KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Kaf-Ra-Elif      ق ر ا 

okumak; derlemek, biriktirmek, yığmak, biriktirip dağıtmak; anlatmak, açıklamak, izah etmek, nakletmek; araştırmak, soruşturmak, incelemek.

~ Aramice ḳarā קרא‎ çağırma, seslenme

Türkçe’ye girmiş türevler : kari, kuran, kıraat, kıraathane

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 88 kez geçiyor.

Gövde(ler)

16 kez قَرَأَ
70 kez قُرْءَان
1 kez قُرُوء
1 kez نُقْرِئُ

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


قَرَأَ
[HyperLink1] 7:204     قُرِئَ     ḳurie     okunduğu
 
Fiil    Edilgen     3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

وَإِذَا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَأَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ

Ve izâ kuriel kur’ânu festemiû lehu ve ensıtû leallekum turhamûn(turhamûne).

Kur´an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size rahmet edilsin.
 


قَرَأَ
[HyperLink1] 10:94     يَقْرَءُونَ     yeḳra'ūne     okuyan(lara)
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

فَإِنْ كُنْتَ فِي شَكٍّ مِمَّا أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ فَاسْأَلِ الَّذِينَ يَقْرَءُونَ الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكَ ۚ لَقَدْ جَاءَكَ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ

Fe in kunte fî şekkin mimmâ enzelnâ ileyke fes’elillezîne yakreûnel kitâbe min kablik(kablike), lekad câekel hakku min rabbike fe lâ tekûnenne minel mumterîn(mumterîne).

Şayet sen, sana indirdiğimizden kuşkulanmakta isen, senden önce Kitap´ı okuyanlara sor. Yemin olsun, hak sana Rabbinden gelmiştir. O halde, sakın kuşkulananlardan olma!
 


قَرَأَ
[HyperLink1] 16:98     قَرَأْتَ     ḳarate’     okuduğun
 
Fiil         2. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

Fe izâ kare’tel kur’âne festeız billâhi mineş şeytânir racîm(racîmi).

Kur´an´ı okuduğun zaman, o kovulup taşlanmış şeytandan Allah´a sığın!
 


قَرَأَ
[HyperLink1] 17:14     اقْرَأْ     İḳra’     oku
 
Fiil         2. şahıs, Eril, Tekil  Emir Kipi      
    

اقْرَأْ كِتَابَكَ كَفَىٰ بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيبًا

Ikra’ kitâbek(kitâbeke), kefâ bi nefsikel yevme aleyke hasîbâ(hasîben).

"Oku kitabını! Bugün sana hesap sorucu olarak öz benliğin yeter."
 


قَرَأَ
[HyperLink1] 17:45     قَرَأْتَ     ḳarate’     okuduğun
 
Fiil         2. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

وَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ جَعَلْنَا بَيْنَكَ وَبَيْنَ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ حِجَابًا مَسْتُورًا

Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhıreti hicâben mestûrâ(mestûren).

Kur´an okuduğunda, seninle, âhirete inanmayanlar arasına gizli bir perde çekeriz.
 


قَرَأَ
[HyperLink1] 17:71     يَقْرَءُونَ     yeḳra'ūne     okurlar
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

يَوْمَ نَدْعُو كُلَّ أُنَاسٍ بِإِمَامِهِمْ ۖ فَمَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَأُولَٰئِكَ يَقْرَءُونَ كِتَابَهُمْ وَلَا يُظْلَمُونَ فَتِيلًا

Yevme ned’û kulle unâsin bi imâmihim, fe men ûtiye kitâbehû bi yemînihî fe ulâike yakreûne kitâbehum ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen).

Gün olur, insan gruplarından herbirini kendi önderiyle çağırırız. O gün kitabı kendisine sağdan verilenler, kitaplarını okuyacaklar ve bir kıl kadar haksızlığa uğratılmayacaklar.
 


قَرَأَ
[HyperLink1] 17:93     نَقْرَؤُهُ     neḳra'uhu     okuyacağımız
 
Fiil         1. şahıs, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

أَوْ يَكُونَ لَكَ بَيْتٌ مِنْ زُخْرُفٍ أَوْ تَرْقَىٰ فِي السَّمَاءِ وَلَنْ نُؤْمِنَ لِرُقِيِّكَ حَتَّىٰ تُنَزِّلَ عَلَيْنَا كِتَابًا نَقْرَؤُهُ ۗ قُلْ سُبْحَانَ رَبِّي هَلْ كُنْتُ إِلَّا بَشَرًا رَسُولًا

Ev yekûne leke beytun min zuhrufin ev terkâ fîs semâ(semâi), ve len nu’mine li rukıyyike hattâ tunezzile aleynâ kitâben nakreuh(nakreuhu), kul subhâne rabbî hel kuntu illâ beşeren resûlâ(resûlen).

"Yahut altından bir evin olmalı, yahut göğe yükselmelisin. Ancak senin göğe çıktığına, okuyacağımız bir kitabı bize indireceğin zamana kadar, asla inanmayız!" De ki: "Rabbimin şanı yücedir. Ben, insan bir resulden başka neyim ki?"
 


قَرَأَ
[HyperLink1] 17:106     لِتَقْرَأَهُ     liteḳraehu     okuman için
 
Fiil         2. şahıs, Eril, Tekil  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

وَقُرْآنًا فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَأَهُ عَلَى النَّاسِ عَلَىٰ مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنْزِيلًا

Ve kur’ânen faraknâhu li takreehu alen nâsi alâ muksin ve nezzelnâhu tenzîlâ(tenzîlen).

Onu, bir Kur´an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye kısımlara ayırıp ağır ağır indirdik.
 


قَرَأَ
[HyperLink1] 26:199     فَقَرَأَهُ     fe ḳaraehu     onu okusaydı
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

فَقَرَأَهُ عَلَيْهِمْ مَا كَانُوا بِهِ مُؤْمِنِينَ

Fe karaehu aleyhim mâ kânû bihî mu’minîn(mu’minîne).

O onu onlara okusaydı, yine de ona inanmayacaklardı.
 


قَرَأَ
[HyperLink1] 69:19     اقْرَءُوا     ḳra'ū     okuyun
 
Fiil         2. şahıs, Eril, Çoğul  Emir Kipi      
    

فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَيَقُولُ هَاؤُمُ اقْرَءُوا كِتَابِيَهْ

Fe emmâ men ûtiye kitâbehu bi yemînihî fe yekûlu hâumukreû kitâbiyeh.

Öz kitabı sağından verilen: "İşte kitabım, okuyun!" der.
 


