تَبَاب
40:37
تَبَابٍ
tebābin
hüsrandan
İsim
Eril
Mecrûr İsim
Belirsiz
أَسْبَابَ السَّمَاوَاتِ فَأَطَّلِعَ إِلَىٰ إِلَٰهِ مُوسَىٰ وَإِنِّي لَأَظُنُّهُ كَاذِبًا ۚ وَكَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِفِرْعَوْنَ سُوءُ عَمَلِهِ وَصُدَّ عَنِ السَّبِيلِ ۚ وَمَا كَيْدُ فِرْعَوْنَ إِلَّا فِي تَبَابٍ
Esbâbes semâvâti fe attalia ilâ ilâhi mûsâ ve innî le ezunnuhu kâzibâ(kâziben), ve kezâlike zuyyine li fir’avne sûu amelihî ve sudde anis sebîl(sebîli), ve mâ keydu fir’avne illâ fî tebâb(tebâbin).
"Göklerin sebeplerine ulaşırsam, Mûsa´ın tanrısına, da ulaşırım. Ben onun yalancı biri olduğunu düşünüyorum." Firavun´a, yaptığı işin kötülüğü bu şekilde süslü gösterildi de yoldan saptırıldı. Firavun´un tuzağı hep kayıptadır.
|
تَبَّ
111:1
تَبَّتْ
tebbet
kurusun
Fiil
3. şahıs, Dişil, Tekil
Geçmiş Zaman
تَبَّتْ يَدَا أَبِي لَهَبٍ وَتَبَّ
Tebbet yedâ ebî lehebin ve tebb(tebbe).
Elleri kurusun Ebru Leheb´in; zaten kurudu ya!
|
تَبَّ
111:1
وَتَبَّ
ve tebbe
zaten kurudu da
Fiil
3. şahıs, Eril, Tekil
Geçmiş Zaman
تَبَّتْ يَدَا أَبِي لَهَبٍ وَتَبَّ
Tebbet yedâ ebî lehebin ve tebb(tebbe).
Elleri kurusun Ebru Leheb´in; zaten kurudu ya!
|
تَتْبِيب
11:101
تَتْبِيبٍ
tetbībin
kayıplarını
İsim
Tef’il Kalıbı
İsim Fiil
Eril
Mecrûr İsim
Belirsiz
وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَٰكِنْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ ۖ فَمَا أَغْنَتْ عَنْهُمْ آلِهَتُهُمُ الَّتِي يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ لَمَّا جَاءَ أَمْرُ رَبِّكَ ۖ وَمَا زَادُوهُمْ غَيْرَ تَتْبِيبٍ
Ve mâ zalemnâhum ve lâkin zalemû enfusehum fe mâ agnet anhum âlihetuhumulletî yed’ûne min dûnillâhi min şey’in lemmâ câe emru rabbik(rabbike), ve mâ zâdûhum gayre tetbîb(tetbîbin).
Onlara biz zulmetmedik. Ama onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin emri geldiğinde, Allah´ı bırakıp da yakardıkları ilahları kendilerine hiçbir yarar sağlamadı. İlahları onların sadece hasar ve hüsranlarını artırdı.
|