KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Vav-Kaf-Te      و ق ت 

to fix, defined/determined/limited a thing as to time, appoint/declare/assign a time, measure of time (e.g. season).

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 13 kez geçiyor.

Gövde(ler)

1 kez أُقِّتَتْ
1 kez مَّوْقُوت
8 kez مِيقَٰت
3 kez وَقْت

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


أُقِّتَتْ
[HyperLink1] 77:11     أُقِّتَتْ     uḳḳitet     vakit belirlendiği
 
Fiil  Tef’il Kalıbı  Edilgen     3. şahıs, Dişil, Tekil  Geçmiş Zaman      
    

وَإِذَا الرُّسُلُ أُقِّتَتْ

Ve izer rusulu ukkıtet.

Resuller vakte bağlandığında,
 


مَّوْقُوت
[HyperLink1] 4:103     مَوْقُوتًا     mevḳūten     vakitli olarak
 
Sıfat    Edilgen     Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

فَإِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلَاةَ فَاذْكُرُوا اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِكُمْ ۚ فَإِذَا اطْمَأْنَنْتُمْ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ ۚ إِنَّ الصَّلَاةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا

Fe izâ kadaytumus salâte fezkurûllâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izatma’nentum fe ekîmus salât(salâte), innes salâte kânet alel mu’minîne kitâben mevkûtâ(mevkûten).

Korku halindeki namazı tamamlayınca, artık Allah´ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükûnet bulduğunuzda, namazı tam bir biçimde yerine getirin. Namaz, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz olmuştur.
 


مِيقَٰت
[HyperLink1] 2:189     مَوَاقِيتُ     mevāḳītu     vakit ölçüleridir
 
İsim         Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْأَهِلَّةِ ۖ قُلْ هِيَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ ۗ وَلَيْسَ الْبِرُّ بِأَنْ تَأْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ ظُهُورِهَا وَلَٰكِنَّ الْبِرَّ مَنِ اتَّقَىٰ ۗ وَأْتُوا الْبُيُوتَ مِنْ أَبْوَابِهَا ۚ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

Yes’elûneke anil ehilleh(ehilleti), kul hiye mevâkîtu lin nâsi vel hacc(haccı), ve leysel birru bi en te’tûl buyûte min zuhûrihâ ve lâkinnel birre menittekâ, ve’tûl buyûte min ebvâbihâ, vettekûllâhe leallekum tuflihûn(tuflihûne).

Sana, doğan aylardan sorarlar. De ki: "Onlar, insanların çeşitli yararları ve bir de hac için vakit ölçüleridir." Hayra ulaşmak evlere arkalarından girmeniz değildir. Hayra ulaşan o kişidir ki, takvaya sarılıp korunur. Evlere kapılarından girin. Allah´tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz.
 


مِيقَٰت
[HyperLink1] 7:142     مِيقَاتُ     mīḳātu     tayin ettiği vakit
 
İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

وَوَاعَدْنَا مُوسَىٰ ثَلَاثِينَ لَيْلَةً وَأَتْمَمْنَاهَا بِعَشْرٍ فَتَمَّ مِيقَاتُ رَبِّهِ أَرْبَعِينَ لَيْلَةً ۚ وَقَالَ مُوسَىٰ لِأَخِيهِ هَارُونَ اخْلُفْنِي فِي قَوْمِي وَأَصْلِحْ وَلَا تَتَّبِعْ سَبِيلَ الْمُفْسِدِينَ

Ve vâadnâ mûsâ selâsîne leyleten ve etmemnâhâ bi aşrin fe temme mîkâtu rabbihî erbaîne leyleh(leyleten), ve kâle mûsâ li ahîhi hârûnahlufnî fî kavmî ve aslıh ve lâ tettebi’ sebîlel mufsidîn(mufsidîne).

Musa ile otuz gece için vaatleştik. Ve bunu, bir on ekleyerek tamamladık. Böylece Rabbinin belirlediği süre kırk geceye ulaştı. Musa, kardeşi Harun´a dedi ki: "Toplumum içinde benim yerime sen geç, barışçı ol, bozguncuların yolunu izleme."
 


مِيقَٰت
[HyperLink1] 7:143     لِمِيقَاتِنَا     limīḳātinā     tayin ettiğimiz vakitte
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَلَمَّا جَاءَ مُوسَىٰ لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنْظُرْ إِلَيْكَ ۚ قَالَ لَنْ تَرَانِي وَلَٰكِنِ انْظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي ۚ فَلَمَّا تَجَلَّىٰ رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ مُوسَىٰ صَعِقًا ۚ فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَا أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ

Ve lemmâ câe mûsâ li mîkâtinâ ve kellemehu rabbuhu kâle rabbi erinî enzur ileyk(ileyke), kâle len terânî ve lakininzur ilel cebeli fe inistekarre mekânehu fe sevfe terânî fe lemmâ tecellâ rabbuhu lil cebeli cealehu dekkan ve harra mûsâ saıkan, fe lemmâ efaka kâle subhâneke tubtu ileyke ve ene evvelul mu’minîn(mu’minîne).

