KUR'AN HARİTASI

 ANASAYFA  KUR'AN  KÖKLER  ETİMOLOJİ  İLETİŞİM 


KÖK KELİMELER DİZİNİ

    

Vav-Za-Nun      و ز ن 

Tartmak

Kur'an'da bu kökten türetilmiş kelimeler toplamda 23 kez geçiyor.

Gövde(ler)

1 kez مَّوْزُون
16 kez مِيزَان
3 kez وَزْن
3 kez وَّزَنُ

işaretine tıklayarak ilgili ayetin alternatif meallerine ve içerdiği diğer kelimelerin köklerine gidebilirsiniz.


مَّوْزُون
[HyperLink1] 15:19     مَوْزُونٍ     mevzūnin     ölçülü mütenasib
 
İsim    Edilgen     Eril    Mecrûr İsim  Belirsiz  
    

وَالْأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْزُونٍ

Vel arda medednâhâ ve elkaynâ fîhâ revâsiye ve enbetnâ fîhâ min kulli şey’in mevzûn(mevzûnin).

Yeri yayıp döşedik, ona kuvvetli dağlar diktik ve içinde ölçülü/ahenkli her şeyden bitirdik.
 


مِيزَان
[HyperLink1] 6:152     وَالْمِيزَانَ     velmīzāne     ve tartıyı
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَلَا تَقْرَبُوا مَالَ الْيَتِيمِ إِلَّا بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ حَتَّىٰ يَبْلُغَ أَشُدَّهُ ۖ وَأَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ بِالْقِسْطِ ۖ لَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا ۖ وَإِذَا قُلْتُمْ فَاعْدِلُوا وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَىٰ ۖ وَبِعَهْدِ اللَّهِ أَوْفُوا ۚ ذَٰلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ

Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).

"Yetimin malına yaklaşmayın! Ancak rüştüne erişinceye kadar en güzel yolla ilgilenme hali müstesna. Ölçme ve tartmayı tam bir dürüstlükle yerine getirin. Hiç kimseye yaratılış kapasitesinin üstünde yükümlülük getirmiyoruz. Konuştuğunuz zaman, yakınlarınız/aleyhine de olsa, adaleti gözetin. Ve Allah´a verdiğiniz söze sadık kalın. Düşünüp öğüt alasınız diye O size bunları önerdi.
 


مِيزَان
[HyperLink1] 7:8     مَوَازِينُهُ     mevāzīnuhu     tartıları
 
İsim         Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

وَالْوَزْنُ يَوْمَئِذٍ الْحَقُّ ۚ فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Vel veznu yevme izinil hakk(hakku), fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul muflihûn(muflihûne).

O gün, iyi ve kötüyü ayıran ölçü haktır. Artık kimin ölçülüp tartılacak şeyleri ağır basarsa kurtuluşa erenler onlar olacaktır.
 


مِيزَان
[HyperLink1] 7:9     مَوَازِينُهُ     mevāzīnuhu     tartıları
 
İsim         Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ بِمَا كَانُوا بِآيَاتِنَا يَظْلِمُونَ

Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum bimâ kânû biâyâtinâ yazlimûn(yazlimûne).

Ölçülüp tartılacak şeyleri hafif kalanlara gelince, işte onlar, ayetlerimize karşı zalimce davranışlar sergilemiş oldukları için, öz benliklerini hüsrana itmiş olacaklar.
 


مِيزَان
[HyperLink1] 7:85     وَالْمِيزَانَ     velmīzāne     ve tartıyı
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا ۗ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ ۖ قَدْ جَاءَتْكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ ۖ فَأَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ بَعْدَ إِصْلَاحِهَا ۚ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ

Ve ilâ medyene ehâhum şuaybâ kâle yâ kavmi’budûllâhe mâ lekum min ilâhin gayruhu kad câetkum beyyinetun min rabbikum fe evfûl keyle vel mîzâne ve lâ tebhasûn nâse eşyâehum ve lâ tufsidû fîl ardı ba’de ıslahıhâ zâlikum hayrun lekum in kuntum mu’minîn(mu’minîne).

Medyen´e de kardeşleri Şuayb´ı gönderdik. Şöyle dedi: "Ey toplumum! Allah´a kulluk edin. Size O´ndan başka ilah yok! Size Rabbinizden açık bir kanıt gelmiştir. Ölçü ve tartı da dürüst davranın. İnsanların eşyasına el koymaya tenezzül etmeyin. Yeryüzünde, orası barışa kavuştuktan sonra bozgun çıkarmayın. Eğer inanan insanlarsanız bu sizin için daha hayırlıdır."
 


