KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Gayn-Ra-Kaf      غ ر ق 

sank, drowned, went downwards and disappeared, became without need, drew the bow to the full, outstripped, engrossed, a man overwhelmed by trials, single draught, ornamented, obligatory, suddenly/violently, to come near to any one.

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 23 kez geçiyor.

Gövde(ler)

17 kez أُغْرِقُ
1 kez غَرَق
1 kez غَرْق
4 kez مُّغْرَقُون

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


أُغْرِقُ
[HyperLink1] 2:50     وَأَغْرَقْنَا     ve eğraḳnā     ve boğmuştuk
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

وَإِذْ فَرَقْنَا بِكُمُ الْبَحْرَ فَأَنْجَيْنَاكُمْ وَأَغْرَقْنَا آلَ فِرْعَوْنَ وَأَنْتُمْ تَنْظُرُونَ

Ve iz faraknâ bikumul bahre fe enceynâkum ve agraknâ âle fir’avne ve entum tenzurûn(tenzurûne).

Hani önünüzde denizi yarmıştık da sizi kurtarmış, Firavun hanedanını boğmuştuk. Siz de bunu bakıp görüyordunuz.
 


أُغْرِقُ
[HyperLink1] 7:64     وَأَغْرَقْنَا     ve eğraḳnā     ve boğduk
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

فَكَذَّبُوهُ فَأَنْجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَأَغْرَقْنَا الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا عَمِينَ

Fe kezzebûhu fe enceynâhu vellezîne meahu fil fulki ve agraknellezîne kezzebû bi âyâtinâ, innehum kânû kavmen amîn(amîne).

Onu yalanladılar. Bunun üzerine biz onu beraberindekileri gemi içinde kurtardık, ayetlerimizi yalanlayanları boğduk. Gözleri görmez bir topluluktu onlar.
 


أُغْرِقُ
[HyperLink1] 7:136     فَأَغْرَقْنَاهُمْ     fe eğraḳnāhum     onları boğduk
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ بِأَنَّهُمْ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَكَانُوا عَنْهَا غَافِلِينَ

Fentekamnâ minhum fe agraknâhum fîl yemmi biennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânû anhâ gâfilîn(gâfilîne).

Bunun üzerine biz de onlardan öc aldık: Ayetlerimizi yalanladıkları, onlara aldırmazlık ettikleri için hepsini suda bozduk.
 


أُغْرِقُ
[HyperLink1] 8:54     وَأَغْرَقْنَا     ve eğraḳnā     ve boğmuştuk
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

كَدَأْبِ آلِ فِرْعَوْنَ ۙ وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ كَذَّبُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ فَأَهْلَكْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ وَأَغْرَقْنَا آلَ فِرْعَوْنَ ۚ وَكُلٌّ كَانُوا ظَالِمِينَ

Ke de´bi âli fir´avne vellezîne min kablihim, kezzebû biâyâti rabbihim, fe ehleknâhum bi zunûbihim ve agraknâ âle fîr´avn(fîr´avne), ve kullun kânû zâlimîn(zâlimîne).

Tıpkı Firavun hanedanı ve onlardan öncekilerin tavırları gibi. Rablerinin ayetlerini yalanlamışlardı. Biz de onları günahları yüzünden mahvettik. Firavun hanedanını da boğmuştuk. Bunların tümü zulme sapanlardı.
 


أُغْرِقُ
[HyperLink1] 10:73     وَأَغْرَقْنَا     ve eğraḳnā     ve suda boğduk
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

فَكَذَّبُوهُ فَنَجَّيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَجَعَلْنَاهُمْ خَلَائِفَ وَأَغْرَقْنَا الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا ۖ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُنْذَرِينَ

Fe kezzebûhu fe necceynâhu ve men meahu fîl fulki ve cealnâhum halâife ve agraknellezîne kezzebû bi âyâtinâ, fanzur keyfe kâne âkıbetul munzerîn(munzerîne).

Bunun üzerine, onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık, onları yöneticiler yaptık; ayetlerimizi yalanlayanları da batırıp boğduk. Bak da gör, önceden uyarılanların sonu nice oluyor!
 


