KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Be-Kaf-Ye      ب ق ي 

Baki olmak, kalmak

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 21 kez geçiyor.

Gövde(ler)

7 kez أَبْقَىٰ
1 kez بَاق
2 kez بَاقِيَة
2 kez بَاقِين
3 kez بَقِىَ
3 kez بَقِيَّت
2 kez بَٰقِيَٰت
1 kez تُبْقِى

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


أَبْقَىٰ
[HyperLink1] 20:71     وَأَبْقَىٰ     ve ebḳā     ve sürekli imiş
 
İsim             Merfû` İsim    
    

قَالَ آمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ ۖ فَلَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ فِي جُذُوعِ النَّخْلِ وَلَتَعْلَمُنَّ أَيُّنَا أَشَدُّ عَذَابًا وَأَبْقَىٰ

Kâle âmentum lehu kable en âzene lekum, innehu le kebîrukumullezî allemekumus sihr(sihra), fe le ukattıanne eydiyekum ve erculekum min hilâfin ve le usallibennekum fî cuzûın nahli ve le ta’lemunne eyyunâ eşeddu azâben ve ebkâ.

Firavun dedi: "Ben izin vermeden ona inandınız öyle mi? O size, büyüyü öğreten büyüğünüzdür. Yemin olsun, ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve yemin olsun sizi hurma ağaçlarına asacağım. O zaman iyice bileceksiniz, hangimizin azabı daha şiddetli ve sürekli."
 


أَبْقَىٰ
[HyperLink1] 20:73     وَأَبْقَىٰ     ve ebḳā     ve daha süreklidir
 
İsim             Merfû` İsim    
    

إِنَّا آمَنَّا بِرَبِّنَا لِيَغْفِرَ لَنَا خَطَايَانَا وَمَا أَكْرَهْتَنَا عَلَيْهِ مِنَ السِّحْرِ ۗ وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ

İnnâ âmennâ bi rabbinâ li yagfire lenâ hatâyânâ ve mâ ekrehtenâ aleyhi mines sihr(sihri), vallâhu hayrun ve ebkâ.

"Biz Rabbimize inandık ki, günahlarımızı ve senin bizi zorladığın büyüyü affetsin. Allah daha hayırlı, daha süreklidir."
 


أَبْقَىٰ
[HyperLink1] 20:127     وَأَبْقَىٰ     ve ebḳā     ve daha süreklidir
 
İsim             Merfû` İsim    
    

وَكَذَٰلِكَ نَجْزِي مَنْ أَسْرَفَ وَلَمْ يُؤْمِنْ بِآيَاتِ رَبِّهِ ۚ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَشَدُّ وَأَبْقَىٰ

Ve kezâlike neczî men esrefe ve lem yu’min bi âyâti rabbih(rabbihî), ve le azâbul âhıreti eşeddu ve ebkâ.

İsraf eden/haddi aşan ve Rabbinin ayetlerine inanmayan kimseleri biz böyle cezalandırırız. Ve âhiretin azabı çok daha şiddetli, çok daha kalıcıdır.
 


أَبْقَىٰ
[HyperLink1] 20:131     وَأَبْقَىٰ     ve ebḳā     ve daha süreklidir
 
İsim             Merfû` İsim    
    

وَلَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِنْهُمْ زَهْرَةَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا لِنَفْتِنَهُمْ فِيهِ ۚ وَرِزْقُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ

Ve lâ temuddenne ayneyke ilâ mâ mettâ’nâ bihî ezvâcen minhum zehretel hayâtid dunyâ li neftinehum fîh(fîhi), ve rızku rabbike hayrun ve ebkâ.

Onlardan bazı çiftlere, kendilerini imtihan etmek için iğreti hayatın süsü olarak verdiğimiz nimetlere gözlerini dikme! Rabbinin rızkı hem daha hayırlı hem daha süreklidir.
 


أَبْقَىٰ
[HyperLink1] 28:60     وَأَبْقَىٰ     ve ebḳā     ve daha kalıcıdır
 
İsim             Merfû` İsim    
    

وَمَا أُوتِيتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَزِينَتُهَا ۚ وَمَا عِنْدَ اللَّهِ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ

Ve mâ ûtîtum min şey’in fe metâul hayâtid dunyâ ve zînetuhâ ve mâ indallâhi hayrun ve ebkâ, e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).

Nasiplendirildiğiniz şeyler şu iğreti hayatın yararından ve süsünden ibarettir. Allah´ın katındaki ise daha hayırlı ve daha süreklidir. Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz?
 


