لَغْو
2:225
بِاللَّغْوِ
bil-leğvi
kasıtsız
İsim
Eril
Mecrûr İsim
لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللَّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا كَسَبَتْ قُلُوبُكُمْ ۗ وَاللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ
Lâ yuâhızukumullâhu bil lagvi fî eymânikum ve lâkin yuâhızukum bi mâ kesebet kulûbukum vallâhu gafûrun halîm(halîmun).
Allah sizi, dil sürçmesi sonucu lağv olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz; ama O sizi kalplerinizin kazandığından hesaba çeker. Allah Gafûr´dur, çok affeder; Halîm´dir, çok yumuşak davranır.
|
لَغْو
5:89
بِاللَّغْوِ
bil-leğvi
lağvdan ötürü
İsim
Eril
Mecrûr İsim
لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللَّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا عَقَّدْتُمُ الْأَيْمَانَ ۖ فَكَفَّارَتُهُ إِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاكِينَ مِنْ أَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ أَهْلِيكُمْ أَوْ كِسْوَتُهُمْ أَوْ تَحْرِيرُ رَقَبَةٍ ۖ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ ۚ ذَٰلِكَ كَفَّارَةُ أَيْمَانِكُمْ إِذَا حَلَفْتُمْ ۚ وَاحْفَظُوا أَيْمَانَكُمْ ۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Lâ yuâhizukumullâhu bil lagvi fî eymânikum ve lâkin yuâhizukum bimâ akkadtumul eymân(eymâne), fe keffâretuhu it’âmu aşereti mesâkîne min evsatı mâ tut’ımûne ehlîkum ev kisvetuhum ev tahrîru rakabeh(rakabetin) fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâm(eyyâmin) zâlike keffâretu eymânikum izâ haleftum vahfezû eymânekum kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihi leallekum teşkurûn(teşkurûne).
Allah sizi yeminlerinizdeki boş lakırdıdan ötürü hesaba çekmez, ama bilinçli olarak gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Böyle bir yeminin keffâreti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydimek, yahut da özgürlüğünden yoksun kalmış bir benliği özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar. Yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size ayetlerini böyle açıklar ki şükredebilesiniz.
|
لَغْو
19:62
لَغْوًا
leğven
boş söz
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا إِلَّا سَلَامًا ۖ وَلَهُمْ رِزْقُهُمْ فِيهَا بُكْرَةً وَعَشِيًّا
Lâ yesmeûne fîhâ lagven illâ selâmâ(selâmen), ve lehum rızkuhum fîhâ bukreten ve aşiyyâ(aşiyyen).
Orada boş lakırdı değil, yalnızca "selam" işitirler. Orada kendilerinin sabah, akşam, rızıkları da hazırdır.
|
لَغْو
23:3
اللَّغْوِ
l-leğvi
boş şeyler-
İsim
Eril
Mecrûr İsim
وَالَّذِينَ هُمْ عَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ
Vellezîne hum anil lagvi mu’ridûn(mu’ridûne).
Boş ve lüzumsuz sözden yüz çevirmişlerdir onlar.
|
لَغْو
25:72
بِاللَّغْوِ
bil-leğvi
boş söze
İsim
Eril
Mecrûr İsim
وَالَّذِينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَ وَإِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا
Vellezîne lâ yeşhedûnez zûra ve izâ merrû bil lagvi merrû kirâmâ(kirâmen).
Onlar yalana tanıklık etmezler/yalan söze kulak vermezler. Boş lakırdıya rastladıklarında soylu bir tavırla geçip giderler.
|
لَغْو
28:55
اللَّغْوَ
l-leğve
boş söz
İsim
Eril
Mansûb İsim
وَإِذَا سَمِعُوا اللَّغْوَ أَعْرَضُوا عَنْهُ وَقَالُوا لَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ لَا نَبْتَغِي الْجَاهِلِينَ
Ve izâ semiûllagve a’radû anhu, ve kâlû lenâ a’mâlunâ ve lekum a’mâlukum selâmun aleykum lâ nebtegîl câhilîn(câhilîne).
Boş lakırdıyı duyduklarında, ondan yüz çevirir şöyle derler: "Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Selam olsun hepinize. Biz cahilleri önemsemeyiz."
|
لَغْو
52:23
لَغْوٌ
leğvun
saçmalama
İsim
Eril
Merfû` İsim
Belirsiz
يَتَنَازَعُونَ فِيهَا كَأْسًا لَا لَغْوٌ فِيهَا وَلَا تَأْثِيمٌ
Yetenâzeûne fîhâ ke’sen lâ lagvun fîhâ ve lâ te’sîmun.
Orada bir kadeh tokuştururlar ki, içinde ne bir boş laf var ne de günaha sokuş.
|
لَغْو
56:25
لَغْوًا
leğven
boş bir söz
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا
Lâ yesmeûne fîhâ lagven ve lâ te’sîmâ(te’sîmen).
Ne boş bir laf işitirler orada ne de günaha sokacak bir şey.
|
لَغْو
78:35
لَغْوًا
leğven
boş söz
İsim
Eril
Mansûb İsim
Belirsiz
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا
Lâ yes’meûne fîhâ lagven ve lâ kizzâbâ(kizzâben).
Orada ne bir boş söz duyarlar ne de bir yalan.
|
لَٰغِيَة
88:11
لَاغِيَةً
lāğiyeten
boş söz
İsim
Etken
Dişil
Mansûb İsim
Belirsiz
لَا تَسْمَعُ فِيهَا لَاغِيَةً
Lâ tesmeu fîhâ lâgıyeh(lâgıyeten).
Hiçbir boş söz işitmez orada,
|
ٱلْغَ
41:26
وَالْغَوْا
velğav
ve gürültü edin
Fiil
2. şahıs, Eril, Çoğul
Emir Kipi
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَسْمَعُوا لِهَٰذَا الْقُرْآنِ وَالْغَوْا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَغْلِبُونَ
Ve kâlellezîne keferû lâ tesmeû li hâzel kur’âni velgav fîhi leallekum taglibûn(taglibûne).
İnkâr edenler dediler ki: "Şu Kur´an´ı dinlemeyin! O okunurken yaygara koparın ki, galip gelesiniz."
|