وَسْوَاس
114:4
الْوَسْوَاسِ
l-vesvāsi
vesvesecinin
İsim
Eril, Tekil
Mecrûr İsim
مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ
Min şerril vesvâsil hannâs(hannâsi).
Kıvrılıp kıvrılıp saklanan, sinip sinip gizlenen vesvesenin/o sinsi, o aldatıcı şeytanın şerrinden,
|
وَسْوَسَ
7:20
فَوَسْوَسَ
fevesvese
derken fısıldadı
Fiil
3. şahıs, Eril, Tekil
Geçmiş Zaman
فَوَسْوَسَ لَهُمَا الشَّيْطَانُ لِيُبْدِيَ لَهُمَا مَا وُورِيَ عَنْهُمَا مِنْ سَوْآتِهِمَا وَقَالَ مَا نَهَاكُمَا رَبُّكُمَا عَنْ هَٰذِهِ الشَّجَرَةِ إِلَّا أَنْ تَكُونَا مَلَكَيْنِ أَوْ تَكُونَا مِنَ الْخَالِدِينَ
Fe vesvese lehumuş şeytânu li yubdiye lehumâ mâ vuriye anhumâ min sev´âtihimâ ve kâle mâ nehâkumâ rabbukumâ an hâzihiş şecereti illâ en tekûnâ melekeyni ev tekûnâ minel hâlidîn(hâlidîne).
Derken, şeytan, kendilerinden gizlenmiş çirkin yerlerini onlara açmak için ikisine de vesvese verdi. Dedi: "Rabbinizin sizi şu ağaçtan uzak tutması, iki melek olmayasınız yahut ölümsüzler arasına katılmayasınız diyedir."
|
وَسْوَسَ
20:120
فَوَسْوَسَ
fevesvese
nihayet fısıldadı
Fiil
3. şahıs, Eril, Tekil
Geçmiş Zaman
فَوَسْوَسَ إِلَيْهِ الشَّيْطَانُ قَالَ يَا آدَمُ هَلْ أَدُلُّكَ عَلَىٰ شَجَرَةِ الْخُلْدِ وَمُلْكٍ لَا يَبْلَىٰ
Fe vesvese ileyhiş şeytânu kâle yâ âdemu hel edulluke alâ şeceretil huldi ve mulkin lâ yeblâ.
Derken, şeytan ona şöyle diyerek vesvese verdi: "Ey Âdem! Sana, sonsuzluk ağacıyla eskimez, çökmez mülk ve saltanatı göstereyim mi?"
|
وَسْوَسَ
50:16
تُوَسْوِسُ
tuvesvisu
fısıldadığını
Fiil
3. şahıs, Dişil, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ ۖ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi.
Yemin olsun ki, insanı biz yarattık. Nefsinin ona neler fısıldadığını da biz biliriz. Biz ona, şah damarından daha yakınız.
|
وَسْوَسَ
114:5
يُوَسْوِسُ
yuvesvisu
fısıldar
Fiil
3. şahıs, Eril, Tekil
Şimdiki/Geniş Zaman
الَّذِي يُوَسْوِسُ فِي صُدُورِ النَّاسِ
Ellezî yuvesvisu fî sudûrin nâs(nâsi).
İnsanların göğüslerine kuşkular, kuruntular sokar o;
|