KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Be-Ra-Ra      ب ر ر 

İyi olmak, nazik olmak

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 32 kez geçiyor.

Gövde(ler)

22 kez بَرّ
8 kez بِرّ
2 kez تَبَرُّ

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


بَرّ
[HyperLink1] 80:16     بَرَرَةٍ     beraratin     iyilik sahibi
 
Sıfat         Dişil, Çoğul    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

كِرَامٍ بَرَرَةٍ

Kirâmin berarah(beraratin).

Ak pak, mübarek yazıcıların.
 


بَرّ
[HyperLink1] 3:193     الْأَبْرَارِ     l-ebrāri     iyilerle
 
İsim         Eril, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

رَبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِي لِلْإِيمَانِ أَنْ آمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا ۚ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِ

Rabbenâ innenâ semi’nâ munâdiyen yunâdî lil îmâni en âminû bi rabbikum fe âmennâ, rabbenâ fagfir lenâ zunûbenâ ve keffir annâ seyyiâtinâ ve teveffenâ meal ebrâr(ebrâri).

"Ey Rabbimiz! Bir çağırıcının, ´Rabbinize inanın!´ diye imana çağırdığını işittik ve iman ettik. Ey Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla bizim. Kötülüklerimizin üstünü ört ve bize iyilerle birlikte ölmek nasip et."
 


بَرّ
[HyperLink1] 3:198     لِلْأَبْرَارِ     lilebrāri     iyiler için
 
İsim         Eril, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

لَٰكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نُزُلًا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ ۗ وَمَا عِنْدَ اللَّهِ خَيْرٌ لِلْأَبْرَارِ

Lâkinillezînettekav rabbehum lehum cennâtun tecrî min tahtihâl enhâru hâlidîne fîhâ nuzulen min indillâh(indillâhi), ve mâ indallâhi hayrun lil ebrâr(ebrâri).

Ama Rablerinden korkanlar için altlarından ırmaklar akan cennetler var. Allah katından bir konukseverlikle sürekli kalıcıdırlar orada. Allah katındaki ödüller iyiler için daha hayırlıdır.
 


بَرّ
[HyperLink1] 5:96     الْبَرِّ     l-berri     kara
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

أُحِلَّ لَكُمْ صَيْدُ الْبَحْرِ وَطَعَامُهُ مَتَاعًا لَكُمْ وَلِلسَّيَّارَةِ ۖ وَحُرِّمَ عَلَيْكُمْ صَيْدُ الْبَرِّ مَا دُمْتُمْ حُرُمًا ۗ وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

Uhille lekum saydul bahri ve taâmuhu metâan lekum ve lis seyyârah(seyyârati), ve hurrime aleykum saydul berri mâ dumtum hurumâ(hurumen) vettekullâhellezî ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).

Hem size hem de yolculara bir geçimlik olarak deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı. Fakat ihramlı olduğunuz sürece karada avlanmak size haram edilmiştir. Huzurunda haşredileceğiniz Allah´tan korkun.
 


بَرّ
[HyperLink1] 6:59     الْبَرِّ     l-berri     karada olan
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَا إِلَّا هُوَ ۚ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ ۚ وَمَا تَسْقُطُ مِنْ وَرَقَةٍ إِلَّا يَعْلَمُهَا وَلَا حَبَّةٍ فِي ظُلُمَاتِ الْأَرْضِ وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ إِلَّا فِي كِتَابٍ مُبِينٍ

Ve indehu mefâtihul gaybi lâ ya’lemuhâ illâ huve, ve ya’lemu mâ fîl berri vel bahr(bahri), ve mâ teskutu min varakatin illâ ya’lemuhâ ve lâ habbetin fî zulumâtil ardı ve lâ ratbin ve lâ yâbisin illâ fî kitâbin mubîn(mubînin).

Gaybın anahtarları O´nun yanındadır; onları O´ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde olanı da bilir. O´nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. Toprağın karanlıklarındaki bir dâne, yaş ve kuru her şey apaçık bir Kitap´ın içindedir.
 