قَرَأَ
[HyperLink1] 73:20     فَاقْرَءُوا     feḳra'ū     artık okuyun
 
Fiil         2. şahıs, Eril, Çoğul  Emir Kipi      
    

إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَىٰ مِنْ ثُلُثَيِ اللَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ مِنَ الَّذِينَ مَعَكَ ۚ وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ ۚ عَلِمَ أَنْ لَنْ تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ ۖ فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ ۚ عَلِمَ أَنْ سَيَكُونُ مِنْكُمْ مَرْضَىٰ ۙ وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِنْ فَضْلِ اللَّهِ ۙ وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ۖ فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ ۚ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا ۚ وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا ۚ وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ ۖ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ

İnne rabbeke ya´lemu enneke tekûmu ednâ min suluseyil leyli ve nısfehu ve sulusehu ve tâifetun minellezîne meak(meake), vallâhu yukaddirul leyle ven nehâr(nehâre), alime en len tuhsûhu fe tâbe aleykum, fakreû mâ teyessere minel kur´ân(kur’ânî), alime en seyekûnu minkum merdâ ve âharûne yadribûne fîl’ardı yebtegûne min fadlillâhi ve âharûne yukâtilûne fî sebîlillâhi fakreû mâ teyessere minhu ve ekîmus salâte ve âtûz zekâte ve akridullâhe kardan hasenâ(hasenen), ve mâ tukaddimû li enfusikum min hayrin tecidûhu indallâhi huve hayren ve a´zame ecrâ(ecren), vestagfirûllâh(vestağfirûllâhe), innellâhe gafûrun rahîm(rahîmun).

Hiç kuşkun olmasın, Rabbin senin durumunu biliyor. Gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlamıştır. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O halde Kur´an´dan, kolay geleni okuyun. Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah´ın lütfundan bir şeyler isteyeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi. O halde Kur´an´dan, kolay geleni okuyun! Namazı kılın! Zekâtı verin. Güzel bir ödünçle Allah´a ödünç verin! Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah´tan af dileyin. Hiç kuşkusuz, Allah çok affedici, çok esirgeyicidir.
 


قَرَأَ
[HyperLink1] 73:20     فَاقْرَءُوا     feḳra'ū     onun için okuyun
 
Fiil         2. şahıs, Eril, Çoğul  Emir Kipi      
    

إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَىٰ مِنْ ثُلُثَيِ اللَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ مِنَ الَّذِينَ مَعَكَ ۚ وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ ۚ عَلِمَ أَنْ لَنْ تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ ۖ فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ ۚ عَلِمَ أَنْ سَيَكُونُ مِنْكُمْ مَرْضَىٰ ۙ وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِنْ فَضْلِ اللَّهِ ۙ وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ۖ فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ ۚ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا ۚ وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا ۚ وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ ۖ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ

İnne rabbeke ya´lemu enneke tekûmu ednâ min suluseyil leyli ve nısfehu ve sulusehu ve tâifetun minellezîne meak(meake), vallâhu yukaddirul leyle ven nehâr(nehâre), alime en len tuhsûhu fe tâbe aleykum, fakreû mâ teyessere minel kur´ân(kur’ânî), alime en seyekûnu minkum merdâ ve âharûne yadribûne fîl’ardı yebtegûne min fadlillâhi ve âharûne yukâtilûne fî sebîlillâhi fakreû mâ teyessere minhu ve ekîmus salâte ve âtûz zekâte ve akridullâhe kardan hasenâ(hasenen), ve mâ tukaddimû li enfusikum min hayrin tecidûhu indallâhi huve hayren ve a´zame ecrâ(ecren), vestagfirûllâh(vestağfirûllâhe), innellâhe gafûrun rahîm(rahîmun).

Hiç kuşkun olmasın, Rabbin senin durumunu biliyor. Gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlamıştır. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O halde Kur´an´dan, kolay geleni okuyun. Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah´ın lütfundan bir şeyler isteyeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi. O halde Kur´an´dan, kolay geleni okuyun! Namazı kılın! Zekâtı verin. Güzel bir ödünçle Allah´a ödünç verin! Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah´tan af dileyin. Hiç kuşkusuz, Allah çok affedici, çok esirgeyicidir.
 


قَرَأَ
[HyperLink1] 75:18     قَرَأْنَاهُ     ḳara’nāhu     O’nu okuduğumuz
 
Fiil         1. şahıs, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ

Fe izâ kara’nâhu fettebi’kur’ânehu.

O halde, biz onu okuduğumuzda, sen onun okunuşunu izle.
 


قَرَأَ
[HyperLink1] 84:21     قُرِئَ     ḳurie     okunduğu
 
Fiil    Edilgen     3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

وَإِذَا قُرِئَ عَلَيْهِمُ الْقُرْآنُ لَا يَسْجُدُونَ ۩

Ve izâ kurıe aleyhimul kur’ânu lâ yescudûn(yescudûne). (SECDE ÂYETİ)

Karşılarında Kur´an okunduğu zaman secde etmiyorlar.
 


قَرَأَ
[HyperLink1] 96:1     اقْرَأْ     İḳra’     oku
 
Fiil         2. şahıs, Eril, Tekil  Emir Kipi      
    

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ اقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ

Ikra’bismi rabbikellezî halak(halaka).

Yaratan Rabbinin adıyla oku/çağır!
 


قَرَأَ
[HyperLink1] 96:3     اقْرَأْ     İḳra’     oku
 
Fiil         2. şahıs, Eril, Tekil  Emir Kipi      
    

اقْرَأْ وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ

Ikra’ ve rabbukel ekrem(ekremu).

Oku! Rabbin Ekrem´dir/en büyük cömertliğin sahibidir.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 2:185     الْقُرْانُ     l-ḳurānu     Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَىٰ وَالْفُرْقَانِ ۚ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ ۖ وَمَنْ كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَىٰ سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ ۗ يُرِيدُ اللَّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَىٰ مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Şehru ramadânellezî unzile fîhil kur’ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin minel hudâ vel furkân(furkâni), fe men şehide minkumuş şehra fel yesumh(yesumhu), ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar(uhara) yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usra, ve li tukmilûl iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teşkurûn(teşkurûne).

Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur´an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah´ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 4:82     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an’ı
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

أَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ ۚ وَلَوْ كَانَ مِنْ عِنْدِ غَيْرِ اللَّهِ لَوَجَدُوا فِيهِ اخْتِلَافًا كَثِيرًا

E fe lâ yetedebberûnel kur’ân(kur’âne) ve lev kâne min indi gayrillâhi le vecedû fîhihtilâfen kesîrâ(kesîran).

Kur´an´ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah´tan başka birinin katından gelseydi, elbetteki onun içinde birçok ihtilaf bulacaklardı.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 5:101     الْقُرْانُ     l-ḳurānu     Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَسْأَلُوا عَنْ أَشْيَاءَ إِنْ تُبْدَ لَكُمْ تَسُؤْكُمْ وَإِنْ تَسْأَلُوا عَنْهَا حِينَ يُنَزَّلُ الْقُرْآنُ تُبْدَ لَكُمْ عَفَا اللَّهُ عَنْهَا ۗ وَاللَّهُ غَفُورٌ حَلِيمٌ

Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tes’elû an eşyâe in tubde lekum tesu’kum, ve in tes’elû anhâ hîne yunezzelul kur’ânu tubde lekum afâllâhu anhâ vallâhu gafûrun hâlîm(hâlîmun).

Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kur´an indirilmekte iken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onlardan vazgeçmiştir. Allah Gafûr´dur, Halîm´dir.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 6:19     الْقُرْانُ     l-ḳurānu     Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

قُلْ أَيُّ شَيْءٍ أَكْبَرُ شَهَادَةً ۖ قُلِ اللَّهُ ۖ شَهِيدٌ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ ۚ وَأُوحِيَ إِلَيَّ هَٰذَا الْقُرْآنُ لِأُنْذِرَكُمْ بِهِ وَمَنْ بَلَغَ ۚ أَئِنَّكُمْ لَتَشْهَدُونَ أَنَّ مَعَ اللَّهِ آلِهَةً أُخْرَىٰ ۚ قُلْ لَا أَشْهَدُ ۚ قُلْ إِنَّمَا هُوَ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ وَإِنَّنِي بَرِيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ

Kul eyyu şey’in ekberu şehâdeh(şehâdeten), kulillâhu şehîdun, beynî ve beynekum ve ûhiye ileyye hâzâl kur’ânu li unzirekum bihî ve men belag(belaga), e innekum le teşhedûne enne meallâhi âliheten uhrâ, kul lâ eşhed(eşhedu), kul innemâ huve ilâhun vâhidun ve innenî berîun mimmâ tuşrikûn(tuşrikûne).

Sor: "Tanıklık bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Benimle sizin aranızda Allah tanıktır. Bu Kur´an bana vahyolundu ki, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım. Siz gerçekten Allah´ın yanında başka ilahların bulunduğuna tanıklık ediyor musunuz?" De ki: "Ben buna tanıklık etmiyorum." De ki: "O, sadece tek bir tanrıdır! Ve ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım!"
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 7:204     الْقُرْانُ     l-ḳurānu     Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

وَإِذَا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَأَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ

Ve izâ kuriel kur’ânu festemiû lehu ve ensıtû leallekum turhamûn(turhamûne).

Kur´an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size rahmet edilsin.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 9:111     وَالْقُرْانِ     velḳurāni     ve Kur’an’da
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

إِنَّ اللَّهَ اشْتَرَىٰ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنْفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ بِأَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ ۚ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ ۖ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرَاةِ وَالْإِنْجِيلِ وَالْقُرْآنِ ۚ وَمَنْ أَوْفَىٰ بِعَهْدِهِ مِنَ اللَّهِ ۚ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذِي بَايَعْتُمْ بِهِ ۚ وَذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ

İnnallâheşterâ minel mu’minîne enfusehum ve emvâlehum bi enne lehumul cenneh(cennete), yukâtilûne fî sebîlillâhi fe yaktulûne ve yuktelûne va’den aleyhi hakkan fît tevrâti vel incîli vel kur’ân(kur’âni), ve men evfâ bi ahdihî minallâhi, festebşirû bi bey’ıkumullezî bâya’tum bih (bihî), ve zâlike huvel fevzul azîm(azîmu).

Allah, müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında kendilerine cennet vermek üzere satın almıştır. Allah yolunda çarpışırlar da öldürürler, öldürülürler. Allah´ın; Tevrat´ta, İncil´de ve Kur´an´da kendi üzerine hak olarak yazdığı bir vaattır bu. Ahdine, Allah´tan daha vefalı kim var? Perçinlediğiniz bu antlaşmanızdan ötürü müjdeler olsun size. İşte budur o büyük başarının ta kendisi.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 10:15     بِقُرْانٍ     biḳur’ānin     bir Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ ۙ قَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا ائْتِ بِقُرْآنٍ غَيْرِ هَٰذَا أَوْ بَدِّلْهُ ۚ قُلْ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أُبَدِّلَهُ مِنْ تِلْقَاءِ نَفْسِي ۖ إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَىٰ إِلَيَّ ۖ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ

Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin kâlellezîne lâ yercûne likâena´ti bi kur´ânin gayri hâzâ ev beddilh(beddilhu), kul mâ yekûnu lî en ubeddilehû min tilkâi nefsî, in ettebiu illâ mâ yûhâ ileyy(ileyye), innî ehâfu in asaytu rabbî azâbe yevmin azîm(azîmin).

Ayetlerimiz onlara açık seçik parçalar halinde okunduğu zaman, bize ulaşmayı ummayanlar şöyle dediler: "Bundan başka bir Kur´an getir yahut bunu değiştir." De ki: "Onu kendiliğimden değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum. Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkuya düşerim."
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 10:37     الْقُرْانُ     l-ḳurānu     Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

وَمَا كَانَ هَٰذَا الْقُرْآنُ أَنْ يُفْتَرَىٰ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَلَٰكِنْ تَصْدِيقَ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْصِيلَ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ فِيهِ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve mâ kâne hâzel kur´ânu en yufterâ min dûnillâhi ve lâkin tasdîkallezî beyne yedeyhi ve tafsîlel kitâbi lâ reybe fîhi min rabbil âlemîn(âlemîne).

Bu Kur´an, Allah´ın berisinden birilerince yalan isnatlarla oluşturulmuş değildir. O, kendinden öncekinin tasdiki ve Kitap´ın ayrıntılı kılınmasıdır. Kuşku ve çelişme yoktur onda. Âlemlerin Rabbi´ndendir o.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 10:61     قُرْانٍ     ḳur’ānin     Kur’an-
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

وَمَا تَكُونُ فِي شَأْنٍ وَمَا تَتْلُو مِنْهُ مِنْ قُرْآنٍ وَلَا تَعْمَلُونَ مِنْ عَمَلٍ إِلَّا كُنَّا عَلَيْكُمْ شُهُودًا إِذْ تُفِيضُونَ فِيهِ ۚ وَمَا يَعْزُبُ عَنْ رَبِّكَ مِنْ مِثْقَالِ ذَرَّةٍ فِي الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ وَلَا أَصْغَرَ مِنْ ذَٰلِكَ وَلَا أَكْبَرَ إِلَّا فِي كِتَابٍ مُبِينٍ

Ve mâ tekûnu fî şe´nin ve mâ tetlû minhu min kur´ânin ve lâ ta´melûne min amelin illâ kunnâ aleykum şuhûden iz tufîdûne, fîh(fîhi) ve mâ ya´zubu an rabbike min miskâli zerretin fîl ardı ve lâ fîs semâi ve lâ asgare min zâlike ve lâ ekbere illâ fî kitâbin mubîn(mubînin).

Bir iş ve oluşta bulunsan, Kur´an´dan bir şey okusan; herhangi bir iş yapsanız, siz ona dalıp gitmişken biz üstünüzde mutlaka tanıklarız. Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey, ondan daha küçüğü de daha büyüğü de Rabbinden uzakta/gizli kalmaz; tümü apaçık bir Kitap´tadır.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 12:2     قُرْانًا     ḳur’ānen     bir Kur’an olarak
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

إِنَّا أَنْزَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

İnnâ enzelnâhu kur’ânen arabiyyen le allekum ta’kılûn(ta’kılûne).

