أَبْقَىٰ
20:71
وَأَبْقَىٰ
ve ebḳā
ve sürekli imiş
İsim
Merfû` İsim
قَالَ آمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ ۖ فَلَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ فِي جُذُوعِ النَّخْلِ وَلَتَعْلَمُنَّ أَيُّنَا أَشَدُّ عَذَابًا وَأَبْقَىٰ
Kâle âmentum lehu kable en âzene lekum, innehu le kebîrukumullezî allemekumus sihr(sihra), fe le ukattıanne eydiyekum ve erculekum min hilâfin ve le usallibennekum fî cuzûın nahli ve le ta’lemunne eyyunâ eşeddu azâben ve ebkâ.
Firavun dedi: "Ben izin vermeden ona inandınız öyle mi? O size, büyüyü öğreten büyüğünüzdür. Yemin olsun, ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve yemin olsun sizi hurma ağaçlarına asacağım. O zaman iyice bileceksiniz, hangimizin azabı daha şiddetli ve sürekli."
|
أَبْقَىٰ
20:73
وَأَبْقَىٰ
ve ebḳā
ve daha süreklidir
İsim
Merfû` İsim
إِنَّا آمَنَّا بِرَبِّنَا لِيَغْفِرَ لَنَا خَطَايَانَا وَمَا أَكْرَهْتَنَا عَلَيْهِ مِنَ السِّحْرِ ۗ وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ
İnnâ âmennâ bi rabbinâ li yagfire lenâ hatâyânâ ve mâ ekrehtenâ aleyhi mines sihr(sihri), vallâhu hayrun ve ebkâ.
"Biz Rabbimize inandık ki, günahlarımızı ve senin bizi zorladığın büyüyü affetsin. Allah daha hayırlı, daha süreklidir."
|
أَبْقَىٰ
20:127
وَأَبْقَىٰ
ve ebḳā
ve daha süreklidir
İsim
Merfû` İsim
وَكَذَٰلِكَ نَجْزِي مَنْ أَسْرَفَ وَلَمْ يُؤْمِنْ بِآيَاتِ رَبِّهِ ۚ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَشَدُّ وَأَبْقَىٰ
Ve kezâlike neczî men esrefe ve lem yu’min bi âyâti rabbih(rabbihî), ve le azâbul âhıreti eşeddu ve ebkâ.
İsraf eden/haddi aşan ve Rabbinin ayetlerine inanmayan kimseleri biz böyle cezalandırırız. Ve âhiretin azabı çok daha şiddetli, çok daha kalıcıdır.
|
أَبْقَىٰ
20:131
وَأَبْقَىٰ
ve ebḳā
ve daha süreklidir
İsim
Merfû` İsim
وَلَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِنْهُمْ زَهْرَةَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا لِنَفْتِنَهُمْ فِيهِ ۚ وَرِزْقُ رَبِّكَ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ
Ve lâ temuddenne ayneyke ilâ mâ mettâ’nâ bihî ezvâcen minhum zehretel hayâtid dunyâ li neftinehum fîh(fîhi), ve rızku rabbike hayrun ve ebkâ.
Onlardan bazı çiftlere, kendilerini imtihan etmek için iğreti hayatın süsü olarak verdiğimiz nimetlere gözlerini dikme! Rabbinin rızkı hem daha hayırlı hem daha süreklidir.
|
أَبْقَىٰ
28:60
وَأَبْقَىٰ
ve ebḳā
ve daha kalıcıdır
İsim
Merfû` İsim
وَمَا أُوتِيتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَزِينَتُهَا ۚ وَمَا عِنْدَ اللَّهِ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Ve mâ ûtîtum min şey’in fe metâul hayâtid dunyâ ve zînetuhâ ve mâ indallâhi hayrun ve ebkâ, e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).
Nasiplendirildiğiniz şeyler şu iğreti hayatın yararından ve süsünden ibarettir. Allah´ın katındaki ise daha hayırlı ve daha süreklidir. Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz?
|
أَبْقَىٰ
42:36
وَأَبْقَىٰ
ve ebḳā
ve daha kalıcıdır
İsim
Merfû` İsim
فَمَا أُوتِيتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَمَا عِنْدَ اللَّهِ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ لِلَّذِينَ آمَنُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
Fe mâ ûtîtum min şey’in fe metâ’ul hayâtid dunyâ, ve mâ ındallahi hayrun ve ebkâ lillezîne âmenû ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne).
