KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Sad-Vav-Ra      ص و ر 

Alıştırmak

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 19 kez geçiyor.

Gövde(ler)

1 kez صُرْ
10 kez صُّور
3 kez صُورَة
4 kez صَوَّرَ
1 kez مُصَوِّر

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


صُرْ
[HyperLink1] 2:260     فَصُرْهُنَّ     fe Surhunne     onları alıştır
 
Fiil         2. şahıs, Eril, Tekil  Emir Kipi      
    

وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ أَرِنِي كَيْفَ تُحْيِي الْمَوْتَىٰ ۖ قَالَ أَوَلَمْ تُؤْمِنْ ۖ قَالَ بَلَىٰ وَلَٰكِنْ لِيَطْمَئِنَّ قَلْبِي ۖ قَالَ فَخُذْ أَرْبَعَةً مِنَ الطَّيْرِ فَصُرْهُنَّ إِلَيْكَ ثُمَّ اجْعَلْ عَلَىٰ كُلِّ جَبَلٍ مِنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا ۚ وَاعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke sa’yâ(sa’yen), va’lem ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun).

Hani İbrahim de şöyle yakarmıştı: "Rabb´im, göster bana, nasıl diriltiyorsun ölüleri?" "İnanmadın mı?" diye sordu. "İnandım, dedi, ancak kalbimin tatmin olması için..." Allah dedi ki: "Kuşlardan dört tane al, onları kendine ısındır, alıştır. Sonra her dağın üstüne onlardan bir parça koy. Sonra da onları çağır. Koşarak sana geleceklerdir. Bil ki Allah Azîz´dir, Hakîm´dir.
 


صُّور
[HyperLink1] 6:73     الصُّورِ     S-Sūri     Sur’a
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَهُوَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ ۖ وَيَوْمَ يَقُولُ كُنْ فَيَكُونُ ۚ قَوْلُهُ الْحَقُّ ۚ وَلَهُ الْمُلْكُ يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ ۚ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ ۚ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْخَبِيرُ

Ve huvellezî halakas semâvâti vel arda bil hakk(hakkı), ve yevme yekûlu kun fe yekûn(yekûnu), kavluhul hakk(hakku), ve lehul mulku yevme yunfehu fîs sûr(sûri), âlimul gaybi veş şehâdeh(şehâdeti), ve huvel hakîmul habîr(habîru).

Gökleri ve yeri hak olarak yaratan da O´dur. "Ol!" dediği gün, hemen oluverir. Sözü haktır O´nun. Sûra üfleneceği gün de mülk ve yönetim O´nundur. Âlim´dir, görünmeyeni de görüneni de bilen O´dur. O´dur Hakîm, O´dur Habîr.
 


صُّور
[HyperLink1] 18:99     الصُّورِ     S-Sūri     Sur’a
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَتَرَكْنَا بَعْضَهُمْ يَوْمَئِذٍ يَمُوجُ فِي بَعْضٍ ۖ وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَجَمَعْنَاهُمْ جَمْعًا

Ve teraknâ ba’dahum yevmeizin yemûcu fî ba’dın ve nufiha fis sûri fe cema’nâhum cem’â(cem’an).

O gün onları bırakmışızdır, birbirleri içinde dalgalanırlar. Sûra da üflenmiştir; hepsini bir araya toplamışızdır.
 


صُّور
[HyperLink1] 20:102     الصُّورِ     S-Sūri     Sur’a
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ ۚ وَنَحْشُرُ الْمُجْرِمِينَ يَوْمَئِذٍ زُرْقًا

Yevme yunfehu fîs sûri ve nahşurul mucrimîne yevme izin zurkâ(zurkan).

O gün sûra üfrülür ve günahkârları o gün gözleri gömgök bir halde haşrederiz.
 


صُّور
[HyperLink1] 23:101     الصُّورِ     S-Sūri     Sur’a
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنْسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءَلُونَ

Fe izâ nufiha fis sûri fe lâ ensâbe beynehum yevme izin ve lâ yetesâelûn(yetesâelûne).

Sûra üfürüldüğünde, aralarında artık soy sop / şuna buna mensup olmalar söz konusu edilemez. Birbirlerini soruşturamazlar da.
 