Biz onu sana, aklınızı çalıştırasınız diye, Arapça bir Kur´an olarak indirdik.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 12:3     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an’ı
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ أَحْسَنَ الْقَصَصِ بِمَا أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ هَٰذَا الْقُرْآنَ وَإِنْ كُنْتَ مِنْ قَبْلِهِ لَمِنَ الْغَافِلِينَ

Nahnu nakussu aleyke ahsenel kasası bimâ evhaynâ ileyke hâzel kur’âne ve in kunte min kablihî le minel gâfilîn(gâfilîne).

Biz bu Kur´an´ı sana vahyederek, hikâyelerin en güzelini anlatıyoruz. Oysaki sen, bundan önce bunlardan tamamen habersiz olanlardandın.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 13:31     قُرْانًا     ḳur’ānen     bir Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَلَوْ أَنَّ قُرْآنًا سُيِّرَتْ بِهِ الْجِبَالُ أَوْ قُطِّعَتْ بِهِ الْأَرْضُ أَوْ كُلِّمَ بِهِ الْمَوْتَىٰ ۗ بَلْ لِلَّهِ الْأَمْرُ جَمِيعًا ۗ أَفَلَمْ يَيْأَسِ الَّذِينَ آمَنُوا أَنْ لَوْ يَشَاءُ اللَّهُ لَهَدَى النَّاسَ جَمِيعًا ۗ وَلَا يَزَالُ الَّذِينَ كَفَرُوا تُصِيبُهُمْ بِمَا صَنَعُوا قَارِعَةٌ أَوْ تَحُلُّ قَرِيبًا مِنْ دَارِهِمْ حَتَّىٰ يَأْتِيَ وَعْدُ اللَّهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَا يُخْلِفُ الْمِيعَادَ

Ve lev enne kur’ânen suyyiret bihil cibâlu ev kuttıat bihil ardu ev kullime bihil mevtâ, bel lillâhil emru cemîâ(cemîan), e fe lem ye’yesillezîne âmenû en lev yeşâullâhu le heden nâse cemîâ(cemîan),ve lâ yezâlullezîne keferû tusîbuhum bi mâ sanaû kâriatun ev tehullu karîben min dârihim hattâ ye’tiye va’dullâh(va’dullâhi), innallâhe lâ yuhliful mîâd(mîâde).

Kendisiyle, dağların yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur´an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah´ındır. İman edenler hâlâ ümidi kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette insanlara tümden hidayet verirdi. O küfre sapanlara gelince, sanayi olarak ürettiklerinin sonucu halinde başlarına gülle, tokmak türünden belalar inmeye devam edecek yahut o belalar onların yurtlarının yakınına konacak. Ta, Allah´ın vaadi gelinceye değin. Allah, vaadine asla ters düşmez.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 15:1     وَقُرْانٍ     ve ḳur’ānin     ve Kur’an’ın
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الر ۚ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْآنٍ مُبِينٍ

Elif lâm râ tilke âyâtul kitâbi ve kur’ânin mubîn(mubînin).

Elif, Lâm, Râ. İşte sana o Kitap´ın ve açık anlatımlı Kur´an´ın ayetleri.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 15:87     وَالْقُرْانَ     velḳurāne     ve Kur’an’ı
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ

Ve le kad âteynâke seb’an minel mesânî vel kur’ânel azîm(azîme).

Yemin olsun ki, biz sana ikişerlerden/ikililerden/iç içe kıvrımlar halindeki çift mânalılardan yedi taneyi ve şu büyük Kur´an´ı verdik.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 15:91     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an’ı
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

الَّذِينَ جَعَلُوا الْقُرْآنَ عِضِينَ

Ellezîne cealûl kur’âne ıdîn(ıdîne).

Onlar ki Kur´an´ı parça parça/bölük bölük/falcılık aracı yaptılar.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 16:98     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ

Fe izâ kare’tel kur’âne festeız billâhi mineş şeytânir racîm(racîmi).

Kur´an´ı okuduğun zaman, o kovulup taşlanmış şeytandan Allah´a sığın!
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 17:9     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

إِنَّ هَٰذَا الْقُرْآنَ يَهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ أَجْرًا كَبِيرًا

İnne hâzel kur’âne yehdî lilletî hiye akvemu ve yubeşşirul mu’minînellezîne ya’melûnes sâlihâti enne lehum ecren kebîrâ(kebîren).

Şüpheniz olmasın ki bu Kur´an en kalıcı, en doğru olana kılavuzlar ve müminlere şu yolda müjde verir: Hayra ve barışa yönelik işler yapanlar için büyük bir ödül vardır.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 17:41     الْقُرْانِ     l-ḳurāni     Kur’an’da
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ لِيَذَّكَّرُوا وَمَا يَزِيدُهُمْ إِلَّا نُفُورًا

Ve lekad sarrafnâ fî hâzel kur’âni li yezzekkerû, ve mâ yezîduhum illâ nufûrâ(nufûren).

Biz, gerçeği, Kur´an´da türlü biçimlerde ifade ettik ki, düşünüp anlayabilsinler. Fakat bu onların sadece kaçışlarını artırıyor.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 17:45     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ جَعَلْنَا بَيْنَكَ وَبَيْنَ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ حِجَابًا مَسْتُورًا

Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhıreti hicâben mestûrâ(mestûren).

Kur´an okuduğunda, seninle, âhirete inanmayanlar arasına gizli bir perde çekeriz.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 17:46     الْقُرْانِ     l-ḳurāni     Kur’an’da
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَجَعَلْنَا عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ أَكِنَّةً أَنْ يَفْقَهُوهُ وَفِي آذَانِهِمْ وَقْرًا ۚ وَإِذَا ذَكَرْتَ رَبَّكَ فِي الْقُرْآنِ وَحْدَهُ وَلَّوْا عَلَىٰ أَدْبَارِهِمْ نُفُورًا

Ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûren).

Kalpleri üzerine, onu anlamamaları için kabuklar geçiririz, kulaklarına da bir ağırlık koyarız. Rabbini yalnız Kur´an´da andığın zaman, nefretle geriye dönüp kaçarlar.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 17:60     الْقُرْانِ     l-ḳurāni     Kur’an’da
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَإِذْ قُلْنَا لَكَ إِنَّ رَبَّكَ أَحَاطَ بِالنَّاسِ ۚ وَمَا جَعَلْنَا الرُّؤْيَا الَّتِي أَرَيْنَاكَ إِلَّا فِتْنَةً لِلنَّاسِ وَالشَّجَرَةَ الْمَلْعُونَةَ فِي الْقُرْآنِ ۚ وَنُخَوِّفُهُمْ فَمَا يَزِيدُهُمْ إِلَّا طُغْيَانًا كَبِيرًا

Ve iz kulnâ leke inne rabbeke ehâta bin nâs(nâsi), ve mâ cealner ru’yâlletî ereynâke illâ fitneten lin nâsi veş şeceretel mel’ûnete fîl kur’ân(kur’âni), ve nuhavvifuhum fe mâ yezîduhum illâ tugyânen kebîrâ(kebîren).

