KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Gayn-Lam-Zay      غ ل ظ 

Sert olmak

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 13 kez geçiyor.

Gövde(ler)

1 kez غِلْظَة
9 kez غَلِيظ
1 kez ٱسْتَغْلَظَ
2 kez ٱغْلُظْ

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


غِلْظَة
[HyperLink1] 9:123     غِلْظَةً     ğilZeten     bir katılık
 
İsim         Dişil    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قَاتِلُوا الَّذِينَ يَلُونَكُمْ مِنَ الْكُفَّارِ وَلْيَجِدُوا فِيكُمْ غِلْظَةً ۚ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ

Yâ eyyuhellezîne âmenû kâtilûllezîne yelûnekum minel kuffâri vel yecidû fîkum gilzah(gilzaten), va’lemû ennallâhe meal muttekîn(muttekîne).

Ey iman sahipleri! Küfre sapanların yakınınızda bulunanlarıyla savaşın. Sizde bir sertlik bulsunlar. Şunu bilin ki Allah, sakınanlarla beraberdir.
 


غَلِيظ
[HyperLink1] 4:21     غَلِيظًا     ğalīZen     sağlam
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَكَيْفَ تَأْخُذُونَهُ وَقَدْ أَفْضَىٰ بَعْضُكُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ وَأَخَذْنَ مِنْكُمْ مِيثَاقًا غَلِيظًا

Ve keyfe te’huzûnehu ve kad efdâ ba’dukum ilâ ba’dın ve ehazne minkum mîsâkan galîzâ(galîzan).

Hem o malı nasıl alırsınız ki? Daha önce birbirinizle derinden derine kaynaşmıştınız. Ve onlar sizden çok sağlam bir söz de almışlardı.
 


غَلِيظ
[HyperLink1] 4:154     غَلِيظًا     ğalīZen     sağlam
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَرَفَعْنَا فَوْقَهُمُ الطُّورَ بِمِيثَاقِهِمْ وَقُلْنَا لَهُمُ ادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا وَقُلْنَا لَهُمْ لَا تَعْدُوا فِي السَّبْتِ وَأَخَذْنَا مِنْهُمْ مِيثَاقًا غَلِيظًا

Ve refa’nâ fevkahumut tûra bi mîsâkıhim ve kulnâ lehumudhulûl bâbe succeden ve kulnâ lehum lâ ta’dû fîs sebti ve ehaznâ ve minhum mîsâkan galîzâ(galîzan).

Kesin söz vermeleri için Tûr´u üzerlerine kaldırdık ve onlara: "Kapıdan secde ederek girin." dedik. Onlara şunu da söyledik: "Cumartesi gününde azgınlık yapmayın." Onlardan sapasağlam bir söz almıştık.
 


غَلِيظ
[HyperLink1] 11:58     غَلِيظٍ     ğalīZin     kaskatı
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

وَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا نَجَّيْنَا هُودًا وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا وَنَجَّيْنَاهُمْ مِنْ عَذَابٍ غَلِيظٍ

Ve lemmâ câe emrunâ necceynâ hûden vellezîne âmenû meahu bi rahmetin minnâ, ve necceynâhum min azâbin galîz(galîzin).

Emrimiz gelince, Hûd´u ve onunla birlikte iman etmiş olanları bizden bir rahmetle kurtardık. Biz onları çok ağır bir azaptan kurtardık.
 


غَلِيظ
[HyperLink1] 14:17     غَلِيظٌ     ğalīZun     kaba
 
Sıfat         Eril, Tekil    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

يَتَجَرَّعُهُ وَلَا يَكَادُ يُسِيغُهُ وَيَأْتِيهِ الْمَوْتُ مِنْ كُلِّ مَكَانٍ وَمَا هُوَ بِمَيِّتٍ ۖ وَمِنْ وَرَائِهِ عَذَابٌ غَلِيظٌ

Yetecerreuhu ve lâ yekâdu yusîguhu ve ye’tîhil mevtu min kulli mekânin ve mâ huve bi meyyit(meyyitin), ve min verâihî azâbun galîz(galîzun).

