تَفَكَّهُ
56:65
تَفَكَّهُونَ
tefekkehūne
sızlanıp
Fiil
Tefa’ul Kalıbı
2. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
لَوْ نَشَاءُ لَجَعَلْنَاهُ حُطَامًا فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ
Lev neşâu le cealnâhu hutâmen fe zaltum tefekkehûn(tefekkehûne).
Dileseydik, onu kuru bir çöp haline getirirdik de başlardınız şu şekilde gevelemeye:
|
فَكِهِين
83:31
فَكِهِينَ
fekihīne
eğlenerek
İsim
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
وَإِذَا انْقَلَبُوا إِلَىٰ أَهْلِهِمُ انْقَلَبُوا فَكِهِينَ
Ve izenkalebû ilâ ehlihimunkalebû fekihîn(fekihîne).
Ailelerine döndüklerinde, gülüp eğlenmeye koyulurlardı.
|
فَوَٰكِه
23:19
فَوَاكِهُ
fevākihu
meyvalar
İsim
Eril, Çoğul
Merfû` İsim
فَأَنْشَأْنَا لَكُمْ بِهِ جَنَّاتٍ مِنْ نَخِيلٍ وَأَعْنَابٍ لَكُمْ فِيهَا فَوَاكِهُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ
Fe enşe’nâ lekum bihî cennâtin min nahîlin ve a’nâb(a’nâbin), lekum fîhâ fevâkihu kesîretun ve minhâ te’kulûn(te’kulûne).
Onunla size hurmalardan ve üzümlerden bahçeler yetiştirdik, onlarda sizin için birçok meyveler vardır; onlardan yiyorsunuz.
|
فَوَٰكِه
37:42
فَوَاكِهُ
fevākihu
(türlü) meyvalar
İsim
Eril, Çoğul
Merfû` İsim
فَوَاكِهُ ۖ وَهُمْ مُكْرَمُونَ
Fevâkih(fevâkihu), ve hum mukremûn(mukremûne).
Çeşit çeşit meyveler vardır. İkramla karşılanan kişilerdir onlar.
|
فَوَٰكِه
77:42
وَفَوَاكِهَ
ve fevākihe
ve meyvalar (içindedirler)
İsim
Eril, Çoğul
Mecrûr İsim
وَفَوَاكِهَ مِمَّا يَشْتَهُونَ
Ve fevâkihe mimmâ yeştehûn(yeştehûne).
Canlarının çektiği meyvelerle yanyanadırlar.
|
فَٰكِهَة
36:57
فَاكِهَةٌ
fākihetun
meyvalar
İsim
Dişil
Merfû` İsim
Belirsiz
لَهُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ وَلَهُمْ مَا يَدَّعُونَ
Lehum fîhâ fâkihetun ve lehum mâ yeddeûn(yeddeûne).
Orada kendileri için meyveler var. İstedikleri her şey kendilerinin olacak.
|
فَٰكِهَة
38:51
بِفَاكِهَةٍ
bifākihetin
meyva
İsim
Dişil, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
مُتَّكِئِينَ فِيهَا يَدْعُونَ فِيهَا بِفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ وَشَرَابٍ
Muttekîne fîhâ yed’ûne fîhâ bi fâkihetin kesîretin ve şerâb(şerâbin).
Orada, yaslanmış olarak birçok meyve ve içecek isterler.
|
فَٰكِهَة
43:73
فَاكِهَةٌ
fākihetun
meyva
İsim
Dişil, Tekil
Merfû` İsim
Belirsiz
لَكُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ كَثِيرَةٌ مِنْهَا تَأْكُلُونَ
Lekum fîhâ fâkihetun kesîretun minhâ te’kulûn(te’kulûne).
Orada sizin için pek çok meyve var. Onlardan yiyeceksiniz.
|
فَٰكِهَة
44:55
فَاكِهَةٍ
fākihetin
meyveyi
İsim
Dişil, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
يَدْعُونَ فِيهَا بِكُلِّ فَاكِهَةٍ آمِنِينَ
Yed’ûne fîhâ bi kulli fâkihetin âminîn(âminîne).
