نَاصِيَة
11:56
بِنَاصِيَتِهَا
bināSiyetihā
onun perçeminden
İsim
Dişil
Mecrûr İsim
إِنِّي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللَّهِ رَبِّي وَرَبِّكُمْ ۚ مَا مِنْ دَابَّةٍ إِلَّا هُوَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا ۚ إِنَّ رَبِّي عَلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ
İnnî tevekkeltu alâllâhi rabbî ve rabbikum, mâ min dâbbetin illâ huve âhızun bi nâsıyetihâ, inne rabbî alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).
"Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah´a dayanıp güvendim. Hiçbir canlı yoktur ki O, onu perçeminden yakalamış olmasın. Hiç kuşkusuz benim Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir."
|
نَاصِيَة
96:15
بِالنَّاصِيَةِ
bin-nāSiyeti
perçeminden
İsim
Dişil
Mecrûr İsim
كَلَّا لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ لَنَسْفَعًا بِالنَّاصِيَةِ
Kellâ le in lem yentehi le nesfean bin nâsıyeh(nâsıyeti).
İş, sandığı gibi değil! Eğer vazgeçmezse yemin olsun, o alnı mutlaka tutup sürteceğiz!
|
نَاصِيَة
96:16
نَاصِيَةٍ
nāSiyetin
perçem(den)
İsim
Dişil
Mecrûr İsim
Belirsiz
نَاصِيَةٍ كَاذِبَةٍ خَاطِئَةٍ
Nâsiyetin kâzibetin hâtıeh(hâtıetin).
O yalancı, o günahkâr alnı.
|
نَّوَٰصِى
55:41
بِالنَّوَاصِي
bin-nevāSī
alınlar(ın)dan
İsim
Çoğul
Mecrûr İsim
يُعْرَفُ الْمُجْرِمُونَ بِسِيمَاهُمْ فَيُؤْخَذُ بِالنَّوَاصِي وَالْأَقْدَامِ
Yu’reful mucrımûne bi sîmâhum fe yu’hazu bin nevâsî vel akdâm(akdâmi).
Suçlular, yüzlerinden tanınır da yakalanırlar perçemlerinden ve ayaklarından.
|