KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Cim-he-Dal      ج ه د 

To strive or labour or toil, exert oneself or his power or efforts, employ oneself vigorously or diligently or studiously, take extra pains, put oneself to trouble or fatigue, examine someone or something, to burden or weaken or fatigue beyond one's power, churn and extract from a thing, very eagerly desire or long for something, lay upon or compress, become manifest, to fight for a cause, be in a state of extreme difficulty or trouble, meditate upon something, to overload (such as a camel or cattle), strive after, struggle against difficulties.

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 41 kez geçiyor.

Gövde(ler)

4 kez جِهَاد
5 kez جَهْد
1 kez جُهْد
27 kez جَٰهَدَ
4 kez مُجَٰهِدِين

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


جِهَاد
[HyperLink1] 9:24     وَجِهَادٍ     ve cihādin     ve cihad etmekten
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

قُلْ إِنْ كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَاؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُمْ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُوا حَتَّىٰ يَأْتِيَ اللَّهُ بِأَمْرِهِ ۗ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ

Kul in kâne âbâukum ve ebnâukum ve ıhvânukum ve ezvâcukum ve aşîretukum ve emvâlunıktereftumûhâ ve ticâretun tahşevne kesâdehâ ve mesâkinu terdavnehâ ehabbe ileykum minallâhi ve resûlihî ve cihâdin fî sebîlihî fe terabbesû hattâ ye´ tiyallâhu bi emrih(emrihî), vallâhu lâ yehdîl kavmel fasikîn(fasikîne).

De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz/menfaat çevreniz, elde ettiğiniz mallar, kesadından korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden konutlar sizin için Allah´tan, resulünden ve Allah yolunda cihattan daha sevimli ise artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah, yoldan ayrılmış bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz."
 


جِهَاد
[HyperLink1] 22:78     جِهَادِهِ     cihādihi     cihadın
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ ۚ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ ۚ مِلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ ۚ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمِينَ مِنْ قَبْلُ وَفِي هَٰذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ ۚ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ ۖ فَنِعْمَ الْمَوْلَىٰ وَنِعْمَ النَّصِيرُ

Ve câhidû fillâhi hakka cihâdih(cihâdihî), huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fid dîni min harac(haracin), millete ebîkum ibrâhîm(ibrâhîme), huve semmakumul muslimîne min kablu ve fî hâzâ li yekûner resûlu şehîden aleykum ve tekûnû şuhedâe alen nâs(nâsi), fe ekîmûs salâte ve âtuz zekâte va’tesımû billâh(billâhi), huve mevlâkum, fe ni’mel mevlâ ve ni’men nasîr(nasîru).

Allah uğrunda O´na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim´in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap´ta da "Müslümanlar/Allah´a teslim olanlar" diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin ve Allah´a sarılın. O´dur sizin Mevlâ´nız. Ne güzel Mevlâ´dır O, ne güzel yardımcıdır O!
 


جِهَاد
[HyperLink1] 25:52     جِهَادًا     cihāden     bir cihadla
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

فَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَجَاهِدْهُمْ بِهِ جِهَادًا كَبِيرًا

Fe lâ tutııl kâfirîne ve câhidhum bihî cihâden kebîrâ(kebîren).

Artık inkârcılara boyun eğme, onlara karşı Kur´an ile zorlu bir cihat aç.
 


جِهَاد
[HyperLink1] 60:1     جِهَادًا     cihāden     cihadetmek için
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاءَ تُلْقُونَ إِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِ وَقَدْ كَفَرُوا بِمَا جَاءَكُمْ مِنَ الْحَقِّ يُخْرِجُونَ الرَّسُولَ وَإِيَّاكُمْ ۙ أَنْ تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ رَبِّكُمْ إِنْ كُنْتُمْ خَرَجْتُمْ جِهَادًا فِي سَبِيلِي وَابْتِغَاءَ مَرْضَاتِي ۚ تُسِرُّونَ إِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِ وَأَنَا أَعْلَمُ بِمَا أَخْفَيْتُمْ وَمَا أَعْلَنْتُمْ ۚ وَمَنْ يَفْعَلْهُ مِنْكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاءَ السَّبِيلِ

Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettehızû aduvvî ve aduvvekum evliyâe, tulkûne ileyhim bil meveddeti ve kad keferû bi mâ câekum minel hakk(hakkı), yuhricûner resûle ve iyyâkum en tû’minû billâhi rabbikum, in kuntum harectum cihâden fî sebîlî vebtigâe merdâtî tusirrûne ileyhim bil meveddeti ve ene a’lemu bi mâ ahfeytum ve mâ a’lentum, ve men yef’alhu minkum fe kad dalle sevâes sebîl(sebîli).

