KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Nun-Ta-Kaf      ن ط ق 

Konuşmak

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 12 kez geçiyor.

Gövde(ler)

2 kez أَنطَقَ
1 kez مَنطِق
9 kez يَنطِقُ

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


أَنطَقَ
[HyperLink1] 41:21     أَنْطَقَ     enTaḳa     konuşturan
 
Fiil  İf’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

وَقَالُوا لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدْتُمْ عَلَيْنَا ۖ قَالُوا أَنْطَقَنَا اللَّهُ الَّذِي أَنْطَقَ كُلَّ شَيْءٍ وَهُوَ خَلَقَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Ve kâlû li culûdihim lime şehidtum aleynâ, kâlû entakanallâhullezî entaka kulle şey’in ve huve halakakum evvele merretin ve ileyhi turceûn(turceûne).

Derilerine: "Aleyhimizde neden tanıklık ettiniz?" derler. Derileri derler ki: "O herşeyi konuşturan Allah konuşturdu bizi. Hani, sizi ilk seferinde de O yaratmıştı ya! Ve siz O´na döndürüleceksiniz."
 


أَنطَقَ
[HyperLink1] 41:21     أَنْطَقَنَا     enTaḳanā     bizi konuşturdu
 
Fiil  İf’al Kalıbı       3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

وَقَالُوا لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدْتُمْ عَلَيْنَا ۖ قَالُوا أَنْطَقَنَا اللَّهُ الَّذِي أَنْطَقَ كُلَّ شَيْءٍ وَهُوَ خَلَقَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Ve kâlû li culûdihim lime şehidtum aleynâ, kâlû entakanallâhullezî entaka kulle şey’in ve huve halakakum evvele merretin ve ileyhi turceûn(turceûne).

Derilerine: "Aleyhimizde neden tanıklık ettiniz?" derler. Derileri derler ki: "O herşeyi konuşturan Allah konuşturdu bizi. Hani, sizi ilk seferinde de O yaratmıştı ya! Ve siz O´na döndürüleceksiniz."
 


مَنطِق
[HyperLink1] 27:16     مَنْطِقَ     menTiḳa     dili
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَوَرِثَ سُلَيْمَانُ دَاوُودَ ۖ وَقَالَ يَا أَيُّهَا النَّاسُ عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ وَأُوتِينَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ ۖ إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ الْفَضْلُ الْمُبِينُ

Ve varise suleymânu dâvûde ve kâle yâ eyyuhen nâsu ullimnâ mentıkat tayrı, ve ûtînâ min kulli şey’(şey’in), inne hâzâ le huvel fadlul mubîn(mubînu).

Süleyman, Davûd´a mirasçı oldu ve şöyle dedi: "Ey insanlar, bize kuşların dili öğretildi ve bize herşeyden biraz verildi. Kuşkusuz bu, apaçık lütfun ta kendisidir."
 


يَنطِقُ
[HyperLink1] 21:63     يَنْطِقُونَ     yenTiḳūne     konuşurlarsa
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

قَالَ بَلْ فَعَلَهُ كَبِيرُهُمْ هَٰذَا فَاسْأَلُوهُمْ إِنْ كَانُوا يَنْطِقُونَ

Kâle bel fealehu kebîruhum hâzâ fes’elûhum in kânû yentıkûn(yentıkûne).

Dedi: "Hayır, ben değil. Şu büyükleri yapmıştır onu. Hadi, sorun onlara eğer konuşabiliyorlarsa!"
 


يَنطِقُ
[HyperLink1] 21:65     يَنْطِقُونَ     yenTiḳūne     konuşmazlar
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

ثُمَّ نُكِسُوا عَلَىٰ رُءُوسِهِمْ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا هَٰؤُلَاءِ يَنْطِقُونَ

Summe nukisû alâ ruûsihim, lekad alimte mâ hâulâi yentıkûn(yentıkûne).

Sonra, yine kendi kafalarına döndürüldüler: "Vallahi, sen de bilirsin ki, bunlar konuşamazlar."
 


يَنطِقُ
[HyperLink1] 23:62     يَنْطِقُ     yenTiḳu     söyleyen
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا ۖ وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنْطِقُ بِالْحَقِّ ۚ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ

Ve lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve ledeynâ kitâbun yantıku bil hakkı ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne).

Biz hiçbir benliğe yaratılış kapasitesinin üstünde görev yüklemeyiz. Bizim katımızda, hakkı söyleyen bir kitap vardır. Onlara haksızlık edilmez.
 


يَنطِقُ
[HyperLink1] 27:85     يَنْطِقُونَ     yenTiḳūne     konuşmazlar
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَوَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْ بِمَا ظَلَمُوا فَهُمْ لَا يَنْطِقُونَ

Ve vakaal kavlu aleyhim bimâ zalemû fe hum lâ yentıkûn(yentıkûne).

İşledikleri zulümler yüzünden o söz tepelerine inmiştir; artık tek kelime söyleyemezler.
 


يَنطِقُ
[HyperLink1] 37:92     تَنْطِقُونَ     tenTiḳūne     konuşmuyorsunuz
 
Fiil         2. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

مَا لَكُمْ لَا تَنْطِقُونَ

Mâ lekum lâ tentıkûn(tentıkûne).

"Neniz var ki, konuşmuyorsunuz!"
 


يَنطِقُ
[HyperLink1] 45:29     يَنْطِقُ     yenTiḳu     söylüyor
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

هَٰذَا كِتَابُنَا يَنْطِقُ عَلَيْكُمْ بِالْحَقِّ ۚ إِنَّا كُنَّا نَسْتَنْسِخُ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ

Hâzâ kitâbunâ yentıku aleykum bil hakk(hakkı), innâ kunnâ nestensihu mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).

Bu bizim kitabımız, karşınızda gerçeği söylüyor. Çünkü biz, yapıp ettiklerinizin kopyasını çıkarıyorduk / yaptıklarınızı kaydediyorduk.
 


يَنطِقُ
[HyperLink1] 51:23     تَنْطِقُونَ     tenTiḳūne     konuştuğunuz
 
Fiil         2. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

فَوَرَبِّ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ لَحَقٌّ مِثْلَ مَا أَنَّكُمْ تَنْطِقُونَ

Fe ve rabbis semâi vel ardı innehu le hakkun misle mâ ennekum tentıkûn(tentıkûne).

Göğün ve yerin Rabbine yemin olsun ki, o tıpkı sizin konuşabildiğiniz gibi kesin bir gerçektir.
 


يَنطِقُ
[HyperLink1] 53:3     يَنْطِقُ     yenTiḳu     O konuşmaz
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوَىٰ

Ve mâ yentıku anil hevâ.

O; kuruntudan, keyfinden konuşmuyor.
 


يَنطِقُ
[HyperLink1] 77:35     يَنْطِقُونَ     yenTiḳūne     konuşamayacakları
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

هَٰذَا يَوْمُ لَا يَنْطِقُونَ

Hâzâ yevmu lâ yentıkûn(yentıkûne).

Konuşamayacakları gündür bu!