أَبْكَىٰ
53:43
وَأَبْكَىٰ
ve ebkā
ve ağlatan
Fiil
İf’al Kalıbı
3. şahıs, Eril, Tekil
Geçmiş Zaman
وَأَنَّهُ هُوَ أَضْحَكَ وَأَبْكَىٰ
Ve ennehu huve adhake ve ebkâ.
Hiç kuşkusuz, güldüren de O´dur, ağlatan da...
|
بَكَتْ
9:82
وَلْيَبْكُوا
velyebkū
ve ağlasınlar
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
فَلْيَضْحَكُوا قَلِيلًا وَلْيَبْكُوا كَثِيرًا جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Fel yadhakû kalîlen vel yebkû kesîrâ(kesîren), cezâen bi mâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
Kazanır oldukları yüzünden artık az gülsünler, çok ağlasınlar.
|
بَكَتْ
12:16
يَبْكُونَ
yebkūne
ağlayarak
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
وَجَاءُوا أَبَاهُمْ عِشَاءً يَبْكُونَ
Ve câû ebâhum işâen yebkûn(yebkûne).
Akşamdan sonra babalarına geldiler; ağlıyorlardı.
|
بَكَتْ
17:109
يَبْكُونَ
yebkūne
ağlayarak
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
وَيَخِرُّونَ لِلْأَذْقَانِ يَبْكُونَ وَيَزِيدُهُمْ خُشُوعًا ۩
Ve yahırrûne lil ezkâni yebkûne ve yezîduhum huşûâ(huşûan).
Ağlayarak çeneleri üstü kapanıyorlar; o onların huşûunu artırıyor.
|
بَكَتْ
44:29
بَكَتْ
beket
ağlamadı
Fiil
3. şahıs, Dişil, Tekil
Geçmiş Zaman
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاءُ وَالْأَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَرِينَ
Fe mâ beket aleyhimus semâu vel ardu ve mâ kânû munzarîn(munzarîne).
Gök de ağlamadı onlar için yer de. Yüzlerine bakılmadı bile!
|
بَكَتْ
53:60
تَبْكُونَ
tebkūne
ağlamıyorsunuz
Fiil
2. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَ
Ve tedhakûne ve lâ tebkûn(tebkûne).
Gülüyorsunuz, ağlamıyorsunuz.
|
بُكِيّ
19:58
وَبُكِيًّا
ve bukiyyen
ağlayarak
İsim
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
Belirsiz
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيِّينَ مِنْ ذُرِّيَّةِ آدَمَ وَمِمَّنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍ وَمِنْ ذُرِّيَّةِ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْرَائِيلَ وَمِمَّنْ هَدَيْنَا وَاجْتَبَيْنَا ۚ إِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ آيَاتُ الرَّحْمَٰنِ خَرُّوا سُجَّدًا وَبُكِيًّا ۩
Ulâikellezîne en’amallâhu aleyhim minen nebiyyîne min zurriyyeti âdeme ve mimmen hamelnâ mea nûhin ve min zurriyyeti ibrâhîme ve isrâîle ve mimmen hedeynâ vectebeynâ, izâ tutlâ aleyhim âyâtur rahmâni harrû succeden ve bukiyyâ(bukiyyen). (SECDE ÂYETİ)
İşte bunlar, Allah´ın kendilerine nimet lütfettiği peygamberlerdendir: Âdem´in soyundan, Nûh´la birlikte taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail´in soyundan, kılavuzluk edip seçtiğimiz kimselerden. Kendilerine Rahman´ın ayetleri okunduğunda, ağlayarak secdelere kapanırlardı.
|