كَيْد
3:120
كَيْدُهُمْ
keyduhum
onların tuzağı
İsim
Eril
Merfû` İsim
إِنْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ وَإِنْ تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَا ۖ وَإِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا ۗ إِنَّ اللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ
İn temseskum hasenetun tesû’hum, ve in tusibkum seyyietun yefrahû bihâ ve in tasbirû ve tettekû lâ yadurrukum keyduhum şey’a(şey’en), innallâhe bi mâ ya’melûne muhît(muhîtun).
Size bir iyilik dokunsa bu onları rahatsız eder. Size bir kötülük dokunsa bununla sevinir, ferahlarlar. Eğer sabreder, sakınır/korunursanız onların tuzakları size hiçbir şekilde zarar veremez. Allah Muhît´tir, yapmakta olduklarını çepeçevre kuşatmıştır.
|
كَيْد
4:76
كَيْدَ
keyde
hilesi
İsim
Eril
Mansûb İsim
الَّذِينَ آمَنُوا يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ۖ وَالَّذِينَ كَفَرُوا يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ الطَّاغُوتِ فَقَاتِلُوا أَوْلِيَاءَ الشَّيْطَانِ ۖ إِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَعِيفًا
Ellezîne âmenû yukâtilûne fî sebîlillâh(sebîlillâhi) vellezîne keferû yukâtilûne fî sebîlit tâgûti fe kâtilû evliyâeş şeytân(şeytâni), inne keydeş şeytâni kâne daîfâ(daîfen).
İman edenler Allah yolunda savaşırlar; küfre sapanlarsa tağut yolunda savaşırlar. O halde, şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç kuşkusuz, şeytanın tuzağı çok zayıftır.
|
كَيْد
7:183
كَيْدِي
keydī
benim tuzağım
İsim
Eril
Mansûb İsim
وَأُمْلِي لَهُمْ ۚ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ
Ve umlî lehum, inne keydî metîn(metînun)
Süre tanıyorum onlara. Çünkü benim tuzağım pek yamandır.
|
كَيْد
8:18
كَيْدِ
keydi
tuzağını
İsim
Eril
Mecrûr İsim
ذَٰلِكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ مُوهِنُ كَيْدِ الْكَافِرِينَ
Zâlikum ve ennallâhe mûhinu keydil kâfirîn(kâfirîne).
Gördünüz ya, Allah küfre sapanların tuzağını fersiz bırakır.
|
كَيْد
12:5
كَيْدًا
keyden
bir tuzak
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
قَالَ يَا بُنَيَّ لَا تَقْصُصْ رُؤْيَاكَ عَلَىٰ إِخْوَتِكَ فَيَكِيدُوا لَكَ كَيْدًا ۖ إِنَّ الشَّيْطَانَ لِلْإِنْسَانِ عَدُوٌّ مُبِينٌ
Kâle yâ buneyye lâ taksus ru’yâke alâ ihvetike fe yekîdû leke keydâ(keyden), inneş şeytâne lil insâni aduvvun mubîn(mubînun).
"Yavrucuğum, dedi, rüyanı kardeşlerine anlatma; sonra sana bir oyun oynarlar. Hiç kuşkusuz şeytan, insan için açık bir düşmandır."
|
كَيْد
12:28
كَيْدِكُنَّ
keydikunne
sizin hilenizdir
İsim
Eril
Mecrûr İsim
فَلَمَّا رَأَىٰ قَمِيصَهُ قُدَّ مِنْ دُبُرٍ قَالَ إِنَّهُ مِنْ كَيْدِكُنَّ ۖ إِنَّ كَيْدَكُنَّ عَظِيمٌ
Fe lemmâ reâ kamîsahu kudde min duburin kâle innehu min keydikun(kunne), inne keydekunne azîm(azîmun).
Gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu görünce şöyle konuştu: "Bu sizin tuzaklarınızdandır. Sizin tuzaklarınız gerçekten çok yamandır."
|
كَيْد
12:28
كَيْدَكُنَّ
keydekunne
sizin hileniz
İsim
Eril
Mansûb İsim
فَلَمَّا رَأَىٰ قَمِيصَهُ قُدَّ مِنْ دُبُرٍ قَالَ إِنَّهُ مِنْ كَيْدِكُنَّ ۖ إِنَّ كَيْدَكُنَّ عَظِيمٌ
Fe lemmâ reâ kamîsahu kudde min duburin kâle innehu min keydikun(kunne), inne keydekunne azîm(azîmun).
Gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu görünce şöyle konuştu: "Bu sizin tuzaklarınızdandır. Sizin tuzaklarınız gerçekten çok yamandır."
|
كَيْد
12:33
كَيْدَهُنَّ
keydehunne
onların hilelerini
İsim
Eril
Mansûb İsim
قَالَ رَبِّ السِّجْنُ أَحَبُّ إِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَنِي إِلَيْهِ ۖ وَإِلَّا تَصْرِفْ عَنِّي كَيْدَهُنَّ أَصْبُ إِلَيْهِنَّ وَأَكُنْ مِنَ الْجَاهِلِينَ
Kâle rabbis sicnu ehabbu ileyye mimmâ yed’ûnenî ileyh(ileyhi), ve illâ tasrif annî keydehunne asbu ileyhinne ve ekun minel câhilîn(câhilîne).
Yûsuf dedi: "Rabbim! Zından benim için bunların beni çağırdığı şeyden daha sevimlidir. Eğer onların oyununu benden uzak tutmazsan onlara meyleder de cahillerden olurum."
|
كَيْد
12:34
كَيْدَهُنَّ
keydehunne
onların hilelerini
İsim
Eril
Mansûb İsim
فَاسْتَجَابَ لَهُ رَبُّهُ فَصَرَفَ عَنْهُ كَيْدَهُنَّ ۚ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Festecâbe lehu rabbuhu fe sarefe anhu keydehunn(keydehunne), innehu huves semîul alîm(alîmu).
Rabbi onun duasını kabul etti de kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Herşeyi duyar O, herşeyi bilir.
|
كَيْد
12:50
بِكَيْدِهِنَّ
bikeydihinne
onların tuzaklarını
İsim
Eril
Mecrûr İsim
وَقَالَ الْمَلِكُ ائْتُونِي بِهِ ۖ فَلَمَّا جَاءَهُ الرَّسُولُ قَالَ ارْجِعْ إِلَىٰ رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ مَا بَالُ النِّسْوَةِ اللَّاتِي قَطَّعْنَ أَيْدِيَهُنَّ ۚ إِنَّ رَبِّي بِكَيْدِهِنَّ عَلِيمٌ
Ve kâlel meliku’tûnî bih(bihî), fe lemmâ câehur resûlu kâlerci’ ilâ rabbike fes’elhu mâ bâlun nisvetillâtî katta’ne eydiyehunn(eydiyehunne), inne rabbî bi keydihinne alîm(alîmun).
Kral: "Bu yorumu yapanı bana getirin." dedi. Elçi kendisine gelince, Yûsuf dedi ki: "Kralına dön de sor bakalım, o ellerini kesen kadınların derdi neydi? Rabbim, o kadınların hilelerini çok iyi bilmektedir."
|
كَيْد
12:52
كَيْدَ
keyde
tuzağını
İsim
Eril
Mansûb İsim
ذَٰلِكَ لِيَعْلَمَ أَنِّي لَمْ أَخُنْهُ بِالْغَيْبِ وَأَنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي كَيْدَ الْخَائِنِينَ
Zâlike li ya’leme ennî lem ehunhu bil gaybi ve ennallâhe lâ yehdî keydel hâinîn(hâinîne).
"Gerçeği söylüyorum ki, Yûsuf, gıyabında ona hainlik etmediğimi, Allah´ın, hainlerin tuzağını başarıya ulaştırmayacağını bilsin."
|
كَيْد
20:60
كَيْدَهُ
keydehu
hilesini
İsim
Eril
Mansûb İsim
فَتَوَلَّىٰ فِرْعَوْنُ فَجَمَعَ كَيْدَهُ ثُمَّ أَتَىٰ
Fe tevellâ fir’avnu fe cemea keydehu summe etâ.
Bunun üzerine Firavun oradan ayrıldı, tüm kurnazlığını topladı, sonra geldi.
|
كَيْد
20:64
كَيْدَكُمْ
keydekum
hilenizi
İsim
Eril
Mansûb İsim
فَأَجْمِعُوا كَيْدَكُمْ ثُمَّ ائْتُوا صَفًّا ۚ وَقَدْ أَفْلَحَ الْيَوْمَ مَنِ اسْتَعْلَىٰ
Fe ecmiû keydekum summe’tû saffâ(saffen), ve kad eflehal yevme menista’lâ.
