وَصْف
6:139
وَصْفَهُمْ
veSfehum
bu nitelendirmelerinin
İsim
Eril
Mansûb İsim
وَقَالُوا مَا فِي بُطُونِ هَٰذِهِ الْأَنْعَامِ خَالِصَةٌ لِذُكُورِنَا وَمُحَرَّمٌ عَلَىٰ أَزْوَاجِنَا ۖ وَإِنْ يَكُنْ مَيْتَةً فَهُمْ فِيهِ شُرَكَاءُ ۚ سَيَجْزِيهِمْ وَصْفَهُمْ ۚ إِنَّهُ حَكِيمٌ عَلِيمٌ
Ve kâlû mâ fî butûni hazihil en’âmi hâlisatun li zukûrinâ ve muharremun alâ ezvâcinâ, ve in yekun meyteten fe hum fîhi şurekâu, se yeczîhim vasfehum, innehu hakîmun alîm(alîmun).
Şunu da söylediler: "Şu hayvanların karınlarındakiler erkeklerimize özgülenmiştir; kadınlarımıza haramdır. Yavru ölü doğarsa kadın-erkek hepsi onda hak sahibidir." Bu nitelendirmeleri yüzünden Allah cezalarını verecektir. Hakîm´dir O, Alîm´dir.
|
يَصِفُ
6:100
يَصِفُونَ
yeSifūne
onların nitelemelerinden
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
وَجَعَلُوا لِلَّهِ شُرَكَاءَ الْجِنَّ وَخَلَقَهُمْ ۖ وَخَرَقُوا لَهُ بَنِينَ وَبَنَاتٍ بِغَيْرِ عِلْمٍ ۚ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يَصِفُونَ
Ve cealû lillâhi şurekâel cinne ve halakahum ve harakû lehu benîne ve benâtin bi gayri ilm(ilmin), subhânehu ve teâlâ ammâ yasifûn(yasifûne).
Allah´a bir de cinleri/gözle görülmeyen yaratıkları ortak koştular. Oysaki, onları O yaratmıştır. Bilgisizce O´na oğullar ve kızlar isnat etme saçmalığını gösterdiler. Şanı yücedir O´nun! Onların nitelemelerinin ötesindedir O!
|
يَصِفُ
12:18
تَصِفُونَ
teSifūne
dediğinize
Fiil
2. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
وَجَاءُوا عَلَىٰ قَمِيصِهِ بِدَمٍ كَذِبٍ ۚ قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنْفُسُكُمْ أَمْرًا ۖ فَصَبْرٌ جَمِيلٌ ۖ وَاللَّهُ الْمُسْتَعَانُ عَلَىٰ مَا تَصِفُونَ
Ve câû alâ kamîsıhî bi demin kezib(kezibin), kâle bel sevvelet lekum enfusukum emrâ(emren), fe sabrun cemîl(cemîlun), vallâhul musteânu alâ mâ tesıfûn(tesıfûne).
Yûsuf´un gömleği üstüne sahte bir kan çalmışlardı, getirdiler. Babaları dedi ki: "İş, söylediğiniz gibi değil. Nefisleriniz sizi aldatıp bir işe itmiş. Artık bana düşen, güzelce sabretmek. Anlattıklarınıza karşı yalnız müsteân olan Allah´tan yardım istenir."
|
يَصِفُ
12:77
تَصِفُونَ
teSifūne
anlattığınızın
Fiil
2. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
قَالُوا إِنْ يَسْرِقْ فَقَدْ سَرَقَ أَخٌ لَهُ مِنْ قَبْلُ ۚ فَأَسَرَّهَا يُوسُفُ فِي نَفْسِهِ وَلَمْ يُبْدِهَا لَهُمْ ۚ قَالَ أَنْتُمْ شَرٌّ مَكَانًا ۖ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا تَصِفُونَ
Kâlû in yesrık fe kad sereka ehun lehu min kabl(kablu), fe eserreha yûsufu fî nefsihî ve lem yubdihâ lehum kâle entum şerrun mekânâ(mekânen), vallâhu a’lemu bimâ tesifûn(tesifûne).
Kardeşler dediler ki: "Bu çaldı ya, bundan önce de onun kardeşi çalmıştı." Yûsuf bunu içinde sakladı, onlara açıklamadı. Şöyle diyordu: "Kötü bir konumdasınız. O sizin dilinize doladığınız şeyi Allah daha iyi biliyor."
|
يَصِفُ
16:62
وَتَصِفُ
ve teSifu
ve uyduruyorlar
Fiil
3. şahıs, Dişil, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
وَيَجْعَلُونَ لِلَّهِ مَا يَكْرَهُونَ وَتَصِفُ أَلْسِنَتُهُمُ الْكَذِبَ أَنَّ لَهُمُ الْحُسْنَىٰ ۖ لَا جَرَمَ أَنَّ لَهُمُ النَّارَ وَأَنَّهُمْ مُفْرَطُونَ
Ve yec’alûne lillâhi mâ yekrehûne ve tesıfu elsinetuhumul kezibe enne lehumul husnâ, lâ cereme enne lehumun nâre ve ennehum mufretûn(mufretûne).