Hani, sana: "Rabbin, insanları çepeçevre kuşatmıştır." demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı da Kur´an´da lanetlenmiş bulunan o ağacı/soyu da insanları sınamak dışında bir sebeple göndermedik. Biz onları korkutuyoruz ama bu onların kudurganlığını artırmaktan başka bir katkı sağlamıyor.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 17:78     قُرْانَ     ḳur’āne     Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

أَقِمِ الصَّلَاةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَىٰ غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ ۖ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا

Ekımis salâte li dulûkiş şemsi ilâ gasakıl leyli ve kur’ânel fecr(fecri), inne kur’ânel fecri kâne meşhûdâ(meşhûden).

Güneşin kaymasından/aşağı sarkmasından, gecenin kararmasına kadar namazı kıl. Sabah Kur´an´ını da gözet. Çünkü sabah Kur´an´ı tanıklarca izlenmektedir.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 17:78     وَقُرْانَ     ve ḳur’āne     ve Kur’an’ını da (unutma)
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

أَقِمِ الصَّلَاةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَىٰ غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ ۖ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا

Ekımis salâte li dulûkiş şemsi ilâ gasakıl leyli ve kur’ânel fecr(fecri), inne kur’ânel fecri kâne meşhûdâ(meşhûden).

Güneşin kaymasından/aşağı sarkmasından, gecenin kararmasına kadar namazı kıl. Sabah Kur´an´ını da gözet. Çünkü sabah Kur´an´ı tanıklarca izlenmektedir.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 17:82     الْقُرْانِ     l-ḳurāni     Kur’an-
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ ۙ وَلَا يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إِلَّا خَسَارًا

Ve nunezzilu minel kur’âni mâ huve şifâun ve rahmetun lil mu’minîne ve lâ yezîduz zâlimîne illâ hasârâ(hasâran).

Biz Kur´an´dan, inananlar için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Ama bu, zalimlerin yıkımını artırmaktan başka katkı sağlamıyor.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 17:88     الْقُرْانِ     l-ḳurāni     Kur’an’ın
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ الْإِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَىٰ أَنْ يَأْتُوا بِمِثْلِ هَٰذَا الْقُرْآنِ لَا يَأْتُونَ بِمِثْلِهِ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَهِيرًا

Kul leinictemeâtil insu vel cinnu alâ en ye’tû bi misli hâzel kur’âni lâ ye’tûne bi mislihî ve lev kâne ba’duhum li ba’dın zahîrâ(zahîran).

De ki: "Yemin olsun, eğer insanlar ve cinler şu Kur´an´ın bir benzerini getirmek üzere bir araya toplansalar, birbirlerine de destek olsalar, onun bir benzerini yine de ortaya getiremezler."
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 17:89     الْقُرْانِ     l-ḳurāni     Kur’an’da
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَلَقَدْ صَرَّفْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ فَأَبَىٰ أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا

Ve lekad sarrafnâ lin nâsi fî hâzel kur’âni min kulli meselin fe ebâ ekserun nâsi illâ kufûrâ(kufûran).

Yemin olsun, biz bu Kur´an´da, insanlar için her örnekten nicelerini sıraladık. Ama insanların çoğu inkârdan başka bir şeyde diretmediler.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 17:106     وَقُرْانًا     ve ḳur’ānen     ve Kur’an’ı
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَقُرْآنًا فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَأَهُ عَلَى النَّاسِ عَلَىٰ مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنْزِيلًا

Ve kur’ânen faraknâhu li takreehu alen nâsi alâ muksin ve nezzelnâhu tenzîlâ(tenzîlen).

Onu, bir Kur´an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye kısımlara ayırıp ağır ağır indirdik.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 18:54     الْقُرْانِ     l-ḳurāni     Kur’an’da
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَلَقَدْ صَرَّفْنَا فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ لِلنَّاسِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ ۚ وَكَانَ الْإِنْسَانُ أَكْثَرَ شَيْءٍ جَدَلًا

Ve lekad sarrafnâ fî hâzel kur´âni lin nâsi min kulli mesel(meselin), ve kânel insânu eksere şey´in cedelâ(cedelen).

Yemin olsun, biz, bu Kur´an´da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 20:2     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     (bu) Kur’an’ı
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

مَا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لِتَشْقَىٰ

Mâ enzelnâ aleykel kur’âne li teşkâ.

Biz bu Kur´an´ı sana, zahmet çekesin, bedbaht olasın diye indirmedik;
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 20:113     قُرْانًا     ḳur’ānen     bir Kur’an olarak
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَكَذَٰلِكَ أَنْزَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا وَصَرَّفْنَا فِيهِ مِنَ الْوَعِيدِ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ أَوْ يُحْدِثُ لَهُمْ ذِكْرًا

Ve kezâlike enzelnâhu kur’ânen arabîyyen ve sarrafnâ fîhi minel vaîdi leallehum yettekûne ev yuhdisu lehum zikrâ(zikren).

Biz onu işte böyle, Arapça bir Kur´an olarak indirdik ve onun içinde tehditleri türlü ifadelerle sıraladık ki sakınabilsinler, yahut da Kur´an onlara yeni bir hatırlatıcı/hatırlatma sunsun.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 20:114     بِالْقُرْانِ     bil-ḳurāni     Kur’an’ı (okumaya)
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

فَتَعَالَى اللَّهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ ۗ وَلَا تَعْجَلْ بِالْقُرْآنِ مِنْ قَبْلِ أَنْ يُقْضَىٰ إِلَيْكَ وَحْيُهُ ۖ وَقُلْ رَبِّ زِدْنِي عِلْمًا

Fe teâlallâhul melikul hak(hakku), ve lâ ta’cel bil kur’âni min kabli en yukdâ ileyke vahyuhu ve kul rabbi zidnî ılmâ(ılmen).

O Melik/o hak hükümdar olan Allah, yüceler yücesidir. Sana vahyi tamamlanmadan önce, Kur´an hakkında aceleci olma. Şöyle de:"Rabbim, ilmimi artır!"
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 25:30     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an’ı
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَقَالَ الرَّسُولُ يَا رَبِّ إِنَّ قَوْمِي اتَّخَذُوا هَٰذَا الْقُرْآنَ مَهْجُورًا

Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîttehazû hâzel kur’âne mehcûrâ(mehcûran).

Resul de şöyle der: "Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur´an´ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular."
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 25:32     الْقُرْانُ     l-ḳurānu     Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْآنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً ۚ كَذَٰلِكَ لِنُثَبِّتَ بِهِ فُؤَادَكَ ۖ وَرَتَّلْنَاهُ تَرْتِيلًا

Ve kâlellezîne keferû lev lâ nuzzile aleyhil kur’ânu, cumleten vâhideh(vâhideten), kezâlike li nusebbite bihî fuâdeke ve rettelnâhu tertîlâ(tertîlen).

İnkâr edenler dediler ki: "Kur´an ona toptan, bir kerede indirilsedi ya!" Biz böyle yaptık ki, onunla senin kalbini dayanıklı kılalım. Biz onu parça parça/ayet ayet okuduk.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 27:1     الْقُرْانِ     l-ḳurāni     Kur’an’ın
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ طس ۚ تِلْكَ آيَاتُ الْقُرْآنِ وَكِتَابٍ مُبِينٍ

Tâ sîn, tilke âyâtul kur’âni ve kitâbin mubîn(mubînin).

