KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Te-Be-Be      ت ب ب 

Kurumak, yok olmak, sürekli kötü durum içerisinde kalmak, kötü durumun değişmemesi, sürekli hüsran, zarar-ziyanda kalıcı olmak, daima kayıp ve mahrum olmak.

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 4 kez geçiyor.

Gövde(ler)

1 kez تَبَاب
2 kez تَبَّ
1 kez تَتْبِيب

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


تَبَاب
[HyperLink1] 40:37     تَبَابٍ     tebābin     hüsrandan
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

أَسْبَابَ السَّمَاوَاتِ فَأَطَّلِعَ إِلَىٰ إِلَٰهِ مُوسَىٰ وَإِنِّي لَأَظُنُّهُ كَاذِبًا ۚ وَكَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِفِرْعَوْنَ سُوءُ عَمَلِهِ وَصُدَّ عَنِ السَّبِيلِ ۚ وَمَا كَيْدُ فِرْعَوْنَ إِلَّا فِي تَبَابٍ

Esbâbes semâvâti fe attalia ilâ ilâhi mûsâ ve innî le ezunnuhu kâzibâ(kâziben), ve kezâlike zuyyine li fir’avne sûu amelihî ve sudde anis sebîl(sebîli), ve mâ keydu fir’avne illâ fî tebâb(tebâbin).

"Göklerin sebeplerine ulaşırsam, Mûsa´ın tanrısına, da ulaşırım. Ben onun yalancı biri olduğunu düşünüyorum." Firavun´a, yaptığı işin kötülüğü bu şekilde süslü gösterildi de yoldan saptırıldı. Firavun´un tuzağı hep kayıptadır.
 


تَبَّ
[HyperLink1] 111:1     تَبَّتْ     tebbet     kurusun
 
Fiil         3. şahıs, Dişil, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

تَبَّتْ يَدَا أَبِي لَهَبٍ وَتَبَّ

Tebbet yedâ ebî lehebin ve tebb(tebbe).

Elleri kurusun Ebru Leheb´in; zaten kurudu ya!
 


تَبَّ
[HyperLink1] 111:1     وَتَبَّ     ve tebbe     zaten kurudu da
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

تَبَّتْ يَدَا أَبِي لَهَبٍ وَتَبَّ

Tebbet yedâ ebî lehebin ve tebb(tebbe).

Elleri kurusun Ebru Leheb´in; zaten kurudu ya!
 


تَتْبِيب
[HyperLink1] 11:101     تَتْبِيبٍ     tetbībin     kayıplarını
 
İsim  Tef’il Kalıbı     İsim Fiil  Eril    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَٰكِنْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ ۖ فَمَا أَغْنَتْ عَنْهُمْ آلِهَتُهُمُ الَّتِي يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ لَمَّا جَاءَ أَمْرُ رَبِّكَ ۖ وَمَا زَادُوهُمْ غَيْرَ تَتْبِيبٍ

Ve mâ zalemnâhum ve lâkin zalemû enfusehum fe mâ agnet anhum âlihetuhumulletî yed’ûne min dûnillâhi min şey’in lemmâ câe emru rabbik(rabbike), ve mâ zâdûhum gayre tetbîb(tetbîbin).

Onlara biz zulmetmedik. Ama onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin emri geldiğinde, Allah´ı bırakıp da yakardıkları ilahları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. İlahları onların sadece hasar ve hüsranlarını artırdı.