Kendilerinin bile çirkin bulacağı şeyleri Allah´a isnat ediyorlar. Dilleri de yalan düzüp donatıyor: En ileri güzellik onlarınmış! Kuşkusuz olan şu: Onlar için ateş vardır. Ve ona en önden gideceklerdir.
|
يَصِفُ
16:116
تَصِفُ
teSifu
nitelendirmesinden
Fiil
3. şahıs, Dişil, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَٰذَا حَلَالٌ وَهَٰذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ ۚ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَ
Ve lâ tekûlû limâ tesıfu elsinetukumul kezibe hâzâ halâlun ve hâzâ harâmun li tefterû alâllâhil kezib(kezibe), innellezîne yefterûne alâllâhil kezibe lâ yuflihûn(yuflihûne).
Yalan düzerek Allah´a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan düzerek Allah´a iftira edenler kurtulamazlar.
|
يَصِفُ
21:18
تَصِفُونَ
teSifūne
yakıştırdıklarınızdan
Fiil
2. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَإِذَا هُوَ زَاهِقٌ ۚ وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ
Bel nakzifu bil hakkı alel bâtıli fe yedmeguhu fe izâ huve zâhik(zâhikun), ve lekumul veylu mimmâ tasıfûn(tasıfûne).
Hayır, biz hakkı, bâtılın üzerine fırlatırız da o, onun beynini parçalar. Bir de bakarsın o yok olup gitmiştir. Yakıştırdığınız niteliklerden ötürü yazıklar olsun size!
|
يَصِفُ
21:22
يَصِفُونَ
yeSifūne
nitelendirdikleri
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةٌ إِلَّا اللَّهُ لَفَسَدَتَا ۚ فَسُبْحَانَ اللَّهِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ
Lev kâne fîhimâ âlihetun illâllâhu le fesedetâ, fe subhânallâhi rabbil arşi ammâ yasıfûn(yasıfûne).
Eğer, yerde gökte Allah´tan başka tanrılar olsaydı, o ikisi de mutlaka fesada uğrardı. Arşın Rabbi o Allah, onların nitelendirmelerinden yücedir, uzaktır.
|
يَصِفُ
21:112
تَصِفُونَ
teSifūne
sizin nitelendirdiğiniz
Fiil
2. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
قَالَ رَبِّ احْكُمْ بِالْحَقِّ ۗ وَرَبُّنَا الرَّحْمَٰنُ الْمُسْتَعَانُ عَلَىٰ مَا تَصِفُونَ
Kâle rabbıhkum bil hakk(hakkı), ve rabbuner rahmânul musteânu alâ mâ tasıfûn(tasıfûne).
Resul şöyle yakardı: "Rabbim, hak ile hükmet! Bizim Rabbimiz Rahman´dır. Sizin nitelendirmelerinize karşı yardımına başvurulandır, Müsteân´dır."
|
يَصِفُ
23:91
يَصِفُونَ
yeSifūne
onların tanımlamaları-
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
مَا اتَّخَذَ اللَّهُ مِنْ وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُ مِنْ إِلَٰهٍ ۚ إِذًا لَذَهَبَ كُلُّ إِلَٰهٍ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ ۚ سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
Mettehazallâhu min veledin ve mâ kâne meahu min ilâhin izen le zehebe kullu ilâhin bimâ halaka ve le alâ ba’duhum alâ ba’d(ba’dın), subhânallâhi ammâ yasıfûn(yasıfûne).
Allah, çocuk filan edinmemiştir. O´nunla beraber herhangi bir ilah da yoktur. Eğer böyle olsaydı, her ilah kendi yarattığını yok ederdi ve mutlaka biri ötekine üstün gelmeye çalışırdı. Allah´ın şanı onların nitelendirmelerinden yücedir, arınmıştır.
|
يَصِفُ
23:96
يَصِفُونَ
yeSifūne
(seni) nasıl vasıflandıracaklarını
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ السَّيِّئَةَ ۚ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ
İdfa’ billetî hiye ahsenus seyyieh(seyyiete), nahnu a’lemu bi mâ yasıfûn(yasıfûne).
En güzel olan neyse onunla sav kötülüğü. Onların nasıl nitelendirme yaptıklarını biz daha iyi biliriz.
|
يَصِفُ
37:159
يَصِفُونَ
yeSifūne
onların taktıkları sıfatlardan
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
سُبْحَانَ اللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
Subhânallâhi ammâ yasifûn(yasifûne).
Allah arınmıştır bunların nitelemelerinden.
|
يَصِفُ
37:180
يَصِفُونَ
yeSifūne
onların nitelendirmelerinden
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ
Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yasifûn(yasifûne).
Senin Rabbinin, o ululuk ve kudretin Rabbinin şanı yücedir onların verdiği sıfatlardan...
|
يَصِفُ
43:82
يَصِفُونَ
yeSifūne
onların nitelendirmeleri-
Fiil
3. şahıs, Eril, Çoğul
Şimdiki/Geniş Zaman
سُبْحَانَ رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ
Subhâne rabbis semâvâti vel ardı rabbil arşi ammâ yasıfûn(yasıfûne).
Göklerin ve yerin Rabbi, arşın Rabbi onların nitelendirmelerinden arınmıştır, yücedir.
|