Tâ, Sîn. İşte bunlar Kur´an´ın ve açık seçik beyanda bulunan Kitap´ın ayetleridir.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 27:6     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى الْقُرْآنَ مِنْ لَدُنْ حَكِيمٍ عَلِيمٍ

Ve inneke le tulekkal kur’âne minledun hakîmin alîm(alîmin).

Emin ol ki, sen bu Kur´an´a Hakîm ve Alîm bir kudret tarafından muhatap kılınıyorsun.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 27:76     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

إِنَّ هَٰذَا الْقُرْآنَ يَقُصُّ عَلَىٰ بَنِي إِسْرَائِيلَ أَكْثَرَ الَّذِي هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ

İnne hâzel kur’âne yakussu alâ benî isrâîle ekserellezî hum fîhi yahtelifûn(yahtelifûne).

Hiç kuşkunuz olmasın ki bu Kur´an, İsrailoğullarına, ihtilafa düştükleri şeylerin birçoğunu anlatıyor.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 27:92     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَأَنْ أَتْلُوَ الْقُرْآنَ ۖ فَمَنِ اهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ ۖ وَمَنْ ضَلَّ فَقُلْ إِنَّمَا أَنَا مِنَ الْمُنْذِرِينَ

Ve en etluvel kur’ân(kur’âne), fe menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve men dalle fe kul innemâ ene minel munzirîn(munzirîne).

"Ve Kur´an okumakla emrolundum. Artık kim yola gelirse kendi nefsi için gelir. Sapmışa gelince, böylesine de ki: ´Ben uyarıcılardan biriyim. Hepsi bu!"
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 28:85     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an’ı
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

إِنَّ الَّذِي فَرَضَ عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لَرَادُّكَ إِلَىٰ مَعَادٍ ۚ قُلْ رَبِّي أَعْلَمُ مَنْ جَاءَ بِالْهُدَىٰ وَمَنْ هُوَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ

İnnellezî farada aleykel kur’âne le râdduke ilâ meâd(meâdin), kul rabbî a’lemu men câe bil hudâ ve men huve fî dalâlin mubîn(mubînin).

Bu Kur´an´ı sana farz kılan, elbette ki seni vaat edilen yere/belirlenen sona götürecektir. De ki: "Hidayeti getireni de açık bir sapıklık içinde olanı da en iyi Rabbin bilir."
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 30:58     الْقُرْانِ     l-ḳurāni     Kur’an’da
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ ۚ وَلَئِنْ جِئْتَهُمْ بِآيَةٍ لَيَقُولَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ أَنْتُمْ إِلَّا مُبْطِلُونَ

Ve lekad darebnâ lin nâsi fî hâzel kur’âni min kulli mesel(meselin), ve le in ci’tehum bi âyetin le yekûlennellezîne keferû in entum illâ mubtılûn(mubtılûne).

Yemin olsun ki, biz bu Kur´an´da insanlar için her türlü örneği verdik. Sen onlara bir mucize getirsen, o inkâr edenler mutlaka şöyle diyeceklerdir: "Siz, eskiyi hükümsüz kılanlardan başkası değilsiniz."
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 34:31     الْقُرْانِ     l-ḳurāni     Kur’an’a
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَنْ نُؤْمِنَ بِهَٰذَا الْقُرْآنِ وَلَا بِالَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ ۗ وَلَوْ تَرَىٰ إِذِ الظَّالِمُونَ مَوْقُوفُونَ عِنْدَ رَبِّهِمْ يَرْجِعُ بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ الْقَوْلَ يَقُولُ الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا لَوْلَا أَنْتُمْ لَكُنَّا مُؤْمِنِينَ

Ve kâlellezîne keferû len nû’mine bi hâzel kur’âni ve lâ billezî beyne yedeyh(yedeyhi), ve lev terâ iziz zâlimûne mevkûfûne inde rabbihim, yerciu ba’duhum ilâ ba’dınil kavl(kavle), yekûlullezînestud’ifû lillezînestekberû lev lâ entum le kunnâ mûminîn(mûminîne).

Küfre sapanlar dedi ki: "Biz, bu Kur´an´a da bundan öncekine de asla inanmayacağız!" Ah, bir görsen o zalimleri Rableri huzurunda, tutuklanmış halde! Bir kısmı da bir kısmına söz atar durur. Basit görülüp horlananları, büyüklük taslayanlara şöyle derler: "Siz olmasaydınız, vallahi biz inanacaktık!"
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 36:2     وَالْقُرْانِ     velḳurāni     Kur’an’a andolsun
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَالْقُرْآنِ الْحَكِيمِ

Vel kur’ânil hakîm(hakîmi).

Yemin olsun o hikmetlerle dolu Kur´an´a ki,
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 36:69     وَقُرْانٌ     ve ḳur’ānun     ve Kur’an’dır
 
Özel İsim         Eril    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

وَمَا عَلَّمْنَاهُ الشِّعْرَ وَمَا يَنْبَغِي لَهُ ۚ إِنْ هُوَ إِلَّا ذِكْرٌ وَقُرْآنٌ مُبِينٌ

Ve mâ allemnâhuş şi’re ve mâ yenbagî leh(lehu), in huve illâ zikrun ve kur’ânun mubîn(mubînun).

Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/layık olamaz da. Ona vahyedilen, bir öğütten ve apaçık bir Kur´an´dan başka şey değildir;
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 38:1     وَالْقُرْانِ     velḳurāni     Kur’an’a andolsun
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ ص ۚ وَالْقُرْآنِ ذِي الذِّكْرِ

Sâd, vel kur’âni zîz zikr(zikri).

Sâd. Zikir/öğüt/uyarı dolu Kur´an´a yemin olsun ki,
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 39:27     الْقُرْانِ     l-ḳurāni     Kur’an’da
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ

Ve lekad darebnâ lin nâsi fî hâzel kur’âni min kulli meselin leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne).

Andolsun, biz bu Kur´an´da insanlara her türden örnekler verdik ki düşünüp öğüt alabilsinler.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 39:28     قُرْانًا     ḳur’ānen     Kur’an’dır (bu)
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

قُرْآنًا عَرَبِيًّا غَيْرَ ذِي عِوَجٍ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ

Kur’ânen arabiyyen gayre zî ivecin leallehum yettekûn(yettekûne).

Bunu, eğri büğrüsü olmayan Arapça bir Kur´an olarak indirdik ki, korunup sakınabilsinler.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 41:3     قُرْانًا     ḳur’ānen     okunan
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

كِتَابٌ فُصِّلَتْ آيَاتُهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

Kitâbun fussilet âyâtuhu kur’ânen arabiyyen li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne).