بَرّ
[HyperLink1] 6:63     الْبَرِّ     l-berri     karanın
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

قُلْ مَنْ يُنَجِّيكُمْ مِنْ ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ تَدْعُونَهُ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً لَئِنْ أَنْجَانَا مِنْ هَٰذِهِ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ

Kul men yuneccîkum min zulumâtil berri vel bahri ted’ûnehu tedarruan ve hufyeh(hufyeten), le in encânâ min hâzihî le nekûnenne mineş şâkirîn(şâkirîne).

Şunu sor: "Bizi bu durumdan kurtarırsa andolsun şükredenlerden olacağız´ diye boyun büküp ürpererek O´na yakardığınızda, karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarıyor?"
 


بَرّ
[HyperLink1] 6:97     الْبَرِّ     l-berri     karanın
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ النُّجُومَ لِتَهْتَدُوا بِهَا فِي ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ ۗ قَدْ فَصَّلْنَا الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

Ve huvellezî ceale lekumun nucûme li tehtedû bihâ fî zulumâtil berri vel bahr(bahri), kad fassalnal âyâti li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne).

Karanın ve denizin karanlıklarında, kendileriyle yol bulmanız için yıldızları hizmetinize veren O´dur! Bilgiden nasipli bir topluluk için ayetleri gerçekten ayrıntılı kılmışızdır.
 


بَرّ
[HyperLink1] 10:22     الْبَرِّ     l-berri     karada
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

هُوَ الَّذِي يُسَيِّرُكُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ ۖ حَتَّىٰ إِذَا كُنْتُمْ فِي الْفُلْكِ وَجَرَيْنَ بِهِمْ بِرِيحٍ طَيِّبَةٍ وَفَرِحُوا بِهَا جَاءَتْهَا رِيحٌ عَاصِفٌ وَجَاءَهُمُ الْمَوْجُ مِنْ كُلِّ مَكَانٍ وَظَنُّوا أَنَّهُمْ أُحِيطَ بِهِمْ ۙ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ لَئِنْ أَنْجَيْتَنَا مِنْ هَٰذِهِ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ

Huvellezî yuseyyirukum fîl berri vel bahr(bahri), hattâ izâ kuntum fîl fulk(fulki), ve cereyne bihim bi rîhin tayyibetin ve ferihû bihâ câethâ rîhun âsifun ve câehumul mevcu min kulli mekânin ve zannû ennehum uhîta bihim deavûllâhe muhlisîne lehud dîn(dîne), le in enceytenâ min hâzihî le nekûnenne mineş şâkirîn(şâkirîne).

O yürütüyor sizi karada ve denizde. Diyelim, gemidesiniz: Gemiler, içindekileri latîf bir rüzgârla götürüyorlar. İçerdekiler ferah ve sevinç duymaktalar. Birden korkunç bir kasırga geliverdi. Her taraftan dalgalar üzerlerine çullandı. Çepeçevre kuşatıldıklarını düşünüp dini yalnız Allah´a özgüleyerek duaya koyuldular: "Eğer bizi şu durumdan kurtarırsan, yemin olsun, sana şükredenlerden olacağız."
 


بَرّ
[HyperLink1] 17:67     الْبَرِّ     l-berri     karaya
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَإِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فِي الْبَحْرِ ضَلَّ مَنْ تَدْعُونَ إِلَّا إِيَّاهُ ۖ فَلَمَّا نَجَّاكُمْ إِلَى الْبَرِّ أَعْرَضْتُمْ ۚ وَكَانَ الْإِنْسَانُ كَفُورًا

Ve izâ messekumud durru fîl bahri dalle men ted’ûne illâ iyyâh(iyyâhu), fe lemmâ neccâkum ilel berri a’radtum, ve kânel insânu kefûrâ(kefûren).

Denizde size bir zorluk dokunduğunda, O´nun dışındaki tüm yalvardıklarınız ortadan kaybolur. Fakat O, sizi kurtarıp karaya çıkarınca yüz çevirirsiniz. İnsan çok nankördür.
 


بَرّ
[HyperLink1] 17:68     الْبَرِّ     l-berri     karayı
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

أَفَأَمِنْتُمْ أَنْ يَخْسِفَ بِكُمْ جَانِبَ الْبَرِّ أَوْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا ثُمَّ لَا تَجِدُوا لَكُمْ وَكِيلًا

E fe emintum en yahsife bikum cânibel berri ev yursile aleykum hâsiben summe lâ tecidû lekum vekîlâ(vekîlen).