صُّور
[HyperLink1] 27:87     الصُّورِ     S-Sūri     Sur’a
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَيَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَفَزِعَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَنْ شَاءَ اللَّهُ ۚ وَكُلٌّ أَتَوْهُ دَاخِرِينَ

Ve yevme yunfehu fîs sûri fe fezia men fis semâvâti ve men fîl ardı illâ men şâallâh(şâallâhu), ve kullun etevhu dâhırîn(dâhırîne).

Sûra üfürüleceği gün, Allah´ın dilediği dışında herkes, göklerdekiler, yerdekiler dehşet içinde kalacaktır. Hepsi boynunu bükmüş bir halde O´nun huzuruna gelir.
 


صُّور
[HyperLink1] 36:51     الصُّورِ     S-Sūri     sur’a
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَإِذَا هُمْ مِنَ الْأَجْدَاثِ إِلَىٰ رَبِّهِمْ يَنْسِلُونَ

Ve nufiha fîs sûri fe izâ hum minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn(yensilûne).

Sûra üfürülmüştür! Bak, işte kabirlerden, Rablerine doğru akın akın gidiyorlar.
 


صُّور
[HyperLink1] 39:68     الصُّورِ     S-Sūri     Sur’a
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَصَعِقَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَنْ شَاءَ اللَّهُ ۖ ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَىٰ فَإِذَا هُمْ قِيَامٌ يَنْظُرُونَ

Ve nufiha fîs sûri fe saıka men fîs semâvâti ve men fîl ardı illâ men şâallâh(şâallâhu), summe nufiha fîhi uhrâ fe izâhum kıyâmun yanzurûn(yanzurûne).

Sura üflenmiştir; Allah´ın dilediği kimseler dışında göklerde kim var, yerde kim varsa çarpılıp yere yıkılmıştır. Sonra sura bir daha üflenmiştir. İşte hepsi ayağa kalkmış bakıyorlar.
 


صُّور
[HyperLink1] 50:20     الصُّورِ     S-Sūri     Sur’a
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَنُفِخَ فِي الصُّورِ ۚ ذَٰلِكَ يَوْمُ الْوَعِيدِ

Ve nufiha fîs sûr(sûri), zâlike yevmul vaîdi.

Ve sûra üflendi. İşte bu, geleceği vaat edilen gündür.
 


صُّور
[HyperLink1] 69:13     الصُّورِ     S-Sūri     Sur’a
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ نَفْخَةٌ وَاحِدَةٌ

Fe izâ nufiha fîs sûri nefhatun vâhıdeh(vâhıdetun).

Sûra bir üfleyişle üflendiğinde,
 


صُّور
[HyperLink1] 78:18     الصُّورِ     S-Sūri     Sur’a
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ أَفْوَاجًا

Yevme yunfehu fîs sûri fe te’tûne efvâcâ(efvâcen).

Sûra üfürüldüğü gün, bölükler halinde geleceksiniz.
 


صُورَة
[HyperLink1] 40:64     صُوَرَكُمْ     Suverakum     şekillerinizi
 
İsim         Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ قَرَارًا وَالسَّمَاءَ بِنَاءً وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ ۚ ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ ۖ فَتَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ

Allâhullezî ceale lekumul arda karâren ves semâe binâen ve savverekum fe ahsene suverekum ve razakakum minet tayyibât(tayyibâti), zâlikumullâhu rabbukum, fe tebârekallâhu rabbul âlemîn(âlemîne).

Allah odur ki, yeryüzünü sizin için durulacak yer, göğü bir bina yaptı; sizi yaratıp donattı ve görünüşünüzü güzel yaptı, sizi temiz ve güzel nimetlerle rızıklandırdı. İşte bu Allah´tır sizin Rabbiniz! Âlemlerin Rabbi olan Allah ne kadar yücedir!
 


صُورَة
[HyperLink1] 64:3     صُوَرَكُمْ     Suverakum     biçimlerinizi
 
İsim         Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ ۖ وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ

Halakas semâvâti vel arda bil hakkı ve savverekum fe ahsene suverekum ve ileyhil masîr(masîru).