"Hemen hünerlerinizi birleştirin; sonra saf bağlamış olarak gelin! Bugün, üstün gelen kurtulmuş olacaktır."
|
كَيْد
20:69
كَيْدُ
keydu
hilesidir
İsim
Eril
Merfû` İsim
وَأَلْقِ مَا فِي يَمِينِكَ تَلْقَفْ مَا صَنَعُوا ۖ إِنَّمَا صَنَعُوا كَيْدُ سَاحِرٍ ۖ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُ حَيْثُ أَتَىٰ
Ve elkı mâ fî yemînike telkaf mâ sanaû, innemâ sanaû keydu sâhır(sâhırin), ve lâ yuflihus sâhıru haysu etâ.
"Sağ elindekini yere bırak! Onların, sanayi olarak ortaya çıkardıklarını yalayıp yutsun. Onların sanayi olarak ürettikleri sadece bir büyücünün hilesidir. Büyücü ise nereye gitse iflah etmez."
|
كَيْد
21:70
كَيْدًا
keyden
bir tuzak kurmak
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
وَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَخْسَرِينَ
Ve erâdû bihî keyden fe cealnâ humul ahserîn(ahserîne).
Ona tuzak kurmak istediler de biz onları hüsranın en beterine uğrayanlar yaptık.
|
كَيْد
22:15
كَيْدُهُ
keyduhu
bu düzeni
İsim
Eril
Merfû` İsim
مَنْ كَانَ يَظُنُّ أَنْ لَنْ يَنْصُرَهُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ فَلْيَمْدُدْ بِسَبَبٍ إِلَى السَّمَاءِ ثُمَّ لْيَقْطَعْ فَلْيَنْظُرْ هَلْ يُذْهِبَنَّ كَيْدُهُ مَا يَغِيظُ
Men kâne yezunnu en len yensurehullâhu fîd dunyâ vel âhıreti felyemdud bi sebebin iles semâi summel yakta’ felyenzur hel yuzhibennekeyduhu mâ yagîz(yagîzu).
Kim Allah´ın dünyada ve âhirette kendisine yardım etmeyeceğini sanıyorsa; bir sebeple göğe uzansın, sonra öteki ilişkilerini kessin de bakıversin: Oyunu, öfkelendirdiği şeyleri gerçekten giderecek mi?
|
كَيْد
37:98
كَيْدًا
keyden
bir tuzak kurmak
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
فَأَرَادُوا بِهِ كَيْدًا فَجَعَلْنَاهُمُ الْأَسْفَلِينَ
Fe erâdû bihî keyden fe cealnâ humul esfelîn(esfelîne).
Ona tuzak kurmak istediler ama, biz onları sefiller, reziller haline getirdik.
|
كَيْد
40:25
كَيْدُ
keydu
tuzağı
İsim
Eril
Merfû` İsim
فَلَمَّا جَاءَهُمْ بِالْحَقِّ مِنْ عِنْدِنَا قَالُوا اقْتُلُوا أَبْنَاءَ الَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ وَاسْتَحْيُوا نِسَاءَهُمْ ۚ وَمَا كَيْدُ الْكَافِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَالٍ
Fe lemmâ câehum bil hakkı min indinâ kâlûktulû ebnâellezîne âmenû meahu vestahyû nisâehum, ve mâ keydul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin).
Mûsa, katımızdan hakkı onlara getirince, şöyle dediler: "Onunla beraber iman edenlerin erkek çocuklarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın!" Ama inkârcıların tuzağı hep boşa çıkmıştır.
|
كَيْد
40:37
كَيْدُ
keydu
tuzağı
İsim
Eril
Merfû` İsim
أَسْبَابَ السَّمَاوَاتِ فَأَطَّلِعَ إِلَىٰ إِلَٰهِ مُوسَىٰ وَإِنِّي لَأَظُنُّهُ كَاذِبًا ۚ وَكَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِفِرْعَوْنَ سُوءُ عَمَلِهِ وَصُدَّ عَنِ السَّبِيلِ ۚ وَمَا كَيْدُ فِرْعَوْنَ إِلَّا فِي تَبَابٍ
Esbâbes semâvâti fe attalia ilâ ilâhi mûsâ ve innî le ezunnuhu kâzibâ(kâziben), ve kezâlike zuyyine li fir’avne sûu amelihî ve sudde anis sebîl(sebîli), ve mâ keydu fir’avne illâ fî tebâb(tebâbin).
"Göklerin sebeplerine ulaşırsam, Mûsa´ın tanrısına, da ulaşırım. Ben onun yalancı biri olduğunu düşünüyorum." Firavun´a, yaptığı işin kötülüğü bu şekilde süslü gösterildi de yoldan saptırıldı. Firavun´un tuzağı hep kayıptadır.
|
كَيْد
52:42
كَيْدًا
keyden
bir tuzak kurmak (mı?)