Peki, kara tarafında sizi yere geçirivermesinden yahut üstünüze çakıl savuran bir kasırga göndermesinden emin misiniz? Sonra kendinize hiçbir vekil bulamazsınız.
 


بَرّ
[HyperLink1] 17:70     الْبَرِّ     l-berri     karada
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَىٰ كَثِيرٍ مِمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلًا

Ve lekad kerremnâ benî âdeme ve hamelnâhum fîl berri vel bahri ve razaknâhum minet tayyibâti ve faddalnâhum alâ kesîrin mimmen halaknâ tafdîlâ(tafdîlen).

Yemin olsun, biz, âdemoğullarını onur ve üstünlükle donattık, onları karada ve denizde binitlerle yükledik. Onları, güzel ve temiz rızıklarla besledik. Ve onları, yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.
 


بَرّ
[HyperLink1] 19:14     وَبَرًّا     ve berran     ve iyilik ediciydi
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَبَرًّا بِوَالِدَيْهِ وَلَمْ يَكُنْ جَبَّارًا عَصِيًّا

Ve berren bi vâlideyhi ve lem yekun cebbâren asıyyâ(asıyyen).

Ana-babasına iyilik eden biriydi; zorba, isyancı biri değil.
 


بَرّ
[HyperLink1] 19:32     وَبَرًّا     ve berran     ve iyilik eder (kıldı)
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَبَرًّا بِوَالِدَتِي وَلَمْ يَجْعَلْنِي جَبَّارًا شَقِيًّا

Ve berren bi vâlidetî ve lem yec’alnî cebbâren şakıyyâ(şakıyyen).

"Anneme iyilik etmemi önerdi. Beni zorba bir eşkıya yapmadı."
 


بَرّ
[HyperLink1] 27:63     الْبَرِّ     l-berri     karanın
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

أَمَّنْ يَهْدِيكُمْ فِي ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَنْ يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ ۗ أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ ۚ تَعَالَى اللَّهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ

Emmen yehdîkum fî zulumâtil berri vel bahri ve men yursilur riyâha buşren beyne yedey rahmetih(rahmetihî), e ilâhun meallâh(meallâhi), teâlallâhu ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).

Yoksa size karanın ve denizin karanlıkları içinde yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci gönderen mi hayırlı? Allah´ın beraberinde bir ilah daha mı var? Allah, onların ortak tuttuklarından uzaktır, arınmıştır.
 


بَرّ
[HyperLink1] 29:65     الْبَرِّ     l-berri     karaya
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

فَإِذَا رَكِبُوا فِي الْفُلْكِ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ فَلَمَّا نَجَّاهُمْ إِلَى الْبَرِّ إِذَا هُمْ يُشْرِكُونَ

Fe izâ rakibû fîl fulki deavûllâhe muhlisîne lehud dîn(dîne), fe lemmâ neccâhum ilel berri izâ hum yuşrikûn(yuşrikûne).

Gemiye bindiklerinde, dini Allah´a özgüleyerek yalvarıp yakarırlar. Fakat Allah onları kurtarıp karaya çıkardığında, bir bakmışsın ortak koşuyorlar;
 


بَرّ
[HyperLink1] 30:41     الْبَرِّ     l-berri     karada
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُمْ بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ

Zaharel fesâdu fîl berri vel bahri bimâ kesebet eydin nâsi, li yuzîkahum ba’dallezî amilû leallehum yerciûn(yerciûne).

İnsanların ellerinin kazanmış oldukları yüzünden denizde ve karada bozgun çıktı. Allah onlara, yaptıklarının bir kısmını tattırıyor ki geri dönebilsinler.
 


بَرّ
[HyperLink1] 31:32     الْبَرِّ     l-berri     karaya çıkarıp
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَإِذَا غَشِيَهُمْ مَوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ فَلَمَّا نَجَّاهُمْ إِلَى الْبَرِّ فَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌ ۚ وَمَا يَجْحَدُ بِآيَاتِنَا إِلَّا كُلُّ خَتَّارٍ كَفُورٍ

Ve izâ gaşiyehum mevcun kez zuleli deavûllâhe muhlisîne lehud dîn(dîne), fe lemmâ neccâhum ilel berri fe minhum muktesıd(muktesidun), ve mâ yechadu bi âyâtinâ illâ kullu hattârin kefûr(kefûrin).

