّمُ يَصْلَوْنَهَا ۖ فَبِئْسَ الْمَصِيرُ
E lem tere ilellezîne nuhû aninnecvâ summe yeûdûne li mâ nuhû anhu ve yetenâcevne bil ismi vel udvâni ve ma’siyetir resûl(resûli), ve izâ câûke hayyevke bi mâ lem yuhayyike bihillâhu, ve yekûlûne fî enfusihim lev lâ yuazzibunâllâhu bi mâ nekûl(nekûlu), hasbuhum cehennem(cehennemu), yaslevnehâ, febi’sel masîr(masîru).
Görmedin mi şu fısıldaşmaktan yasaklananları ki, biraz sonra, yasaklanmış oldukları şeye dönüyorlar ve günah, düşmanlık, peygambere isyan konusunda fısıldaşıyorlar. Sana geldiklerinde, seni Allah´ın selamlamadığı biçimde selamlıyorlar. Kendi içlerinde ise şöyle diyorlar: "Söylediğimiz şey yüzünden Allah bize azap etse ya!" Cehennem yeter onlara. Girecekler oraya. Ne kötü dönüş yeridir o!
|
يَصْلَى
82:15
يَصْلَوْنَهَا
yeSlevnehā
oraya girerler
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
يَصْلَوْنَهَا يَوْمَ الدِّينِ
Yaslevnehâ yevmed dîn(dîni).
Din günü girerler oraya.
|
يَصْلَى
84:12
وَيَصْلَىٰ
ve yeSlā
ve girecektir
Fiil
3. şahıs, Eril, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
وَيَصْلَىٰ سَعِيرًا
Ve yaslâ saîrâ(saîren).
Ve korkunç ateşe girecektir.
|
يَصْلَى
87:12
يَصْلَى
yeSlā
girer
Fiil
3. şahıs, Eril, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
الَّذِي يَصْلَى النَّارَ الْكُبْرَىٰ
Ellezî yaslen nârel kubrâ.
En büyük ateşe girer o.
|
يَصْلَى
88:4
تَصْلَىٰ
teSlā
girerler
Fiil
3. şahıs, Dişil, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
تَصْلَىٰ نَارًا حَامِيَةً
Teslâ nâren hâmiyeh(hâmiyeten).
Kızışmış bir ateşe dalarlar.
|
يَصْلَى
92:15
يَصْلَاهَا
yeSlāhā
ona girmez
Fiil
3. şahıs, Eril, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
لَا يَصْلَاهَا إِلَّا الْأَشْقَى
Lâ yaslâhâ illel eşkâ.
Şiddete çok düşkün bedbahttan başkası girmez ona.
|
يَصْلَى
111:3
سَيَصْلَىٰ
seyeSlā
girecektir
Fiil
3. şahıs, Eril, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
سَيَصْلَىٰ نَارًا ذَاتَ لَهَبٍ
Se yaslâ nâren zâte leheb(lehebin).
Alevli bir ateşe yaslanacaktır o;
|