KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Mim-Ta-Ra      م ط ر 

sky, rain, shower, went quickly or hastened.

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 15 kez geçiyor.

Gövde(ler)

7 kez أُمْطِرَتْ
7 kez مَّطَر
1 kez مُّمْطِر

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


أُمْطِرَتْ
[HyperLink1] 7:84     وَأَمْطَرْنَا     ve emTarnā     ve yağdırdık
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا ۖ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ

Ve emtarnâ aleyhim matarâ, fenzur keyfe kâne âkıbetul mucrimîn(mucrimîne).

Üzerlerine bir de yağmur indirdik. Bak nasıl oldu suçluların sonu!
 


أُمْطِرَتْ
[HyperLink1] 8:32     فَأَمْطِرْ     feemTir     yağdır
 
Fiil  İf’al Kalıbı       2. şahıs, Eril, Tekil  Emir Kipi      
    

وَإِذْ قَالُوا اللَّهُمَّ إِنْ كَانَ هَٰذَا هُوَ الْحَقَّ مِنْ عِنْدِكَ فَأَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةً مِنَ السَّمَاءِ أَوِ ائْتِنَا بِعَذَابٍ أَلِيمٍ

Ve iz kâlûllâhumme in kâne hâzâ huvel hakka min indike fe emtir aleynâ hıcâreten mines semâi evi´tinâ bi azâbin elîm(elîmin).

Şunu da söylemişlerdi: "Allahımız! Eğer bu, senin katından gelmiş gerçeğin kendisiyse, gökten üstümüze taş yağdır. Yahut bize korkunç bir azap musallat et."
 


أُمْطِرَتْ
[HyperLink1] 11:82     وَأَمْطَرْنَا     ve emTarnā     ve yağdırdık
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

فَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا جَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهَا حِجَارَةً مِنْ سِجِّيلٍ مَنْضُودٍ

Fe lemmâ câe emrunâ cealnâ âliyehâ sâfilehâ ve emtarnâ aleyhâ hicâreten min siccîlin mendûd(mendûdin).

Nihayet emrimiz gelince oranın üstünü altına getirdik. Ve üzerlerine, pişirilmiş çamurdan yapılıp istif edilmiş taş yağdırdık.
 


أُمْطِرَتْ
[HyperLink1] 15:74     وَأَمْطَرْنَا     ve emTarnā     ve yağdırdık
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

فَجَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ سِجِّيلٍ

Fe cealnâ âliyehâ sâfilehâ ve emternâ aleyhim hıcâreten min siccîl(siccîlin).

O kentin üstünü altına getirdik/üst düzeydekileri alt düzeye indirdik. Ve üzerlerine pişmiş çamurdan taşlar yağdırdık.
 


أُمْطِرَتْ
[HyperLink1] 25:40     أُمْطِرَتْ     umTirat     yağmura tutulan
 
Fiil  İf’al Kalıbı  Edilgen     3. şahıs, Dişil, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

وَلَقَدْ أَتَوْا عَلَى الْقَرْيَةِ الَّتِي أُمْطِرَتْ مَطَرَ السَّوْءِ ۚ أَفَلَمْ يَكُونُوا يَرَوْنَهَا ۚ بَلْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ نُشُورًا

Ve lekad atev alel karyetilletî umtırat mataras sev’(sev’ı), e fe lem yekûnû yerevnehâ, bel kânû lâ yercûne nuşûrâ(nuşûren).

Yemin olsun, onlar o kötülük yağmuruna tutulan kente vardılar. Peki onu görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar dirilip hesap vermeyi ummuyorlardı.
 


أُمْطِرَتْ
[HyperLink1] 26:173     وَأَمْطَرْنَا     ve emTarnā     ve yağdırdık
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا ۖ فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ

Ve emtarnâ aleyhim matara(mataran), fe sâe matarul munzerîn(munzerîne).

Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Ne de kötüymüş uyarılanların yağmuru!
 


أُمْطِرَتْ
[HyperLink1] 27:58     وَأَمْطَرْنَا     ve emTarnā     ve yağdırdık
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا ۖ فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ

Ve emtarnâ aleyhim matarâ(metaran), fe sâe matarul munzerîn(munzerîne).

Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Uyarılmış olanlar üzerine inen yağmur da ne kötüdür!
 


مَّطَر
[HyperLink1] 4:102     مَطَرٍ     meTarin     yağmurdan
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

وَإِذَا كُنْتَ فِيهِمْ فَأَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلَاةَ فَلْتَقُمْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ مَعَكَ وَلْيَأْخُذُوا أَسْلِحَتَهُمْ فَإِذَا سَجَدُوا فَلْيَكُونُوا مِنْ وَرَائِكُمْ وَلْتَأْتِ طَائِفَةٌ أُخْرَىٰ لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ وَلْيَأْخُذُوا حِذْرَهُمْ وَأَسْلِحَتَهُمْ ۗ وَدَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ أَسْلِحَتِكُمْ وَأَمْتِعَتِكُمْ فَيَمِيلُونَ عَلَيْكُمْ مَيْلَةً وَاحِدَةً ۚ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِنْ كَانَ بِكُمْ أَذًى مِنْ مَطَرٍ أَوْ كُنْتُمْ مَرْضَىٰ أَنْ تَضَعُوا أَسْلِحَتَكُمْ ۖ وَخُذُوا حِذْرَكُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُهِينًا

Ve izâ kunte fîhim fe ekamte lehumus salâte fel tekum tâifetun minhum meake vel ye’huzû eslihatehum fe izâ secedû fel yekûnû min verâikum, vel te’ti tâifetun uhrâ lem yusallû fel yusallû meake vel ye’huzû hızrahum ve eslihatehum veddellezîne keferû lev tagfulûne an eslihatikum ve emtiatikum fe yemîlûne aleykum meyleten vâhıdeh(vâhıdeten) ve lâ cunâha aleykum in kâne bikum ezen min matarin ev kuntum mardâ en tedaû eslihatekum, ve huzû hızrakum innallâhe eadde lil kâfirîne azâben muhînâ(muhînen).

Sen içlerinde olup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir grup seninle namaza dursun; silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye varınca, diğerleri arkalarında beklesinler. Sonra namaz kılmamış olan diğer grup gelip seninle birlikte kılsınlar. Dikkatli olsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler isterler ki, silahlarınızdan ve teçhizatınızdan habersiz olasınız da üstünüze bir çullanışla çullanıversinler. Eğer yağmurdan gelen bir sıkıntı varsa yahut hasta-yaralı iseniz silahlarınızı bırakmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Ama tedbirinizi alın, dikkatli olun. Allah, kâfirler için rezil edici bir azap hazırlamıştır.
 


مَّطَر
[HyperLink1] 7:84     مَطَرًا     meTaran     bir yağmur
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا ۖ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ

Ve emtarnâ aleyhim matarâ, fenzur keyfe kâne âkıbetul mucrimîn(mucrimîne).

Üzerlerine bir de yağmur indirdik. Bak nasıl oldu suçluların sonu!
 


مَّطَر
[HyperLink1] 25:40     مَطَرَ     meTara     yağmuruna
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَلَقَدْ أَتَوْا عَلَى الْقَرْيَةِ الَّتِي أُمْطِرَتْ مَطَرَ السَّوْءِ ۚ أَفَلَمْ يَكُونُوا يَرَوْنَهَا ۚ بَلْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ نُشُورًا

Ve lekad atev alel karyetilletî umtırat mataras sev’(sev’ı), e fe lem yekûnû yerevnehâ, bel kânû lâ yercûne nuşûrâ(nuşûren).

Yemin olsun, onlar o kötülük yağmuruna tutulan kente vardılar. Peki onu görmüyorlar mıydı? Hayır, onlar dirilip hesap vermeyi ummuyorlardı.
 


مَّطَر
[HyperLink1] 26:173     مَطَرًا     meTaran     bir yağmur
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا ۖ فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ

Ve emtarnâ aleyhim matara(mataran), fe sâe matarul munzerîn(munzerîne).

Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Ne de kötüymüş uyarılanların yağmuru!
 


مَّطَر
[HyperLink1] 26:173     مَطَرُ     meTaru     yağmuru
 
İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا ۖ فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ

Ve emtarnâ aleyhim matara(mataran), fe sâe matarul munzerîn(munzerîne).

Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Ne de kötüymüş uyarılanların yağmuru!
 


مَّطَر
[HyperLink1] 27:58     مَطَرًا     meTaran     yağmur
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا ۖ فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ

Ve emtarnâ aleyhim matarâ(metaran), fe sâe matarul munzerîn(munzerîne).

Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Uyarılmış olanlar üzerine inen yağmur da ne kötüdür!
 


مَّطَر
[HyperLink1] 27:58     مَطَرُ     meTaru     yağmur
 
İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا ۖ فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ

Ve emtarnâ aleyhim matarâ(metaran), fe sâe matarul munzerîn(munzerîne).

Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Uyarılmış olanlar üzerine inen yağmur da ne kötüdür!
 


مُّمْطِر
[HyperLink1] 46:24     مُمْطِرُنَا     mumTirunā     bize yağmur yağdıracak
 
İsim  İf’al Kalıbı  Etken     Eril    Merfû` İsim    
    

فَلَمَّا رَأَوْهُ عَارِضًا مُسْتَقْبِلَ أَوْدِيَتِهِمْ قَالُوا هَٰذَا عَارِضٌ مُمْطِرُنَا ۚ بَلْ هُوَ مَا اسْتَعْجَلْتُمْ بِهِ ۖ رِيحٌ فِيهَا عَذَابٌ أَلِيمٌ

Fe lemmâ reevhu âridan mustakbile evdiyetihim kâlû hâzâ âridun mumtırunâ, bel huve mesta’celtum bih(bihî), rîhun fîhâ azâbun elîm(elîmun).

Nihayet onu, vadilerine doğru gelen geniş bir bulut halinde görünce: "Ha, dediler, bu bize yağmur getirecek bir bulut!" Hayır, o, aceleden istediğiniz şeyin ta kendisi. Bir rüzgâr ki, içinde acıklı bir azap var.