مِيزَان
[HyperLink1] 11:84     وَالْمِيزَانَ     velmīzāne     ve tartıyı
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا ۚ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ ۖ وَلَا تَنْقُصُوا الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ ۚ إِنِّي أَرَاكُمْ بِخَيْرٍ وَإِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ مُحِيطٍ

Ve ilâ medyene ehâhum şuaybâ(şuayben), kâle yâ kavmi’budullâhe mâ lekum min ilâhin gayruh(gayruhu), ve lâ tenkusûl mikyâle vel mîzâne innî erâkum bi hayrin ve innî ehâfu aleykum azâbe yevmin muhît(muhîtin).

Medyen´e, kardeşleri Şuayb´ı göndermiştik. Dedi ki: "Ey toplumum! Allah´a kulluk edin. O´ndan başka tanrınız yok sizin. Eksik ölçüp yanlış tartmayın. Sizi nimet, bereket içinde görüyorum, ama sizin için sarıp kuşatan bir günün azabından da korkuyorum."
 


مِيزَان
[HyperLink1] 11:85     وَالْمِيزَانَ     velmīzāne     ve tartıyı
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَيَا قَوْمِ أَوْفُوا الْمِكْيَالَ وَالْمِيزَانَ بِالْقِسْطِ ۖ وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ

Ve yâ kavmi evfûl mikyâle vel mîzâne bil kıstı ve lâ tebhasûn nâse eşyâehum ve lâ ta’sev fîl ardı mufsidîn(mufsidîne).

"Ey toplumum! Ölçüyü ve tartıyı tam bir dürüstlükle yapın. İnsanların eşyalarını tırtıklamayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak dolaşmayın."
 


مِيزَان
[HyperLink1] 21:47     الْمَوَازِينَ     l-mevāzīne     terazileri
 
İsim         Eril, Çoğul    Mansûb İsim    
    

وَنَضَعُ الْمَوَازِينَ الْقِسْطَ لِيَوْمِ الْقِيَامَةِ فَلَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْئًا ۖ وَإِنْ كَانَ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ أَتَيْنَا بِهَا ۗ وَكَفَىٰ بِنَا حَاسِبِينَ

Ve nedaul mevâzînel kısta li yevmil kıyâmeti fe lâ tuzlemu nefsun şey’â(şey’en) ve in kâne miskâle habbetin min hardelin eteynâ bihâ, ve kefâ binâ hâsibîn(hâsibîne).

Kıyamet günü için adalet terazilerini kuracağız/adaleti terazilere koyacağız. Hiç kimseye zerre kadar zulüm edilmeyecek. Hardal tanesi kadar birşey olsa onu ortaya getiririz. Hesapçılar olarak biz yeteriz!
 


مِيزَان
[HyperLink1] 23:102     مَوَازِينُهُ     mevāzīnuhu     tartıları
 
İsim         Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul muflihûn(muflihûne).

Artık kimin tartıları ağır gelirse onlar kurtulmuş olacaklardır.
 


مِيزَان
[HyperLink1] 23:103     مَوَازِينُهُ     mevāzīnuhu     tartıları
 
İsim         Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ فِي جَهَنَّمَ خَالِدُونَ

Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).

Tartıları hafif gelenler ise kendilerini kayba uğratanlar, sürekli cehennemde kalanlar olacaklardır.
 


مِيزَان
[HyperLink1] 42:17     وَالْمِيزَانَ     velmīzāne     ve ölçüyü
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

اللَّهُ الَّذِي أَنْزَلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ وَالْمِيزَانَ ۗ وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ قَرِيبٌ

Allahullezî enzelel kitâbe bil hakkı vel mîzân(mîzâne) ve mâ yudrîke lealles sâate karîb(karîbun).

Gerçeğe ilişkin Kitap´ı ve adalet ölçüsünü indiren o Allah´tır. Nereden bileceksin, belki de kıyamet saati çok yakındır.
 


مِيزَان
[HyperLink1] 55:7     الْمِيزَانَ     l-mīzāne     mizanı
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَالسَّمَاءَ رَفَعَهَا وَوَضَعَ الْمِيزَانَ

Ves semâe refeahâ ve vedaal mîzân(mîzâne).

Ve gök. Yükseltti onu. Ve koydu şaşmaz ölçüyü, mizanı.
 


مِيزَان
[HyperLink1] 55:8     الْمِيزَانِ     l-mīzāni     tartıda
 
İsim         Eril    Mecrûr İsim    
    

أَلَّا تَطْغَوْا فِي الْمِيزَانِ

Ellâ tatgav fîl mîzân(mîzâni).

Azgınlık etmeyin ölçü ve tartıda, saptırmayın mizanı.
 


مِيزَان
[HyperLink1] 55:9     الْمِيزَانَ     l-mīzāne     terazide
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَأَقِيمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْمِيزَانَ

Ve ekîmul vezne bil kıstı ve lâ tuhsırûl mîzân(mîzâne).

Ölçüyü titizlikle, adaletle koruyun ve hüsrana araç yapmayın mizanı.
 