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
أَمْ يُرِيدُونَ كَيْدًا ۖ فَالَّذِينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَكِيدُونَ
Em yurîdûne keydâ(keyden), fellezîne keferû humul mekîdûn(mekîdûne).
Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Doğrusu şu ki, o inkâr edenlerin kendileri tuzağa yakalanmışlardır.
|
كَيْد
52:46
كَيْدُهُمْ
keyduhum
tuzakları
İsim
Eril
Merfû` İsim
يَوْمَ لَا يُغْنِي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ
Yevme lâ yugnî anhum keyduhum şey’en ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne).
O gün, tuzakları kendilerine bir yarar sağlamayacak; onlara yardım da edilmeyecek!
|
كَيْد
68:45
كَيْدِي
keydī
benim tuzağım
İsim
Eril
Mansûb İsim
وَأُمْلِي لَهُمْ ۚ إِنَّ كَيْدِي مَتِينٌ
Ve umlî lehum, inne keydî metîn(metînun).
Süre tanıyorum onlara. Tuzağım gerçekten zorludur benim.
|
كَيْد
77:39
كَيْدٌ
keydun
bir hileniz
İsim
Eril
Merfû` İsim
Belirsiz
فَإِنْ كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ
Fe in kâne lekum keydun fe kîdûn(kîdûni).
Eğer bir hileniz/bir tuzağınız varsa, hadi hile yapıp tuzak kurun bana!
|
كَيْد
86:15
كَيْدًا
keyden
bir tuzak
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
إِنَّهُمْ يَكِيدُونَ كَيْدًا
İnnehum yekîdûne keydâ(keyden).
Onlar ha bire tuzak kuruyorlar/oyun çeviriyorlar.
|
كَيْد
86:16
كَيْدًا
keyden
bir tuzak
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
وَأَكِيدُ كَيْدًا
Ve ekîdu keydâ(keyden).
Ben de tuzak kuruyorum.
|
كَيْد
105:2
كَيْدَهُمْ
keydehum
onların tuzaklarını
İsim
Eril
Mansûb İsim
أَلَمْ يَجْعَلْ كَيْدَهُمْ فِي تَضْلِيلٍ
E lem yec’al keydehum fî tadlîl(tadlîlin).
Tuzaklarını boşa çıkarmadı mı onların?
|
كِيدُ
7:195
كِيدُونِ
kīdūni
bana tuzak kurun
Fiil
2. şahıs, Eril, Çoğul
Emir Kipi
أَلَهُمْ أَرْجُلٌ يَمْشُونَ بِهَا ۖ أَمْ لَهُمْ أَيْدٍ يَبْطِشُونَ بِهَا ۖ أَمْ لَهُمْ أَعْيُنٌ يُبْصِرُونَ بِهَا ۖ أَمْ لَهُمْ آذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا ۗ قُلِ ادْعُوا شُرَكَاءَكُمْ ثُمَّ كِيدُونِ فَلَا تُنْظِرُونِ
E lehum erculun yemşûne bihâ, em lehum eydin yabtışûne bihâ, em lehum a’yunun yubsırûne bihâ, em lehum âzânun yesmeûne bihâ, kulid’û şurekâekum summe kîdûni fe lâ tunzırûn(tunzırûne).
Ayakları mı var onların ki, onlarla yürüsünler; elleri mi var onların ki onlarla tutsunlar; gözleri mi var onların ki, onlarla görsünler; kulakları mı var onların ki, onlarla işitsinler. De ki: "Ortaklarınızı çağırıp bana tuzak kurun. Hadi, göz açtırmayın bana!"
|
كِيدُ
11:55
فَكِيدُونِي
fekīdūnī
haydi bana tuzak kurun
Fiil
Edilgen
3. şahıs, Eril, Çoğul
Geçmiş Zaman
مِنْ دُونِهِ ۖ فَكِيدُونِي جَمِيعًا ثُمَّ لَا تُنْظِرُونِ
Min dûnihî fe kîdûnî cemîan summe lâ tunzırûn(tunzırûni).
