طَرِيق
4:168
طَرِيقًا
Tarīḳan
yola
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَظَلَمُوا لَمْ يَكُنِ اللَّهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ طَرِيقًا
İnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfire lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan).
İnkâr edip zulme sapanlar var ya, Allah onları affetmeyecek, onları hiçbir yola kılavuzlamayacaktır.
|
طَرِيق
4:169
طَرِيقَ
Tarīḳa
yoluna (iletecektir)
İsim
Eril
Mansûb İsim
إِلَّا طَرِيقَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ۚ وَكَانَ ذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرًا
İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîren).
Cehennem yolu hariç! Sonsuza dek kalacaklardır orada. Allah için çok kolaydır bu.
|
طَرِيق
20:77
طَرِيقًا
Tarīḳan
bir yol
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
وَلَقَدْ أَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي فَاضْرِبْ لَهُمْ طَرِيقًا فِي الْبَحْرِ يَبَسًا لَا تَخَافُ دَرَكًا وَلَا تَخْشَىٰ
Ve lekad evhaynâ ilâ mûsâ en esri bi ibâdî fadrib lehum tarîkan fîl bahri yebesâ(yebesen), lâ tehâfu dereken ve lâ tahşâ.
Yemin olsun, Mûsa´ya şöyle vahyetmiştik: "Kullarımı geceleyin yürüt! Denizde onlar için kuru bir yol aç! Size yetişecekler diye korkma, endişelenme.!"
|
طَرِيق
46:30
طَرِيقٍ
Tarīḳin
yola
İsim
Eril
Mecrûr İsim
Belirsiz
قَالُوا يَا قَوْمَنَا إِنَّا سَمِعْنَا كِتَابًا أُنْزِلَ مِنْ بَعْدِ مُوسَىٰ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ وَإِلَىٰ طَرِيقٍ مُسْتَقِيمٍ
Kâlû yâ kavmenâ innâ semî’nâ kitâben unzile min ba’di mûsâ musaddikan li mâ beyne yedeyhi yehdî ilel hakkı ve ilâ tarîkın mustekîm(mustekîmin).
Dediler ki: "Ey toplumumuz! Biz; Mûsa´dan sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, hakka ve dosdoğru yola ileten bir Kitap dinledik."
|
طَرِيقَة
20:63
بِطَرِيقَتِكُمُ
biTarīḳatikumu
sizin yolunuzu
İsim
Dişil
Mecrûr İsim
قَالُوا إِنْ هَٰذَانِ لَسَاحِرَانِ يُرِيدَانِ أَنْ يُخْرِجَاكُمْ مِنْ أَرْضِكُمْ بِسِحْرِهِمَا وَيَذْهَبَا بِطَرِيقَتِكُمُ الْمُثْلَىٰ
Kâlû in hâzâni le sâhirâni yurîdâni en yuhricâkum min ardıkum bi sihrihimâ ve yezhebâ bi tarîkatikumul muslâ.
Dediler ki: "Şunlar, iki büyücüden başka birşey değillerdir. Büyüleriyle sizi toprağınızdan çıkarmak ve sizin örnek yolunuzu silip yok etmek istiyorlar."
|
طَرِيقَة
20:104
طَرِيقَةً
Tarīḳaten
yol (hayat tarzı) bakımından
İsim
Dişil
Mansûb İsim
Belirsiz
نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ إِذْ يَقُولُ أَمْثَلُهُمْ طَرِيقَةً إِنْ لَبِثْتُمْ إِلَّا يَوْمًا
Nahnu a’lemu bimâ yekûlûne iz yekûlu emseluhum tarîkaten in lebistum illâ yevmâ(yevmen).
Onların söylemekte olduklarını biz daha iyi biliriz. Yolca en seçkinleri olan şöyle diyordu: "Eni sonu, bir gün kaldınız."
|
طَرِيقَة
23:17
طَرَائِقَ
Tarāiḳa
tabaka (gök)
İsim
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
وَلَقَدْ خَلَقْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعَ طَرَائِقَ وَمَا كُنَّا عَنِ الْخَلْقِ غَافِلِينَ
Ve lekad halaknâ fevkakum seb´a tarâika ve mâ kunnâ anil halkı gâfilîn(gâfilîne).
Yemin olsun, biz sizin üstünüzde yedi yol yarattık! Ve biz yaratılıştan/yaratılmışlardan gafil de değiliz.
|
طَرِيقَة
72:11
طَرَائِقَ
Tarāiḳa
yollardayız
İsim
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
وَأَنَّا مِنَّا الصَّالِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذَٰلِكَ ۖ كُنَّا طَرَائِقَ قِدَدًا
Ve ennâ minnes sâlihûne ve minnâ dûne zâlik(zâlike), kunnâ tarâika kıdedâ(kıdeden).
"Şu da bir gerçek ki, bizden hayra yönelenler/barışçılar vardır; ama bizden, başka türlü olanlar da vardır. Dilim dilim yollar olmuşuz biz."
|
طَرِيقَة
72:16
الطَّرِيقَةِ
T-Tarīḳati
yolda
İsim
Dişil
Mecrûr İsim
وَأَنْ لَوِ اسْتَقَامُوا عَلَى الطَّرِيقَةِ لَأَسْقَيْنَاهُمْ مَاءً غَدَقًا
Ve en levistekâmû alet tarîkati le eskaynâhum mâen gadekâ(gadekan).
Eğer yolda, kıvamında yürüselerdi, onları bol bir su ile suvarırdık,
|
طَّارِق
86:1
وَالطَّارِقِ
ve TTāriḳi
ve tarık’a
İsim
Etken
Eril
Mecrûr İsim
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالسَّمَاءِ وَالطَّارِقِ
Ves semâi vet târık(târıkı).
Yemin olsun göğe ve Târık´a; o, gece gelene/o, tokmak gibi vurana/o, çıkıverip de yürek hoplatana.
|
طَّارِق
86:2
الطَّارِقُ
T-Tāriḳu
tarık
İsim
Etken
Eril
Merfû` İsim
وَمَا أَدْرَاكَ مَا الطَّارِقُ
Ve mâ edrâke met târik(târiku).
Nereden bileceksin sen nedir Târık?
|