أُغْرِقُ
[HyperLink1] 17:69     فَيُغْرِقَكُمْ     fe yuğriḳakum     ve sizi boğmayacağından
 
Fiil  İf’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Tekil  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

أَمْ أَمِنْتُمْ أَنْ يُعِيدَكُمْ فِيهِ تَارَةً أُخْرَىٰ فَيُرْسِلَ عَلَيْكُمْ قَاصِفًا مِنَ الرِّيحِ فَيُغْرِقَكُمْ بِمَا كَفَرْتُمْ ۙ ثُمَّ لَا تَجِدُوا لَكُمْ عَلَيْنَا بِهِ تَبِيعًا

Em emintum en yuîdekum fîhi târeten uhrâ fe yursile aleykum kâsıfen miner rîhı fe yugrikakum bimâ kefertum summe lâ tecidû lekum aleynâ bihî tebîâ(tebîan).

Yoksa sizi bir kez daha oraya gönderip üstünüze kırıp geçiren bir fırtına salarak, inkâr ettiğinizden dolayı sizi boğmayacağından emin misiniz? Sizin adınıza, bizden bunun öcünü alacak birini de bulamazsınız.
 


أُغْرِقُ
[HyperLink1] 17:103     فَأَغْرَقْنَاهُ     feeğraḳnāhu     biz de onu boğduk
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

فَأَرَادَ أَنْ يَسْتَفِزَّهُمْ مِنَ الْأَرْضِ فَأَغْرَقْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ جَمِيعًا

Fe erâde en yestefizzehum minel ardı fe agraknâhu ve men meahu cemîâ(cemîan).

Firavun onları o topraktan sürüp çıkarmak istedi de biz onu ve yanındakilerin tümünü boğduk.
 


أُغْرِقُ
[HyperLink1] 18:71     لِتُغْرِقَ     lituğriḳa     boğmak için
 
Fiil  İf’al Kalıbı       2. şahıs, Eril, Tekil  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

فَانْطَلَقَا حَتَّىٰ إِذَا رَكِبَا فِي السَّفِينَةِ خَرَقَهَا ۖ قَالَ أَخَرَقْتَهَا لِتُغْرِقَ أَهْلَهَا لَقَدْ جِئْتَ شَيْئًا إِمْرًا

Fentalakâ, hattâ izâ rakibâ fîs sefîneti harakahâ kâle e haraktehâ li tugrika ehlehâ, lekad ci’te şey’en imrâ(imren).

İkisi birlikte yola koyudular. Bir süre sonra gemiye bindiklerinde, tuttu gemiyi deliverdi. Mûsa dedi: "İçindekileri boğmak için mi deldin onu? Vallahi korkunç bir iş yaptın!"
 


أُغْرِقُ
[HyperLink1] 21:77     فَأَغْرَقْنَاهُمْ     feeğraḳnāhum     biz de onları boğmuştuk
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

وَنَصَرْنَاهُ مِنَ الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمَ سَوْءٍ فَأَغْرَقْنَاهُمْ أَجْمَعِينَ

Ve nasarnâhu minel kavmillezîne kezzebû bi âyâtinâ, innehum kânû kavme sev’in fe agraknâhum ecmaîn(ecmaîne).

Ona, ayetlerimizi yalanlayan topluluğa karşı yardım ettik. Kötülüğün toplumuydu onlar. Hepsini birden batırıp boğduk.
 


أُغْرِقُ
[HyperLink1] 25:37     أَغْرَقْنَاهُمْ     eğraḳnāhum     onları boğduk
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

وَقَوْمَ نُوحٍ لَمَّا كَذَّبُوا الرُّسُلَ أَغْرَقْنَاهُمْ وَجَعَلْنَاهُمْ لِلنَّاسِ آيَةً ۖ وَأَعْتَدْنَا لِلظَّالِمِينَ عَذَابًا أَلِيمًا

Ve kavme nûhın lemmâ kezzebûr rusule agraknâhum ve cealnâhum lin nâsi âyeh(âyeten), ve a’tednâ liz zâlimîne azâben elîmâ(elîmen).

Ve Nûh kavmi... Resulleri yalanladıklarında hepsini boğup, insanlara bir ibret yaptık. Zalimler için acıklı bir azap hazırladık.
 


أُغْرِقُ
[HyperLink1] 26:66     أَغْرَقْنَا     eğraḳnā     boğduk
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ

Summe agraknel âharîn(âharîne).

Sonra ötekileri boğduk.
 


أُغْرِقُ
[HyperLink1] 26:120     أَغْرَقْنَا     eğraḳnā     boğduk
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاقِينَ

Summe agraknâ ba’dul bâkîn(bâkîne).