Ey iman sahipleri! Düşmanımı ve düşmanınızı dostlar yerine tutmayın! Onlar, size Hak´tan geleni inkâr ettikleri, Rabbiniz Allah´a inandığınız için Peygamber´i ve sizi yurdunuzdan çıkardıkları halde, siz onlara sevgi sunuyorsunuz. Benim yolumda gayret sarf etmek, benim hoşnutluğumu kazanmak için seferber olduğunuz halde, içinizde onlara sevgi gizliyorsunuz. Sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da en iyi ben bilirim. Sizden kim bunu yaparsa denge yolundan sapmış olur.
 


جَهْد
[HyperLink1] 5:53     جَهْدَ     cehde     güçlü
 
İsim       İsim Fiil  Eril    Mansûb İsim    
    

وَيَقُولُ الَّذِينَ آمَنُوا أَهَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ ۙ إِنَّهُمْ لَمَعَكُمْ ۚ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَأَصْبَحُوا خَاسِرِينَ

Ve yekûlullezîne âmenû e hâulâillezîne aksemû billâhi cehde eymânihim innehum le meakum habitat a’mâluhum fe asbahû hâsirîn(hâsirîne).

İman edenler derler ki: "Şunlar mıdır o tüm güçleriyle sizinle beraber olduklarına yemin edenler?" Bütün amelleri boşa çıkmıştır da hüsrana uğrayanlardan oluvermişlerdir.
 


جَهْد
[HyperLink1] 6:109     جَهْدَ     cehde     güçlü
 
İsim       İsim Fiil  Eril    Mansûb İsim    
    

وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لَئِنْ جَاءَتْهُمْ آيَةٌ لَيُؤْمِنُنَّ بِهَا ۚ قُلْ إِنَّمَا الْآيَاتُ عِنْدَ اللَّهِ ۖ وَمَا يُشْعِرُكُمْ أَنَّهَا إِذَا جَاءَتْ لَا يُؤْمِنُونَ

Ve aksemû billâhi cehde eymânihim le in câethum âyetun le yu’minunne bih(bihâ), kul innemel ayâtu indallâhi ve mâ yuş’irukum ennehâ izâ câet lâ yu’minûn(yu’minûne).

Tüm yeminleriyle Allah´a yemin ettiler ki, eğer kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka inanacaklar. Söyle onlara: "Mucizeler ancak Allah´ın katındadır." Mucize geldiğinde de iman etmeyeceklerini anlamıyor musunuz?
 


جَهْد
[HyperLink1] 16:38     جَهْدَ     cehde     bütün şiddetiyle
 
İsim       İsim Fiil  Eril    Mansûb İsim    
    

وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ ۙ لَا يَبْعَثُ اللَّهُ مَنْ يَمُوتُ ۚ بَلَىٰ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

Ve aksemû billâhi cehde eymânihim lâ yeb’asullâhu men yemût(yemûtu), belâ va’den aleyhi hakkan ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

Yeminlerinin tüm gücüyle, "Allah ölen kimseyi diriltmez" diye Allah´a yemin ettiler. Hayır, öyle değil. Öleni diriltmek O´nun üzerinde hak bir vaattır, fakat insanların çokları bilmezler.
 


جَهْد
[HyperLink1] 24:53     جَهْدَ     cehde     var gücüyle
 
İsim       İsim Fiil  Eril    Mansûb İsim    
    

وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لَئِنْ أَمَرْتَهُمْ لَيَخْرُجُنَّ ۖ قُلْ لَا تُقْسِمُوا ۖ طَاعَةٌ مَعْرُوفَةٌ ۚ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

Ve aksemû billâhi cehde eymânihim le in emertehum le yahrucunn(yahrucunne), kul lâ tuksimû, tâatun ma’rûfeh(ma’rûfetun), innellâhe habîrun bimâ ta’melûn(ta’melûne).

Yeminlerinin olanca gücüyle Allah´a ant içtiler ki, sen onlara emredersen mutlaka savaşa çıkacaklar. De ki: "Ant içmeyin! Örfe uygun bir itaat yeterli! Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır."
 