Kara bulutlar gibi dalga kendilerini kuşattığı zaman; Allah´a, dini O´na özgüleyerek yalvarırlar. Fakat onları karaya çıkarıp kurtarınca, içlerinden sadece bir kısmı doğru yolu tutar. Bizim ayetlerimize, gaddar nankörlerin tümünden başkası karşı çıkmaz.
 


بَرّ
[HyperLink1] 52:28     الْبَرُّ     l-berru     iyilik eden
 
İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

إِنَّا كُنَّا مِنْ قَبْلُ نَدْعُوهُ ۖ إِنَّهُ هُوَ الْبَرُّ الرَّحِيمُ

İnnâ kunnâ min kablu ned’ûh(ned’ûhu), innehu huvel berrur rahîm(rahîmu).

"Biz önceden O´na yakarıyorduk. Çünkü O´dur Berr, cömertçe iyilik eden; O´dur rahmeti sınırsız olan."
 


بَرّ
[HyperLink1] 76:5     الْأَبْرَارَ     l-ebrāra     iyiler
 
İsim         Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

إِنَّ الْأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِنْ كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا

İnnel ebrâra yeşrebûne min ke’sin kâne mizâcuhâ kâfûrâ(kâfûren).

İyilere gelince, onlar, karışımı kâfur olan bir kadehten içerler.
 


بَرّ
[HyperLink1] 82:13     الْأَبْرَارَ     l-ebrāra     iyiler
 
İsim         Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ

İnnel ebrâre lefî naîm(naîmin).

Şu da kuşkusuz: İyiler tam bir nimet içindedir,
 


بَرّ
[HyperLink1] 83:18     الْأَبْرَارِ     l-ebrāri     iyilerin
 
İsim         Eril, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

كَلَّا إِنَّ كِتَابَ الْأَبْرَارِ لَفِي عِلِّيِّينَ

Kellâ inne kitâbel ebrâri lefî illiyyîn(illiyyîne).

Hayır, sandıkları gibi değil! İyilik sergileyenlerin kitabı İlliyyûn´da, en yüce burçlardadır.
 


بَرّ
[HyperLink1] 83:22     الْأَبْرَارَ     l-ebrāra     iyiler
 
İsim         Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ

İnnel ebrâre le fî naîm(naîmi).

İyilik sergileyenler büyük bir nimetin tam içindedir.
 


بِرّ
[HyperLink1] 2:44     بِالْبِرِّ     bil-birri     iyiliği
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

أَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنْسَوْنَ أَنْفُسَكُمْ وَأَنْتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَ ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ

E te’murûnen nâse bil birri ve tensevne enfusekum ve entum tetlûnel kitâb(kitâbe) e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne).

İnsanlara iyiyi ve güzeli emredip de öz benliklerinizi unutuyor musunuz? Üstelik de Kitap´ı okuyup durmaktasınız. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?
 


بِرّ
[HyperLink1] 2:177     الْبِرَّ     l-birra     iyilik
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

لَيْسَ الْبِرَّ أَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَىٰ حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَىٰ وَالْيَتَامَىٰ وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّائِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلَاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُوا ۖ وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ وَحِينَ الْبَأْسِ ۗ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ

Leysel birre en tuvellû vucûhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi ve lâkinnel birre men âmene billâhi vel yevmil âhırı vel melâiketi vel kitâbi ven nebiyyîn(nebiyyîne), ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâb(rıkâbi), ve ekâmes salâte ve âtez zekât(zekâte), vel mûfûne bi ahdihim izâ âhed(âhedû), ves sâbirîne fîl be’sâi ved darrâi ve hînel be’s(be’si) ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul muttekûn(muttekûne).

Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir. Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki, Allah´a, âhıret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. Ve işte bunlardır korunan takva sahipleri.
 