مِيزَان
[HyperLink1] 57:25     وَالْمِيزَانَ     velmīzāne     ve ölçüyü
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَأَنْزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمِيزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ ۖ وَأَنْزَلْنَا الْحَدِيدَ فِيهِ بَأْسٌ شَدِيدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَلِيَعْلَمَ اللَّهُ مَنْ يَنْصُرُهُ وَرُسُلَهُ بِالْغَيْبِ ۚ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ

Lekad erselnâ rusulenâ bil beyyinâti ve enzelnâ meahumul kitâbe vel mîzâne li yekûmen nâsu bil kıst(kıstı), ve enzelnel hadîde fîhi be’sun şedîdun ve menâfiu lin nâsi ve li ya’lemallâhu men yensuruhu ve rusulehu bil gayb(gaybi), innellâhe kavîyyun azîz(azîzun).

Yemin olsun, biz, resullerimizi açık seçik delillerle gönderdik ve onlarla birlikte Kitap´ı ve ölçüyü de indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar/adaletle doğrulsunlar. Ve demiri de indirdik. Onda zorlu bir kuvvet ve insanlar için birçok yarar vardır. Allah bu sayede, kendisine ve resullerine, gayba inanarak kimin yardım edeceğini bilecektir. Allah Kavî´dir, Azîz´dir.
 


مِيزَان
[HyperLink1] 101:6     مَوَازِينُهُ     mevāzīnuhu     tartıları
 
İsim         Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

فَأَمَّا مَنْ ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ

Fe emmâ men sekulet mevâzînuh(mevâzînuhu).

İşte o gün, tartıları ağır basan kişi,
 


مِيزَان
[HyperLink1] 101:8     مَوَازِينُهُ     mevāzīnuhu     tartıları
 
İsim         Eril, Çoğul    Merfû` İsim    
    

وَأَمَّا مَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ

Ve emmâ men haffet mevâzînuh(mevâzînuhu).

Tartıları hafif çekeninse,
 


وَزْن
[HyperLink1] 7:8     وَالْوَزْنُ     velveznu     ve tartı
 
İsim         Eril    Merfû` İsim    
    

وَالْوَزْنُ يَوْمَئِذٍ الْحَقُّ ۚ فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

Vel veznu yevme izinil hakk(hakku), fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul muflihûn(muflihûne).

O gün, iyi ve kötüyü ayıran ölçü haktır. Artık kimin ölçülüp tartılacak şeyleri ağır basarsa kurtuluşa erenler onlar olacaktır.
 


وَزْن
[HyperLink1] 18:105     وَزْنًا     veznen     bir terazi
 
İsim         Eril    Mansûb İsim  Belirsiz  
    

أُولَٰئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَائِهِ فَحَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فَلَا نُقِيمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَزْنًا

Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen).

Bunlar, Rablerinin ayetlerini ve O´na ulaşmayı inkâr etmişler de bütün amelleri boşa çıkmıştır. Bu yüzden kıyamet günü onlar için hiçbir ölçü tutturmayız/onlara hiçbir değer vermeyiz.
 


وَزْن
[HyperLink1] 55:9     الْوَزْنَ     l-vezne     tartıyı
 
İsim         Eril    Mansûb İsim    
    

وَأَقِيمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْمِيزَانَ

Ve ekîmul vezne bil kıstı ve lâ tuhsırûl mîzân(mîzâne).

Ölçüyü titizlikle, adaletle koruyun ve hüsrana araç yapmayın mizanı.
 


وَّزَنُ
[HyperLink1] 17:35     وَزِنُوا     ve zinū     tartın
 
Fiil         2. şahıs, Eril, Çoğul  Emir Kipi      
    

وَأَوْفُوا الْكَيْلَ إِذَا كِلْتُمْ وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ ۚ ذَٰلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلًا

Ve evfûl keyle izâ kiltum vezinû bil kıstâsil mustekîm(mustekîmi), zâlike hayrun ve ahsenu te’vîlâ(te’vîlen).

Ölçtüğünüz zaman tam ve dürüst ölçün. Hilesiz teraziyle tartın. Bu, hem hayırlı hem de sonuç bakımından güzeldir.
 


وَّزَنُ
[HyperLink1] 26:182     وَزِنُوا     ve zinū     tartın
 
Fiil         2. şahıs, Eril, Çoğul  Emir Kipi      
    

وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ

Vezinû bil kıstâsil mustekîm(mustekîmi).

"Doğru düzgün terazi ile tartın."
 


وَّزَنُ
[HyperLink1] 83:3     وَزَنُوهُمْ     vezenūhum     tarttıkları
 
Fiil         3. şahıs, Eril, Çoğul  Geçmiş Zaman      
    

وَإِذَا كَالُوهُمْ أَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ

Ve izâ kâlûhum ev vezenûhum yuhsirûn(yuhsirûne).

Onlara vermek üzere tartıp ölçtükleri zaman, eksiltmeye giderler.