جَهْد
[HyperLink1] 35:42     جَهْدَ     cehde     bütün gücüyle
 
İsim       İsim Fiil  Eril    Mansûb İsim    
    

وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لَئِنْ جَاءَهُمْ نَذِيرٌ لَيَكُونُنَّ أَهْدَىٰ مِنْ إِحْدَى الْأُمَمِ ۖ فَلَمَّا جَاءَهُمْ نَذِيرٌ مَا زَادَهُمْ إِلَّا نُفُورًا

Ve aksemû billâhi cehde eymânihim le in câehum nezîrun le yekûnunne ehdâ min ihdel umem(umemi), fe lemmâ câehum nezîrun mâ zâdehum illâ nufûrâ(nufûran).

Yeminlerinin tüm gücüyle Allah´a ant içmişlerdi ki, eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, ümmetlerin herhangi birinden çok daha doğru bir gidiş üzere olacaklar. Fakat uyarıcı onlara gelince, bu onlara nefretle kaçıştan başka bir katkı sağlamadı.
 


جُهْد
[HyperLink1] 9:79     جُهْدَهُمْ     cuhdehum     güçlerinin
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

الَّذِينَ يَلْمِزُونَ الْمُطَّوِّعِينَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ فِي الصَّدَقَاتِ وَالَّذِينَ لَا يَجِدُونَ إِلَّا جُهْدَهُمْ فَيَسْخَرُونَ مِنْهُمْ ۙ سَخِرَ اللَّهُ مِنْهُمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

Ellezîne yelmizûnel muttavviîne minel mu’minîne fîs sadakâti vellezîne lâ yecidûne illâ cuhdehum fe yesharûne minhum sehirallâhu minhum, ve lehum azâbun elîm(elîmun).

Sadakalar hususunda içten bir cömertlik göstermiş müminlere laf atanlarla, öz gayretlerinden başkasını bulamayanları alay konusu edenlere gelince, Allah onları maskaraya çevirecektir. Onlar için acıklı bir azap da vardır.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 2:218     وَجَاهَدُوا     ve cāhedū     ve cihat edenler
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ أُولَٰئِكَ يَرْجُونَ رَحْمَتَ اللَّهِ ۚ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ

İnnellezîne âmenû vellezîne hâcerû ve câhedû fî sebîlillâhi, ulâike yercûne rahmetallâh(rahmetallâhi), vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).

İnanıp hicret eden ve Allah yolunda uğraşıp didinenlere gelince, onlar Allah´ın rahmetini umarlar. Allah çok affedici, çok merhametlidir.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 3:142     جَاهَدُوا     cāhedū     cihad edenleri
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللَّهُ الَّذِينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِرِينَ

Em hasibtum en tedhulûl cennete ve lemmâ ya’lemillâhullezîne câhedû minkum ve ya’lemes sâbirîn(sâbirîne).

Yoksa siz, Allah içinizden uğraşıp didinenleri seçmeden, sabredenleri seçmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 5:35     وَجَاهِدُوا     ve cāhidū     ve cihadedin
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       2. şahıs, Eril, Çoğul  Emir Kipi      
    

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَابْتَغُوا إِلَيْهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُوا فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).

Ey iman edenler! Allah´ın buyruğuna ters düşmekten sakının; O´na varmaya vesîle arayın. O´nun yolunda gayret gösterin ki, kurtuluşa erebilesiniz.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 5:54     يُجَاهِدُونَ     yucāhidūne     cihad ederler
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ دِينِهِ فَسَوْفَ يَأْتِي اللَّهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ أَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ أَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِرِينَ يُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَائِمٍ ۚ ذَٰلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَنْ يَشَاءُ ۚ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ

Yâ eyyuhellezîne âmenû men yertedde minkum an dînihî fe sevfe ye’tîllâhu bi kavmin yuhıbbuhum ve yuhıbbûnehû ezilletin alâl mu’minîne eizzetin alâl kâfirîn(kâfirîne), yucâhidûne fî sebîlillâhi ve lâ yehâfûne levmete lâim(lâimin) zâlike fadlullâhi yu’tîhi men yeşâ(yeşâu) vallâhu vâsiun alîm(alîmun).