Sonra dışta kalanları boğduk.
 


أُغْرِقُ
[HyperLink1] 29:40     أَغْرَقْنَا     eğraḳnā     boğduk
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

فَكُلًّا أَخَذْنَا بِذَنْبِهِ ۖ فَمِنْهُمْ مَنْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِ حَاصِبًا وَمِنْهُمْ مَنْ أَخَذَتْهُ الصَّيْحَةُ وَمِنْهُمْ مَنْ خَسَفْنَا بِهِ الْأَرْضَ وَمِنْهُمْ مَنْ أَغْرَقْنَا ۚ وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

Fe kullen ehaznâ bi zenbih(zenbihi), fe minhum men erselnâ aleyhi hâsıbâ(hâsıben), ve minhum men ehazethussayhah(sayhatu), ve minhum men hasefnâbihil ard(arda), ve minhum men agraknâ, ve mâ kânâllâhu li yazlimehum ve lâkin kânû enfusehum yazlimûn(yazlimûne).

Herbirini kendi günahı ile yakaladık. Bazılarının üstüne taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Bir kısmını, o korkunç titreşimli ses yakaladı. Onlardan, yere batırdıklarımız da oldu. Bazılarını da boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar kendi benliklerine zulmediyorlardı.
 


أُغْرِقُ
[HyperLink1] 36:43     نُغْرِقْهُمْ     nuğriḳhum     onları (suda) boğarız
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَإِنْ نَشَأْ نُغْرِقْهُمْ فَلَا صَرِيخَ لَهُمْ وَلَا هُمْ يُنْقَذُونَ

Ve in neşe’ nugrıkhum fe lâ sarîha lehum ve lâ hum yunkazûn(yunkazûne).

Eğer dilersek onları boğarız. Bu durumda ne kendileri için feryat eden olur ne de kurtarılırlar.
 


أُغْرِقُ
[HyperLink1] 37:82     أَغْرَقْنَا     eğraḳnā     suda boğduk
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ

Summe agraknel âharîn(âharîne).

Sonra ötekileri boğuverdik.
 


أُغْرِقُ
[HyperLink1] 43:55     فَأَغْرَقْنَاهُمْ     fe eğraḳnāhum     ve onları boğduk
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

فَلَمَّا آسَفُونَا انْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَاهُمْ أَجْمَعِينَ

Fe lemmâ âsefûnentekamnâ minhum fe agraknâhum ecmaîn(ecmaîne).

Onlar bizi bu şekilde öfkelendirince, biz de onlardan öç aldık; hepsini suya gömüverdik.
 


أُغْرِقُ
[HyperLink1] 71:25     أُغْرِقُوا     uğriḳū     boğuldular
 
Fiil  İf’al Kalıbı  Edilgen     3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

مِمَّا خَطِيئَاتِهِمْ أُغْرِقُوا فَأُدْخِلُوا نَارًا فَلَمْ يَجِدُوا لَهُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَنْصَارًا

Mimmâ hatîâtihim ugrikû fe udhılû nâran fe lem yecıdû lehum min dûnillâhi ensârâ(ensâren).

Hataları yüzündendir ki boğuldular, ateşe atıldılar. Kendileri için, Allah dışında yardımcılar bulamadılar.
 


غَرَق
[HyperLink1] 10:90     الْغَرَقُ     l-ğaraḳu     boğulma
 
İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

وَجَاوَزْنَا بِبَنِي إِسْرَائِيلَ الْبَحْرَ فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ وَجُنُودُهُ بَغْيًا وَعَدْوًا ۖ حَتَّىٰ إِذَا أَدْرَكَهُ الْغَرَقُ قَالَ آمَنْتُ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا الَّذِي آمَنَتْ بِهِ بَنُو إِسْرَائِيلَ وَأَنَا مِنَ الْمُسْلِمِينَ

Ve câveznâ bi benî isrâîlel bahre fe etbeahum fir’avnu ve cunûduhu bagyen ve advâ(adven), hattâ izâ edrekehul gareku kâle âmentu ennehu lâ ilâhe illellezî âmenet bihî benû isrâîle ve ene minel muslimîn(muslimîne).

Ve İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve ordusu, azgınlık ve düşmanlıkla onları izlemekteydi. Nihayet, boğulma ümüğüne çökünce şöyle dedi: "İman ettim. İsrailoğullarının inanmış olduğu dışında ilah yok. Ben de O´na teslim olanlardanım."
 