Size verilen şeyler, şu iğreti hayatın nimetidir. İnanıp Rablerine tevekkül edenler için Allah katında bulunan ise daha hayırlı, daha kalıcıdır.
|
أَبْقَىٰ
87:17
وَأَبْقَىٰ
ve ebḳā
ve daha kalıcıdır
İsim
Merfû` İsim
وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ
Vel âhıretu hayrun ve ebkâ.
Oysaki sonraki hayat daha mutlu, daha kalıcıdır.
|
بَاق
16:96
بَاقٍ
bāḳin
kalıcıdır
İsim
Etken
Eril
Mecrûr İsim
Belirsiz
مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ ۖ وَمَا عِنْدَ اللَّهِ بَاقٍ ۗ وَلَنَجْزِيَنَّ الَّذِينَ صَبَرُوا أَجْرَهُمْ بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Mâ ındekum yenfedu ve mâ ındallâhi bâk(bâkın), ve le necziyennellezîne saberû ecrehum bi ahseni mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Sizin yanınızdaki tükenir ama Allah´ın yanındaki sonsuza dek kalıcıdır. Sabredenlere ödüllerini biz, işleyip ürettiklerinin en güzeliyle mutlaka vereceğiz.
|
بَاقِيَة
43:28
بَاقِيَةً
bāḳiyeten
kalıcı
İsim
Etken
Dişil
Mansûb İsim
Belirsiz
وَجَعَلَهَا كَلِمَةً بَاقِيَةً فِي عَقِبِهِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Ve cealehâ kelimeten bâkıyeten fî akıbihî leallehum yerciûn(yerciûne).
O, sözünü, kendinden sonra yaşayacak bir mesaj yaptı ki, insanlar hakka dönebilsinler.
|
بَاقِيَة
69:8
بَاقِيَةٍ
bāḳiyetin
geri kalan
İsim
Etken
Dişil
Mecrûr İsim
Belirsiz
فَهَلْ تَرَىٰ لَهُمْ مِنْ بَاقِيَةٍ
Fe hel terâ lehum min bâkıyeh(bâkıyetin).
Onlardan geri kalan birşey görüyor musun?
|
بَاقِين
26:120
الْبَاقِينَ
l-bāḳīne
geride kalanları
İsim
Etken
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاقِينَ
Summe agraknâ ba’dul bâkîn(bâkîne).
Sonra dışta kalanları boğduk.
|
بَاقِين
37:77
الْبَاقِينَ
l-bāḳīne
kalıcı
İsim
Etken
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُ هُمُ الْبَاقِينَ
Ve cealnâ zurriyyetehu humul bâkîn(bâkîne).
Onun zürriyetini, evet onları kalıcılar yaptık.
|
بَقِىَ
2:278
بَقِيَ
beḳiye
geri kalan
Fiil
3. şahıs, Eril, Tekil
Geçmiş Zaman
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَذَرُوا مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ
Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe ve zerû mâ bakiye miner ribâ in kuntum mu’minîn(mu’minîne).
Ey iman sahipleri, Allah´tan korkun. Ve eğer inanıyorsanız ribadan geri kalanı bırakın.
|
بَقِىَ
53:51
أَبْقَىٰ
ebḳā
geriye bırakmadı
Fiil
3. şahıs, Eril, Tekil
Geçmiş Zaman
وَثَمُودَ فَمَا أَبْقَىٰ
Ve semûde femâ ebkâ.
Semûd´u da. Böylece geriye bir şey bırakmadı.
|
بَقِىَ
55:27
وَيَبْقَىٰ
veyebḳā
baki kalacaktır
Fiil
3. şahıs, Eril, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
وَيَبْقَىٰ وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ
Ve yebkâ vechu rabbike zûl celâli vel ikrâm(ikrâmi).
Sadece o bağış ve celal sahibi Rabbinin yüzü kalacaktır.
|
بَقِيَّت
2:248
وَبَقِيَّةٌ
ve beḳiyyetun
ve bir kalıntı
İsim
Dişil
Merfû` İsim
Belirsiz
وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ إِنَّ آيَةَ مُلْكِهِ أَنْ يَأْتِيَكُمُ التَّابُوتُ فِيهِ سَكِينَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَبَقِيَّةٌ مِمَّا تَرَكَ آلُ مُوسَىٰ وَآلُ هَارُونَ تَحْمِلُهُ الْمَلَائِكَةُ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ
Ve kâle lehum nebiyyuhum inne âyete mulkihî en ye’tiyekumut tâbûtu fîhi sekînetun min rabbikum ve bakiyyetun mimmâ terake âlu mûsâ ve âlu hârûne tahmiluhul melâikeh(melâiketu), inne fî zâlike le âyeten lekum in kuntum mu’minîn(mu’minîne).