Ey inananlar! İçinizden kim dininden dönerse şunu bilsin: Allah, yakında, kendilerini sevdiği ve kendisini seven, müminlere karşı boynu bükük, kâfirlere karşı başı dik bir topluluk getirecektir. Bunlar Allah yolunda savaşırlar, hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah´ın, dilediğine yönelttiği bir lütuftur. Allah, yaratılışı ve yarattıklarını genişletir, her şeyi bilir.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 8:72     وَجَاهَدُوا     ve cāhedū     ve savaştılar
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالَّذِينَ آوَوْا وَنَصَرُوا أُولَٰئِكَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ ۚ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَلَمْ يُهَاجِرُوا مَا لَكُمْ مِنْ وَلَايَتِهِمْ مِنْ شَيْءٍ حَتَّىٰ يُهَاجِرُوا ۚ وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ إِلَّا عَلَىٰ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِيثَاقٌ ۗ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ

İnnellezîne âmenû ve hâcerû ve câhedû bi emvâlihim ve enfusihim fî sebîlillâhi vellezîne âvev ve nasarû ulâike ba´duhum evliyâu ba´d(ba´dın), vellezîne âmenû ve lem yuhâcirû mâ lekum min velâyetihim min şey´in hattâ yuhâcirû, ve inistensarûkum fîd dîni fe aleykumun nasru illâ alâ kavmin beynekum ve beynehum mîsâk(mîsâkun), vallâhu bimâ ta´melûne basîr(basîrun).

Onlar ki inanıp hicret ettiler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda savaştılar ve onlar ki hicret edenleri barındırdılar, onlara yardım ettiler, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, hicret edecekleri vakte kader size onların yönetiminden bir şey düşmüyor. Ama sizden dinde yardım isterlerse, sizinle aralarında antlaşma bulunan bir topluluk aleyhinde olmamak üzere, kendilerine yardım etmeniz gerekir. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 8:74     وَجَاهَدُوا     ve cāhedū     ve savaştılar
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

وَالَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالَّذِينَ آوَوْا وَنَصَرُوا أُولَٰئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّا ۚ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ

Vellezîne âmenû ve hâcerû ve câhedû fî sebîlillâhi vellezîne âvev ve nasarû ulâike humul mu´minûne hakkâ(hakkân), lehum magfiretun ve rizkun kerîm(kerîmun).

O inanıp hicret edenler, Allah yolunda didinenler, o barındırıp yardımcı olanlar var ya, gerçek müminler işte onlardır! Bir bağışlanma var onlar için, bol bir rızık var.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 8:75     وَجَاهَدُوا     ve cāhedū     ve savaştılar
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

وَالَّذِينَ آمَنُوا مِنْ بَعْدُ وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا مَعَكُمْ فَأُولَٰئِكَ مِنْكُمْ ۚ وَأُولُو الْأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَىٰ بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللَّهِ ۗ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Vellezîne âmenû min ba´du ve hâcerû ve câhedû meakum fe ulâike minkum, ve ûlûl erhâmi ba´duhum evlâ biba´dın fî kitâbillâh(kitâbillâhi), innallâhe bi kulli şey´in alîm(alîmun).

Sonradan inanarak hicret edip de sizinle birlikte cihada katılanlar da sizdendir. Kan akrabaları ise, Allah´ın Kitabı´na göre birbirlerine daha yakın dostturlar. Allah herşeyi bilir.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 9:16     جَاهَدُوا     cāhedū     cihad eden(leri)
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تُتْرَكُوا وَلَمَّا يَعْلَمِ اللَّهُ الَّذِينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَلَمْ يَتَّخِذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلَا رَسُولِهِ وَلَا الْمُؤْمِنِينَ وَلِيجَةً ۚ وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

Em hasibtum en tutrekû ve lemmâ ya´lemillâhullezîne câhedû minkum ve lem yettehızû min dûnillâhi ve lâ resûlihî ve lel mu´minîne ve lîceh(lîceten), vallâhu habîrun bi mâ ta´melûn(ta´melûne).

Allah; içinizden cihat edenleri, Allah´tan, resulünden ve müminlerden başkasını kendisine sırdaş edinmeyenleri belirlemedikçe, bırakılacağınızı mı sandınız? Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 9:19     وَجَاهَدَ     ve cāhede     ve cihadeden
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

أَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَجَاهَدَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ۚ لَا يَسْتَوُونَ عِنْدَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ

E cealtum sikâyetel hâcci ve ımâretel mescidil harâmi ke men âmene billâhi vel yevmil âhıri ve câhede fî sebilillâh(sebilillâhi), lâ yestevûne ındallâh(ındallâhi), vallâhu lâ yehdîl kavmez zâlimîn(zâlimîne).