Bilgi ile donanmış bir toplum için ayetleri, Arapça bir Kur´an halinde ayrıntılı kılınmış bir kitaptır bu.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 41:26     الْقُرْانِ     l-ḳurāni     Kur’an’ı
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَا تَسْمَعُوا لِهَٰذَا الْقُرْآنِ وَالْغَوْا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَغْلِبُونَ

Ve kâlellezîne keferû lâ tesmeû li hâzel kur’âni velgav fîhi leallekum taglibûn(taglibûne).

İnkâr edenler dediler ki: "Şu Kur´an´ı dinlemeyin! O okunurken yaygara koparın ki, galip gelesiniz."
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 41:44     قُرْانًا     ḳur’ānen     bir Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَلَوْ جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا أَعْجَمِيًّا لَقَالُوا لَوْلَا فُصِّلَتْ آيَاتُهُ ۖ أَأَعْجَمِيٌّ وَعَرَبِيٌّ ۗ قُلْ هُوَ لِلَّذِينَ آمَنُوا هُدًى وَشِفَاءٌ ۖ وَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ فِي آذَانِهِمْ وَقْرٌ وَهُوَ عَلَيْهِمْ عَمًى ۚ أُولَٰئِكَ يُنَادَوْنَ مِنْ مَكَانٍ بَعِيدٍ

Ve lev cealnâhu kur’ânen a’cemiyyen le kâlû lev lâ fussilet âyâtuh(âyâtuhu), e a’cemiyyun ve arabîy(arabîyyun), kul huve lillezîne âmenû huden ve şifâun, vellezîne lâ yû’minûne fî âzânihim vakrun ve hûve aleyhim amâ(amen), ulâike yunâdevne min mekânin baîd(baîdin).

Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur´an yapsaydık, elbette şöyle diyeceklerdi: "Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi?/Arap´a yabancı dil mi?/ister yabancı dilde, ister Arapça!" De ki: "O, iman edenler için bir kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur´an, onlar için bir körlüktür. Böylelerine, çok uzak bir mekândan seslenilmektedir."
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 42:7     قُرْانًا     ḳur’ānen     bir Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

وَكَذَٰلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِتُنْذِرَ أُمَّ الْقُرَىٰ وَمَنْ حَوْلَهَا وَتُنْذِرَ يَوْمَ الْجَمْعِ لَا رَيْبَ فِيهِ ۚ فَرِيقٌ فِي الْجَنَّةِ وَفَرِيقٌ فِي السَّعِيرِ

Ve kezâlike evhaynâ ileyke kur’ânen arabiyyen li tunzire ummel kurâ ve men havlehâ ve tunzire yevmel cem’i lâ reybe fîh(fîhi), ferîkun fîl cenneti ve ferîkun fîs saîr(saîri).

İşte böyle! Biz sana Arapça bir Kur´an vahyettik ki, ülke ve medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri uyarasın. Ve toplama günü konusunda da uyarıda bulunasın. Hiç kuşku yok o günde. Bir bölük cennettedir, bir bölük ateşte.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 43:3     قُرْانًا     ḳur’ānen     bir Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

إِنَّا جَعَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

İnnâ cealnâhu kur’ânen arabiyyen leallekum ta’kılûn(ta’kılûne).

Biz onu akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur´an yaptık.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 43:31     الْقُرْانُ     l-ḳurānu     Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ هَٰذَا الْقُرْآنُ عَلَىٰ رَجُلٍ مِنَ الْقَرْيَتَيْنِ عَظِيمٍ

Ve kâlû lev lâ nuzzile hâzel kur’ânu alâ raculin minel karyeteyni azîm(azîmin).

Ve dediler: "Şu Kur´an, iki kent içinden büyük bir adama indirilmeli değil miydi?"
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 46:29     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَإِذْ صَرَفْنَا إِلَيْكَ نَفَرًا مِنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْآنَ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُوا أَنْصِتُوا ۖ فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا إِلَىٰ قَوْمِهِمْ مُنْذِرِينَ

Ve iz sarefnâ ileyke neferen minel cinni yestemiûnel kur’ân(kur’âne), fe lemmâ hadarûhu kâlû ensıtû, fe lemmâ kudıye vellev ilâ kavmihim munzirîn(munzirîne).

Bir zaman, cinlerden bir topluluğu, Kur´an´ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Onu dinlemeye hazır hale geldiklerinde: "Susup dinleyin!" dediler. Dinleme bitirilince de uyarıcılar olarak kendi toplumlarına döndüler.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 47:24     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an’ı
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

أَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْآنَ أَمْ عَلَىٰ قُلُوبٍ أَقْفَالُهَا

E fe lâ yetedebberûnel kur’âne em alâ kulûbin akfâluhâ.

Peki bunlar, Kur´an´ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri üzerinde kilitler mi var?
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 50:1     وَالْقُرْانِ     velḳurāni     Kur’an’a andolsun
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ ق ۚ وَالْقُرْآنِ الْمَجِيدِ

Kâf vel kur’ânil mecîd(mecîdi).

Kaf. Şanı yüce, ilahî cömertlikle dolu Kur´an´a yemin olsun ki,
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 50:45     بِالْقُرْانِ     bil-ḳurāni     Kur’an ile
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ ۖ وَمَا أَنْتَ عَلَيْهِمْ بِجَبَّارٍ ۖ فَذَكِّرْ بِالْقُرْآنِ مَنْ يَخَافُ وَعِيدِ

Nahnu a’lemu bi mâ yekûlûne ve mâ ente aleyhim bi cebbârin fe zekkir bil kur’âni men yehâfu vaîdi.

Biz onların neler söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üstüne bir zorba değilsin. O halde, benim tehdidimden korkanlara sadece Kur´an´la öğüt ver.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 54:17     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an’ı
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ

Ve lekad yessernel kur’âne lîz zikri fe hel min muddekir(muddekirin).

Yemin olsun ki, biz, Kur´an´ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 54:22     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an’ı
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ

Ve lekad yessernel kur’âne lîz zikri fe hel min muddekir(muddekirin).

Yemin olsun ki, biz, Kur´an´ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 54:32     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an’ı
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ

Ve lekad yessernel kur’âne liz zikri fe hel min muddekir(muddekirin).

Yemin olsun ki, biz, Kur´an´ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 54:40     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an’ı
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْآنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ

Ve lekad yessernel kur’âne liz zikri fe hel min muddekir(muddekirin).

Yemin olsun ki, biz, Kur´an´ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 55:2     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an’ı
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

عَلَّمَ الْقُرْآنَ

Allemel kur’ân(kur’âne).

Öğretti Kur´an´ı,
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 56:77     لَقُرْانٌ     leḳur’ānun     kesinlikle bir Kur’an’dır
 
Özel İsim         Eril    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

إِنَّهُ لَقُرْآنٌ كَرِيمٌ

İnnehu le kur’ânun kerîm(kerîmun).

O, kesinlikle şerefli bir Kur´an´dır.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 59:21     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an’ı
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

لَوْ أَنْزَلْنَا هَٰذَا الْقُرْآنَ عَلَىٰ جَبَلٍ لَرَأَيْتَهُ خَاشِعًا مُتَصَدِّعًا مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ ۚ وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ

Lev enzelnâ hâzel kur’âne alâ cebelin le reeytehu hâşian mutesaddian min haşyetillâh(haşyetillâhi), ve tilkel emsâlu nadribuhâ lin nâsi leallehum yetefekkerûn(yetefekkerûne).