أَبْقَىٰ
[HyperLink1] 42:36     وَأَبْقَىٰ     ve ebḳā     ve daha kalıcıdır
 
İsim             Merfû` İsim    
    

فَمَا أُوتِيتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَمَا عِنْدَ اللَّهِ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ لِلَّذِينَ آمَنُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ

Fe mâ ûtîtum min şey’in fe metâ’ul hayâtid dunyâ, ve mâ ındallahi hayrun ve ebkâ lillezîne âmenû ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne).

Size verilen şeyler, şu iğreti hayatın nimetidir. İnanıp Rablerine tevekkül edenler için Allah katında bulunan ise daha hayırlı, daha kalıcıdır.
 


أَبْقَىٰ
[HyperLink1] 87:17     وَأَبْقَىٰ     ve ebḳā     ve daha kalıcıdır
 
İsim             Merfû` İsim    
    

وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ

Vel âhıretu hayrun ve ebkâ.

Oysaki sonraki hayat daha mutlu, daha kalıcıdır.
 


بَاق
[HyperLink1] 16:96     بَاقٍ     bāḳin     kalıcıdır
 
İsim    Etken     Eril    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ ۖ وَمَا عِنْدَ اللَّهِ بَاقٍ ۗ وَلَنَجْزِيَنَّ الَّذِينَ صَبَرُوا أَجْرَهُمْ بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Mâ ındekum yenfedu ve mâ ındallâhi bâk(bâkın), ve le necziyennellezîne saberû ecrehum bi ahseni mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).

Sizin yanınızdaki tükenir ama Allah´ın yanındaki sonsuza dek kalıcıdır. Sabredenlere ödüllerini biz, işleyip ürettiklerinin en güzeliyle mutlaka vereceğiz.
 


بَاقِيَة
[HyperLink1] 43:28     بَاقِيَةً     bāḳiyeten     kalıcı
 
İsim    Etken     Dişil    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَجَعَلَهَا كَلِمَةً بَاقِيَةً فِي عَقِبِهِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ

Ve cealehâ kelimeten bâkıyeten fî akıbihî leallehum yerciûn(yerciûne).

O, sözünü, kendinden sonra yaşayacak bir mesaj yaptı ki, insanlar hakka dönebilsinler.
 


بَاقِيَة
[HyperLink1] 69:8     بَاقِيَةٍ     bāḳiyetin     geri kalan
 
İsim    Etken     Dişil    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

فَهَلْ تَرَىٰ لَهُمْ مِنْ بَاقِيَةٍ

Fe hel terâ lehum min bâkıyeh(bâkıyetin).

Onlardan geri kalan birşey görüyor musun?
 


بَاقِين
[HyperLink1] 26:120     الْبَاقِينَ     l-bāḳīne     geride kalanları
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاقِينَ

Summe agraknâ ba’dul bâkîn(bâkîne).

Sonra dışta kalanları boğduk.
 


بَاقِين
[HyperLink1] 37:77     الْبَاقِينَ     l-bāḳīne     kalıcı
 
İsim    Etken     Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمُ الْبَاقِينَ

Ve cealnâ zurriyyetehu humul bâkîn(bâkîne).

Onun zürriyetini, evet onları kalıcılar yaptık.
 


بَقِىَ
[HyperLink1] 2:278     بَقِيَ     beḳiye     geri kalan
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَذَرُوا مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ

Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe ve zerû mâ bakiye miner ribâ in kuntum mu’minîn(mu’minîne).

Ey iman sahipleri, Allah´tan korkun. Ve eğer inanıyorsanız ribadan geri kalanı bırakın.
 


بَقِىَ
[HyperLink1] 53:51     أَبْقَىٰ     ebḳā     geriye bırakmadı
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

وَثَمُودَ فَمَا أَبْقَىٰ

Ve semûde femâ ebkâ.

Semûd´u da. Böylece geriye bir şey bırakmadı.
 


بَقِىَ
[HyperLink1] 55:27     وَيَبْقَىٰ     veyebḳā     baki kalacaktır
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَيَبْقَىٰ وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ

Ve yebkâ vechu rabbike zûl celâli vel ikrâm(ikrâmi).

Sadece o bağış ve celal sahibi Rabbinin yüzü kalacaktır.
 


بَقِيَّت
[HyperLink1] 2:248     وَبَقِيَّةٌ     ve beḳiyyetun     ve bir kalıntı
 
İsim         Dişil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ إِنَّ آيَةَ مُلْكِهِ أَنْ يَأْتِيَكُمُ التَّابُوتُ فِيهِ سَكِينَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَبَقِيَّةٌ مِمَّا تَرَكَ آلُ مُوسَىٰ وَآلُ هَارُونَ تَحْمِلُهُ الْمَلَائِكَةُ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ

Ve kâle lehum nebiyyuhum inne âyete mulkihî en ye’tiyekumut tâbûtu fîhi sekînetun min rabbikum ve bakiyyetun mimmâ terake âlu mûsâ ve âlu hârûne tahmiluhul melâikeh(melâiketu), inne fî zâlike le âyeten lekum in kuntum mu’minîn(mu’minîne).