Siz; hacı sakalığını, Mescid-i Haram tamirciliğini, Allah´a ve âhiret gününe inanıp Allah yolunda didinen kişinin yaptığıyla bir mi tuttunuz? Allah katında bir olmazlar bunlar. Allah, zulüm sergileyenler topluluğuna kılavuzluk etmez.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 9:20     وَجَاهَدُوا     ve cāhedū     ve cihad eden(ler)
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

الَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ أَعْظَمُ دَرَجَةً عِنْدَ اللَّهِ ۚ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَائِزُونَ

Ellezîne amenû ve hâcerû ve câhedû fî sebîlillâhi bi emvâlihim ve enfusihim a´zamu dereceten ındallâh(ındallâhi) ve ulâike humul fâizûn (fâizûne).

İman edip hicret eden, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla didinenler derece bakımından Allah katında daha yücedirler. Kurtuluşa erenler de işte bunlardır.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 9:41     وَجَاهِدُوا     ve cāhidū     ve cihad edin
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       2. şahıs, Eril, Çoğul  Emir Kipi      
    

انْفِرُوا خِفَافًا وَثِقَالًا وَجَاهِدُوا بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ۚ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ

İnfirû hıfâfen ve sikâlen ve câhidû bi emvâlikum ve enfusikum fî sebîlillâh(sebîlillâhi), zâlikum hayrun lekum in kuntum ta´lemûn(ta´lemûne).

Gerek hafif, gerek ağırlıklı olarak mutlaka seferber olun ve Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla cihat edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 9:44     يُجَاهِدُوا     yucāhidū     cihadetmek için
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

لَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ أَنْ يُجَاهِدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالْمُتَّقِينَ

Lâ yeste´zinukellezîne yu´minûne billâhi vel yevmil âhiri en yucâhidû bi emvâlihim ve enfusihim,vallâhu alîmun bil muttekîn(muttekîne).

Allah´a ve âhiret gününe iman edenler; mallarıyla, canlarıyla cihat edecekleri için senden izin istemezler. Allah, takva sahiplerini iyice bilmektedir.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 9:73     جَاهِدِ     cāhidi     cihadet
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       2. şahıs, Eril, Tekil  Emir Kipi      
    

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ ۚ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ

Yâ eyyuhen nebiyyu câhidil kuffâre vel munâfikîne vagluz aleyhim, ve me’vâhum cehennem(cehennemu), ve bi’sel masîr(masîru).

Ey Peygamber! Küfre sapanlarla, ikiyüzlülerle cihat et! Onlara sert davran! Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü dönüş yeridir o!
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 9:81     يُجَاهِدُوا     yucāhidū     cihadetmekten
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلَافَ رَسُولِ اللَّهِ وَكَرِهُوا أَنْ يُجَاهِدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَقَالُوا لَا تَنْفِرُوا فِي الْحَرِّ ۗ قُلْ نَارُ جَهَنَّمَ أَشَدُّ حَرًّا ۚ لَوْ كَانُوا يَفْقَهُونَ

Ferihal muhallefûne bi mak’adihim hılâfe resûlillâhi ve kerihûen yucâhidû bi emvâlihim ve enfusihim fî sebîlillâhi ve kâlû lâ tenfirû fîl harr(harri), kul nâru cehennemeeşeddu harrâ(harren), lev kânû yefkahûn(yefkahûne).

Allah´ın resulüne ters düşmek için arkada kalanlar, çöküp oturdukları için sevindiler; Allah yolunda, mallarıyla canlarıyla didinmeyi tiksindirici bulup şöyle dediler: "Bu sıcakta seferber olmayın." De ki: "Hararet bakımından cehennem daha zorludur." Bir anlayabilselerdi!
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 9:86     وَجَاهِدُوا     ve cāhidū     ve cihadedin
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       2. şahıs, Eril, Çoğul  Emir Kipi      
    

وَإِذَا أُنْزِلَتْ سُورَةٌ أَنْ آمِنُوا بِاللَّهِ وَجَاهِدُوا مَعَ رَسُولِهِ اسْتَأْذَنَكَ أُولُو الطَّوْلِ مِنْهُمْ وَقَالُوا ذَرْنَا نَكُنْ مَعَ الْقَاعِدِينَ

Ve izâ unzilet sûretun en âminû billâhi ve câhidû mearesûlihiste’zeneke ulût tavli minhum ve kâlûzernâ nekun meal kâ’ıdîn(kâ’ıdîne).

"Allah´a inanın, O´nun resulüyle beraber savaşa çıkın" anlamında bir sure indirildiği zaman, onların imkân ve servet sahibi olanları, senden izin isteyerek şöyle demişlerdi: "Bırak bizi, oturanlarla beraber olalım."
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 9:88     جَاهَدُوا     cāhedū     cihadettiler
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

لَٰكِنِ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ جَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ ۚ وَأُولَٰئِكَ لَهُمُ الْخَيْرَاتُ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Lâkinir resûlu vellezîne âmenû meahu câhedû bi emvâlihim ve enfusihim, ve ulâike lehumul hayrâtu ve ulâike humul muflihûn(muflihûne).

