تَجُوعَ
20:118
تَجُوعَ
tecūǎ
acıkmak
Fiil
2. şahıs, Eril, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
إِنَّ لَكَ أَلَّا تَجُوعَ فِيهَا وَلَا تَعْرَىٰ
İnne leke ellâ tecûa fîhâ ve lâ ta’râ.
"Senin burada ne acıkman söz konusudur ne de çıplak kalman."
|
جُوع
2:155
وَالْجُوعِ
velcūǐ
ve açlık
İsim
Eril
Mecrûr İsim
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ ۗ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ
Ve le nebluvennekum bi şey’in minel havfi vel cûi ve naksın minel emvâli vel enfusi ves semerât(semerâti), ve beşşiris sâbirîn(sâbirîne).
Yemin olsun ki sizi korku, açlık; mallardan-canlardan-meyvalardan eksiltme türünden bir şeyle mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele.
|
جُوع
16:112
الْجُوعِ
l-cūǐ
açlık
İsim
Eril
Mecrûr İsim
وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا قَرْيَةً كَانَتْ آمِنَةً مُطْمَئِنَّةً يَأْتِيهَا رِزْقُهَا رَغَدًا مِنْ كُلِّ مَكَانٍ فَكَفَرَتْ بِأَنْعُمِ اللَّهِ فَأَذَاقَهَا اللَّهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ
Ve daraballâhu meselen karyeten kânet âmineten mutmainneten ye’tîhâ rızkuhâ ragaden min kulli mekânin fe keferet bi en’umillâhi fe ezâkahallâhu libâsel cûi vel havfi bimâ kânû yasnaûn(yasnaûne).
Allah, şu ülkeyi / medeniyeti de örnek vermiştir: Güvenli, mutlu, huzurlu idi; rızkı her yandan bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah´ın nimetlerine nankörlük ettiler de Allah kendilerine, sanayi olarak ürettikleri şeyler yüzünden açlık ve korku elbisesini/birlikteliğini/karmaşasını tattırdı.
|
جُوع
88:7
جُوعٍ
cūǐn
açlığı-
İsim
Eril
Mecrûr İsim
Belirsiz
لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْنِي مِنْ جُوعٍ
Lâ yusminu ve lâ yugnî min cû’(cûın).
Ne semirtir ne açlıktan kurtarır.
|
جُوع
106:4
جُوعٍ
cūǐn
açlık-
İsim
Eril
Mecrûr İsim
Belirsiz
الَّذِي أَطْعَمَهُمْ مِنْ جُوعٍ وَآمَنَهُمْ مِنْ خَوْفٍ
Ellezî at’amehum min cûın ve âmenehum min havf(havfin).
O ki, onları doyurup kurtardı açlıktan ve kendilerini güvene çıkardı korkudan.
|