Eğer biz bu Kur´an´ı bir dağın üzerine indirseydik, her halde sen onu huşû ile boynunu bükmüş, çatlayıp yarılmış görürdün. Biz bu örnekleri insanlara hep veriyoruz ki, inceden inceye düşünebilsinler.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 72:1     قُرْانًا     ḳur’ānen     bir Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ قُلْ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ فَقَالُوا إِنَّا سَمِعْنَا قُرْآنًا عَجَبًا

Kul ûhıye ileyye ennehustemea neferun minel cinni fe kâlû innâ semi’nâ kur’ânen acebâ(aceben).

De ki: "Cinlerden bir topluluğun dinleyip şunu söyledikleri bana vahyolundu: ´Gerçekten biz, hayranlık verici bir Kur´an dinledik."
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 73:4     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

أَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلًا

Ey zid aleyhi ve rettilil kur’âne tertîlâ(tertilen).

Yahut buna biraz ekle! Ve Kur´an´ı ağır ağır, düşüne düşüne oku!
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 73:20     الْقُرْانِ     l-ḳurāni     Kur’an-
 
Özel İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَىٰ مِنْ ثُلُثَيِ اللَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ مِنَ الَّذِينَ مَعَكَ ۚ وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ ۚ عَلِمَ أَنْ لَنْ تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ ۖ فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ ۚ عَلِمَ أَنْ سَيَكُونُ مِنْكُمْ مَرْضَىٰ ۙ وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِنْ فَضْلِ اللَّهِ ۙ وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ۖ فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ ۚ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا ۚ وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا ۚ وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ ۖ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ

İnne rabbeke ya´lemu enneke tekûmu ednâ min suluseyil leyli ve nısfehu ve sulusehu ve tâifetun minellezîne meak(meake), vallâhu yukaddirul leyle ven nehâr(nehâre), alime en len tuhsûhu fe tâbe aleykum, fakreû mâ teyessere minel kur´ân(kur’ânî), alime en seyekûnu minkum merdâ ve âharûne yadribûne fîl’ardı yebtegûne min fadlillâhi ve âharûne yukâtilûne fî sebîlillâhi fakreû mâ teyessere minhu ve ekîmus salâte ve âtûz zekâte ve akridullâhe kardan hasenâ(hasenen), ve mâ tukaddimû li enfusikum min hayrin tecidûhu indallâhi huve hayren ve a´zame ecrâ(ecren), vestagfirûllâh(vestağfirûllâhe), innellâhe gafûrun rahîm(rahîmun).

Hiç kuşkun olmasın, Rabbin senin durumunu biliyor. Gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlamıştır. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O halde Kur´an´dan, kolay geleni okuyun. Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah´ın lütfundan bir şeyler isteyeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi. O halde Kur´an´dan, kolay geleni okuyun! Namazı kılın! Zekâtı verin. Güzel bir ödünçle Allah´a ödünç verin! Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah´tan af dileyin. Hiç kuşkusuz, Allah çok affedici, çok esirgeyicidir.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 76:23     الْقُرْانَ     l-ḳurāne     Kur’an’ı
 
Özel İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ تَنْزِيلًا

İnnâ nahnu nezzelnâ aleykel kur’âne tenzîlâ(tenzîlen).

Biz indirdik o Kur´an´ı sana parça parça, biz!
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 84:21     الْقُرْانُ     l-ḳurānu     Kur’an
 
Özel İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

وَإِذَا قُرِئَ عَلَيْهِمُ الْقُرْآنُ لَا يَسْجُدُونَ ۩

Ve izâ kurıe aleyhimul kur’ânu lâ yescudûn(yescudûne). (SECDE ÂYETİ)

Karşılarında Kur´an okunduğu zaman secde etmiyorlar.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 85:21     قُرْانٌ     ḳur’ānun     bir Kur’an’dır
 
Özel İsim         Eril    Merfû` İsim  Belirsiz  
    

بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَجِيدٌ

Bel huve kur’ânun mecîd(mecîdun).

İş onların iddialarının aksinedir! O, çok yüce bir Kur´an´dır.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 75:17     وَقُرْانَهُ     ve ḳur’ānehu     ve okumak
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ

İnne aleynâ cem’ahu ve kur’ânehu.

Onu toplamak ve okumak bize düşer.
 


قُرْءَان
[HyperLink1] 75:18     قُرْانَهُ     ḳur’ānehu     onun okunuşunu
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ

Fe izâ kara’nâhu fettebi’kur’ânehu.

O halde, biz onu okuduğumuzda, sen onun okunuşunu izle.
 


قُرُوء
[HyperLink1] 2:228     قُرُوءٍ     ḳurū'in     kur’ (üç adet veya üç temizlik süresi)
 
İsim         Eril, Çoğul    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

وَالْمُطَلَّقَاتُ يَتَرَبَّصْنَ بِأَنْفُسِهِنَّ ثَلَاثَةَ قُرُوءٍ ۚ وَلَا يَحِلُّ لَهُنَّ أَنْ يَكْتُمْنَ مَا خَلَقَ اللَّهُ فِي أَرْحَامِهِنَّ إِنْ كُنَّ يُؤْمِنَّ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ ۚ وَبُعُولَتُهُنَّ أَحَقُّ بِرَدِّهِنَّ فِي ذَٰلِكَ إِنْ أَرَادُوا إِصْلَاحًا ۚ وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذِي عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ ۚ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Vel mutallakâtu yeterabbasne bi enfusihinne selâsete kurûin, ve lâ yahıllu lehunne en yektumne mâ halakallâhu fî erhâmihinne in kunne yu’minne billâhi vel yevmil âhır(âhıri), ve buûletuhunne ehakku bi reddihinne fî zâlike in erâdû ıslâhâ(ıslâhan), ve lehunne mislullezî aleyhinne bil ma’rûf(ma’rûfi), ve lir ricâli aleyhinne dereceh(derecetun), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).

Boşanmış kadınlar kendi başlarına üç âdet ve temizlenme süresi beklerler. Eğer Allah´a ve âhıret gününe inanmakta iseler, Allah´ın onların rahimlerinde yarattığını saklamaları kendilerine helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde herhangi bir şekilde barışmak isterlerse eşlerini geri almaya herkesten daha çok hak sahibidirler. Kadınların, örfe uygun biçimde, sorumluluklarına benzer hakları da vardır. Erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah Azîz´dir, Hakîm´dir.
 


نُقْرِئُ
[HyperLink1] 87:6     سَنُقْرِئُكَ     senuḳriuke     sana okutacağız
 
Fiil  İf’al Kalıbı       1. şahıs, Çoğul  Şimdiki/Geniş Zaman      
    

سَنُقْرِئُكَ فَلَا تَنْسَىٰ

Senukriuke fe lâ tensâ.

Seni/sana okutacağız da artık unutmayacaksın.