Fakat resul ve onunla birlikte iman edenler, mallarıyla, canlarıyla didindiler. İşte bunlarındır tüm hayırlar. İşte bunlardır tam kurtulanlar.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 16:110     جَاهَدُوا     cāhedū     cihad edenlerin
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ هَاجَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا فُتِنُوا ثُمَّ جَاهَدُوا وَصَبَرُوا إِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَحِيمٌ

Summe inne rabbeke lillezîne hâcerû min ba’di mâ futinû summe câhedû ve saberû inne rabbeke min ba’dihâ le gafûrun rahîm(rahîmun).

Kuşkusuz, Rabbin; işkenceye uğratıldıktan sonra hicret eden, ardından da cihat edip sabreden kişiler yanındadır. Bütün bunlardan sonra senin Rabbin elbette cömertçe affedecek, cömertçe merhamet edecektir!
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 22:78     وَجَاهِدُوا     ve cāhidū     ve cihad edin
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       2. şahıs, Eril, Çoğul  Emir Kipi      
    

وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ ۚ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ ۚ مِلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ ۚ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمِينَ مِنْ قَبْلُ وَفِي هَٰذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ ۚ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ ۖ فَنِعْمَ الْمَوْلَىٰ وَنِعْمَ النَّصِيرُ

Ve câhidû fillâhi hakka cihâdih(cihâdihî), huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fid dîni min harac(haracin), millete ebîkum ibrâhîm(ibrâhîme), huve semmakumul muslimîne min kablu ve fî hâzâ li yekûner resûlu şehîden aleykum ve tekûnû şuhedâe alen nâs(nâsi), fe ekîmûs salâte ve âtuz zekâte va’tesımû billâh(billâhi), huve mevlâkum, fe ni’mel mevlâ ve ni’men nasîr(nasîru).

Allah uğrunda O´na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim´in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu Kitap´ta da "Müslümanlar/Allah´a teslim olanlar" diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı kılın, zekâtı verin ve Allah´a sarılın. O´dur sizin Mevlâ´nız. Ne güzel Mevlâ´dır O, ne güzel yardımcıdır O!
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 25:52     وَجَاهِدْهُمْ     ve cāhidhum     ve onlarla cihad et
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       2. şahıs, Eril, Tekil  Emir Kipi      
    

فَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَجَاهِدْهُمْ بِهِ جِهَادًا كَبِيرًا

Fe lâ tutııl kâfirîne ve câhidhum bihî cihâden kebîrâ(kebîren).

Artık inkârcılara boyun eğme, onlara karşı Kur´an ile zorlu bir cihat aç.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 29:6     جَاهَدَ     cāhede     cihad ederse
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

وَمَنْ جَاهَدَ فَإِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَغَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ

Ve men câhede fe innemâ yucâhidu li nefsih(nefsihî), innallâhe le ganiyyun anil âlemîn(âlemîne).

Ve kim didinir, gayret sarfederse hiç kuşkusuz kendi benliği lehine gayret sarfetmiş olur. Gerçek olan şu ki, Allah, âlemlere muhtaç olmaktan uzak, mutlak bir Ganî´dir.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 29:6     يُجَاهِدُ     yucāhidu     cihad eder
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, Tekil  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَمَنْ جَاهَدَ فَإِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَغَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ

Ve men câhede fe innemâ yucâhidu li nefsih(nefsihî), innallâhe le ganiyyun anil âlemîn(âlemîne).

Ve kim didinir, gayret sarfederse hiç kuşkusuz kendi benliği lehine gayret sarfetmiş olur. Gerçek olan şu ki, Allah, âlemlere muhtaç olmaktan uzak, mutlak bir Ganî´dir.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 29:8     جَاهَدَاكَ     cāhedāke     onlar seni zorlarlarsa
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, İkil  Geçmiş Zaman      
    

وَوَصَّيْنَا الْإِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ حُسْنًا ۖ وَإِنْ جَاهَدَاكَ لِتُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا ۚ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

Ve vassaynel insâne bi vâlideyhi husnâ(husnen), ve in câhedâke li tuşrike bî mâ leyse leke bihî ilmun fe lâ tutı’humâ, ileyye merciukum fe unebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).