بِرّ
[HyperLink1] 2:177     الْبِرَّ     l-birra     iyilik
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

لَيْسَ الْبِرَّ أَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَىٰ حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَىٰ وَالْيَتَامَىٰ وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّائِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلَاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُوا ۖ وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ وَحِينَ الْبَأْسِ ۗ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ

Leysel birre en tuvellû vucûhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi ve lâkinnel birre men âmene billâhi vel yevmil âhırı vel melâiketi vel kitâbi ven nebiyyîn(nebiyyîne), ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâb(rıkâbi), ve ekâmes salâte ve âtez zekât(zekâte), vel mûfûne bi ahdihim izâ âhed(âhedû), ves sâbirîne fîl be’sâi ved darrâi ve hînel be’s(be’si) ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul muttekûn(muttekûne).

Yüzlerinizi doğu ve batı yönüne çevirmeniz zafer ve mutluluğa ermek değildir. Zafer ve mutluluğa ermek o kişinin hakkıdır ki, Allah´a, âhıret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır; akrabaya, yetimlere, çaresizlere, yolda kalmışa, yoksullara, özgürlüğüne kavuşmak gayretinde olanlara malı seve seve verir, namazı kılar, zekatı öder. Böyleleri söz verdiklerinde ahitlerine vefalıdırlar; bolluk ve bereket zamanı kadar, zorluk, sıkıntı ve şiddet zamanında da sabırlıdırlar. İşte bunlardır özüyle sözü bir olanlar. Ve işte bunlardır korunan takva sahipleri.
 


بِرّ
[HyperLink1] 2:189     الْبِرُّ     l-birru     iyilik
 
İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْأَهِلَّةِ ۖ قُلْ هِيَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ ۗ وَلَيْسَ الْبِرُّ بِأَنْ تَأْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ ظُهُورِهَا وَلَٰكِنَّ الْبِرَّ مَنِ اتَّقَىٰ ۗ وَأْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ أَبْوَابِهَا ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Yes’elûneke anil ehilleh(ehilleti), kul hiye mevâkîtu lin nâsi vel hacc(haccı), ve leysel birru bi en te’tûl buyûte min zuhûrihâ ve lâkinnel birre menittekâ, ve’tûl buyûte min ebvâbihâ, vettekûllâhe leallekum tuflihûn(tuflihûne).

Sana, doğan aylardan sorarlar. De ki: "Onlar, insanların çeşitli yararları ve bir de hac için vakit ölçüleridir." Hayra ulaşmak evlere arkalarından girmeniz değildir. Hayra ulaşan o kişidir ki, takvaya sarılıp korunur. Evlere kapılarından girin. Allah´tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz.
 


بِرّ
[HyperLink1] 2:189     الْبِرَّ     l-birra     iyilik
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْأَهِلَّةِ ۖ قُلْ هِيَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ ۗ وَلَيْسَ الْبِرُّ بِأَنْ تَأْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ ظُهُورِهَا وَلَٰكِنَّ الْبِرَّ مَنِ اتَّقَىٰ ۗ وَأْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ أَبْوَابِهَا ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Yes’elûneke anil ehilleh(ehilleti), kul hiye mevâkîtu lin nâsi vel hacc(haccı), ve leysel birru bi en te’tûl buyûte min zuhûrihâ ve lâkinnel birre menittekâ, ve’tûl buyûte min ebvâbihâ, vettekûllâhe leallekum tuflihûn(tuflihûne).

Sana, doğan aylardan sorarlar. De ki: "Onlar, insanların çeşitli yararları ve bir de hac için vakit ölçüleridir." Hayra ulaşmak evlere arkalarından girmeniz değildir. Hayra ulaşan o kişidir ki, takvaya sarılıp korunur. Evlere kapılarından girin. Allah´tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz.
 


بِرّ
[HyperLink1] 3:92     الْبِرَّ     l-birra     iyiliğe
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتَّىٰ تُنْفِقُوا مِمَّا تُحِبُّونَ ۚ وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ شَيْءٍ فَإِنَّ اللَّهَ بِهِ عَلِيمٌ

Len tenâlûl birre hattâ tunfikû mimmâ tuhibbûn(tuhibbûne), ve mâ tunfikû min şey’in fe innallâhe bihî alîm(alîmun).

Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe hayırda erginliğe/dürüstlüğe asla ulaşamazsınız. İnfak etmekte olduğunuz her şeyi, Allah çok iyi bilmektedir.
 