Onu yutmaya çalışacak ama boğazından geçiremeyecek. Ölüm her yandan üstüne gelecek de bir türlü ölmeyecek. Arkasından da dehşetli bir azap.
 


غَلِيظ
[HyperLink1] 31:24     غَلِيظٍ     ğalīZin     kaba
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

نُمَتِّعُهُمْ قَلِيلًا ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ إِلَىٰ عَذَابٍ غَلِيظٍ

Numettiuhum kalîlen summe nadtarruhum ilâ azâbin galîz(galîzin).

Onları birazcık nimetlendiriyoruz. Sonunda hepsini şiddetli bir azaba süreceğiz.
 


غَلِيظ
[HyperLink1] 33:7     غَلِيظًا     ğalīZen     sapasağlam
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَإِذْ أَخَذْنَا مِنَ النَّبِيِّينَ مِيثَاقَهُمْ وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَإِبْرَاهِيمَ وَمُوسَىٰ وَعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ ۖ وَأَخَذْنَا مِنْهُمْ مِيثَاقًا غَلِيظًا

Ve iz ehaznâ minen nebîyyîne mîsâkahum ve minke ve min nûhın ve ibrâhîme ve mûsâ ve îsebni meryeme ve ehaznâ minhum mîsâkan galîzâ(galîzan).

Biz, peygamberlerden mîsaklarını almıştık. Senden de mîsak aldık. Nûh´tan, İbrahim´den, Mûsa´dan, Meryem oğlu İsa´dan, bunların hepsinden kuvvetli bir sözleşmeyle mîsak aldık;
 


غَلِيظ
[HyperLink1] 41:50     غَلِيظٍ     ğalīZin     kaba
 
Sıfat         Eril, Tekil    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

وَلَئِنْ أَذَقْنَاهُ رَحْمَةً مِنَّا مِنْ بَعْدِ ضَرَّاءَ مَسَّتْهُ لَيَقُولَنَّ هَٰذَا لِي وَمَا أَظُنُّ السَّاعَةَ قَائِمَةً وَلَئِنْ رُجِعْتُ إِلَىٰ رَبِّي إِنَّ لِي عِنْدَهُ لَلْحُسْنَىٰ ۚ فَلَنُنَبِّئَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِمَا عَمِلُوا وَلَنُذِيقَنَّهُمْ مِنْ عَذَابٍ غَلِيظٍ

Ve le in ezaknâhu rahmeten minnâ min ba’di darrâe messethu le yekûlenne hâzâ lî ve mâ ezunnus sâate kâimeten ve le in ruci’tu ilâ rabbî inne lî indehu lel husnâ, fe le nunebbiennellezîne keferû bimâ amilû ve le nuzîkannehum min azâbin galîz(galîzin).

Eğer kendisine dokunan bir zorluktan/zarardan sonra bizden bir rahmet tattırsak, yemin olsun şöyle diyecektir: "Bu benim hakkım! Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Rabbime döndürülmüş olsam da şüphesiz, O´nun katında benim için şaşmaz güzellikler vardır." Yemin olsun, biz o nankörlük edenlere, yapıp ettiklerini haber vereceğiz. Yemin olsun, o çetin azabı onlara tattıracağız.
 


غَلِيظ
[HyperLink1] 66:6     غِلَاظٌ     ğilāZun     gayet katı
 
Sıfat         Eril, Çoğul    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنْفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ

Yâ eyyuhellezîne âmenû kû enfusekum ve ehlîkum nâren vakûduhân nâsu vel hicâretu aleyhâ melâiketun gılâzun şidâdun lâ ya’sûnallâhe mâ emerehum ve yef’alûne mâ yu’merûne.

Ey iman sahipleri! Kendilerinizi ve ailelerinizi öyle bir ateşten koruyun ki, yakıtı insanlarla taşlardır. O ateşin başında çok katı, çok sert melekler vardır. Onlar, kendilerine emir verdiği konuda Allah´a isyan etmezler ve emredildikleri şeyi yaparlar.
 