Musa, bizimle sözleştiği yere gelip Rabbi de kendisiyle konuşunca şöyle konuştu: "Rabbim, göster bana kendini, göreyim seni." Dedi: "Asla göremezsin beni. Ama şu dağa bak. Eğer o yerinde durabilirse, sen de beni görebileceksin." Rabbi dağa tecelli edince onu parça parça etti. Ve Musa baygın vaziyette yere yığıldı. Kendine gelince şöyle yakardı: "Tespih ederim o yüce varlığını, tövbe edip sana yöneldim. İman edenlerin ilkiyim ben."
 


مِيقَٰت
[HyperLink1] 7:155     لِمِيقَاتِنَا     limīḳātinā     bizimle buluşma vakti için
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

وَاخْتَارَ مُوسَىٰ قَوْمَهُ سَبْعِينَ رَجُلًا لِمِيقَاتِنَا ۖ فَلَمَّا أَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ أَهْلَكْتَهُمْ مِنْ قَبْلُ وَإِيَّايَ ۖ أَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاءُ مِنَّا ۖ إِنْ هِيَ إِلَّا فِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَنْ تَشَاءُ وَتَهْدِي مَنْ تَشَاءُ ۖ أَنْتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا ۖ وَأَنْتَ خَيْرُ الْغَافِرِينَ

Vahtâra mûsâ kavmehu seb’îne raculen li mîkâtinâ, fe lemmâ ehazet humur recfetu kâle rabbi lev şi’te ehlektehum min kablu ve iyyâye, e tuhlikunâ bi mâ feales sufehâu minnâ, in hiye illâ fitnetuk(fitnetuke), tudıllu bihâ men teşâu ve tehdî men teşâu ente veliyyunâ fâgfirlenâ verhamnâ ve ente hayrûl gâfirîn(gâfirîne).

Musa, bizimle buluşma vakti için toplumundan yetmiş adam seçti. Şiddetli sarsıntı onları yakalayınca Musa şöyle dedi: "Rabbim, dileseydin, onları da beni de daha önce helak ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi helak mı edeceksin? Bu iş senin imtihanından başka birşey değildir. Onunla dilediğini şaşırtır, dilediğine yol gösterirsin. Sen bizim Veli´mizsin. O halde affet bizi, acı bize. Sen affedenlerin en hayırlısısın."
 


مِيقَٰت
[HyperLink1] 26:38     لِمِيقَاتِ     limīḳāti     belirlenen vaktinde
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِمِيقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ

Fe cumias seharatu li mîkâti yevmin ma’lûm(ma’lûmin).

Nihayet büyücüler belirlenen bir günün, belirlenen bir vaktinde bir araya getirildi.
 


مِيقَٰت
[HyperLink1] 44:40     مِيقَاتُهُمْ     mīḳātuhum     varacağı gündür
 
İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ مِيقَاتُهُمْ أَجْمَعِينَ

İnne yevmel faslı mîkâtuhum ecmaîn(ecmaîne).

Hiç kuşkusuz, ayrım günü, hepsinin buluşma zamanıdır/buluşma yeridir.
 


مِيقَٰت
[HyperLink1] 56:50     مِيقَاتِ     mīḳāti     buluşma vakti
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

لَمَجْمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ

Le mecmûûne ilâ mîkâti yevmin ma’lûm(ma’lûmin).

Bilinen bir günün buluşma vakti/buluşma yerinde mutlaka biraraya getirileceklerdir.
 


مِيقَٰت
[HyperLink1] 78:17     مِيقَاتًا     mīḳāten     belirlenmiş bir vakittir
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ مِيقَاتًا

İnne yevmel faslı kâne mîkâtâ(mîkâten).

Hiç kuşkusuz, o ayırma ve hüküm günü kesin olarak belirlenmiştir.
 


وَقْت
[HyperLink1] 7:187     لِوَقْتِهَا     liveḳtihā     tam zamanında
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا ۖ قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ رَبِّي ۖ لَا يُجَلِّيهَا لِوَقْتِهَا إِلَّا هُوَ ۚ ثَقُلَتْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ لَا تَأْتِيكُمْ إِلَّا بَغْتَةً ۗ يَسْأَلُونَكَ كَأَنَّكَ حَفِيٌّ عَنْهَا ۖ قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللَّهِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

Yes’elûneke anis sâ’ati eyyâne mursâhâ, kul innemâ ilmuhâ inde rabbî, lâ yucellîhâ li vaktihâ illâ huv(huve), sekulet fîs semâvâti vel ard(ardı), lâ te’tîkum illâ bagtete(bagteten), yes’elûneke ke enneke hafiyyun anhâ, kul innemâ ilmuhâ indallâhi ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

Ne zaman gelip çatacak diye kıyamet saatini soruyorlar sana. De ki: "Ona ilişkin bilgi Rabbim katındadır. Onu, vakti geldiğinde belirginleştirecek olan yalnız O´dur. Göklere de yere de ağır gelmiştir o. O size ansızın gelecektir, başka değil." Sen onu iyice biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: "O´na ilişkin bilgi Allah katındadır, fakat insanların çokları bilmiyorlar."
 


وَقْت
[HyperLink1] 15:38     الْوَقْتِ     l-veḳti     vaktin
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

إِلَىٰ يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ

İlâ yevmil vaktil ma’lûm(ma’lûmi).

"Bilinen vaktin gününe kadar..."
 


وَقْت
[HyperLink1] 38:81     الْوَقْتِ     l-veḳti     vaktin
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

إِلَىٰ يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ

İlâ yevmil vaktil ma’lûm(ma’lûmi).

"O bilinen güne kadar."