Orada, güvenli bir biçimde her türlü meyveyi isterler.
|
فَٰكِهَة
52:22
بِفَاكِهَةٍ
bifākihetin
meyvadan
İsim
Dişil
Mecrûr İsim
Belirsiz
وَأَمْدَدْنَاهُمْ بِفَاكِهَةٍ وَلَحْمٍ مِمَّا يَشْتَهُونَ
Ve emdednâhum bi fâkihetin ve lahmin mimmâ yeştehûn (yeştehûne).
Biz onlara canlarının çektiği meyveden ve etten ikram ettik.
|
فَٰكِهَة
55:11
فَاكِهَةٌ
fākihetun
meyva(lar)
İsim
Dişil
Merfû` İsim
Belirsiz
فِيهَا فَاكِهَةٌ وَالنَّخْلُ ذَاتُ الْأَكْمَامِ
Fîhâ fâkihetun vennahlu zâtul ekmâm(ekmâmi).
Bir meyve var onda. Ve salkımlarla donatılmış hurma ağaçları.
|
فَٰكِهَة
55:52
فَاكِهَةٍ
fākihetin
meyvaların
İsim
Dişil
Mecrûr İsim
Belirsiz
فِيهِمَا مِنْ كُلِّ فَاكِهَةٍ زَوْجَانِ
Fîhi mâ min kulli fâtihetin zevcân(zevcâni).
O cennetlerde iki çift var her meyvadan.
|
فَٰكِهَة
55:68
فَاكِهَةٌ
fākihetun
meyvalar
İsim
Dişil
Merfû` İsim
Belirsiz
فِيهِمَا فَاكِهَةٌ وَنَخْلٌ وَرُمَّانٌ
Fîhi mâ fâkihetun ve nahlun ve rummân(rummânun).
İkisinde de meyve, hurma ve nar var.
|
فَٰكِهَة
56:20
وَفَاكِهَةٍ
ve fākihetin
ve meyva(lar)
İsim
Dişil
Mecrûr İsim
Belirsiz
وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَ
Ve fâkihetin mimmâ yetehayyerûn(yetehayyerûne).
Ve meyveler, gönüllerince seçtiklerinden.
|
فَٰكِهَة
56:32
وَفَاكِهَةٍ
ve fākihetin
ve meyvalar
İsim
Dişil
Mecrûr İsim
Belirsiz
وَفَاكِهَةٍ كَثِيرَةٍ
Ve fâkihetin kesîrah(kesîretin)
Birçok meyveler arasındadırlar.
|
فَٰكِهَة
80:31
وَفَاكِهَةً
ve fākiheten
ve meyva
İsim
Dişil
Mansûb İsim
Belirsiz
وَفَاكِهَةً وَأَبًّا
Ve fâkiheten ve ebbâ(ebben).
Meyve, otlak/sebze.
|
فَٰكِهِين
36:55
فَاكِهُونَ
fākihūne
eğlenirler
İsim
Etken
Eril, Çoğul
Merfû` İsim
إِنَّ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ فِي شُغُلٍ فَاكِهُونَ
İnne ashâbel cennetil yevme fî şugulin fâkihûn(fâkihûne).
O gün cennet halkı bir uğraş içinde eğlenip ferahlamaktadır.
|
فَٰكِهِين
44:27
فَاكِهِينَ
fākihīne
zevkü sefa sürüyorlardı
İsim
Etken
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
وَنَعْمَةٍ كَانُوا فِيهَا فَاكِهِينَ
Ve na’metin kânû fîhâ fâkihîn(fâkihîne).
İçinde zevk sürdükleri nice nimetler.
|
فَٰكِهِين
52:18
فَاكِهِينَ
fākihīne
sefa sürerler
İsim
Etken
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
فَاكِهِينَ بِمَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ وَوَقَاهُمْ رَبُّهُمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ
Fâkihîne bi mâ âtâhum rabbuhum, ve vekâhum rabbuhum azâbel cahîm(cahîmi).
Rablerinin kendilerine verdikleriyle keyif çatarlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.
|