"Allah dışındaki tanrılarınızdan uzağım. Hadi, hep birlikte bana tuzak kurun, bana hiç göz açtırmayın."
|
كِيدُ
12:5
فَيَكِيدُوا
feyekīdū
sonra kurarlar
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
قَالَ يَا بُنَيَّ لَا تَقْصُصْ رُؤْيَاكَ عَلَىٰ إِخْوَتِكَ فَيَكِيدُوا لَكَ كَيْدًا ۖ إِنَّ الشَّيْطَانَ لِلْإِنْسَانِ عَدُوٌّ مُبِينٌ
Kâle yâ buneyye lâ taksus ru’yâke alâ ihvetike fe yekîdû leke keydâ(keyden), inneş şeytâne lil insâni aduvvun mubîn(mubînun).
"Yavrucuğum, dedi, rüyanı kardeşlerine anlatma; sonra sana bir oyun oynarlar. Hiç kuşkusuz şeytan, insan için açık bir düşmandır."
|
كِيدُ
12:76
كِدْنَا
kidnā
bir çare öğrettik
Fiil
1. şahıs, Çoğul
Geçmiş Zaman
فَبَدَأَ بِأَوْعِيَتِهِمْ قَبْلَ وِعَاءِ أَخِيهِ ثُمَّ اسْتَخْرَجَهَا مِنْ وِعَاءِ أَخِيهِ ۚ كَذَٰلِكَ كِدْنَا لِيُوسُفَ ۖ مَا كَانَ لِيَأْخُذَ أَخَاهُ فِي دِينِ الْمَلِكِ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ ۚ نَرْفَعُ دَرَجَاتٍ مَنْ نَشَاءُ ۗ وَفَوْقَ كُلِّ ذِي عِلْمٍ عَلِيمٌ
Fe bedee bi ev’ıyetihim kable viâi ahîhi, summestahrecehâ min viâi ahîh(ahîhi), kezâlike kidnâ li yûsuf(yûsufe), mâ kâne li ye’huze ehâhu fî dînil meliki, illâ en yeşâallâh(yeşâallâhu), nerfeu derecâtin men neşâ’(neşâu), ve fevka kulli zî ilmin alîm(alîmun).
Bunun üzerine Yûsuf öz kardeşinin heybesinden önce, öteki kardeşlerin heybelerini aramaya başladı. Nihayet su kabını, öz kardeşinin heybesinden çıkardı. Yûsuf´a böyle bir tuzak öğretmiştik. Yoksa Yûsuf, Allah´ın dilemesi dışında, kralın dinine göre öz kardeşini alamazdı. Dilediklerimizi derece derece yükseltiriz biz. Her bilgi sahibinin üstünde bir başka bilen vardır.
|
كِيدُ
21:57
لَأَكِيدَنَّ
leekīdenne
bir tuzak kuracağım
Fiil
1. şahıs, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
وَتَاللَّهِ لَأَكِيدَنَّ أَصْنَامَكُمْ بَعْدَ أَنْ تُوَلُّوا مُدْبِرِينَ
Ve tallâhi le ekîdenne asnâmekum ba’de en tuvellû mudbirîn(mudbirîne).
"Allah´a yemin ederim, sırtınızı dönüp gidişinizden sonra, putlarınıza bir oyun çevireceğim."
|
كِيدُ
77:39
فَكِيدُونِ
fekīdūni
haydi bana hile yapın
Fiil
2. şahıs, Eril, Çoğul
Emir Kipi
فَإِنْ كَانَ لَكُمْ كَيْدٌ فَكِيدُونِ
Fe in kâne lekum keydun fe kîdûn(kîdûni).
Eğer bir hileniz/bir tuzağınız varsa, hadi hile yapıp tuzak kurun bana!
|
كِيدُ
86:15
يَكِيدُونَ
yekīdūne
kuruyorlar
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
إِنَّهُمْ يَكِيدُونَ كَيْدًا
İnnehum yekîdûne keydâ(keyden).
Onlar ha bire tuzak kuruyorlar/oyun çeviriyorlar.
|
كِيدُ
86:16
وَأَكِيدُ
veekīdu
ben de kuruyorum
Fiil
1. şahıs, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
وَأَكِيدُ كَيْدًا
Ve ekîdu keydâ(keyden).
Ben de tuzak kuruyorum.
|
مَكِيدُون
52:42
الْمَكِيدُونَ
l-mekīdūne
tuzağa düşecek olanlar
İsim
Edilgen
Eril, Çoğul
Merfû` İsim
أَمْ يُرِيدُونَ كَيْدًا ۖ فَالَّذِينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَكِيدُونَ
Em yurîdûne keydâ(keyden), fellezîne keferû humul mekîdûn(mekîdûne).
Yoksa bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Doğrusu şu ki, o inkâr edenlerin kendileri tuzağa yakalanmışlardır.
|