KÖK KELİMELER DİZİNİ
Cim-Dal-Dal
ج د د
To cut off a thing, to be new, to become fortunate or possessed of good fortune, to be great or of great dignity or estimation, to be serious or in earnest, to strive/labour/toil/exert oneself, to feel distressed or afflicted, to drip or let fall drops (a house or tent, Bayt), make [or weave] stripes of different colors in a garment, to contend with another respecting a thing, relinquish or forsake, to originate or innovate a thing, to do a thing for the first time, to renew a thing, to be easy or practical, hard or level (like a ground free of soft spaces and clear to one's view), ascend upon the surface of the ground, to be lost or devoid of something, one's lot in life or means of subsistence, state of being in no need or having no wants or having few wants, to be great/exalted/majestic, to be or have much (abounding with a thing), to be of a great or extraordinary degree, to differ from the rest of something [and, thus, serve as a sign or mark] such as a beaten path marked with lines [cut by the feet of men and beast who travelled along it], to perform an affair by a certain way or manner, to form an opinion respecting a thing, to be renewed or replaced by new, to be cut off by the roots or eradicated, to be quick in pace.
Kur'an'da bu kökten türetilmiş
kelimeler toplamda
10 kez geçiyor.
Gövde(ler)
1
kez
جَدّ
|
1
kez
جُدَد
|
8
kez
جَدِيد
|
işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.
جَدّ
72:3
جَدُّ
ceddu
şanı
İsim
Eril
Merfû` İsim
وَأَنَّهُ تَعَالَىٰ جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَدًا
Ve ennehu teâlâ ceddu rabbinâ mettehaze sâhıbeten ve lâ veledâ(veleden).
"Rabbimizin adı/kudreti/işi/gayreti çok yücedir. O, ne bir dişi dost edinmiştir ne de bir çocuk."
|
جُدَد
35:27
جُدَدٌ
cudedun
yollar
İsim
Eril, Çoğul
Merfû` İsim
Belirsiz
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجْنَا بِهِ ثَمَرَاتٍ مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهَا ۚ وَمِنَ الْجِبَالِ جُدَدٌ بِيضٌ وَحُمْرٌ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهَا وَغَرَابِيبُ سُودٌ
E lem tere ennallâhe enzele mines semâi mâen, fe ahrecnâ bihî semerâtin muhtelifen elvânuhâ, ve minel cibâli cudedun bîdun ve humrun muhtelifun elvânuhâ ve garâbîbu sûd(sûdun).
Görmedin mi, Allah, gökten bir su indirdi. Onunla, renkleri çeşit çeşit meyveler çıkardık. Dağlardan da yollar var; beyaz, kırmızı, değişik renklerde. Ve simsiyah yollar da var.
|
جَدِيد
13:5
جَدِيدٍ
cedīdin
yeniden
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
وَإِنْ تَعْجَبْ فَعَجَبٌ قَوْلُهُمْ أَإِذَا كُنَّا تُرَابًا أَإِنَّا لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ ۗ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ ۖ وَأُولَٰئِكَ الْأَغْلَالُ فِي أَعْنَاقِهِمْ ۖ وَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ ۖ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
Ve in ta’ceb fe acebun kavluhum e izâ kunnâ turâben e innâ le fî halkın cedîd(cedîdin), ulâikellezîne keferû bi rabbihim, ve ulâikel aglâlu fî a’nâkıhim, ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Eğer şaşıyorsan, esas şaşılacak olan onların şu sözüdür: "Biz toprak olunca mı ve gerçekten mi yeni bir yaratılış içinde bulunacağız?" Bunlar Rablerini inkâr edenlerdir. Ve bunlar boyunlarına bukağılar vurulanlardır. Bunlar ateşe dost olanların ta kendileridir; orada sürekli kalacaklardır.
|
جَدِيد
14:19
جَدِيدٍ
cedīdin
yepyeni
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ ۚ إِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَدِيدٍ
E lem tere ennallâhe halakas semâvâti vel arda bil hakk(hakkı), in yeşa’ yuzhibkum ve ye’ti bi halkın cedîd(cedîdin).
