تَقْصُرُ
4:101
تَقْصُرُوا
teḳSurū
kısaltmanızdan ötürü
Fiil
2. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
وَإِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الْأَرْضِ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلَاةِ إِنْ خِفْتُمْ أَنْ يَفْتِنَكُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا ۚ إِنَّ الْكَافِرِينَ كَانُوا لَكُمْ عَدُوًّا مُبِينًا
Ve izâ darabtum fîl ardı fe leyse aleykum cunâhun en taksurû mines salâti, in hıftum en yeftinekumullezîne keferû, innel kâfirîne kânû lekum aduvven mubînâ(mubînen).
Yeryüzünde dolaştığınız zaman, küfre sapanların size tedirginlik vermesinden korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şu bir gerçek ki, küfre batanlar sizin için açık bir düşmandır.
|
قَصْر
7:74
قُصُورًا
ḳuSūran
saraylar
İsim
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
Belirsiz
وَاذْكُرُوا إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاءَ مِنْ بَعْدِ عَادٍ وَبَوَّأَكُمْ فِي الْأَرْضِ تَتَّخِذُونَ مِنْ سُهُولِهَا قُصُورًا وَتَنْحِتُونَ الْجِبَالَ بُيُوتًا ۖ فَاذْكُرُوا آلَاءَ اللَّهِ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
Vezkurû iz cealekum hulefâe min ba´di âdin ve bevveekum fîl ardı tettehızûne min suhûlihâ kusûren ve tenhitûnel cibâle buyûten fezkurû âlâallâhi ve lâ ta´sev fîl ardı mufsidîn(mufsidîne).
"Hatırlayın ki, Allah sizi Ad´dan sonra halefler yaptı ve yeryüzünde sizi yerleştirdi. O´nun düzlüklerinde saraylar kuruyorsunuz, dağlarını yontup ev yapıyorsunuz. Artık Allah´ın nimetlerini anın da fesat çıkararak yeryüzünü berbat etmeyin."
|
قَصْر
22:45
وَقَصْرٍ
ve ḳaSrin
ve saraylar
İsim
Eril
Mecrûr İsim
Belirsiz
فَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا وَهِيَ ظَالِمَةٌ فَهِيَ خَاوِيَةٌ عَلَىٰ عُرُوشِهَا وَبِئْرٍ مُعَطَّلَةٍ وَقَصْرٍ مَشِيدٍ
Fe ke eyyin min karyetin ehleknâhâ ve hiye zâlimetun fe hiye hâviyetun alâ urûşihâ ve bi’rin muattalatin ve kasrın meşîd(meşîdin).
Zalim olduğu için helâk ettiğimiz nice kent/medeniyet var ki, duvarları, tavanları üzerine çökmüş halde. Nice kullanılmaz halde bırakılmış su kuyusu, nice görkemli/süslü/bakımlı köşk var.
|
قَصْر
25:10
قُصُورًا
ḳuSūran
saraylar
İsim
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
Belirsiz
تَبَارَكَ الَّذِي إِنْ شَاءَ جَعَلَ لَكَ خَيْرًا مِنْ ذَٰلِكَ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَيَجْعَلْ لَكَ قُصُورًا
Tebârekellezî in şâe ceale leke hayren min zâlike cennâtin tecrî min tahtihel enhâru ve yec’al leke kusûrâ(kusûran).
Şanı yücedir o kudretin ki, dilerse sana ondan daha hayırlısını, altından nehirler akan bahçeleri verir ve senin için köşkler de yapar.
|
قَصْر
77:32
كَالْقَصْرِ
kālḳaSri
kütük gibi
İsim
Eril
Mecrûr İsim
إِنَّهَا تَرْمِي بِشَرَرٍ كَالْقَصْرِ
İnnehâ termî bi şerarin kasr(kasri).
Gerçekten o, köşke benzer kıvılcımlar saçar.
|
قَٰصِرَٰت
37:48
قَاصِرَاتُ
ḳāSirātu
kendilerini hapsetmiş
İsim
Etken
Dişil, Çoğul
Mecrûr İsim
وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ عِينٌ
Ve indehum kâsırâtut tarfı în(înun).
Yanlarında, gözlerini onlara dikmiş, iri gözlü dilberler vardır.
|
قَٰصِرَٰت
38:52
قَاصِرَاتُ
ḳāSirātu
(eşlerine) diken
İsim
Etken
Dişil, Çoğul
Mecrûr İsim
وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ أَتْرَابٌ
Ve ındehum kâsırâtut tarfi etrâb(etrâbun).
Yanlarında, bakışlarını eşlerine yöneltmiş yaşıt dilberler vardır.
|
قَٰصِرَٰت
55:56
قَاصِرَاتُ
ḳāSirātu
(eşlerine) diken (dilberler)
İsim
Etken
Dişil, Çoğul
Merfû` İsim
فِيهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنْسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ
Fîhinne kâsirâtut tarfi lem yatmishunne insun kablehum ve lâ cânn(cânnun).
O cennetlerde, bakışlarını eşlerine dikmiş öyle dilberler vardır ki, daha önce onları ne cin kirletmiştir ne de insan.
|
مُقَصِّرِين
48:27
وَمُقَصِّرِينَ
ve muḳaSSirīne
ve(ya) kısaltarak
İsim
Tef’il Kalıbı
Etken
Eril, Çoğul
Mansûb İsim
لَقَدْ صَدَقَ اللَّهُ رَسُولَهُ الرُّؤْيَا بِالْحَقِّ ۖ لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ إِنْ شَاءَ اللَّهُ آمِنِينَ مُحَلِّقِينَ رُءُوسَكُمْ وَمُقَصِّرِينَ لَا تَخَافُونَ ۖ فَعَلِمَ مَا لَمْ تَعْلَمُوا فَجَعَلَ مِنْ دُونِ ذَٰلِكَ فَتْحًا قَرِيبًا
Lekad sadakallâhu resûlehur ru’yâ bil hakk(hakkı), le tedhulunnel mescidel harâme inşâallâhu âminîne muhallikîne ruûsekum ve mukassırîne lâ tehâfûn(tehâfûne), fe alime mâ lem ta’lemû fe ceale min dûni zâlike fethan karîbâ(karîben).
Yemin olsun ki Allah, resulüne o rüyayı hak olarak doğru çıkarmıştır. Allah dilerse, başlarınızı tıraş etmiş, saçlarınızı kısaltmış olarak güven içinde, korku duymadan Mescid-i Haram´a mutlaka gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi de bundan önce size yakın bir fetih nasip etti.
|
مَّقْصُورَٰت
55:72
مَقْصُورَاتٌ
meḳSūrātun
kapanmış
İsim
Dişil, Çoğul
Merfû` İsim
Belirsiz
حُورٌ مَقْصُورَاتٌ فِي الْخِيَامِ
Hûrun maksûrâtun fîl hiyâm(hiyâmi).
Çadırlar içinde bekletilen huriler var.
|
يُقْصِرُ
7:202
يُقْصِرُونَ
yuḳSirūne
yakalarını bırakmazlar
Fiil
İf’al Kalıbı
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
وَإِخْوَانُهُمْ يَمُدُّونَهُمْ فِي الْغَيِّ ثُمَّ لَا يُقْصِرُونَ
Ve ihvânuhum yemuddûnehum fîl gayyi summe lâ yuksirûn(yuksirûne).
Yoldaşları ise onları sürekli azgınlığa iterler, sonra da yakalarını bırakmazlar.
|