Biz insana, anne babasına en güzel bir biçimde davranmasını, şunu söyleyerek önerdik: "Eğer onlar, hakkında hiçbir bilgin olmayan bir şeyle bana ortak koşman için seninle çekişirlerse, o takdirde onlara itaat etme. Yalnız banadır dönüşünüz. Nihayet ben size yapıp ettiğiniz şeylerin haberini bildireceğim."
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 29:69     جَاهَدُوا     cāhedū     cihad eden(leri)
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

وَالَّذِينَ جَاهَدُوا فِينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا ۚ وَإِنَّ اللَّهَ لَمَعَ الْمُحْسِنِينَ

Vellezîne câhedû fînâ le nehdiyennehum subulenâ ve innallâhe le meal muhsinîn(muhsinîne).

Bizim uğrumuzda didinenleri biz, yollarımıza elbette ulaştıracağız. Allah, güzel düşünüp güzel davrananlarla mutlaka beraberdir.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 31:15     جَاهَدَاكَ     cāhedāke     seni zorlarlarsa
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, İkil  Geçmiş Zaman      
    

وَإِنْ جَاهَدَاكَ عَلَىٰ أَنْ تُشْرِكَ بِي مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ فَلَا تُطِعْهُمَا ۖ وَصَاحِبْهُمَا فِي الدُّنْيَا مَعْرُوفًا ۖ وَاتَّبِعْ سَبِيلَ مَنْ أَنَابَ إِلَيَّ ۚ ثُمَّ إِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَأُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

Ve in câhedâke alâ en tuşrike bî mâ leyse leke bihî ilmun fe lâ tutı’humâ ve sâhibhumâ fîd dunyâ magrûfen vettebi’ sebîle men enâbe ileyy(ileyye), summe ileyye merciukum fe unebbiukum bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).

Eğer onlar, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada örfe uygun geçin; ama bana yönelenin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz banadır. Yapıp ettiklerinizi size haber vereceğim.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 49:15     وَجَاهَدُوا     vecāhedū     ve cihad edenlerdir
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ۚ أُولَٰئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ

İnnemel mû’minûnellezîne âmenû billâhi ve resûlihî summe lem yertâbû ve câhedû bi emvâlihim ve enfusihim fî sebîlillâh(sebîlillâhi), ulâike humus sâdikûn(sâdikûne).

Müminler ancak şu kimselerdir ki, Allah´a ve resulüne iman ederler; sonra hiçbir kuşkuya düşmezler ve mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda didinirler. İşte bunlardır, özü sözü birbirine uyanlar.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 61:11     وَتُجَاهِدُونَ     ve tucāhidūne     ve cihadedersiniz
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       2. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ ۚ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ

Tû´minûne billâhi ve resûlihî ve tucâhidûne fî sebîlillâhi bi emvâlikum ve enfusikum, zâlikum hayrun lekum in kuntum ta´lemûn(ta´lemûne).

Allah´a ve onun resulüne inanır, Allah yolunda mallarınız ve canlarınızla didinirsiniz. İşte bu, sizin için en hayırlısıdır; eğer bilirseniz.
 


جَٰهَدَ
[HyperLink1] 66:9     جَاهِدِ     cāhidi     cihad et
 
Fiil  Mufa’ale Kalıbı       2. şahıs, Eril, Tekil  Emir Kipi      
    

يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ جَاهِدِ الْكُفَّارَ وَالْمُنَافِقِينَ وَاغْلُظْ عَلَيْهِمْ ۚ وَمَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ

Yâ eyyuhen nebiyyu câhidil kuffâre vel munâfikîne vagluz aleyhim, ve me’vâhum cehennem(cehennemu), ve bi’sel masîr(masîru).

Ey Peygamber! Küfre sapanlarla ve münafıklarla mücadele et ve onlara karşı sert davran! Varacakları yer cehennemdir onların. Ne kötü dönüş yeridir o!
 


مُجَٰهِدِين
[HyperLink1] 4:95     الْمُجَاهِدِينَ     l-mucāhidīne     cihadedenleri
 
İsim  Mufa’ale Kalıbı  Etken     Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

لَا يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ غَيْرُ أُولِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ ۚ فَضَّلَ اللَّهُ الْمُجَاهِدِينَ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِدِينَ دَرَجَةً ۚ وَكُلًّا وَعَدَ اللَّهُ الْحُسْنَىٰ ۚ وَفَضَّلَ اللَّهُ الْمُجَاهِدِينَ عَلَى الْقَاعِدِينَ أَجْرًا عَظِيمًا

Lâ yestevîl kâıdûne minel mu’minîne gayru ulîd darari vel mucâhidûne fî sebîlillâhi bi emvâlihim ve enfusihim, faddalallâhul mucâhidîne bi emvâlihim ve enfusihim alel kâidîne dereceh(dereceten) ve kullen vaadallâhul husnâ ve faddalallâhul mucâhidîne alel kâıdîne ecren azîmâ(azîmen).

