بَثّ
12:86
بَثِّي
beṧṧī
üzüntümü
İsim
Eril
Merfû` İsim
قَالَ إِنَّمَا أَشْكُو بَثِّي وَحُزْنِي إِلَى اللَّهِ وَأَعْلَمُ مِنَ اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
Kâle innemâ eşkû bessî ve huznî ilallâhi ve a’lemu inallâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Dedi ki: "Ben, içimi doldurup taşan özlemimi, kederimi Allah´a arz ederim. Ve Allah´ın yardımıyla sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim."
|
بَثَّ
2:164
وَبَثَّ
ve beṧṧe
yaymasında
Fiil
3. şahıs, Eril, Tekil
Geçmiş Zaman
إِنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِ الَّتِي تَجْرِي فِي الْبَحْرِ بِمَا يَنْفَعُ النَّاسَ وَمَا أَنْزَلَ اللَّهُ مِنَ السَّمَاءِ مِنْ مَاءٍ فَأَحْيَا بِهِ الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فِيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ وَتَصْرِيفِ الرِّيَاحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخَّرِ بَيْنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri vel fulkilletî tecrî fîl bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ enzelallâhu mines semâi min mâin fe ahyâ bihil arda ba’de mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbe(dâbbetin), ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi vel ardı le âyâtin li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne).
Şu bir gerçek ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanların yararı için denizde yüzüp giden gemilerde, Allah´ın gökten suyu indirip onunla, ölümünden sonra toprağı dirilterek üzerine tüm canlılardan yaymasında, rüzgarların bir düzen içinde yönden yöne çevrilmesinde, gök ve yer arasında bir hizmete memur edilen bulutlarda, aklını işleten bir topluluk için sayısız izler-işaretler-ibretler vardır.
|
بَثَّ
4:1
وَبَثَّ
ve beṧṧe
ve üretti
Fiil
3. şahıs, Eril, Tekil
Geçmiş Zaman
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًا كَثِيرًا وَنِسَاءً ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ الَّذِي تَسَاءَلُونَ بِهِ وَالْأَرْحَامَ ۚ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَقِيبًا
Yâ eyyuhen nâsuttekû rabbekumullezî halakakum min nefsin vâhidetin ve halaka minhâ zevcehâ ve besse minhumâ ricâlen kesîran ve nisâe(nisâen), vettekûllâhellezî tesâelûne bihî, vel erhâm(erhâme) innellâhe kâne aleykum rakîbâ(rakîben).
Ey insanlar! Sizi bir tek canlıdan yaratan, ondan eşini vücuda getiren ve o ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten sakının. Adını anarak birbirinizden dilekler dilediğiniz Allah´tan korkun. Rahimlerin haklarına saygısızlıktan da sakının. Şu bir gerçek ki Allah, Rakîb´dir, sizin üzerinizde sürekli ve titiz bir gözetleyicidir.
|
بَثَّ
31:10
وَبَثَّ
ve beṧṧe
ve yaydı
Fiil
3. şahıs, Eril, Tekil
Geçmiş Zaman
خَلَقَ السَّمَاوَاتِ بِغَيْرِ عَمَدٍ تَرَوْنَهَا ۖ وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ وَبَثَّ فِيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ ۚ وَأَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ
Halakas semâvâti bi gayri amedin terevnehâ ve elkâ fîl ardı revâsiye en temîde bikum ve besse fîhâ min kulli dâbbeh(dâbbetin), ve enzelnâ mines semâi mâen fe enbetnâ fîhâ min kulli zevcin kerîm(kerîmin).
Gökleri direksiz, desteksiz yarattı; görüyorsunuz onları. Ve yeryüzüne, sizi çalkalayıp sendeletmesin diye ağırlıklar, dayanaklar bıraktı ve orada her çeşit hayvanı yaydı. Gökten bir su indirdik de orada her türlü cömert ve bereketli çifti filizlendirdik.
|
بَثَّ
42:29
بَثَّ
beṧṧe
yaydığı
Fiil
3. şahıs, Eril, Tekil
Geçmiş Zaman
وَمِنْ آيَاتِهِ خَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَثَّ فِيهِمَا مِنْ دَابَّةٍ ۚ وَهُوَ عَلَىٰ جَمْعِهِمْ إِذَا يَشَاءُ قَدِيرٌ
Ve min âyâtihî halkus semâvâti vel ardı ve mâ besse fîhimâ min dâbbeh(dâbbetin), ve huve alâ cem’ihim izâ yeşâu kadîr(kadîrun).
Gökleri ve yeri ve bu ikisi içinde yaydığı canlıları yaratması da O´nun ayetlerindendir. O, dilediği zamanda onları biraraya getirmeye kadirdir.
|
بَثَّ
45:4
يَبُثُّ
yebuṧṧu
yaymakta olduğunda
Fiil
3. şahıs, Eril, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
وَفِي خَلْقِكُمْ وَمَا يَبُثُّ مِنْ دَابَّةٍ آيَاتٌ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ
Ve fî halkıkum ve mâ yebussu min dâbbetin âyâtun li kavmin yûkınûn(yûkınûne).
Ve sizin yaratılışınızda, her yana yaydığı canlılarda, kesinliği yakalayan bir topluluk için ibretler, işaretler vardır.
|
مَبْثُوث
101:4
الْمَبْثُوثِ
l-mebṧūṧi
yayılmış
Sıfat
Edilgen
Eril
Mecrûr İsim
يَوْمَ يَكُونُ النَّاسُ كَالْفَرَاشِ الْمَبْثُوثِ
Yevme yekûnun nâsu kel ferâşil mebsûs(mebsûsi).
O gün insanlar, çırpınarak yayılmış pervaneler gibi olurlar.
|
مَبْثُوثَة
88:16
مَبْثُوثَةٌ
mebṧūṧetun
serilmiş
Sıfat
Edilgen
Dişil
Merfû` İsim
Belirsiz
وَزَرَابِيُّ مَبْثُوثَةٌ
Ve zerâbiyyu mebsûseh(mebsûsetun).
Serilmiş seçme döşekler.
|
مُّنبَثّ
56:6
مُنْبَثًّا
munbeṧṧen
dağılan
Sıfat
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
فَكَانَتْ هَبَاءً مُنْبَثًّا
Fe kânet hebâen mun bessâ(bessen).
Hepsi un ufak olup dağılmıştır.
|