KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Fe-Ye-Dad      ف ي ض 

Taşmak

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 9 kez geçiyor.

Gövde(ler)

7 kez أَفَاضَ
2 kez تَفِيضُ

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


أَفَاضَ
[HyperLink1] 2:198     أَفَضْتُمْ     efeDtum     ayrılıp akın ettiğiniz
 
Fiil  İf’al Kalıbı       2. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَبْتَغُوا فَضْلًا مِنْ رَبِّكُمْ ۚ فَإِذَا أَفَضْتُمْ مِنْ عَرَفَاتٍ فَاذْكُرُوا اللَّهَ عِنْدَ الْمَشْعَرِ الْحَرَامِ ۖ وَاذْكُرُوهُ كَمَا هَدَاكُمْ وَإِنْ كُنْتُمْ مِنْ قَبْلِهِ لَمِنَ الضَّالِّينَ

Leyse aleykum cunâhun en tebtegû fadlan min rabbikum fe izâ efadtum min arafâtin fezkurûllâhe indel meş’aril harâm(harâmi), vezkurûhu kemâ hedâkum, ve in kuntum min kablihî le mined dâllîn(dâllîne).

Rabb´inizden bir lütuf ve bereket istemenizde hiç bir sakınca yoktur. Arafat´tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş´ar-i Haram´da Allah´ı zikredin. O´nu, O´nun size gösterdiği gibi anın. Siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz.
 


أَفَاضَ
[HyperLink1] 2:199     أَفِيضُوا     efīDū     siz de akın edin
 
Fiil  İf’al Kalıbı       2. şahıs, Eril, Çoğul  Emir Kipi      
    

ثُمَّ أَفِيضُوا مِنْ حَيْثُ أَفَاضَ النَّاسُ وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ ۚ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ

Summe efîdû min haysu efâdan nâsu vestagfirûllâh(vestagfirûllâhe), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).

Sonra, insanların akın edip döndüğü yerden siz de dönün ve Allah´tan af dileyin. Çünkü Allah çok affedicidir, çok merhametlidir.
 


أَفَاضَ
[HyperLink1] 2:199     أَفَاضَ     efāDe     akın ettiği
 
Fiil  İf’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

ثُمَّ أَفِيضُوا مِنْ حَيْثُ أَفَاضَ النَّاسُ وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ ۚ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ

Summe efîdû min haysu efâdan nâsu vestagfirûllâh(vestagfirûllâhe), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).

Sonra, insanların akın edip döndüğü yerden siz de dönün ve Allah´tan af dileyin. Çünkü Allah çok affedicidir, çok merhametlidir.
 


أَفَاضَ
[HyperLink1] 7:50     أَفِيضُوا     efīDū     biraz da akıtın
 
Fiil  İf’al Kalıbı       2. şahıs, Eril, Çoğul  Emir Kipi      
    

وَنَادَىٰ أَصْحَابُ النَّارِ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَنْ أَفِيضُوا عَلَيْنَا مِنَ الْمَاءِ أَوْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ ۚ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ حَرَّمَهُمَا عَلَى الْكَافِرِينَ

Ve nâdâ ashâbun nâri ashâbel cenneti en efîdû aleynâ minel mâi ev mimmâ rezekakumullâh(rezekakumullâhu), kâlû innallâhe harremehumâ alel kâfirîn(kâfirîne).

Ateş halkı, cennet halkına seslenir: "Şu sudan yahut Allah´ın sizi rızıklandırdığından biraz da bize akıtın!" Şu cevabı verirler: "Allah, o ikisini de küfre sapanlara haram kılmıştır."
 


أَفَاضَ
[HyperLink1] 10:61     تُفِيضُونَ     tufīDūne     siz daldığınız
 
Fiil  İf’al Kalıbı       2. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَمَا تَكُونُ فِي شَأْنٍ وَمَا تَتْلُو مِنْهُ مِنْ قُرْآنٍ وَلَا تَعْمَلُونَ مِنْ عَمَلٍ إِلَّا كُنَّا عَلَيْكُمْ شُهُودًا إِذْ تُفِيضُونَ فِيهِ ۚ وَمَا يَعْزُبُ عَنْ رَبِّكَ مِنْ مِثْقَالِ ذَرَّةٍ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ وَلَا أَصْغَرَ مِنْ ذَٰلِكَ وَلَا أَكْبَرَ إِلَّا فِي كِتَابٍ مُبِينٍ

Ve mâ tekûnu fî şe´nin ve mâ tetlû minhu min kur´ânin ve lâ ta´melûne min amelin illâ kunnâ aleykum şuhûden iz tufîdûne, fîh(fîhi) ve mâ ya´zubu an rabbike min miskâli zerretin fîl ardı ve lâ fîs semâi ve lâ asgare min zâlike ve lâ ekbere illâ fî kitâbin mubîn(mubînin).