Nebileri onlara şöyle söyledi: "Onun mülk ve saltanatının belirtisi o Tâbûtun size gelmesidir. Onun içinde Rabb´inizden bir huzur, Hârun hanedanının, Mûsa hanedanının bıraktığından bir kalıntı vardır, Onu melekler taşır. Eğer iman sahipleri iseniz, bunda sizin için elbette bir ibret vardır."
|
بَقِيَّت
11:86
بَقِيَّتُ
beḳiyyetu
bıraktıkları
İsim
Dişil
Merfû` İsim
بَقِيَّتُ اللَّهِ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ ۚ وَمَا أَنَا عَلَيْكُمْ بِحَفِيظٍ
Bakıyyetullâhi hayrun lekum in kuntum mu’minîn(mu’minîne), ve mâ ene aleykum bi hafîz(hafîzin).
"Eğer inananlar iseniz, Allah´ın bıraktığı kâr sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin üzerinizde bir bekçi değilim."
|
بَقِيَّت
11:116
بَقِيَّةٍ
beḳiyyetin
fazilet
İsim
Dişil
Mecrûr İsim
Belirsiz
فَلَوْلَا كَانَ مِنَ الْقُرُونِ مِنْ قَبْلِكُمْ أُولُو بَقِيَّةٍ يَنْهَوْنَ عَنِ الْفَسَادِ فِي الْأَرْضِ إِلَّا قَلِيلًا مِمَّنْ أَنْجَيْنَا مِنْهُمْ ۗ وَاتَّبَعَ الَّذِينَ ظَلَمُوا مَا أُتْرِفُوا فِيهِ وَكَانُوا مُجْرِمِينَ
Fe lev lâ kâne minel kurûni min kablikum ûlû bakıyyetin yenhevne anil fesâdi fil ardı illâ kalîlen mimmen enceynâ minhum, vettebeallezîne zalemû mâ utrifû fîhi ve kânû mucrimîn(mucrimîne).
Sizden önceki kuşakların söz ve eser sahibi olanları, yeryüzünde bozgunculuktan alıkoymalı değiller miydi? Ama içlerinden kurtarmış olduklarımızın az bir kısmı dışında hiçbiri bunu yapmadı. Zulme sapanlar ise içine gömüldükleri servet şımarıklığının ardına düşüp suçlular haline geldiler.
|
بَٰقِيَٰت
18:46
وَالْبَاقِيَاتُ
velbāḳiyātu
fakat kalıcı olan
İsim
Etken
Dişil, Çoğul
Mecrûr İsim
الْمَالُ وَالْبَنُونَ زِينَةُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِنْدَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ أَمَلًا
El mâlu vel benûne zînetul hayâtid dunyâ, vel bâkıyâtus sâlihâtu hayrun inde rabbike sevâben ve hayrun emelâ(emelen).
Mal ve oğullar, şu iğreti dünya hayatının süsüdür. Barışa ve hayra yönelik kalıcı eylemlerse, Rabbin katında sevapça da üstündür, beklenti bakımından da.
|
بَٰقِيَٰت
19:76
وَالْبَاقِيَاتُ
velbāḳiyātu
ve kalıcı olan
İsim
Etken
Dişil, Çoğul
Mecrûr İsim
وَيَزِيدُ اللَّهُ الَّذِينَ اهْتَدَوْا هُدًى ۗ وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِنْدَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ مَرَدًّا
Ve yezîdullâhullezînehtedev hudâ(huden), vel bâkıyâtus sâlihâtu hayrun inde rabbike sevâben ve hayrun mereddâ(meredden).
Allah, doğru yolda olanların hidayetini artırır. Barışa ve hayra yönelik kalıcı işler, Rabbin katında sevapça daha üstün, sonuç bakımından daha hayırlıdır.
|
تُبْقِى
74:28
تُبْقِي
tubḳī
geriye bir şey komaz
Fiil
İf’al Kalıbı
3. şahıs, Dişil, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
لَا تُبْقِي وَلَا تَذَرُ
Lâ tubkî ve lâ tezer(tezeru).
Ortada bir şey bırakmaz, hiçbir şeyi görmezlik etmez o.
|