بِرّ
[HyperLink1] 5:2     الْبِرِّ     l-birri     iyilik
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُحِلُّوا شَعَائِرَ اللَّهِ وَلَا الشَّهْرَ الْحَرَامَ وَلَا الْهَدْيَ وَلَا الْقَلَائِدَ وَلَا آمِّينَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنْ رَبِّهِمْ وَرِضْوَانًا ۚ وَإِذَا حَلَلْتُمْ فَاصْطَادُوا ۚ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ أَنْ صَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ أَنْ تَعْتَدُوا ۘ وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوَىٰ ۖ وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ ۖ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ

Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tuhıllû şe’âirallâhi veleş şehral harâme ve lâl hedye ve lâl kalâide ve lâ ammînel beytel harâme yebtegûne fadlan min rabbihim ve rıdvânâ(rıdvânen) ve izâ haleltum fastâdû ve lâ yecrimennekum şeneânu kavmin en saddûkum anil mescidil harâmi en ta’tedû, ve teâvenû alel birri vet takva ve lâ teâvenû alel ismi vel udvâni vettekullâh(vettekullâhe) innallâhe şedîdul ıkâb(ıkâbi).

Ey iman edenler! Allah´ın ibadet, iyilik ve güzellik alâmeti kıldığı şeylere, çarpışmanın yasak olduğu haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklara, Rablerinden bir lütuf ve rıza niyaz ederek Mescid-i Haram´a gelmiş olanlara saygısızlık etmeyin! İhramdan çıktığınız vakit avlanın. Bir topluluğun, sizi Mescid-i Haram´dan uzak tutmak için sergilediği kötülük, sizi saldırganlık ve düşmanlığa sakın itmesin! Hayırda erginlik/dürüstlük ve takva üzere yardımlaşın! Kötülük/çirkinlik, düşmanlık/saldırganlık üzere yardımlaşmayın. Allah´tan sakının! Kuşkunuz olmasın ki, Allah´ın azabı çok şiddetlidir.
 


بِرّ
[HyperLink1] 58:9     بِالْبِرِّ     bil-birri     iyilik üzerinde
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا تَنَاجَيْتُمْ فَلَا تَتَنَاجَوْا بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ وَتَنَاجَوْا بِالْبِرِّ وَالتَّقْوَىٰ ۖ وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ

Yâ eyyuhellezîne âmenû iza tenâceytum fe lâ tetenâcev bil ismi vel udvâni ve ma’siyetir resûli ve tenâcev bil birri vet takvâ, vettekûllâhellezî ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).

Ey iman edenler! Aranızda fısıldaştığınız zaman, günah, düşmanlık ve resule isyan hususlarında fısıldaşmayın; hayırda erginlik/dürüstlük ve takva konusunda fısıldaşın. Huzurunda haşredileceğiniz Allah´tan sakının!
 


تَبَرُّ
[HyperLink1] 2:224     تَبَرُّوا     teberrū     iyilik etmenize
 
Fiil         2. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَلَا تَجْعَلُوا اللَّهَ عُرْضَةً لِأَيْمَانِكُمْ أَنْ تَبَرُّوا وَتَتَّقُوا وَتُصْلِحُوا بَيْنَ النَّاسِ ۗ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Ve lâ tec’alûllâhe urdaten li eymânikum en teberrû ve tettekû ve tuslihû beynen nâs(nâsi), vallâhu semîun alîm(alîmun).

İyilik etmenize, takvaya sarılmanıza, insanlar arasında barışı kurmanıza engel yapmak üzere Allah´ı yeminlerinize siper haline getirmeyin. Allah, her şeyi duyar, her şeyi bilir.
 


تَبَرُّ
[HyperLink1] 60:8     تَبَرُّوهُمْ     teberrūhum     iyilik etmekten
 
Fiil         2. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

لَا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَلَمْ يُخْرِجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ أَنْ تَبَرُّوهُمْ وَتُقْسِطُوا إِلَيْهِمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ

Lâ yenhâkumullâhu anillezîne lem yukâtilûkum fîd dîni ve lem yuhricûkum min diyârikum en teberrûhum ve tuksitû ileyhim, innallâhe yuhıbbul muksitîn(muksitîne).

Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Allah, adaleti ayakta tutanları sever.