Allah´ın gökleri ve yeri hak olarak yarattığını görmedin mi? Dilerse sizi yok eder, yepyeni bir halk getirir.
|
جَدِيد
17:49
جَدِيدًا
cedīden
yeni bir
Sıfat
Eril, Tekil
Mansûb İsim
Belirsiz
وَقَالُوا أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا وَرُفَاتًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقًا جَدِيدًا
Ve kâlû e izâ kunnâ izâmen ve rufâten e innâ le meb’ûsûne halkan cedîdâ(cedîden).
Dediler ki: "Biz bir yığın kemik olduğumuz, un-ufak hale geldiğimiz zaman mı, gerçekten biz o zaman mı yeni bir yaratılışla diriltileceğiz."
|
جَدِيد
17:98
جَدِيدًا
cedīden
yeni
Sıfat
Eril, Tekil
Mansûb İsim
Belirsiz
ذَٰلِكَ جَزَاؤُهُمْ بِأَنَّهُمْ كَفَرُوا بِآيَاتِنَا وَقَالُوا أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا وَرُفَاتًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقًا جَدِيدًا
Zâlike cezâuhum bi ennehum keferû bi âyâtinâ ve kâlû e izâ kunnâ izâmen ve rufâten e innâ le meb’ûsûne halkan cedîdâ(cedîden).
Cezaları işte budur. Çünkü ayetlerimizi inkâr ettiler ve şöyle dediler: "Biz, bir kemik yığını olduktan, unufak hale geldikten sonra mı, sahi bundan sonra mı, yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?"
|
جَدِيد
32:10
جَدِيدٍ
cedīdin
yeni
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
وَقَالُوا أَإِذَا ضَلَلْنَا فِي الْأَرْضِ أَإِنَّا لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ ۚ بَلْ هُمْ بِلِقَاءِ رَبِّهِمْ كَافِرُونَ
Ve kâlû e izâ dalelnâ fîl ardı e innâ le fî halkın cedîd(cedîdin), bel hum bi likâi rabbihim kâfirûn(kâfirûne).
Şöyle dediler: "Toprakta kaybolup gittiğimiz zaman mı, o zaman mı yeni bir yaratılış içinde olacağız!" Gerçek şu ki, onlar herşeyden önce, Rablerinin huzuruna varmayı inkâr ediyorlar.
|
جَدِيد
34:7
جَدِيدٍ
cedīdin
yeni
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا هَلْ نَدُلُّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍ يُنَبِّئُكُمْ إِذَا مُزِّقْتُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ إِنَّكُمْ لَفِي خَلْقٍ جَدِيدٍ
Ve kâlellezîne keferû hel nedullukum alâ raculin yunebbiukum izâ muzzıktum kulle mumezzekın innekum le fî halkın cedîd(cedîdin).
Küfre batanlar şöyle dedi: "Dağılıp parçalandığınızda, kesinlikle yepyeni bir yaratılış içinde olacağınız yolunda, peygamberce haberler veren bir adamı size gösterelim mi?"
|
جَدِيد
35:16
جَدِيدٍ
cedīdin
yeni
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
إِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَدِيدٍ
İn yeşe’ yuzhibkum ve ye’ti bi halkın cedîd(cedîdin).
Dilerse sizi yok eder, yepyeni bir halk getirir.
|
جَدِيد
50:15
جَدِيدٍ
cedīdin
yeni
Sıfat
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
Belirsiz
أَفَعَيِينَا بِالْخَلْقِ الْأَوَّلِ ۚ بَلْ هُمْ فِي لَبْسٍ مِنْ خَلْقٍ جَدِيدٍ
E fe ayînâ bil halkıl evvel(evveli), bel hum fî lebsin min halkın cedîd(cedîdin).
İlk yarıştan âciz kalıp yorulmuş muyduk? Hayır, yeni bir yaratıştan kuşku içinde olan onlardır.
|
|