Nebileri onlara şöyle söyledi: "Onun mülk ve saltanatının belirtisi o Tâbûtun size gelmesidir. Onun içinde Rabb´inizden bir huzur, Hârun hanedanının, Mûsa hanedanının bıraktığından bir kalıntı vardır, Onu melekler taşır. Eğer iman sahipleri iseniz, bunda sizin için elbette bir ibret vardır."
 


بَقِيَّت
[HyperLink1] 11:86     بَقِيَّتُ     beḳiyyetu     bıraktıkları
 
İsim         Dişil    Merfû` İsim    
    

بَقِيَّتُ اللَّهِ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ ۚ وَمَا أَنَا عَلَيْكُمْ بِحَفِيظٍ

Bakıyyetullâhi hayrun lekum in kuntum mu’minîn(mu’minîne), ve mâ ene aleykum bi hafîz(hafîzin).

"Eğer inananlar iseniz, Allah´ın bıraktığı kâr sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin üzerinizde bir bekçi değilim."
 


بَقِيَّت
[HyperLink1] 11:116     بَقِيَّةٍ     beḳiyyetin     fazilet
 
İsim         Dişil    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

فَلَوْلَا كَانَ مِنَ الْقُرُونِ مِنْ قَبْلِكُمْ أُولُو بَقِيَّةٍ يَنْهَوْنَ عَنِ الْفَسَادِ فِي الْأَرْضِ إِلَّا قَلِيلًا مِمَّنْ أَنْجَيْنَا مِنْهُمْ ۗ وَاتَّبَعَ الَّذِينَ ظَلَمُوا مَا أُتْرِفُوا فِيهِ وَكَانُوا مُجْرِمِينَ

Fe lev lâ kâne minel kurûni min kablikum ûlû bakıyyetin yenhevne anil fesâdi fil ardı illâ kalîlen mimmen enceynâ minhum, vettebeallezîne zalemû mâ utrifû fîhi ve kânû mucrimîn(mucrimîne).

Sizden önceki kuşakların söz ve eser sahibi olanları, yeryüzünde bozgunculuktan alıkoymalı değiller miydi? Ama içlerinden kurtarmış olduklarımızın az bir kısmı dışında hiçbiri bunu yapmadı. Zulme sapanlar ise içine gömüldükleri servet şımarıklığının ardına düşüp suçlular haline geldiler.
 


بَٰقِيَٰت
[HyperLink1] 18:46     وَالْبَاقِيَاتُ     velbāḳiyātu     fakat kalıcı olan
 
İsim    Etken     Dişil, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

الْمَالُ وَالْبَنُونَ زِينَةُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِنْدَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ أَمَلًا

El mâlu vel benûne zînetul hayâtid dunyâ, vel bâkıyâtus sâlihâtu hayrun inde rabbike sevâben ve hayrun emelâ(emelen).

Mal ve oğullar, şu iğreti dünya hayatının süsüdür. Barışa ve hayra yönelik kalıcı eylemlerse, Rabbin katında sevapça da üstündür, beklenti bakımından da.
 


بَٰقِيَٰت
[HyperLink1] 19:76     وَالْبَاقِيَاتُ     velbāḳiyātu     ve kalıcı olan
 
İsim    Etken     Dişil, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

وَيَزِيدُ اللَّهُ الَّذِينَ اهْتَدَوْا هُدًى ۗ وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِنْدَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ مَرَدًّا

Ve yezîdullâhullezînehtedev hudâ(huden), vel bâkıyâtus sâlihâtu hayrun inde rabbike sevâben ve hayrun mereddâ(meredden).

Allah, doğru yolda olanların hidayetini artırır. Barışa ve hayra yönelik kalıcı işler, Rabbin katında sevapça daha üstün, sonuç bakımından daha hayırlıdır.
 


تُبْقِى
[HyperLink1] 74:28     تُبْقِي     tubḳī     geriye bir şey komaz
 
Fiil  İf’al Kalıbı       3. şahıs, Dişil, Tekil  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

لَا تُبْقِي وَلَا تَذَرُ

Lâ tubkî ve lâ tezer(tezeru).

Ortada bir şey bırakmaz, hiçbir şeyi görmezlik etmez o.