İnananların; özür sahibi olmaksızın oturanlarıyla, Allah yolunda malları ve canlarıyla didinip gayret gösterenleri aynı değildir. Allah, malları ve canlarıyla gayret gösterenleri oturanlara derece bakımından üstün kılmıştır. Allah hepsine güzellik vaat etmiştir ama cihat edenleri, çok büyük bir ödülle, oturanlardan üstün kılmıştır.
 


مُجَٰهِدِين
[HyperLink1] 4:95     الْمُجَاهِدِينَ     l-mucāhidīne     mücahidleri
 
İsim  Mufa’ale Kalıbı  Etken     Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

لَا يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ غَيْرُ أُولِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ ۚ فَضَّلَ اللَّهُ الْمُجَاهِدِينَ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِدِينَ دَرَجَةً ۚ وَكُلًّا وَعَدَ اللَّهُ الْحُسْنَىٰ ۚ وَفَضَّلَ اللَّهُ الْمُجَاهِدِينَ عَلَى الْقَاعِدِينَ أَجْرًا عَظِيمًا

Lâ yestevîl kâıdûne minel mu’minîne gayru ulîd darari vel mucâhidûne fî sebîlillâhi bi emvâlihim ve enfusihim, faddalallâhul mucâhidîne bi emvâlihim ve enfusihim alel kâidîne dereceh(dereceten) ve kullen vaadallâhul husnâ ve faddalallâhul mucâhidîne alel kâıdîne ecren azîmâ(azîmen).

İnananların; özür sahibi olmaksızın oturanlarıyla, Allah yolunda malları ve canlarıyla didinip gayret gösterenleri aynı değildir. Allah, malları ve canlarıyla gayret gösterenleri oturanlara derece bakımından üstün kılmıştır. Allah hepsine güzellik vaat etmiştir ama cihat edenleri, çok büyük bir ödülle, oturanlardan üstün kılmıştır.
 


مُجَٰهِدِين
[HyperLink1] 4:95     وَالْمُجَاهِدُونَ     velmucāhidūne     ve cihad edenler
 
İsim  Mufa’ale Kalıbı  Etken     Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

لَا يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ غَيْرُ أُولِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ ۚ فَضَّلَ اللَّهُ الْمُجَاهِدِينَ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِدِينَ دَرَجَةً ۚ وَكُلًّا وَعَدَ اللَّهُ الْحُسْنَىٰ ۚ وَفَضَّلَ اللَّهُ الْمُجَاهِدِينَ عَلَى الْقَاعِدِينَ أَجْرًا عَظِيمًا

Lâ yestevîl kâıdûne minel mu’minîne gayru ulîd darari vel mucâhidûne fî sebîlillâhi bi emvâlihim ve enfusihim, faddalallâhul mucâhidîne bi emvâlihim ve enfusihim alel kâidîne dereceh(dereceten) ve kullen vaadallâhul husnâ ve faddalallâhul mucâhidîne alel kâıdîne ecren azîmâ(azîmen).

İnananların; özür sahibi olmaksızın oturanlarıyla, Allah yolunda malları ve canlarıyla didinip gayret gösterenleri aynı değildir. Allah, malları ve canlarıyla gayret gösterenleri oturanlara derece bakımından üstün kılmıştır. Allah hepsine güzellik vaat etmiştir ama cihat edenleri, çok büyük bir ödülle, oturanlardan üstün kılmıştır.
 


مُجَٰهِدِين
[HyperLink1] 47:31     الْمُجَاهِدِينَ     l-mucāhidīne     cihadedenleri
 
İsim  Mufa’ale Kalıbı  Etken     Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ حَتَّىٰ نَعْلَمَ الْمُجَاهِدِينَ مِنْكُمْ وَالصَّابِرِينَ وَنَبْلُوَ أَخْبَارَكُمْ

Ve le nebluvennekum hattâ na’lemel mucâhidîne minkum ves sâbirîne ve nebluve ahbârekum.

Yemin olsun, içinizden gayret gösterip didinenlerle sabredenleri bilinceye kadar, sizi belalarla imtihan edeceğiz. Haberlerinizi de eleyip tarayacağız.