Bir iş ve oluşta bulunsan, Kur´an´dan bir şey okusan; herhangi bir iş yapsanız, siz ona dalıp gitmişken biz üstünüzde mutlaka tanıklarız. Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey, ondan daha küçüğü de daha büyüğü de Rabbinden uzakta/gizli kalmaz; tümü apaçık bir Kitap´tadır.
 


أَفَاضَ
[HyperLink1] 24:14     أَفَضْتُمْ     efeDtum     daldığınız
 
Fiil  İf’al Kalıbı       2. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ لَمَسَّكُمْ فِي مَا أَفَضْتُمْ فِيهِ عَذَابٌ عَظِيمٌ

Ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu fîd dunyâ vel âhırati le messekum fî mâ efadtum fîhi azâbun azîm(azîmun).

Eğer dünya ve âhirette Allah´ın lütfu üzerinizde olmasaydı, içine daldığınız o yaygarada size mutlaka büyük bir azap dokunurdu.
 


أَفَاضَ
[HyperLink1] 46:8     تُفِيضُونَ     tufīDūne     taşkınlık yaptığınız
 
Fiil  İf’al Kalıbı       2. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَاهُ ۖ قُلْ إِنِ افْتَرَيْتُهُ فَلَا تَمْلِكُونَ لِي مِنَ اللَّهِ شَيْئًا ۖ هُوَ أَعْلَمُ بِمَا تُفِيضُونَ فِيهِ ۖ كَفَىٰ بِهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ ۖ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ

Em yekûlûnefterâh(yekûlûnefterâhu), kul iniftereytuhu fe lâ temlikûne lî minallahi şey’â(şey’en), huve a’lemu bi mâ tufîdûne fîh(fîhi), kefâ bihî şehîden beynî ve beynekum ve huvel gafûrur rahîm(rahîmu).

Yahut da şöyle diyorlar: "Uyduruyor onu!" De ki: "Eğer uydursaydım onu, hiçbir şeye sahip olamazdınız Allah´tan kurtarmak için beni. İçine gömüldüğünüz yaygarayı en iyi bilen O´dur. Benimle sizin aranızda tanık olarak O yeter. Çok affedici, çok merhametlidir O."
 


تَفِيضُ
[HyperLink1] 5:83     تَفِيضُ     tefīDu     dolup taştığını
 
Fiil         3. şahıs, Dişil, Tekil  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَإِذَا سَمِعُوا مَا أُنْزِلَ إِلَى الرَّسُولِ تَرَىٰ أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّ ۖ يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ

Ve izâ semiû mâ unzile ilerresûli terâ a’yunehum tefîdu mined dem’ı mimmâ arefû minel hakk(hakkı), yekûlûne rabbenâ âmennâ fektubnâ meaş şâhidîn(şâhidîne).

Resule indirileni dinlediklerinde farkına vardıkları gerçekten dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Şöyle derler: "Ey Rabbimiz, iman ettik. Artık bizi de gerçeğin tanıklarıyla birlikte kaydet."
 


تَفِيضُ
[HyperLink1] 9:92     تَفِيضُ     tefīDu     akarak
 
Fiil         3. şahıs, Dişil, Tekil  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَلَا عَلَى الَّذِينَ إِذَا مَا أَتَوْكَ لِتَحْمِلَهُمْ قُلْتَ لَا أَجِدُ مَا أَحْمِلُكُمْ عَلَيْهِ تَوَلَّوْا وَأَعْيُنُهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ حَزَنًا أَلَّا يَجِدُوا مَا يُنْفِقُونَ

Ve lâ alellezîne izâ mâ etevke li tahmilehum kulte lâ ecidu mâahmilukum aleyhi tevellev ve a´yunuhum tefîdu mined dem´i hazenen ellâ yecidû mâ yunfikûn(yunfikûne).

Kendilerini bindirmen için sana geldiklerinde sen, "sizi bindirecek bir şey bulamam" deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından, üzüntüyle gözlerinden yaşlar boşalarak geri dönen kimseler için de herhangi bir günah yoktur.