غَرْق
[HyperLink1] 79:1     غَرْقًا     ğarḳan     şiddetle
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا

Ven nâziâti garkâ(garkan).

Yemin olsun, çekip koparanlara/yay çekenlere/kuyudan su çekenlere/bağsız-bekçisiz koşan atlara/ayrılık yüzünden hasret çekenlere/daldırıp daldırıp çıkaranlara,
 


مُّغْرَقُون
[HyperLink1] 11:37     مُغْرَقُونَ     muğraḳūne     suda boğulacaklardır
 
İsim  İf’al Kalıbı  Edilgen     Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

وَاصْنَعِ الْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا وَلَا تُخَاطِبْنِي فِي الَّذِينَ ظَلَمُوا ۚ إِنَّهُمْ مُغْرَقُونَ

Vasnaıl fulke bi a’yuninâ ve vahyinâ ve lâ tuhâtıbnî fîllezîne zalemû, innehum mugrekûn(mugrekûne).

Vahyimize bağlı olarak gözlerimizin önünde gemiyi yap. Ve zulmedenler hakkında benimle karşılıklı laf edip durma. Onlar, mutlaka boğulacaklardır.
 


مُّغْرَقُون
[HyperLink1] 11:43     الْمُغْرَقِينَ     l-muğraḳīne     boğulanlar-
 
İsim  İf’al Kalıbı  Edilgen     Eril, Çoğul    Mecrûr İsim    
    

قَالَ سَآوِي إِلَىٰ جَبَلٍ يَعْصِمُنِي مِنَ الْمَاءِ ۚ قَالَ لَا عَاصِمَ الْيَوْمَ مِنْ أَمْرِ اللَّهِ إِلَّا مَنْ رَحِمَ ۚ وَحَالَ بَيْنَهُمَا الْمَوْجُ فَكَانَ مِنَ الْمُغْرَقِينَ

Kâle seâvî ilâ cebelin ya´sımunî minel mâ´(mâi) kâle lâ âsımel yevme min emrillâhi illâ men rahim(rahime), ve hâle beynehumal mevcu fe kâne minel mugrakîn(mugrakîne).

Oğlu cevap verdi: "Bir dağa sığınacağım, beni sudan korur." Nûh dedi: "Allah´ın merhamet ettiği dışında bugün hiç kimse için Allah´ın kararından kurtaracak yoktur." Ve ikisi arasına dalga girdi de o, boğulanlar arasına katıldı.
 


مُّغْرَقُون
[HyperLink1] 23:27     مُغْرَقُونَ     muğraḳūne     boğulacaklardır
 
İsim  İf’al Kalıbı  Edilgen     Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

فَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِ أَنِ اصْنَعِ الْفُلْكَ بِأَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا فَإِذَا جَاءَ أَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُ ۙ فَاسْلُكْ فِيهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلَّا مَنْ سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ مِنْهُمْ ۖ وَلَا تُخَاطِبْنِي فِي الَّذِينَ ظَلَمُوا ۖ إِنَّهُمْ مُغْرَقُونَ

Fe evhaynâ ileyhi enısnaıl fulke bi a’yuninâ ve vahyinâ fe izâ câe emrunâ ve fâret tennûru fesluk fîhâ min kullin zevceynisneyni ve ehleke illâ men sebeka aleyhil kavlu minhum, ve lâ tuhâtıbnî fîllezîne zalemû, innehum mugrakûn(mugrakûne).

Bunun üzerine biz, Nûh´a şöyle vahyettik: "Gözlerimizin önünde ve vahyimize uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelip tandır kaynayınca, ailenle birlikte her türden iki çifti gemiye sok. İçlerinden, haklarında daha önce hüküm verilmiş olanları dışta bırak. Zulmetmiş olanlar hakkında bana yakarıp durma. Onlar kesinlikle boğulacaklardır."
 


مُّغْرَقُون
[HyperLink1] 44:24     مُغْرَقُونَ     muğraḳūne     boğulacak
 
İsim  İf’al Kalıbı  Edilgen     Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْوًا ۖ إِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ

Vetrukil bahre rehvâ(rehven), innehum cundun mugrekûn(mugrekûne).

"Denizi açık bırak, çünkü onlar, boğulmaya mahkûm edilmiş bir ordudur."