غَلِيظ
[HyperLink1] 3:159     غَلِيظَ     ğalīZe     katı
 
İsim         Eril, Tekil    Mansûb İsim    
    

فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللَّهِ لِنْتَ لَهُمْ ۖ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَلِيظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ ۖ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْأَمْرِ ۖ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ

Fe bimâ rahmetin minallâhi linte lehum, ve lev kunte fazzan galîzal kalbi lenfaddû min havlik(havlike), fa’fu anhum vestagfir lehum ve şâvirhum fîl emr(emri), fe izâ azamte fe tevekkel alâllâh(alâllâhi), innallâhe yuhibbul mutevekkilîn(mutevekkilîne).

Allah´tan bir rahmet sayesindedir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba-saba, katı yürekli olsaydın senin çevrenden kesinlikle dağılır giderlerdi. O halde bağışla onları, af dile onlar için; iş ve yönetim konusunda da onlarla şûraya git. Bir kez azmettin mi de artık Allah´a güvenip dayan. Allah, tevekkül edenleri sever.
 


ٱسْتَغْلَظَ
[HyperLink1] 48:29     فَاسْتَغْلَظَ     festeğleZe     sonra kalınlaşan
 
Fiil  İstif’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ ۚ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاءُ بَيْنَهُمْ ۖ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا ۖ سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِمْ مِنْ أَثَرِ السُّجُودِ ۚ ذَٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ ۚ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنْجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَىٰ عَلَىٰ سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ ۗ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا

Muhammedun resûlullâh(resûlullâhi), vellezîne meahû eşiddâu alel kuffâri ruhamâu beynehum terâhum rukkean succeden yebtegûne fadlen minallâhi ve rıdvânen sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd(sucûdi), zâlike meseluhum fît tevrât(tevrâti), ve meseluhum fîl incîl(incîli), ke zer’in ahrece şat’ehu fe âzerehu festagleza festevâ alâ sûkıhî yu’cibuz zurrâa, li yagîza bihimul kuffâr(kuffâra), vaadallâhullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti minhum magfireten ve ecren azîmâ(azîmen).

Muhammed, Allah´ın resulüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çok çetin, kendi aralarında çok merhametlidirler. Sen onları rükû eder, secdeye kapanır halde görürsün. Allah´tan bir lütuf ve hoşnutluk ister dururlar. Görünüşlerine gelince, yüzlerinde secde eseri/izi vardır. Bu onların Tevrat´taki nitelikleri. İncil´deki nitelikleri de şöyle: Tıpkı bir ekin ki filizini çıkarmış, o filizi kuvvetlendirmiş. Filiz kalınlaştı, gövdesi üzerine dikildi. Ziraatçıları da imrendirir/hayran bırakır bu ekin. Allah böyle yapar ki, onlar sayesinde, inkâr edenleri öfkelendirsin. Allah onlardan iman edip hayra ve barışa yönelik işlen yapanlara bir bağışlanma ve büyük bir ödül vaat etmiştir.
 


ٱغْلُظْ
[HyperLink1] 9:73     وَاغْلُظْ     veğluZ     ve sert davran
 
Fiil         2. şahıs, Eril, Tekil  Emir Kipi      
    

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ ۚ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ

Yâ eyyuhen nebiyyu câhidil kuffâre vel munâfikîne vagluz aleyhim, ve me’vâhum cehennem(cehennemu), ve bi’sel masîr(masîru).

Ey Peygamber! Küfre sapanlarla, ikiyüzlülerle cihat et! Onlara sert davran! Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü dönüş yeridir o!
 


ٱغْلُظْ
[HyperLink1] 66:9     وَاغْلُظْ     veğluZ     ve katı davran
 
Fiil         2. şahıs, Eril, Tekil  Emir Kipi      
    

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ ۚ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ

Yâ eyyuhen nebiyyu câhidil kuffâre vel munâfikîne vagluz aleyhim, ve me’vâhum cehennem(cehennemu), ve bi’sel masîr(masîru).

Ey Peygamber! Küfre sapanlarla ve münafıklarla mücadele et ve onlara karşı sert davran! Varacakları yer cehennemdir onların. Ne kötü dönüş yeridir o!