Gökleri ve yeri hak olarak yarattı; sizi biçimlendirdi ve görünüşlerinizi güzel yaptı. Yalnız O´nadır dönüş.
 


صُورَة
[HyperLink1] 82:8     صُورَةٍ     Sūratin     surette
 
İsim         Dişil    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

فِي أَيِّ صُورَةٍ مَا شَاءَ رَكَّبَكَ

Fî eyyi sûretin mâ şâe rekkebek(rekkebeke).

Dilediği herhangi bir biçimde seni oluşturdu.
 


صَوَّرَ
[HyperLink1] 3:6     يُصَوِّرُكُمْ     yuSavvirukum     sizi şekillendiren
 
Fiil  Tef’il Kalıbı       3. şahıs, Eril, Tekil  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

هُوَ الَّذِي يُصَوِّرُكُمْ فِي الْأَرْحَامِ كَيْفَ يَشَاءُ ۚ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Huvellezî yusavvirukum fîl erhâmi keyfe yeşâ’(yeşâu), lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Rahimlerde sizi dilediğince şekillendiren O´dur. İlâh yok O´ndan başka. Azîz´dir O, Hakîm´dir.
 


صَوَّرَ
[HyperLink1] 7:11     صَوَّرْنَاكُمْ     Savvernākum     size biçim verdik
 
Fiil  Tef’il Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

وَلَقَدْ خَلَقْنَاكُمْ ثُمَّ صَوَّرْنَاكُمْ ثُمَّ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ لَمْ يَكُنْ مِنَ السَّاجِدِينَ

Ve lekad halaknâkum summe savvernâkum summe kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), lem yekun mines sâcidîn(sâcidîne).

Andolsun ki sizi yarattık, sonra sizi biçimlendirdik, sonra da meleklere: "Adem´e secde edin" dedik. Onlar da secde ettiler. Ama İblis etmedi, secde edenlerden olmadı o.
 


صَوَّرَ
[HyperLink1] 40:64     وَصَوَّرَكُمْ     ve Savverakum     ve sizi şekillendirdi
 
Fiil  Tef’il Kalıbı       3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ قَرَارًا وَالسَّمَاءَ بِنَاءً وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ ۚ ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ ۖ فَتَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ

Allâhullezî ceale lekumul arda karâren ves semâe binâen ve savverekum fe ahsene suverekum ve razakakum minet tayyibât(tayyibâti), zâlikumullâhu rabbukum, fe tebârekallâhu rabbul âlemîn(âlemîne).

Allah odur ki, yeryüzünü sizin için durulacak yer, göğü bir bina yaptı; sizi yaratıp donattı ve görünüşünüzü güzel yaptı, sizi temiz ve güzel nimetlerle rızıklandırdı. İşte bu Allah´tır sizin Rabbiniz! Âlemlerin Rabbi olan Allah ne kadar yücedir!
 


صَوَّرَ
[HyperLink1] 64:3     وَصَوَّرَكُمْ     ve Savverakum     ve sizi biçimlendirdi
 
Fiil  Tef’il Kalıbı       3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ ۖ وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ

Halakas semâvâti vel arda bil hakkı ve savverekum fe ahsene suverekum ve ileyhil masîr(masîru).

Gökleri ve yeri hak olarak yarattı; sizi biçimlendirdi ve görünüşlerinizi güzel yaptı. Yalnız O´nadır dönüş.
 


مُصَوِّر
[HyperLink1] 59:24     الْمُصَوِّرُ     l-muSavviru     Musavvir’dir (biçim veren)
 
Sıfat  Tef’il Kalıbı  Etken     Eril    Merfû` İsim    
    

هُوَ اللَّهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ ۖ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَىٰ ۚ يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ

Huvallâhul hâlikul bâriûl musavviru lehul esmâul husnâ, yusebbihu lehu mâ fîs semâvâti vel ard(ardı) ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).

Allah´tır O! Haalik, Bâri´, Musavvir´dir O! En güzel isimler/Esmâül Hüsna O´nundur. Göklerde ne var, yerde ne varsa O´nu tespih eder. Azîz´dir O, Hakîm´dir.